Halkların Demokratik Partisi (HDP) Yerel Yönetimlerden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı Salim Kaplan, partilerine yönelik saldırılar ve kapatma çağrıları, açıkladıkları 9 maddelik tutum belgesi ve 15 Haziran’da başlatacakları “Darbeye karşı demokrasi yürüyüşü”nü değerlendirdi.

“Demokratik yönetime yürüyen HDP” şiarıyla Şubat ayında gerçekleşen kongre öncesi, yapılan il ve ilçe kongrelerinde özelikle HDP seçmeninin önlerine AKP iktidarının değişmesini önceleyen bir tablo koyduğunu belirten Kaplan, kongre sürecinden hemen sonra bir dizi karar aldıklarını söyledi. 11 Mart’tan bu yana yaşanan pandemi süreci ile birlikte, toplumun eve çekildiğini ifade eden Kaplan, bu dönemde 18 yıllık AKP iktidarının en vahşi uygulamalarına maruz kaldıklarını belirtti.

BİN PARTİLİ TUTUKLANDI 

Pandemi sürecinde, HDP yönetimindeki belediyelere kayyım atandığını, infaz yasasının Meclis’ten geçirildiğini, mezarlıklara saldırı olduğunu, partililere yönelik gözaltı ve tutuklama operasyonlarını hatırlatan Kaplan, “Bu dönemde binin üzerine HDP’li yönetici, üye veya bu ülkenin demokratikleşmesi için mücadelede eden demokratik kitle örgütlerinin temsilcileri cezaevine atıldı. Yetmedi en son yaşadığımız irade gaspıyla halkın seçtiği 3 milletvekilinin vekillikleri düşürüldü. Şimdi tüm bunlar yaşanırken, HDP gibi Türkiye toplumunun kendisinde umut gördüğü bir partinin sessiz kalması, suskun kalması beklenilemezdi” diyerek 1 Haziran’da açıkladıkları tutum belgesine neden ihtiyaç duyulduğunu anlattı.  

9 MADDELİK TUTUM BELGESİ

9 maddelik tutum belgesinin HDP’nin yol haritasını açıklayan bir belge olduğunu dile getiren Kaplan, “Bu belgenin birkaç parametresi vardı. Birincisi şuydu; AKP’ye oy veren seçmen içerisindeki vicdanlı kesimler dahil, bu ülkede milyonlar AKP ve MHP iktidarının ülkeyi götürmek istediği yere dair ciddi tepkileri var. Halklar, bu iktidarın ceberut anlayışına mecbur ve mahkum değildir. İkincisi, Türkiye’nin demokrasi güçlerine açıktan ‘HDP bu iktidarı değiştirmek için yol yürüyecek ve bu yürüyüşte eğer sizler de ülkenin kaderinin değişmesini ve demokrasiyle buluşmasını istiyorsanız, birlikte hareket edelim’ çağrımız oldu. Üçüncü çağrımız da net bir şekilde kendisini muhalefet olarak tanımlayan, meclis içi ve meclis dışı tüm partilereydi. Bu toplumun bu iktidardan kurtulmaya ihtiyacı var. Biz HDP olarak 82 milyon yurttaşın özgürlüğü, evrensel hukuka ulaşabilmesi, yoksulluktan kurtulabilmesi için bir masanın etrafında buluşalım çağrısıydı” ifadesine yer verdi.

ZAMANIN RUHU

HDP’nin tutum belgesinde yer alan 9 maddenin, “zamanın ruhu gereği” Türkiye toplumunun ihtiyacı olan maddeler olduğunu kaydeden Kaplan, “Tutum belgesinde Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü var, bunun içerisinde yine bu ülkenin 82 milyon yurttaşının özgürlüğünden bahsediyorsak, her şeyden önce yeni bir Anayasaya ihtiyaç var. Bu ülkede en başta yargı olmak üzere bağımsız kurumların bağımsızlıklarını ele almalarına ihtiyaç var. Bu ülkede artık kadın özgürlük mücadelesinin yasal zeminlere oturtulması gerekiyor. Bu ülkede giderek derinleşen ekonomik krize karşı işçinin, emekçinin ve yoksulun taleplerinin karşılanması gerekiyor. Biz bugün bu ihtiyaçlar etrafında bir araya gelebilmek için 9 maddelik bir tutum belgesi hazırladık. Altını kalın çizmek lazım, zamanın ruhuna dair ihtiyaç duyduğumuz 9 maddedir. 3 ay sonra bu ülke, bu 9 maddeye yeni maddeler ekleyebilir” dedi.

‘İNSANLIĞIN CEHENNEMİ’

AKP-MHP iktidarının Kürt düşmanı ve toplum düşmanı olduğunu dile getiren Kaplan, “AKP iktidarı tanımlanırken Hannah Arendt’in ‘kötülüğün sıradanlığı’ kavramı çok kullanıldı. Ama bizce bu kavram artık mevcut durumu tanımlamak için yeterli değil. Yeni bir tanımlama yapılacaksa belki Gothe’nin ‘insanlığın cehennemi’ kavramı AKP’yi bugün en iyi tarif eden kavram olabilir. Bu toplumun başına bela olmuş ‘insanlık cehennemidir’ bu iktidar. Bu cehennemdeki yangın olgusunu kendisi dışındaki herkesi yakmak için seferber etmiş durumdadır. Ama burada kilit noktada olan da Kürt halkıdır. Bundan kaynaklı Kürt halkına mütemadiyen bir düşmanlık hukuku ile yaklaşıyor” diye konuştu. 

