Tevgera Jinên Azad (TJA), “Em xwe diparêzin(Kendimizi Savunuyoruz)" kampanyası kapsamında HDP Bağcılar ilçe örgütü binasında  “Kadınlar tecridi kırıyor, yaşamı özgürleştiriyor” adıyla panel düzenledi. Panele Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Eş Başkanı Leyla Güven, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın avukatlarından Raziye Turgut konuşmacı olarak katıldı. Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü İdil Uğurlu ve HDP İl Eş Başkanı Elif Bulut'un yanı sıra çok sayıda kişinin katıldığı panel saygı duruşu ile başladı. 

TURGUT: İMRALI’DA HUKUKİ YOK

Panelde ilk olarak söz alan Öcalan’ın avukatlarından Raziye Turgut, İmralı’da devam eden ağırlaştırılmış tecride dikkat çekerek, dünyanın hiçbir yerinde böylesi bir durumun yaşanmadığını ifade etti. Tecridin modern anlamda idamla eşdeğer olduğunu ifade eden Turgut, tüm baskılara karşı Öcalan’ın duruşunu koruduğunu söyledi.  Öcalan’ın 1993’ten itibaren demokratik ve barışçıl yollarla siyasi çözüm çabalarını arttırdığına dikkat çeken Turgut, bu kapsamda birçok defa tek taraflı ateşkeslerle barış çabasını sürdürdüğünü dile getirdi.  1998’e gelindiğinde Öcalan’ın uluslararası bir komplo ile karşılaştığını dile getiren Turgut, Öcalan’ın İmralı Adası’na getirilirken savaşın daha da derinleşmesini önlemek amacıyla ateşkes ilan ettiğini belirtti. 

Turgut, müvekkilleriyle görüşmek için yaptıkları başvuruların reddedilmesine de değinerek, “İmralı’da yaşanan hiçbir şey hukuki ve yasal değil. İmralı’dan alınacak her haber halk nezdinde barış umutları artıyor” dedi.

KADIN MÜCADELESİNDE ÖNCÜ OLDU

Öcalan’ın tek kişilik bir hücrede cezalar ve işkencelere maruz kaldığının altını çizen Turgut, “Öcalan, tüm itibarsızlaştırma çabalarını duruşuyla bozdu. Yazdığı savunmalar ile de ön açıcı bir rol oynadı. Bu anlamda komplo önemli oranda boşa çıktı. Bu ideolojik derinlikte en önem verdiği konulardan biri de özgür kadın mücadelesi oldu. Bu durum kadın mücadelesinde ciddi bir yol açtı. Kapitalist Modernite kadına tecavüzü, katliamı, sömürüyü reva görürken, Öcalan’ın Demokratik Modernite paradigması ise kadını özgürleştirmeyi esas aldı. Tüm görüşmelerde kadınlara özel selamlar ileterek kadınların mücadelesinin daha da büyütülesi çağrısı yaptı. Kadının yaşamın kaynağı olduğunu bundan dolayı bu gücün elinden alındığını, kadının buna karşı mücadele ederek iradeleşmesi gerektiğini ifade ederek, mücadele için ön açıcı oldu” diye konuştu. 

AYDENİZ: TÜM TOPLUM TECRİT ALTINDA

Ardından söz alan DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, kadınların öncülüğünün özgür bir geleceğin inşasına yol açacağına değindi. Öcalan üzerindeki tecridin tüm toplumu olumsuz etkilediğine işaret eden Aydeniz,  “Tecrit Sayın Öcalan şahsında, tüm halklar, inançlar, kadınlar ve gençlere uygulanıyor. Yaşanan ekonomik kriz, toplumsal bunalım, siyasi kriz ve tüm sorunların tecrit ile bağlantılı olduğunu görüyoruz. Türkiye’de tek dinli, tek dilli, faşist bir diktatörlük yaratılmaya çalışılıyor. Kadınlar, gençler ve toplum buna karşı mücadele içerisinde” diye konuştu.

Yaratılmak istenen tek adam rejimi için asimilasyon politikalarıyla toplumu dizayn etmeye çalıştıklarına dikkat çeken Aydeniz, savaşın derinleşmesinin ekonominin çökmesine neden olduğunu belirtti. Aydeniz, asimilasyon politikalarının savaş politikalarıyla bağlantılı olduğunu, savaş ile kendi sistemlerini kurmaya çalıştıklarını, bu kapsamda uygulanan tecridin yaşamın her boyutunda ciddi olumsuzluklara neden olduğu kaydetti.

