CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için kullandığı “sözde cumhurbaşkanı” ifadesine gelen tepkiler üzerine Cumhurbaşkanlığı yemininde yer alan “namus” ve “şeref” kavramlarını anımsattı. Kılıçdaroğlu, “Sen kim Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin şan ve şerefini korumak kim? Sen Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal etmişsin, yemininin gereğini yapmıyorsun. Sahte diplomalı adamı alıyorsun kamu bankasına yönetim kurulu üyesi olarak atıyorsun. Akıl alacak şey değil. Sahtekarlığa prim veren bir adam Cumhurbaşkanı olabilir mi? Dünyanın hangi ülkesinde sahtekardan Cumhurbaşkanı olur? Olmaz olmamalı. Sahtekarlık yapana ses çıkarmazsanız o suça ortaksınız demektir. Destek veriyorsunuz demektir. Sana ‘Cumhurbaşkanı’ demek hata. Sen AK Parti’nin Genel Başkanı’sın. Senin için namus ve şeref hangi anlama geliyor” diye sordu.

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, Parti Meclisi toplantısı öncesi yaptığı değerlendirmede “sözde cumhurbaşkanı” tartışmalarına ilişkin açıklama yaptı. Kılıçdaroğlu’nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

MİLLETİ AÇLIĞA MAHKUM EDEN SENSİN

Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan zat, ‘sözde cumhurbaşkanı’ dedim diye çok alınmış. Bremen Mızıkacıları gibi çıktılar, herkes saldırıyor. ‘Acaba bir yapay gündem oluşturabilir miyiz? Acaba vatandaşın gündemindeki açlığı, yoksulluğu karartabilir miyiz?’ Yapan sensin kardeşim, milleti açlığa mahkum eden sensin. O yüzden sana ‘sözde cumhurbaşkanı’ diyorum ve söylemeye devam ediyorum. Bir de tazminat dava açmış, bir milyon lira. Neyse teşekkür ederim, bir paralık açmadı. Ben onun hakkında bir paralık açıyorum, değeri o çünkü. Türk lirası açmış dolarla da açabilirdi. Şu söyleniyor, ‘Efendim milletin oyuyla seçilmiş olan bir cumhurbaşkanına nasıl böyle denir?’ Seçim kişiyi cumhurbaşkanı yapmaz. Cumhurbaşkanı olmanız için TBMM’de Anayasa’nın 103. maddesinde yer alan yemini okuması lazım. Yemini edeceksin, yemine sadık kaldığın sürece elbette 83 milyonun cumhurbaşkanısın. Milletin idaresine karşı bir şey söylemek ne bana ne bizim partililere asla yakışmaz. Saygının karşılıklı olması lazım. Kişi seçime girdi, seçimi kazandı, yemin metnini okudu, itiraz eden olmadı. ‘Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak, yüceltmek ve üzerine aldığım görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücümle çalışacağıma büyük Türk Milleti ve tarih huzurunda namusum ve şerefim üzerine ant içerim’ yeminine sadık kaldığı sürece cumhurbaşkanıdır. Büyük Türk Milleti’nin şanını ve şerefini koruyacak, 83 milyonun kucaklayacak, tarafsızlık ile görev yapacak, kimseyi ötekileştirmeyecek. O benim cumhurbaşkanımdır. Bu yemine sadık kaldı mı? Neden ‘sözde’ diyorum? Görevini Türkiye’yi yüceltmek ve büyütmek için çalışmadığı için söylüyorum.

