AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın tartışmalara yol açıp, Güney Kıbrıs, Yunanistan ve ABD’li bazı senatörlerin tepki ve itirazlarına neden olan Kuzey Kıbrıs ziyareti başladı. Erdoğan’a ziyaretinde eşi Emine Erdoğan, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Fatih Dönmez, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık, İletişim Başkanı Fahrettin Altun eşlik etti.

Kabine üyelerinin yanı sıra Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Oğuzhan Asiltürk ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de Kıbrıs'a gitti.

Erdoğan’ın, Kuzey Kıbrıs Meclisi’ndeki özel oturumda yapacağı konuşmayı günler öncesinden yaptıkları açıklama ile boykot edeceklerini duyuran ana muhalefet partisi Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) ile Toplumcu Demokrasi Partisi (TDP) vekilleri oturuma katılmadı.

‘Kıbrıs Barış Harekatı'nın 47'nci yıl dönümü dolayısıyla Kuzey Kıbrıs Meclisi Özel Oturumu'nda konuşan Erdoğan, "Kıbrıs davası büyük bir davadır. Bu dava, tarihiyle büyük, vicdanıyla büyük, mücadelesiyle büyük, 1974'te yazdığı kahramanlık destanıyla büyük bir milletin davasıdır" dedi.

Kıbrıs barış müzakereleri sürecinde gerçekleştirilen referanduma değinen Erdoğan, "Türk sözünde durur ama Rum sözünde durmaz" ifadelerini kullandı.

Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:

"*İnşallah bugün ve yarın gerçekleştireceğimiz programlarla hem Kıbrıs Türk halkının bayram sevincine ortak olacak, hem de Barış ve Özgürlük Bayramı'nın 47. yıl dönümünü birlikte yaşayacak, hem de KKTC'ye kazandırılan eserlerin toplu açılışını yapacağız. Bu ziyaret vesilesiyle bazı müjdelerimizi kamuoyu ve dünya ile paylaşma fırsatı bulacağız. Bu eser, yatırım ve müjdelerin tüm Kuzey Kıbrıs'a hayırlı olmasını diliyorum.

*Kıbrıs davasının sahibi yavru vatan ile ana vatan ile büyük Türk milletinin tamamıdır. Bu davasının sahibi şehitlerimizdir, gazilerimizdir. Bu davanın sahibi daha ömürlerinin baharında bu toprakları kanlarıyla sulayan kınalı kuzulardır. Bu dava için sadece 1974 Barış Harekatı'nda tam 498 Mehmedimizi şehit verdik. Kıbrıs Türk halkı 70'i mücahit toplam 270 evladını kara toprağın baharına yolcu etti. Tam 1672 Kıbrıs Türk'ü kardeşimiz bizden kopartıldı. Türkiye nasıl dünyanın en büyük şehitliğiyse, KKTC'de her karesinde bir kahraman yatan bir şehitler yurdudur.

*1974 yılında adaya barış ve huzur getiren mehmetçiklerimizi ve mücahitlerimizi saygıyla yad ediyorum. Kıbrıs Türk'lerinin hürriyet mücadelesinin lider Dr. Fazıl Küçük ve Rauf Denktaş başta olmak üzere Kıbrıs Türk halkının kıyamına sebep olan herkese Allah'tan rahmet diliyorum.

"Başarımızın anahtarı dün olduğu gibi bugün de vahdettir, muhabbettir, saflarımızı daha da sıklaştırmaktır. Bir olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız, hep beraber Kıbrıs’ın geleceği için yürüyeceğiz. Kimi gafillerin zehirli ayrılık oklarını Kıbrıs Türk halkını kalbine saplamasına fırsat vermeyeceğiz. Tüm siyasetçiler olarak sorumluluk duygusuyla hareket ederek bu oyunu bozmamız gerekiyor. KKTC'nin varlığı ve birliği her türlü siyasi mülahazanın üzerindedir.

