PKK Lideri Abdullah Öcalan ile 2013- 2015 yılları arasında masaya oturan devlet, “Çözüm süreci”ni tek taraflı bitirdikten sonra yeniden şiddet ve savaş yoluyla Kürt sorununu çözmeye çalışıyor. Çatışma ve savaş sürecinin başlatılmasıyla on binlerce kişi gözaltına alındı, binlerce kişi tutuklandı. Halkların Demokratik Partisi (HDP) ise bu dönemdeki gözaltı operasyonlarıyla hedefi haline getirildi. 

16 BİNİ AŞKIN GÖZALTI 

Türkiye genelinde 52 il ve 472 ilçede örgütlenerek 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerine giren HDP, 58 milletvekili ile Meclis’e girdi. HDP Hukuk Komisyonu raporlarına göre, 24 Temmuz 2015 yılından bu yana HDP’ye yapılsan siyasi operasyonlar neticesinde en az 16 bin 490 parti üyesi ve yöneticisi gözaltına alındı, aralarında HDP Eş Genel Başkanları, milletvekilleri, il-ilçe eş başkanları, yöneticiler ve parti üyelerinin de bulunduğu en az 3 bin 695 kişi tutuklandı.  

KAYYIM OPERASYONLARI 

31 Mart 2019 Yerel Seçimleri sonrasında ise HDP’nin kazandığı 3’ü büyükşehir, 5 il, 50 ilçe ve 12 belde 19 Ağustos 2019 tarihiyle birlikte kayyım operasyonlarına maruz kaldı. Operasyonlarla 48 belediyeye kayyım atandı, 37 belediye eşbaşkanı tutuklandı. Bugün bu operasyonlar kapsamında 17 eşbaşkan hala cezaevinde tutuluyor. 

İstanbul Milletvekili ve HDP Hukuk Komisyonu Sözcüsü Züleyha Gülüm, çözüm süreci sonrası partilerine yönelik gözaltı, tutuklamaları değerlendirdi. 

SAVAŞ POLİTİKALARI 

Kürt sorunun demokratik yollarla barışçıl çözümünün partileri açısından olmazsa olmazlardan olduğunu dile getiren Gülüm, yaklaşık üç yıl süren çözüm sürecinin ülkede demokrasiyi geliştirdiğini aktardı. Gülüm, oluşan bu havanın dönemin siyasi iktidarı olan AKP iktidarının çıkarlarına ters düştüğünü, yine iktidarını tehlikeye düşüreceğini düşündükten sonra çözüm masasını devirdiğini hatırlattı. Özellikle de 7 Haziran seçimlerini kaybeden AKP’nin devletin karanlık odaklarıyla işbirliğine gittiğini vurgulayan Gülüm, şöyle devam etti: “AKP 30 Ekim 2014 yılında Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrasında sürecini kaldırıp yerine adına ‘Çöktürme Planı’ dediği bir dizi kararları hayata geçirdi. ‘Çöktürme planı’ tam da barış ve müzakere süreçlerinde hayata geçirildi. Bu planla Kürt demokratik siyasetinin ve Türkiye’deki muhalefetin susturulması hedeflendi. Kürt sorununda yeniden içerde dışarda savaş politikalarına geçildi. Bu süreçte, AKP’nin Suriye’deki Kürtlere yönelik düşman siyaseti ve içerde toplumsal muhalefete yönelik baskı politikalarına karşı HDP’nin net bir çizgisi olması ve 7 Haziran 2015 seçimlerinde başkanlık rejimine karşı takındığı tutum ve elde ettiği başarı AKP’nin çözüm sürecini bitirmesine, masayı devirmesine sebep oldu. İktidarını korumanın yolunu savaş politikalarında faşizmi kurumsallaştırmakta buldu.” 

KORKU ORTAMI 

15 Temmuz 2016 askeri kalkışmanın ardından başta Kürtler olmak üzere Türkiye’deki tüm muhalefetin kapsamlı bir şekilde hedef alındığını ve o tarihten bu yana gözaltı ve tutuklamalara maruz kalındığını, devletin tüm kurumlarının ele geçtiğini, Kanun Hükmünde Kararnameler (KHK) ile kayyım atamalarının yolunun açıldığını, işten atılmaların başlatılması gibi birçok baskı ve korku ortamının oluştuğunu dile getiren Gülüm, tüm bunların darbe bahanesi adı altında yapıldığının altını çizdi.

MUHALEFET HEDEF ALINDI 

Tüm toplumsal muhalefeti hedef alan iktidarın en ağır saldırıları partilerine yönelik gerçekleştirdiğini ifade eden Gülüm, partilerinin binlerce yöneticisinin gözaltına alınarak tutuklandığını, belediyelerine kayyımlarla gasp edildiğini, bunun nedeninin ise iktidarı en fazla sarsan partilerinin olmasından kaynaklı oluştuğuna dikkati çekti. Gülüm, iktidarın partilerine dönük saldırılarının amacını ise şu sözlerle açıkladı: “HDP’yi susturabilirse toplumsal muhalefetinde susturabileceğini ve seçimlerdeki iktidarını koruyabileceğimi düşünüyor.” 

ÇARESİZLİĞİN GÖSTERGESİ

Gelinen aşamada tutuklama, gözaltı ve kayyım politikalarının sadece partilerini değil tüm Türkiye’yi tehdit ettiğini sözlerine ekleyen Gülüm, şunları söyledi: “AKP iktidarı artık politik hiçbir argüman üretememekte ve ülkeyi yönetememektedir. Ülkedeki bütün kurumsal yapılar iflas etmiştir. Adalet, eğitim, sağlık, dış politika, ekonomi… Siyasi iktidar 18 yıldır savaştan ve sermayeden yana yükselen bir grafik çizmiş, halkı yoksulluğa ve ümitsizliğe sürüklemiştir. Şu an HDP’ye yönelik gerçekleştirilen saldırılar AKP’nin çaresizliğinin bir göstergesidir. AKP iktidarı beslendiği ve sürekli olarak körüklediği milliyetçi tabanı diri tutarak ömrünü uzatmaya çalışmaktadır. Nihayetinde devletin bütün kurumlarını, polisi, hakimi, savcıyı bizleri sindirmek ve baskılamak için araçsallaştırmış ve hukuksuzlukları güdümündeki medya ile sosyal manipülasyon yöntemleri ile, hedef göstererek meşrulaştırmaya çalışmaktadır.

'GÜÇLÜ DURUŞUMUZ SÜRECEK'

HDP halk ile arasına aracı koymayan, doğrudan halkın sorunlarına değen ve onlara çözüm üretmeye çalışan, demokratik siyaset alanına nefes aldırmaya çalışan bir pozisyonda olmuştur her zaman. Halk elbette bunun farkında. Tüm ezilenlerin, sömürülenlerin, yok sayılan halkların ve inanç topluluklarının, kadınların, LGBTİ’+ bireylerin, mültecilerin yani insanca yaşama olanakları ve hak ve özgürlükleri kısıtlanmış, tahrip edilmiş herkesin yayındayız ve demokratik halk iktidarının temellerini kurmaya yetkin tek partiyiz. Bu sebeple inancımız ve güçlü duruşumuz elbette sürecektir.”