DAHA AĞIRLARINI SÖYLEMEK İSTİYORUM

AK Parti’ye MHP’ye oy veren kardeşlerim de 9 maddeyi dinlesinler, şu cümle yanlış desinler. Yüzde 100’ü doğru. ’Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini korumak.’ Peki Süleyman Şah Türbesi’ni kim kaçırdı? Bu talimatı veren Türkiye Cumhuriyeti devletinin şan ve şerefini korumamıştır. Sen yemin içmiştin. Bir egemen güç düşünün, Trump’ı düşünün, ‘aptal olma’ dedi, ‘sen bana aptal olma diyemezsin’ diyebildi mi? Ben itiraz ediyorum. Beyefendiden çıt çıkmıyor. ‘Taç giyen baş akıllanır’ dedik. Söylediği sözü düşünerek söylemesi lazım. Kalktı, ‘bu can bu tende kaldığı sürece papazı alamazsın’ dedi. Cumhurbaşkanlığı koltuğunda oturan zat söyledi, bir telefon, bir tehdit, papazı teslim etti. Bu mudur Türkiye Cumhuriyeti’ni şan ve şerefini korumak? İdlib’te 36 askerimiz şehit edildi. Rusya, ‘bize haber vermediniz, düşman sanıp vurduk’ dedi. Koşa koşa Putin’e gitti. Biz ‘hesap sormak için gitti’ dedik, Putin kapısında dakikalarca bekledi. Benim ağrıma gidiyor. Sonra kalkıp bana ‘sözde’ diyemezsin diyor, daha ağrını söylemek istiyorum. Sen Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin şan ve şerefini yok ettin.

DÜNYANIN HANGİ YERİNDE SAHTEKARDAN CUMHURBAŞKANI OLUR

Her gelenin tokatladığı bir ülkeye döndürdün. Çıktılar bir açıklama yaptılar, ‘Erdoğan bizi kızdırma, mal varlığını açıklarız.’ Ne demek bu? Türkiye Cumhuriyeti’ni şan ve şerefini koruyacak kişi çıkar, ‘benim malvarlığımı araştırmazsanız namertsiniz’ demesi lazım. Demedi, ağzına bank çekti. Sen mi Türkiye Cumhuriyeti’nin şan ve şerefini koruyacaksın. Akdeniz ortasında bizim bir gemimizi ‘arayacağız’ diyorlar. Dört saat ulaşılmıyor, ‘bizim gemimizi arayamazsınız’ diyemiyor. Sen mi koruyorsun Türkiye Cumhuriyeti’ni şan ve şerefini. Bütün bunları yapanlar, kendi ülkelerine ihanet edenlerdir. Bu ülkenin verdiği bir Milli Kurtuluş Savaşı var. Sen kim Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin şan ve şerefini korumak kim? Sen Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal etmişsin, yemininin gereğini yapmıyorsun. Sahte diplomalı adamı alıyorsun kamu bankasına yönetim kurulu üyesi olarak atıyorsun. Akıl alacak şey değil. Sahtekarlığa prim veren bir adam Cumhurbaşkanı olabilir mi? Dünyanın hangi ülkesinde sahtekardan Cumhurbaşkanı olur? Olmaz olmamalı. Sahtekarlık yapana ses çıkarmazsanız o suça ortaksınız demektir. Destek veriyorsunuz demektir.  Bunları söylüyorum beyefendi yine ağaca çıkacak. Çıksın. Söylemekten geri durmayacağım. Söyleyeceğim her yerde.  Mısır’daki sağır sultan duyana kadar söyleyeceğim.

SENİN İÇİN NAMUS VE ŞEREF HANGİ ANLAMA GELİYOR

Devleti yönetemiyorlar, güç ve kapasiteleri de yok. 15 Temmuz darbe girişimi oldu, Beşiktaş’ta terör saldırısı oldu. Tuttunuz, bağış kampanyası açtınız. Bir ülkenin cumhurbaşkanı şehitler için vatandaşın verdiği paraya çöker mi? Bu yemin metnindeki milli dayanışmaya aykırıdır.  ‘Bana neden sözde cumhurbaşkanı dedin?’ Sana ‘cumhurbaşkanı’ demek hata. Ne Cumhurbaşkanı? Sen AK Parti’nin Genel Başkanı’sın. Erdoğan'a son bir soru sormak isterim: Senin için namus ve şeref hangi anlama geliyor. Namus ve şeref için bütün dünya mücadele eder. Söylediklerimin yüzde 100’ü doğru. Hepimizin düşünmeye ihtiyacı var. Havuz medyası malum. Ben rica ediyorum. ‘Kılıçdaroğlu kötü şeyler söyledi’ diye yayınlasınlar. Veremezler.

