Halkların Demokratik Partisi (HDP) 10 Ocak’ta Parti Meclisi (PM) toplantısını gerçekleştirdi. Yeni döneme dair bir dizi planlama çıkarmayı hedefleyen HDP’nin demokratik siyasette izleyeceği yol ve yöntemleri, İmralı’da uygulanan tecridin kaldırılması için cezaevlerinde başlayan açlık grevlerini HDP Örgütlemeden Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Dersim Milletvekili Alican Önlü Mezopotamya Ajansı'na değerlendirdi.

Önlü, cezaevlerinde başlayan açlık grevi eylemlerinin Öcalan üzerindeki tecrit, Kürtlere dönük “düşman politikaları”, hak ihlalleri ve bütün olarak “Saray rejimine” karşı olduğunu belirtti. Tecridin bir yönetim biçimi haline geldiğini dile getiren Önlü, “Her zaman her şey önce Kürtler üzerinde uygulandı ve toplumun bütün kesimleri üzerinde bir sistem haline getirilmeye çalışıldı. Tecrit, İmralı’dan başlayarak, toplumun bütün kesimlerinde bir bütün olarak tüm alanlara yayılmıştır. Bunu da çok açık bir şeklinde Sayın Öcalan son görüşme notunda ifade etmişti. Demokratik siyaset tecrit altındadır. O zaman tecride karşı çıkmak sadece Sayın Öcalan üzerindeki tecride karşı çıkmak değildir. Herkesin kendi üzerindeki tecridi kırmak için bu tecrit politikasına karış çıkması gerekiyor” dedi.

‘TECRİT FAŞİZMİN KURUMSALLAŞTIRILMASIDIR’

Demokrasi güçleri ve emek güçlerini tecrit politikasına karşı sessizliğine karşı cezaevlerinde açlık grevi eylemi başladığını kaydeden Önlü, şöyle devam etti: “Bugün tecrit faşizmin kendisini kurumsallaştırmasının bir yöntemi haline geldi. Bugünkü cezaevindeki siyasi tutsakların başlattığı açlık grevini böyle okumak geriyor. Böyle yaklaştığımız takdirde toplumsal duyarlılığın mutlaka gelişmesi zorunludur. Cezaevindeki tutsaklar, en ağır şartlarda faşizmin kendisini kurumsallaştırmasının önünde kendi bedenlerini ortaya koymuşlardır. Açlık grevlerinin ağır sonuçlar doğurmadan şimdiden bunun duyarlılığı geliştirmek ve mevcut iktidar üzerindeki baskıyı şimdiden arttırmak gerekiyor.”

‘KOMİSYONLAR KURDUK’

Demokratik siyaset üzerinde de tecrit uygulandığını vurgulayan Önlü, açlık grevlerine ilişkin bir komisyon kurduklarını ifade etti. Önlü, “Hem hukuki olarak bu süreci takip etmek için hem de iç ve dış diplomasi temelinde bir komisyon kurduk. Türkiye’deki bütün toplumsal kesimlerini ilgilendiren bir tepki, kamuoyu, duyarlılık yaratmak için çalışmalarımız var” dedi.

KAPATMA GİRİŞİMİ YENİ DEĞİL

HDP’nin kapatılması yönündeki çağrıları değerlendiren Önlü, HDP’ye dönük baskılara değinerek, bu girişimin yeni olmadığını söyledi. Bir partinin sadece Yargıtay ve Anayasa ile kapatılamayacağını vurgulayan Önlü, kayyım atanmasının, il ve ilçe binalarının sürekli basılmasının, 10 bine yakın parti çalışanının tutuklanmasının, milletvekilliklerin düşürülmesinin bu politikanın devamı olduğunu belirtti.

TOPLUMSALLAŞMA ZEMİNİ DOĞDU

HDP’nin tek bir kimliğin, siyasal hareketin, inancın partisi olmadığı için sürekli hedef alındığını dile getiren Önlü, şunları söyledi: “Belki de 90 yıllık ötekileştirilenlerin ortak mücadele zeminidir. Onların umudu ve temsiliyeti haline gelmiştir ve git gide toplumsal hale geliyor. Onun için bu kadar saldırı bizim üzerimizden geliştiriliyor. Mücadele mevzilerini kapatmak istiyorlardı aslında. Bizim gündemimiz kapatma çağrıları değil, faşizan politikalar ve bu politikalara karşı mücadele bizim gündemimizdir. Kimi düşmanca yöneliyor kimi iktidar olduğu için devletin bütün imkanlarını seferber ediyor. Kimi bu imkanları olmadığı için sessiz kalıyor, tasfiye olmamızı bekliyor, etkisizleşmemizi bekliyor. Partimize karşı bu kadar yaygın bir saldırı cephesi var. Onun için biz kendimize şunu ifade ettik; Cumhur ve Millet ittifakının ikisinin de dışındayız. Başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’de bütün sorunların çözümü konusunda farklıyız. Diğerlerinin hepsinin birleştiği bir yer Kürt meselesi.  Kürt söz konusu olduğu zaman tekleşiyor, savaş işgal politikasında birleşiyorlar. Onunu için biz bunun dışında üçüncü yol olarak ifade ediyoruz.”

