Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Ebru Günay, partisinin Genel Merkezi’nde düzenlediği basın toplantısıyla gündeme dair açıklamalarda bulunuyor. Günay’ın gündeminde, PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit, mafya-devlet-siyaset ilişkisi, ekonomik kriz yer alıyor.

ÇORUM KATLİAMI

Günay, 29 Mayıs 1980’de 57 kişinin yaşamını yitirdiği Çorum Katliamı’na dair, “Bu katliam da tıpkı Sivas, Maraş ve diğer pek çok katliam gibi devletin kontrolünde ve devlete bağlı paramilliter güçler tarafından gerçekleştirildi. Katliamın sanıkları, planlayıcıları korunup kollandı, hiçbiri gerçek anlamda hala hesap vermedi. Çorum Katliamını lanetliyor, yitirdiğimiz canların anıları önünde saygıyla eğiliyoruz. Bugün ortaya çıkan kirli ilişkiler bu tür katliamların nasıl planlandığını, nasıl gerçekleştirildiğini de bir kez daha gözler önüne serdi” dedi.

‘DARBE ZİHNİYETİ İŞ BAŞINDA’

27 Mayıs Darbesi ile 61 yıl önce milletin iradesinin yok sayıldığını belirten Günay, “Darbelerin toplumumuzda ve siyasi hayatımızda ne büyük yaralar açtığını hepimiz biliyoruz. Türkiye’de gerçekleşen her darbe, toplumumuzu karanlığa sürükledi. Yoksulluk, yolsuzluk, hukuksuzluğa neden oldu. Demokratik siyasetin tasfiyesi, çetelerin, mafyaların güçlenmesini beraberinde getirdi. Sonrasında 12 Eylül, 28 Şubat’ta tekrarlanan darbe zihniyeti ne yazık ki bugün de iş başındadır” diye belirtti.

‘İKTİDARIN ORTAĞI’

Günay, sözlerini şöyle sürdürdü: “2021 Türkiye’sinde de aynı tabloyu yaşıyoruz. Hukuk yok, demokratik siyasete yönelik saldırılar sürüyor, siyasetçiler tutuklu, seçilmiş belediyelere kayyımlar atanıyor, Türkiye tarihinin en büyük hukuksuzlukları yaşanıyor, hak arayan kadınlara, üniversite öğrencilerine gençlere işkence ediliyor, akademiye, sendikaya, sivil topluma yapılmayan baskı kalmamış. Çeteler ve mafyalar adeta iktidarın ortağı. Hatta sahibi. Bu darbe değilse nedir?

ÖCALAN UYARMIŞTI

Mutlak tecrit altında bulunan Sayın Abdullah Öcalan, darbeler konusunda çok hayati bir uyarıda bulunmuştu. Demokratik çözümün sağlanamaması halinde, darbe mekaniklerinin devam edeceği ve kaosun derinleşeceği uyarısında bulunmuştu. Bugün karşı karşıya kaldığımız, bir yanında devletin bir yanında çetelerin, mafyanın olduğu kaos ortamı tam da bu çözümsüzlüğün ürünüdür, bu darbe mekaniğinin kendisidir. Ama bu darbe mekaniği iktidarın iddia ettiği gibi kendisine yönelik değil, bizzat iktidar eliyle topluma ve muhalefete karşı işletiliyor.

SUÇA BULAŞMIŞLAR

Darbe yıldönümlerinde millet iradesi nutukları atan iktidar, toplumun iradesine karşı her an, her gün darbe yapıyor. Muhalefete ‘ayağınızı denk alın, bu daha iyi günleriniz’ diye tehditler savuruyor. İşte darbe budur ve bu darbeci zihniyetten kurtulmanın tek yolu demokrasidir. Demokratik ve ortak mücadelenin gelişmesi bir talep ve ihtiyaç olmaktan çıkmış, bir zaruret haline gelmiştir. Aksi halde çete, mafya, karanlık yapılar, Türkiye’yi sarmaya devam edecek. Bugün ortaya çıkan itiraflarla bütün toplum bu gerçekliğe tanıklık ediyor. İçerisinde ordunun, Ergenekon’un, paramiliter yapıların olduğu bir ittifakın boğazına kadar suça bulaştığını zaten biliyorduk.