TÜRKİYE SORUNLARI İLE SARAY SORUNLARI FARKLI

Sorunlarımız var, siyaset kurumunun temel görevi sorunları çözmeye kilitlenmesidir. Kısır tartışmaların Türkiye’ye hiçbir şey kazandırmayacağını da herkesin bilmesi lazım. Biz ne söylüyorsak yüzde 100’ü doğrudur. Çünkü biz her alanda, her ortamda, her yerde, halkın nabzını bire bir tutan partiyiz. Bir yurttaşımız varsa sorununu bir şekilde bize aktarır. Bizim görevimiz o soruna kilitlenmek ve siyasi iktidara çözüm önermek. Her alanda hangi sorun varsa çözümü, siyasi otoritenin önüne koyduk. Kimse ‘CHP sadece eleştirir’ diyemez. Kimin sorunu varsa o sorunla ilgileniyoruz. Beylerin görmediği sorunlarla ilgileniyoruz. Apartman görevlilerin sorunlarını dile getiren biziz, taşeron işçilerin sorunlarını dile getiren biziz. Evlere temizliğe gidenlerin sorunlarını dile getiren biziz. Üniversiteyi bitirmiş ama işsiz milyonlar var, onların sorunlarını dile getiren biziz. Saray iktidarının bize teşekkür etmesi lazım. Benim göremediğim sorunu gördün, çözüm de ürettin teşekkür ederim’ demesi lazım. Derin bir yarılma var Türkiye’de. Sarayın gündemi ile halkın gündemi ayrı. Biri yapay gündem, diğeri de gerçek gündem. Biz yapay gündemlerle Türkiye’nin zaman kaybetmesini doğru bulmuyoruz. Erdoğan’a açık çağrı yapıyorum: Yapay gündemlerle bu sorunları çözeceksen oturup tartışalım. Yapay gündemler ayrı, gerçek gündemler ayrı.

AYRIMCILIĞA VE AYRICALIĞA İZİN YOK

Yiğit muhtaç olmuş kuru soğana. Haber doğru, fotoğraf doğru. ‘Atık soğanlardan sağlam bir iki tane bulabilir miyim’ diye kadınlar mutfaklarına malzeme bulmaya çalışıyor. Bu gündem sarayın da gündeminde mi? Keçiören’de oturan vatandaşın gündeminde olur, sarayda oturanın gündeminde olmaz. Saray gerçeklerden tümüyle kopmuş vaziyette. Hangi AK Parti milletvekili çıkıp, ‘esnafın şu sorunu var’ diye açıklama yaptı. AK Parti’ye MHP’ye oy veren vatandaşlarıma sesleniyorum. Ayrımcılığa, ayrıcalığa izin vermiyoruz. Herkesin, parlamentoda olan tüm milletvekillerinin Türkiye’nin sorunlarına kilitlenmeleri gerekir. Asıl görev AK Parti ve MHP’ye aittir. Siz bu sorunu çözmek için Meclis’e kanun getirdiniz de karşı mı çıktık? Tam tersine bizim getirdiklerimizi reddettiniz. Bunların yatacak yeri yoktur. Açlıktan, sefaletten bunlar sorumludur.

TÜRKİYE GERÇEĞİNDE AÇLIK VAR

Onlar esnafa gidemiyorlar, biz gidiyoruz. Onlar çöp toplayanı görmüyorlar, biz görüyoruz ve aynı zamanda konuşuyoruz. 65 yaş üstünde otobüse binen kadın, ‘hayatımı tehlikeye atıyorum, evime ekmek götürmek için’ diyor. Devleti çürütmeye başladılar. Devlet nasıl çürür? Liyakat sistemini yok ettiğinizde devlet çürümeye başlar. Türkiye İstatistik Kurumu açıklama yapmış. 2021 yılında işsizlik azaldı diye. Siz gerçekleri görmüyor musunuz? Her yaştan her eğitim düzeyinden on binlerce işsiz var. Üniversiteyi bitirmiş bir çiftçiyi düşünün. Özellikle MHP’ye oy veren vatandaşlarıma söylüyorum. Çocuğu okusun diye ısrar ediyor, muhtaç olmasın diye. Bitiriyor üniversiteyi, işsiz… O annenin babanın dramını bilen var mı? Türkiye gerçekleri ayrı, iktidar sahipleri ayrı. Türkiye gerçeğinde açlık var.