VEKİLLİKLERİN DÜŞÜRÜLMESİ

HDP’li milletvekilleri Leyla Güven ve Musa Farisoğulları’nın vekilliklerinin düşürülmesine değinen Kaplan, “Kürt halkına kayyım politikaları ve vekillerin düşürülmesiyle, ‘özgür bir halk olarak hiçbir iradeni tanımayacağım’ deniyor. Nitekim Sayın Leyla Güven ve Musa Farisoğulları aynı zamanda Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) yürütmesinde olan iki vekilimizdir. DTK dediğimiz kurum Kürt halkının demokratik ve barışçıl yöntemlerle özgürlük taleplerini dile getirdiği en meşru kurumdur. Haliyle bu kurumun vekillerine yönelik bu tutum, Kürt halkına ‘ben bu ülkede bu topraklarda var olduğum sürece sana seçme ve seçilme hakkı tanımıyorum’ demektir” şeklinde konuştu.

MUHALEFETE MESAJ

Kaplan, CHP’li vekilin vekilliğinin düşürülmesi ile muhalefete, “Eğer siz HDP ile bu toplumun özgürlük arayışını yapan siyasal bir oluşum ile bırakın ittifak kurmayı, asgari müştereklerde bile yan yana yol yürürseniz, sizin de geleceğiniz pozisyon vekilliklerinizin düşürülmesi ve cezaevidir” mesajının verildiğini vurguladı. Kaplan, şöyle devam etti: “Bunun bir anlamı var, kendi içinde, Demokrasi ve Atılım Partisi (DEVA) ve Gelecek Partisi’ne gitme ihtimali olan milletvekillerine gözdağı veriyor. Tüm bunların totalinin çıktığı yer şurası; iktidar bloğunda muazzam bir parçalanma var. Önünü alamadıkları bir çözülme var. Bu çözülmenin üzerinde derinleşen bir krizleri var. Artık bütünden kopmuş bir iktidar aklı var” diye belirtti.

HDP DIŞINDA BİR TÜRKİYE PARTİSİ YOK

Muhalefetin iktidarı değiştirmek için yol yürüyeceği tek partinin HDP olduğunu kaydeden Kaplan, “HDP bu ülkenin siyasetinde en belirleyici aktörüdür. Neredeyse bu ülkenin demokratik siyasetinin anahtarını HDP kendi elinde tutuyor. Bizsiz iktidarı değiştirme denklemi mümkün değil. İktidar da çok net biliyor ki, HDP, iktidar dışı kalmış, ötekinin, mazlumun yanında yer alır. O nedenle HDP içerisinde kriz yaratmaya çalışıyor. Son aylarda, ‘HDP, Kürt halkının barış, özgürlük ve demokrasi taleplerine duyarsızlaşmış, artık Kürt halkı diye bir derdi kalmamış’  söylemleri üzerinden bir algı yaratılıyor. Türkiye’nin batısında ise, ‘HDP’nin tek derdi Kürt halkının sorunlarını çözmektir’ tartışması yaratılmaya çalışılıyor. Şu tartışma çok yapılır; HDP Türkiye partisi midir, değil midir? Şimdi şu soruyu soran tüm çevrelere sormak lazım, acaba parti programı gereği MYK ve PM ve Meclis grubundaki tüm bileşen ve ittifak hakikatini göz önüne aldığımız zaman, HDP dışında bir Türkiye partisi var mı?” diye sordu.

Kaplan, HDP üzerinden yürütülen tartışmalara şöyle yanıt verdi: “Doğru bizim dışımızda birçok parti var, ama bunlar Türk partisi. Meclis’te bulunan hangi partiyi Türklük ve Müslümanlık sözleşmesinin dışında tanımlayabilirsiniz? Tanımlanabilecek tek bir parti var biziz. Şunu tartışmak lazım, neden HDP dışında bu ülkede bir Türkiye partisi yok? Neden HDP dışında bu ülkede Türkiye’nin tüm toplumsal dokusuna hitap eden, bunu parti programı haline getirmiş, pratikte de yaşamsal kılmış başka bir parti yok? Biz Türkiye’nin tek Türkiye partisi olmamızdan kaynaklı üzülüyoruz. Bizim parlamento gurubumuzdaki çoğunluk hem inançsal hem antropolojik olarak çeşit barındırıyor. Birde Meclis’in geri kalan tüm aritmetiğine bir bakın” dedi.