ÜZERİ ÖRTÜLEMEYECEK

Karanlık ve kirli ilişkiler artık üzeri örtülemeyecek hale gelmiştir. Mafyaya özel af çıkarılarak hırsızlar, katiller, çetelerin cezaevinden çıkmasıyla bu çeteleşme hali doruk noktasına ulaştı. Mesele Kürt Sorunu olunca düşmanlıkta birleşen ancak devletin bölüşümü olunca beş benzemese dönüşüne çeteler ittifakının son günlerde ortaya döktükleri malum. Bizler bu toplumun ezilenleri, Kürtleri, kadınları, Alevileri, ötekileştirilenleri olarak devletin türlü saldırısına, pervasızlığına şahit olmuştuk. AKP-MHP ile birlikte bu saldırı tüm Türkiye’ye yayıldı. Tabir yerinde ise her ev mağdur edildi, ediliyor.

KÜRT DÜŞMANLIĞI

Geçmişin bir ezberi olarak Kürtlere yönelik tırmandırılan düşmanlıkla bu çürümüşlük gizlenmeye çalışılıyor. Bugün de bu kirli ilişkilerin aktörleri gerçek olmayan savaş başarılarıyla, vatan, millet, bayrak gibi sözlerle kendilerini aklamaya çalışıyor. Türkiye tarihinin en yüksek suç rakamlarına ulaşıldığı, uyuşturucu kullanımının ortaokullara indiği, kadın cinayetlerinin arttığı, nefret söyleminin normalleştiği bir dönemde bütün bu suçların sorumlularına sahip çıkılıyor.

ÇETELEŞEN DEVLET

Son dönemlerde videolardaki ifşaalarla ortaya dökülen kirli ilişkiler ve çürüme hali yaşanan gerçeğin yüzde biri bile değil. Buzdağının sadece görünen kısmıdır. Konu Peker, Soylu, Ağar isimlerinin çok ötesinde doğrudan çeteleşen devletle ilgilidir. Bu çeteleşmenin bir tarafı ihale oyunları, savaş makinelerinin üretimi ise diğer tarafı bürokrasideki bölüşüm savaşıdır. Yargıya ve emniyete kimin yakının atanıp atanmadığı ile ilgilidir. Yüzlerce defa millilik söylemlerinin bir maske olduğunu ifade ettik, tekrarlamaktan geri durmayacağız.

MAFYALAŞMIŞ SİYASET

Videolar yayınlarken Osmanlı’da olduğu gibi tartışmaları perde arkasından izleyenlerin bu ittifakın parçası olduğunu biliyorduk. Erdoğan, mafyaya hamilik yapan küçük ortağı gibi önceki gün grup toplantısında kirli ilişkiler ağında bulunan isimlere sahip çıktı, ‘yalnız değiller’ dedi. Erdoğan doğru söylüyor, bu kişilerin hiçbiri yalnız değil, hiçbiri tek başına bu kirli ilişkilere bulaşmadı. Hepiniz bu işin içindesiniz. Çünkü balık baştan kokuyor. Ortada mafya ile mafyanın suçladığı bir siyasi yapı yok. Tamamıyla mafyalaşmış bir siyaset, siyasileşmiş bir mafya ve çete gerçeği var. Biz bu mafyanın siyasi ayağını biliyoruz. Bu yapılara ‘mafyayla, çetelerle aranıza mesafe koyun’ çağrısı yapmıyoruz çünkü ayrışamayacak kadar iç içe geçmiş durumdalar.