‘KÜRDİSTAN’DA ÖZEL SAVAŞ’

TJA’nın kampanyasının kadınlara yönelik özel savaş politikalarını ifşa ettiğini belirten Aydeniz, “Kürdistan’da yürütülen özel savaş politikaları yüz yıllık geçmişte yok sayma, imha etme temelliydi. AKP ile dini de ekleyerek, devletin bütün kurumlarıyla bir halka karşı sonuna kadar düşmanlığı yürütme politikaları yürütülüyor. Bunları da ahlaksız bir şekilde gerçekleştiriyorlar. İpek Er ve Gülistan Doku örnekleri özel savaş politikalarının bir parçasıdır. Kürdistan’ı onursuzlaştırma ve kimliksizleştirme siyaseti yürütülüyor. Bunların cezasız kalmasının nedeni Kürdistan’da yürütülen özel savaş politikalarıdır” ifadelerini kullandı.

GÜVEN: BOYUN EĞMEK YOK

Daha sonra söz alan DTK Eş Başkanı Leyla Güven de İzmir’de yaşanan depremde yaşamını yitirenler için başsağlığı ve zarar görenler için geçmiş olsun dileklerini iletti. TJA Sözcüsü Ayşe Gökkan’ın gözaltına alınmasına tepki gösteren Güven, tutuklama ve işkence ile bir yere varılamayacağını ifade etti. Gökkan’ın gözaltına alınmasıyla kadın mücadelesine mesaj verildiğine değinen Güven, ne Erdoğan’a ne de farklı güçlere boyun eğmeyeceklerini söyledi.

‘HÜCREDE BARIŞ MÜCADELESİ VERİYOR’

Öcalan üzerinde devam eden tecridin tüm toplumsal kesimler için tecrit anlamına geldiğini belirten Güven, “ Öcalan bir şahıs değil bir halk önderidir. Katliamlar ile Kürt sorununun üzerine dökülen betonu kırıp bir toplumu yeniden diriltti. Komploda yer alanlara baktığımızda tecridi devam ettirenler olduklarını görüyoruz. Halen en iyi Kürt ölü Kürt’tür anlayışı hakim. Bu yüzden tecrit devam ettiriliyor. Sayın Öcalan 21 yıl tek başına bir hücrede yaşıyor. Bir insan kaç yıl böyle devam edebilir. Ama Sayın Öcalan 21 yıldır böylesi bir koşulda barış için mücadele ediyor. Dünyada  bir statü sahibi olmak istiyoruz dediği için  tecrit ağırlaştırıyor” diye belirtti.  

‘BARIŞ İÇİN İMRALI’NIN KAPISINI AÇIN’

Kadınların tecridi en ağır şekilde yaşadıklarının altını çizen Güven, “Biz kadınlar her zaman tecritteyiz. Zaman vardı ki kadınlar bir ortamda söz dahi alamıyordu. Kadınlar evlendiriliyor ama kadına sormuyorlardı bile. Bunlar da tecrittir. Sayın Öcalan kadınlarda yarattığı felsefe ile umut oldu. Sayın Öcalan’ın felsefesiyle yeniden doğduk. Şimdi analarımıza bakın, her biri filozof gibi konuşabiliyor. Bunlar Sayın Öcalan sayesindedir. Barış istiyorsanız İmralı’nın kapısını açın dedik. Öcalan konuşsun ki dünya aydınlansın diyoruz” dedi.

‘HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK’

Güven, kadınların erkek egemen zihniyetinin tecridine maruz kaldığına değinerek, “Bizim yolumuzu düşmanın eline geçmemek için kendini kayalıklardan atan Beritan, Arin Mirkan, Hevrin Xelef, Kader Ortakaya’lar açtı. Her türlü kazanımı büyük bedellerle elde ettik. Önümüze yüzlerce baraj konuldu. Savaşın acısını da en çok biz yaşadık. Direnen bir kadın gerçekliği var. Onun için Taybet ananın cenazesini sokakta bırakarak, Ekin Wan’ın cenazesini teşhir ederek mesaj vermek istediler. Ama teslim olmadık. Halise ananın çocuğunun cenazesini kargo ile gönderiyorlar. Canımızı acıtmaya çalışıyorlar. Zor bir süreçten geçiyoruz ama hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Önümüzdeki günlerde çok önemli gelişmeler olacak” ifadelerinde bulundu.

Panel, soru cevap bölümün ardından son buldu.