1 HAZİRAN-1 EYLÜL PROGRAMI

İktidarın HDP içinde yaratmak istediği krize karşı, parti programlarını halkla buluşturma noktasında daha çok çalışacaklarını söyleyen Kaplan, “HDP bundan kaynaklı 1 Haziran ve 1 Eylül arasında birinci dönem olarak demokratik mücadelede programı belirledi. 1 Haziran ile 15 Haziran arasında demokratik mücadele programımız, toplum ile buluşma süreçleri olarak gidiyor. Demokratik kitle örgütleri, sivil toplum örgütleri, siyasal partilere, tutum belgemizi dosya olarak sunuyoruz. Aynı zamanda ortak mücadelenin yol ve yöntemlerini geliştirmek için görüş öneri ve eleştirilerini alıyoruz. 15 ile 20 Haziran arasında ‘Darbeye karşı demokratik yürüyüş’ümüz olacak. İktidarın bilinçli bir şekilde kriminalize etmeye çalıştığı bu yürüyüşün özünde şu yatıyor; HDP halka buluşuyor. Türkiye’nin iki ucundan Hakkari ve Edirne’den, kentler arasında arabalarla, kentler içerisinde halkla buluştuğumuz, süreci halkla tartıştığımız, halkla ortak mücadelenin yol ve yöntemlerini aradığımız, halkımızın önerilerini ve eleştirilerini aldığımız ve bunları bir sonraki dönem politikası olarak inşa edeceğimiz bir yürüyüşten bahsediyoruz” açıklamasında bulundu.

DEMOKRASİ YÜRÜYÜŞÜNÜN DETAYLARI

Yürüyüş güzergahını ülkenin en batısı ile en doğusu arasında seçtiklerini söyleyen Kaplan, “Hakkari ve Edirne’den yola çıkılacak. Neden Hakkâri ve Edirne? Bunlarında ayrı ayrı sembol özellikleri var. Edirne ve Hakkâri Türkiye’nin iki ucu, bu HDP’nin tüm Türkiye’yi kucakladığının nişanesidir. Politikamızı yürütürken biz en batıdan en doğuya kadar, doğunun ve batının tüm hakikatlerini ortaklaştırıp, ortaklaşan hakikatler üzerinden olgun bir siyaset yürütüyoruz.  Biliyorsunuz Sayın Leyla Güven Hakkari milletvekiliydi. Vekilliğinin düşürülmesiyle Hakkâri halkının iradesi gasp edildi. Bundan kaynaklı sembol bir yerdir.  Edirne’nin ikinci sembolik anlamı üzerinde ikili bir okumaya ihtiyaç var. 4 Kasım darbesiyle bizim seçilmiş iradelerimiz rehin alındı. Sayın Selahattin Demirtaş ve Abdullah Zeydan arkadaşlarımız Edirne Cezaevi’ndeler.  Bu yürüyüş buna karşı bir cevaptır” diye belirtti.

22 HAZİRAN’DA DEKLARASYON 

3 aylık bir programın çıkarıldığını söyleyen Kaplan, 1 Haziran-1 Eylül demokratik mücadele programına dair şunları söyledi : “Bizim yürüyüşümüz 20 Haziran’da Ankara’da bitecek. Bölgelerden yürüyecek tüm arkadaşlarımız halktan gelecek eleştiriler ve öneriler doğrultusunda toplum neyi istiyor, neyi bekliyor üzerinden sadece HDP’nin değil aslında Türkiye’de iktidar karşıtı olan tüm siyasal partilerin de önüne koyabileceği bir program hazırlayacak. Bu programı 22 Haziran’da deklere edeceğiz. 22 Haziran’dan sonraki süreç ise 2 aşamalı olarak yürüyecek. Güçlü bir örgütlenme taslağımız olacak önümüzde.  Bu bir aylık eylem süreci içerisinde halktan kanaat önderlerinden, yazarlardan sivil toplum örgütlerinden, demokratik kitle örgütlerinden, gelecek öneriler doğrultusunda Temmuz ve Ağustos aylarını planlayıp örgütleyeceğiz. Temmuz ve Ağustos ayındaki yapacağımız çalışmaların sonucunda açığa çıkacak ihtiyaçlar doğrultusunda 1 Eylül’den sonraki süreci örgütleyeceğiz. HDP iktidar bloğunun bu faşizan uygulamalarına karşı demokratik bir sonuç elde edene kadar aralıksız halkla birlikte etkin bir mücadele yürütecek.”

‘MUTLAKA SONUÇ ALACAĞIZ’

“Demokrasi yürüyüşünden mutlaka sonuç alacağız” mesajını veren Kaplan, “Buna dair moralimiz ve motivasyonumuz çok yüksek. Özelikle bu Demokrasi Yürüyüşü kararı ile iktidarın girmiş olduğu panik havası bile bizim bu süreçteki haklılığımızı ortaya çıkarıyor. Ancak şunu unutmamak lazım, demokrasisi, yoksulluk ile mücadele, Kürt halkının siyasal sorunları, barışın inşası sadece HDP’nin görevi, HDP’nin sorumluluğunda değil. HDP dışında kalan tüm çevrelerin de sorunudur. Bundan kaynaklı çağrımız, toplumun tüm dinamik güçlerine. Bu süreçte birlikte yürüyebiliriz” şeklinde konuştu.  

Mezopotamya Ajansı / Arjin Dilek Öncel