DEMOKRASİ İTTİFAKI

İşte bu mafya düzeni hem kendi suçlarını örtbas etmek için hem de bu kirli ve çürümüş düzeni sürdürmek için muhalefete saldırıyor. ‘Sözde babaların racon kestiği Türkiye geride kaldı’ diyenler muhalefet partilerini ‘bu daha sizin iyi günleriniz, daha neler olacak göreceksiniz’ diyerek mafya diliyle tehdit ediyorlar. İşte bu mafyalaşan siyaset gerçeği ile ortak mücadele etmekten başka bir çare yok. Ya herkes bir gün sıranın kendisine gelmesini bekleyecek ya da ilkesel olarak sıra kendisine gelmese bile bu çürüme haline itiraz edecek. Bizim açımızdan bu bir çeteler ittifakıdır, suçlular birliğidir. Bunun panzehiri ise tartışmasız bir şekilde toplumsal örgütlenmedir, halkın itiraz sesinin yükselmesidir. 90’larda faili meçhullerin sorumlusu, JİTEM’in tetikçileri, köy yakma politikalarının sahipleri şu anda isimleri dolaşan odakların ya aynısıydı ya da ortaklarıydı. O dönem halkın örgütlü mücadelesi bu suçlular ittifakını nasıl alaşağı ettiyse bugün de bizler demokrasi ittifakı ile yeneceğiz.

Bugün de Türkiye bu çürüme halini daha fazla kaldıramaz. Toplumumuz bu kirlenmeye mahkum ve mecbur değil, hiçbirimiz bu yaşananlarının izleyicisi konumunda olmayacağız. Bugün bir kez daha ortaya çıkan çürümüşlük ve kirlenmişlik hali, partimizin yıllardır dile getirdiği tezlerinin ve siyasetinin ne kadar haklı olduğunu bir kez daha göstermiştir. Bu nedenle halkımız ve toplumumuz aydınlık bir geleceğe ve demokratik bir ülkeye kavuşana kadar mücadelemizi kararlılıkla büyütmeye ve sürdürmeye devam edeceğiz. Bir virüs gibi yayılmış bu çürümenin panzehiri de, aşısı da demokrasi ittifakıdır. Bizi zayıflattığını düşünenler bilsinler ki toplumu bu çetelerden kurtaracağımız günler yakındır. Bunu yapmaya gücümüzün olduğunu ve kudretimizin yerinde olduğunu herkes bilsin.

ÇÖZÜM SÜRECİ

Bu mafya düzeninden rahatsız olan herkes, samimiyetle Türkiye’nin nasıl bu noktaya geldiğini sorgulamak zorundadır. Elbette bu çürüme halinin pek çok sebebi var, ancak en önemli nedenlerinden biri, Kürtlere yönelik yürütülen düşmanlıktır. Bakın önceki gün Erdoğan kendisi itiraf etti. Türkiye’nin büyük bir özlemle destek verdiği çözüm sürecine karşı iktidarın nasıl komplo kurduğunu, barışa nasıl suikast düzenlediklerini anlattı. Eğer çözüm süreci başarıya ulaşmış olsaydı, eğer iktidar bunu siyasi hesaplarına kurban etmeseydi bugün toplumumuz çeteleşmeyi değil, demokrasimizin geldiği aşamayı tartışıyor olacaktı.

TECRİT

Bu çete düzenin sürdürücü mekanizmalarından biri de tecrittir. Sayın Öcalan’ın avukatları, ailesi, açlık grevinde olan siyasi tutsaklar, demokratik kamuoyu ve uluslararası çevreler İmralı tecridinin sonlandırılması için sürekli çağrılar ve eylemler yapmaya devam ediyor. Bu talep aynı zamanda Türkiye’nin mevcut gidişattan çıkmasının çağrısı ve mücadelesidir. Sayın Öcalan’a yönelik tecrit ve hapishanelerdeki hak ihlallerini protesto etmek amacıyla siyasi tutsakların başlattıkları süresiz dönüşümlü açlık grevi eylemi 183. Gününde.