NİYE YABANCILARA EL AVUÇ AÇIYORSUN

Derin Yoksulluk Ağı kurucularının yaptığı açıklama: ’20 yıldır sokaklardayım, çok yoksul insan gördüm ama aç kaldık sözünü hiç duymadım, çünkü komşu getirirdi ama artık komşuda da yok, artık gerçekten açlık yaşanıyor.’ Bu coğrafyada açlık yaşanıyor. Peki, hepimiz vergi ödüyoruz. Konteynırdan yiyecek toplayan kadın da vergi ödüyor. Nereye gidiyor bu paralar? Asıl sorulması gereken soru bu: Devleti tek başına yönetiyorsun, istediğin her şeyi yapıyorsun, istediğine teşvik istediğinin malına el koyabiliyorsun. Vergi verdik, bu paralar nereye gitti? ‘Otoyol, havaalanı yaptık’ hayır. Başkaları yaptı. Bana çık de ki ‘şu fabrikayı kurdum, şu kadar işçi çalışıyor.’ Tek bir fabrika kurmadın. AK Parti’ye MHP’ye oy veren kardeşlerim duysun. 83 milyonu bir avuç tefeciye mahkum ettiler. Nerelere gitti paralar? Faizcilere gitti. 18 yıldır ülkeyi, faiz ve döviz ile yönetiyorlar. ‘Yerliyiz, milliyiz’ diyorlar, niye yabancılara el avuç açıp dileniyorsun, senin sanayicin yok mu? Beşli çeteye niye 83 milyonu mahkum ettin sen? Sizin yatacak yeriniz var mı? Sizde liyakat var mı, adalet anlayışı var mı? Görsünler, işitsinler diye söylüyorum.

SOYGUN DÜZENİNİ KİM OLUŞTURUYOR

Faiz yükseliyor. Faiz yükselirse, dışarıdakiler geliyorlar. Kendi ülkelerindeki bankalardan kredi çekiyorlar, çok düşük faiz. Getiriyorlar Türkiye’ye mevduata yatırıyorlar, faiz çok yüksek diye, zamanı gelince alıyorlar, tekrar kendi ülkelerine götürüyorlar. 1 milyon dolar parayı yüzde 4 faizle kendi ülkesindeki bankadan çeksin, getirsin, bir yıl sonra net kemiksiz 130 bin dolar keş para kalıyor. 10 milyon dolar getiren, 1 milyon 300 bin dolar para kazanıyor. Soygun düzenini kim oluşturuyor? Döviz fırlayınca yine döviz lobisi kazanıyor. Kaybeden kim? 83 milyon. Bu gerçeği herkese anlatmak zorundayız. Vatandaşlar bunu görecekler. Senin verdiğin vergi dışarıya gidiyor. Beyler keyiflerini sürdürüyorlar. Bir tarafta güllük gülistanlık çalgılar çengiler diğer tarafta açlık. Devleti yöneten siyasi iktidar pozisyonunu hiç bozmuyor.

SARAYDA KEYİFLERİ YERİNDE, AMA YOLSUZLUK DİZ BOYU

Tutturmuş, CHP İstanbul İl Başkanı. Sen CHP’nin İl Başkanı ile uğraşacağına işsizliğe kafa yorsana. ‘Ey Kılıçdaroğlu’ diyor, buyur ne diyorsun? Sen benimle uğraşacağına, çöpten yiyecek toplayan kadınların sorunlarıyla uğraşsana. ‘Bay Kemal’, çok teşekkür ederim, peki sen bu memlekette açlık var, yoksulluk var. Kafa yorsana. Hayır o konulara hiç girmiyor. Bakıyor çocuklarının hepsinin işi iyi, cepleri dolu. Saraya bakıyor, beş yerden maaş alıyorlar, keyifleri yerinde. Yolsuzluk desen diz boyu. Peki memleketin sorununu kim çözecek? Millet İttifakı olarak biz çözeceğiz. Haram yemeyeceğiz, yedirmeyeceğiz. Kul hakkı yemeyeceğiz, yedirmeyeceğiz. Her kuruşun hesabını vereceğiz. Tarihin yüklediği sorumluluklar var.(ANKA)