İKİLİ OYNUYORLAR 

Saldırılara rağmen parti olarak güçlendiklerini ve partilerinin çözüm gücüne güvenin arttığına işaret eden Önlü, AKP’nin ise gerilediğini belirtti. Önlü, iktidarın zayıfladığını anlayan Erdoğan’ın “reform” söylemleri ile AB’ye döndüğünü belirterek, şunları kaydetti: “AKP, 2002’de iktidara gelirken de Kürt sorununu çözümü ve AB üzerinden yeni bir süreci başlatacağını söyledi ve destek de aldı. Şimdi bu desteği kaybettiği için aynı şeyleri devreye koydu, ama bitti. Hem yönünü AB’ye çevirdi hem de Kürdistan’da sanki bir çözümü süreci olacakmış gibi, görüşmeler varmış gibi umut tacirliği yapıyor. Beklentiye sokma, kafaları karıştırmaya, mücadeleden düşürmek istiyor. Kürdistan da bütün dayanaklarını kaybetti onu oluşturmaya çalışıyor. Batı da ise ırkçı güruhu yanında tutmak istiyor bunu da MHP üzerinden ‘Kapatacağız kapatılmalıdır’ söylemi üzerinden yapıyor. İkili oynuyorlar.”

HDP’nin demokrasi güçlerinin öncü gücü olduğunu dile getiren Önlü, kapatma tartışmalarıyla aynı zamanda muhalefete mesaj verildiğini belirtti. Önlü, “Demokrasi güçleri sürekli kapatma ile yüz yüze kalmış bir partiye itibar etmez gibi düşünüyor. Bir de muhalefette kapatılma ile yüz yüze olan bir parti ile birlikte görünme tedirginliğini yaratmak istiyor, muhalefeti dizayn etmek istiyor” dedi.

AKP- MHP’NİN İÇ ÇATIŞMALARI

Cumhur İttifakı’nın kendi içinde de bir iktidar çatışması olduğunu belirten Önlü, Erdoğan’ın Saadet Partisi ziyaretinin de bununla ilgili olduğunu söyledi. Önlü, “Erdoğan MHP ile olamayacağını biliyor. Saadet Partisi’ni de içine çekerek ittifak içindeki güç dengesini kendi lehine oluşturmak istiyor. AKP ve MHP, HDP’ye saldırı, Kürt düşmanlığı konusunda hem fikirler. Ama bunlar artık yetmiyor. Devlet Bahçeli ‘Yargıtay kapatmazsa biz devreye gireriz’ diyor. Bunlar iç çatışmalardır. Herkes bir yeri parsellemiş. Bazı mesajlarda böyle veriliyor. Birbirlerinden kurtulmak istiyorlar ama bunu yaparken büyük kazanımlar elde etmek istiyorlar. Kapatmada hepsi hem fikir. AİHM kararının işletilmemesi, cemaatin başlattığı bütün davaların aynı şekilde devam etmesi ve aynı yöntemle yeni davaların açılması kapatma değil midir? Hepsi de kapatmaya yönelik ama yol yöntemi ayrı” diye konuştu.

‘İNŞA YILI OLACAK’

HDP’nin tüm saldırılara karşı hazırlıklı olduğunu söyleyen Önlü, 2021 yılında da demokratik mücadeleyi sürdürecekleri mesajını verdi. Önlü, tüm kesimlerin hak, adalet ve özgürlük arayışı içerisinde olduğunu ve HDP olarak da bu yılı mücadele, direnme, demokrasi cephesini genişletme, ulusal birliği kalıcı kılma ve bunun eylem ve etkinliğini gerçekleştiren bir rol ve misyon üstleneceklerini aktardı. Önlü, “İttifakımızı oluştururken bütün sorunları kapsayan hak, hukuk, adalet altında yapacağız ve toplumsal mücadele başlatacağız. Tüm bunlara ek olarak 2021 yılı AKP-MHP-Ergenekon rejiminden kurtulmanın yılı olacaktır. Sadece kurtulma değil, inşa edeceğiz. 2021 yılı aynı zamanda Türkiye demokratik bir yönetime kavuşturma yılı olacak” ifadelerinde bulundu.  

MUHALEFETE ÇAĞRI

Muhalefetin de artık kendini demokratik bir yönetime hazır hale getirmesi gerektiğinin altını çizen Önlü, “Bu da sadece AKP eleştirisi üzerinden olmaz. Bütün muhalefet kesimi başta CHP olmak üzere Kürt sorunun çözümüne sadece söz vererek yaklaşmamalı. Nasıl bir demokratik anayasa? Muhalefetin buna hazırlanması gerekiyor ve öncelikle bir yol temizliği ile Mecliste, yerelde bir birliktelik ve ittifak oluşturmalı. Saraya karşıtlık temelinde bir geleceği kurmuyoruz. Yüzyıllardır var olan tekçiliğe ilişkin bir zihniyet değişikliğine gidilmelidir. Bu anlamda bir değişiklik olmayacaksa sadece seçime ilişkin bir ittifakın zemini olmaz” diye belirtti. 

‘SEMBOLİK MAHKEMELER KURACAĞIZ’

Önlü, AİHM kararının uygulanması ile “Kobanê soruşturması” kapsamında hazırlanan iddianameye ilişkin parti olarak komisyonlar kurduklarını anlatarak, “Hukuki olarak parti içinde oluşturduğumuz bir komisyon var. İkincisi partimiz dışında bağımsız hukukçulardan, siyasetçilerden, aydın, yazarlar, inisiyatiflerin yer aldığı bir komisyon ile diplomasi ayağı ile ilgili komisyonlar oluşturacağız. 6-8 Ekim Kobanê eylemlerine ilişkin komisyon da kurduk. AİHM kararı ve Kobanê soruşturmaları ile ilgili karşı tarafı yargılayacağız. Bütün yerellerde o süreç geldiğinde mağdurlar ve halkımızla geniş kitlesel etkinliklerle bizde sembolik mahkemeler kuracağız” dedi.