TECRİDE KARŞI MÜCADELE

768 hukukçu Sayın Öcalan ile avukat görüşmesinin yapılması için çağrıda bulundu. Hukuk devletinin gereği olarak da İmralı adasında bir an önce avukat görüşmeleri yapılmalıdır. Sadece partimizin değil muhalif siyasetin tasfiye edilme çabaları da tecrit politikalarının bir parçası ve devamıdır. Tecride karşı mücadele yürütmek demokrasiye, hak ve özgürlüklere sahip çıkmaktır, yoksulluğa ve işsizliğe karşı huzur ve refahın hakim olmasının mücadelesini yürütmektir.

AKP-MHP GELECEĞİMİZE ÇÖKÜYOR

Bu tablo ile gizlenmek istenen halkın yaşadığı derin yoksulluktur, talan edilen kaynaklardır. Susurlukçular marinaya çökerken AKP-MHP iktidarı hepimizin geleceğine çöküyor. Çökertme planını uygulamaya devam etmek için halkın değerlerine, cebine, demokratik geleceğine çöküyor. Ortaya çıkan yoksulluk ve sefalet oluyor maalesef. AKP-MHP iktidarı zam üstüne zam yaparak ayakta durmaya çalışıyor. Öz kaynak kalmamış, kasa tamtakır kuru bakır. Zamlarla halkın cebine göz dikmişler.

İŞSİZLİK, YOKSULLUK

Saray ve çevresi zevk-ü sefa peşinde. Adeta bir Lale devri yaşanıyor. Halk her sabah ‘Bugün karnım doyacak mı?’ korkusuyla yaşarken, Saray acaba hangi pahalı Mercedesi makam aracı olarak alayım? Derdine düşmüştür. Gençler işsizlikten kıvranırken gelecekten umudunu kesmişken Saray memurları acaba hangi devlet kurumundan bir maaş daha alabilirim arayışını sürdürüyor. İşte bu yüzden bu düzen mafya düzenidir, hırsızlık düzenidir, talan düzenidir. Gelecekten umudunu kesen, iflas üstüne iflas yaşayan esnaf intihar ederken çıkıp utanmadan arlanmadan helalleşme isteyen bir zihniyet var karşımızda. Yine sanki çok maharetmiş gibi esnafa sadaka veriyorlar. Esnaf sadaka değil destek istiyor. Saraylarınızdan çıkmadığınız için tabi haberiniz yok ama Esnaf helalleşme değil hesaplaşma gününü bekliyor. Çökmedikleri yer yok. Merkez Bankasının 128 milyar dolarına çöken bu hırsız iktidar şimdi görüyoruz ki işsizlik fonuna da çökmüş.

EKONOMİK ŞİDDET

Emekçilerin alın terinden biriktirilen bu fon işte böyle kullanılıyor ama pandemide emekçiler için kullanılmadı. Bu yüzden diyoruz ki bu iktidar halk düşmanıdır, emekçi düşmanıdır ve kadın düşmanıdır. Kadın düşmanlığını siyasetin bir normu haline getiren AKP-MHP iktidarı kadınları ekonomik şiddetin kıskacında bırakmıştır.

KADINLAR İZİN VERMEYECEK

Türkiye’de en yoksul kesimin kadın olması tesadüf değildir. Kadın yoksulluğunun temel sebebi cinsiyet temelli ayrımcılıktır. Bugün yaşanan bu yoksulluğun sebebi iktidarın kadın düşmanı politikası ile ekonomik tercihleridir. Kadınlar yoksulluk ve açlıkla boğuşurken, güvencesiz ve son derece kötü koşullarda emek vererek hayatta kalmaya çalışırken tek adam rejimi yüz milyon dolarları operasyonlara harcamakta, ülke kaynaklarını çetelere peşkeş çekmektedir. Ancak kadınlar bu devranın böyle dönmesine izin vermeyecek.”