Siyasi iktidarlar tarafından Türkiye'nin 72 milletin bir arada yaşadığı dile getirilse de tarih ise bu hakların nasıl bu topraklardan silindiğini ortaya koyuyor. 1915’de başlayan Ermeni ve 1919’da yeniden başlayan Pontos Rumlarına yönelik saldırılar ile bu halkların ülkedeki varlıkları birkaç bine kadar inmiş durumda. Yine Maraş, Çorum, Sivas’ta Alevilere yönelik saldırı ve baskılar ile 1923’den beri devam eden Kürt halkına yönelik baskılar devam ediyor. Açıktan baskı yapılan halkların yanı sıra kültürel baskılar sonucu dillerini, kültürlerini unutmuş Gürcü, Laz, Hemşin halkları. Halkların Demokratik Partisi (HDP) Halklar ve İnançlardan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Adana Milletvekili Tülay Hatimoğulları, Türkiye’nin farklı halk ve inançlara karşı politikalarını ve partilerinin bakışını anlattı.

Cumhuriyetin kurulduğu günden bugüne kadar, farklı halklar ve inançlara dönük yaklaşımının Türk – İslam sentezi olduğunu söyleyen Hatimoğulları, AKP iktidarının bu tekçi zihniyetin takipçisi olduğunu söyledi. Tekçi anlayışın ülkeye büyük bir haksızlık olduğunu ifade eden Hatimoğulları, “Bütün dünyaya model olacak bir halklar mozaiğinin yansımasının önüne kurulmuş olan setler ülkenin gerçekliğinin önüne geçiyor. Oysa ki bu ülkede yaşayan çok sayıda halk ve inançlar var. Bu ülke 72 milletin bir arada barış ve kardeşlik içinde yaşamayı arzu ettiği bir coğrafya” dedi.

BASKILAR DEVAM EDİYOR

Kürt, Alevi ve Hıristiyanların sistematik bir baskıya maruz kaldığını aktaran Hatimoğulları,“Bu kapsamda resmi ideoloji sadece baskı kurmadı, katliamlar da yaptı. Sivas ve Çorum’da yaşamını yitirenler bedenlere değil, Alevi inancının kendisine yönelik bir saldırı yapıldı. Onlar istiyor ki semahlar dönmesin, sazlar sussun, herkes bir marangozdan çıkmış gibi tek kalıp olsun. Hıristiyanlara dönük çok büyük baskılar var, yine yakın zamanda kiliselerin hacları söküldü, kapılarında yangın çıkarıldı. Hrant Dink Vakfına dönük tehditler. Bütün bunlar bize farklı olan herkes tehdit, asimile siyasetinin devam ettiğini gösteriyor” diye belirtti.

DEVLET İÇİN BİR ÖDEV

“Kürtlerin anadilde eğitim talebi büyük bir talep midir” diye soran Hatimoğulları, bir halk için anlamlı olan bu talebin devlet için yapması gereken bir ödev olduğunu söyledi. Coğrafyadaki halklar mozaiğinin açığa çıkarılması için tekçi, ötekileştirici, anlayışın yok edilmesi gerektiğinin altına çizen Hatimoğulları, halkları arasındaki barış ve kardeşliğin hukuksal düzlemde de tesis edilmesi gerektiğini dile getirdi. Uygulanan bu tekçi politikaların Türk ve Sünnilere de haksızlık olduğunu belirten Hatimoğulları, devlet politikaları ile kendisini üstün gören bu halktan insanların fiili olarak bir karşılığının olmadığını ifade etti. 

‘YÜZLEŞME SAĞLANMALI’

Cumhuriyet tarihi, boyunca yapılan katliamlardan ötürü devletin özür dilemesi gerektiğini belirten Hatimoğulları, “Devlet gerçekler ile yüzleşmeli. Mecliste hakikatler ile yüzleşme komisyonları kurulmalı. Buralardan başladığımız zaman gerçek bir kardeşlikten, eşit vatandaşlıktan bahsetme imkânı olur. Bu yaraları iyileştirmemizin tek yolu böylesi bir değişim ile mümkündür. HDP’nin bu anlamda ki politikaları bütün halk ve inançların kendini özgürce rahatça ifade edebileceği, hiçbir baskı altında kalmadan dini ritüellerini yaşama geçirebileceği bir Türkiye kurmak. Bu ülke 82 milyon vatandaşın ortak ülkesi ise hiç kimse üvey evlat gibi kalmak istemez. Herkes bir öz evlat gibi eşit haklara sahip olmalıdır” dedi.

Hatimoğlulları, sözlerine şunları ekledi: “Biz bu acılı coğrafyadan bütün Türkiye’ye şu çağrıyı yapmak isteriz. Evet halklar kardeştir, halkların kardeşliğini bugüne kadar resmi ideoloji bozmuştur. Ama halklar yine kardeşleşme bağlamında birbirini buluyor. Ne kadar engellemeye çalışırlarsa çalışsınlar biz yine acılarımızı paylaşıyoruz. Bunu çok daha geniş mecralarda yapmaya ihtiyacımız var. O sebeple hepimizin kurtuluşu halklar arasındaki dayanışma ve örgütlü mücadele etmektir.”

MA / Tolga Güney