*47 yıl önce bugün kahraman TSK tarafından gerçekleştirilen Barış Harekatı, Kıbrıs Türk'ünün varlığını ve güvenliğini teminat altına almıştır. Girne kıyılarında yakılan meşale o günden itibaren Kıbrıs Türk halkının yolunu aydınlatmıştır. Türkiye Cumhuriyeti olarak bu tarihten beri Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile işbirliği içinde çözüm eksenli bir siyaset yürütüyoruz. Peki karşımızdakiler böyle bir adım atıyor mu? Türk tarafının tüm iyi niyetli ve yapıcı gayretlerine rağmen 50 yılı aşkın süredir devam eden müzakereler, Rumların reddetmesi nedeniyle bir sonuca ulaşılamadı. Bu müzakerelerde konuşulmadık hiçbir konu kalmadı. Rum tarafının kendilerini adanın tek sahibi görmeleri çözümsüzlüğü getirdi. 1964'te Kıbrıs Cumhuriyeti'ni yıkan, 2004'te Annan Planı'nı reddeden, 2012'de masadan kalkan zihniyet hiç değişmedi. Tecrübeler, Rum tarafının ortaklık kurmak gibi bir niyetinin olmadığını açık ve net bir şekilde herkese öğretmiştir. Anna Planı'nın uygulanma adımları atıldığı zaman, orada olmalarına rağmen, Avrupa Birliği yine dürüst davranmadı ve doğru hareket etmedi, verilen söze rağmen Güney Kıbrıs'ta verilen referandumda ne çıktığını biliyor musunuz? Kuzey sözünde durdu, öyle bir sözünde durdu ki, yüzde 64'le evet dedi. Türk sözünde durur, Rum sözünde durmaz. Annan onlarla bu mücadeleyi sürdüremedi. Bu zihniyet özünde kendilerinin de kabul etmediği BM parametrelerinin ardına saklanmaktadır. Artık bizim bunlara inanmamız, 50 yıl daha kaybetmemiz mümkün değildir. Adil, kalıcı, sürdürülebilir bir çözüm ancak ve ancak adanın gerçeklerini esas alan bir yaklaşımla mümkün olabilir.

*Adada iki ayrı devlet, iki ayrı halk vardır. Uluslararası toplum da bu gerçeği er ya da geç kabul edecektir. Bu Kıbrıs Türk'ünün beka, istiklal ve istikbal mücadelesidir. Cumhuriyet Meclisi'nin de eylem ve söylem birliğiyle haklı davamızı uluslararası topluma izah etme gayreti içerisinde olacağına güveniyorum. Kıbrıs Türk'ünün önünde kurulmaya çalışılan tuzakları hep birlikte bozacağız.

*Rum tarafı Doğu Akdeniz'de de Kıbrıs Türk halkının haklarını yok sayma çabasını sürdürüyor. Hidrokarbon kaynaklarının idaresi ve paylaşımı konusunda KKTC'nin tüm önerilerini ellerinin tersiyle itiyorlar. AB'ye tüm tarafların katılacağı bölgesel bir konferans düzenlenmesini önerdik. Bu yapıcı teklifimize henüz cevap aramadık. Bu bile kimin diyalogdan yana olduğunu göstermektedir.

*Doğu Akdeniz'de kendi hak ve çıkarlarımızı koruduğumuz gibi, Kıbrıs Türk halkının da hakkını korumaya devam edeceğiz. Bizim kimsenin toprağında gözümüz yoktur, niyetimiz gerginlik değil. Rum tarafının Kıbrıs Türk'ünün haklarını yok sayarak atacağı her adımın karşısında olduğumuzun ve olacağımızın da altını çizmek istiyorum. Tam bir dayanışma ve eşgüdüm halinde hak ve hukukumuzu korumaya devam edeceğiz.

*Bilindiği gibi KKTC Cumhurbaşkanlığının ne doğru dürüst bir Cumhurbaşkanlığı binası veya külliyesi var, ne doğru dürüst bir parlamento binası var. Biz bunu KKTC'ye yakıştırmıyoruz. Aynı şekilde Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ndeki bina malum İngilizlere ait bir gecekondu. Şimdi Cumhurbaşkanlığının inşallah bu külliyesiyle ilgili adımın proje çalışmaları bitti ve inşasına da inşallah yakında başlıyoruz. Metahan bölgesinde, silahlı kuvvetlerimizle de görüşerek orada bir 500 dönüm araziyi bu iş için tahsis ettik. Bu 500 dönüm arazi içerisinde hem bu külliyeleri yapacağız, bir de gerçekten muhteşem bir millet bahçesini de orada yapalım, gerçekleştirelim. Tabi bunu söylerken özellikle gönlümden, yüreğimden şu geçiyor. Devlet olmanın işte ifadesi budur. Bunu inşallah bu projeyi hayata geçirmek suretiyle nasıl bir Kuzey Kıbrıs, Kıbrıs Türk'lerine ait bir devlet varmış bunu birilerinin görmesi lazım. Sağ olsun mimarımız güzel bir çalışmayla projeyi ortaya çıkardı. 3 ayrı proje hayata geçirdi. Projeyi bizzat ben de takip ettim ve bu projeyle beraber işin statiklerine ve inşaatına gireceğiz çünkü fazla zamanımız yok. Buralardan bir kurtulalım diyorum. Her şeyiyle şöyle muhteşem, ihtişamlı bir parlamento binamız olsun. Binamızda milletvekillerinin kendilerine özgü çalışma mekanları olsun, konferans salonu vs. Hakikaten dünyaya bu noktada kendisini görkemli bir şekilde gösterdiği bir külliyeye kavuşalım. KKTC'nin ilan edildiği bu tarihi binanın da müze haline getirilerek yeni nesillere bırakılmasının isabetli olacağını düşünüyorum."