Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Erdoğan, Dolmabahçe Sarayı'nda düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatına Üye/Gözlemci Devletlerin Anayasa ve Yüksek Mahkemeleri Birinci Yargı Konferansı'nda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Şengal ve Karacak bombardımanıyla ilgili konuşan Erdoğan, 'Dün akşam operasyonları yaptık gerisi gelecek' mesajını verdi. Konuşmasının büyük bir bölümünde Kaşıkçı cinayetine değinen Erdoğan, "Bunun failinin kim olduğu da bana göre belli. Zira İstanbulumuza gönderilen 15 kişinin içinde olduğu çok açık net" dedi.

Mınbiç ile ilgili de açıklamada bulunan Erdoğan, 'Açık konuşuyorum. Mınbiç'i temizlemezseniz oraya da gireriz' diye konuştu. Erdoğan, "Dün akşam itibariyle Irak'ta operasyonlarımızı yaptık. Durduk mu? Yok, bunun gerisi gelecektir" dedi.

Erdoğan'ın konuşmasının satırbaşları şöyle:

"Adalet kavramı üzerinde en çok konuşulan kavramlar arasındadır. Filozoflar adaletin sadece erdemlilere mahsus bir özellik olduğunu söyler. Vicdanlarda karşılığı olmayan adaleti sadece kanunlarla ve kolluk gücüyle sağlamak mümkün değildir. Adalet, asıl güçlüde olursa anlamlıdır. Güçlülerin erdemli, erdemlilerin güçlü olmadığı dünyada yaşadığımızı kabul etmek durumundayız. Güçlü olanlar sadece kendi çıkarlarını daha ileriye taşıma gayretindedir."

KAŞIKÇI CİNAYETİ AÇIKLAMALARI

"Kısa bir süre önce basın dünyasından malum Cemal Kaşıkçı'nın İstanbul, hemen şuracıkta Suudi Arabistan Başkonsolosluğu'nda öldürülmesi olayı bir kenara atılacak konu değildir.

Kısa bir süre önce önemli bir basın dünyasından malum Cemal Kaşıkçı'nın İstanbulumuzda Suudi Arabistan başkonsolosluğunda öldürülmesi olayı bir kenara atılacak konu değildir. Konu her yönüyle açıktır. Failinin kim olduğu da bana göre belli. Zira İstanbulumuza gönderilen 15 kişinin içinde olduğu çok açık net. Olayın işlendiği yer de belli. Biz, bize gönderilen yetkililere şunu sorduk; Bu 15'in içinde fail var, biliyorsunuz ve siz bu faili çıkarmakta da mahirsiniz. Verdikleri cevap; Şu anda 18 kişiyi tutukladık, daha sonra 22'ye çıkardık.

E şimdi failini ortaya çıkarın. Önce bu suçu buraya yıkmanın gayretine girdiler. İşlemleri yaptı ve çıktı dediler, yalan. Bu sıradan bir insan değil, kalemi olan bir insan. Oradan nişanlısını almadan gitmesi mümkün değil. Daha sonra ileri gittiler, 'Yerli işbirlikçilerle bunu yaptık'. Peki kimdir yerli işbirlikçi, bunu söyleyin. Bunu söylemedikleri gibi 'Böyle bir ifade kullanmadım' diyerek yine yalan söylediler.

"VELİAHT PRENSİN YAKINLARI AKTİF ROL ÜSTLENİCİSİ"

Ses kayıtlarından şunu da öğrenmiş olduk. Gelenlerin içinde Veliaht Prensin en yakınında olanlar aktif, rol üstlenicisi. Her şey gün yüzüne çıkıyor. Başsavcısı geldi, görüştüler, ipe un serdiler. En ufak bir bilgiyi, belgeyi vermediler.

Dün akşam itibariyle Irak'ta operasyonlarımızı yaptık. Ve sürekli sınırlarımıza tehdit oluşturan Sincar'da ve Mahmur'un etekleri Karaçar'da buralardaki atılan adımlara karşı operasyonumuzu yaptık. Durduk mu? Yok, bunun gerisi gelecektir. Çünkü oradan bize bir tehdit varsa ki var; bu tehdidin cevabı da anında verilecektir. Bu terör örgütlerini ya yok edecekler, onlar etmiyorsa biz yok edeceğiz.

Suriye'nin kuzeyine, malum Amerika'nın 22 üssü var orada. Silah gönderiliyor, araç gereç gönderiliyor. Burada YPG bunlara geliyor.

"TEMİZLEMEZSENİZ MINBİÇ'E DE GİRECEĞİZ"

Mınbiç hikâyesiyle bizim dikkatimizi dağıtmaya çalışıyorlar. Mınbiç yüzde 85-90 Arapların yaşadığı bir yerdir. Ama orayı tamamen o 'terör örgütlerine' vermiş durumdalar. Onlardan orayı boşaltacağız dediler. Göndermediler. Şimdi de diyoruz ki, temizlediniz temizlediniz. Çıkarmadığınız takdirde biz Mınbiç'e de gireceğiz. Açık konuşuyorum. Türkiye, Fırat'ın doğusundaki terör bataklığına müdahale konusunda yeteri kadar zaman kaybetmiştir. Bundan sonrası için tek bir günlük gecikmeye dahi tahammülümüz yoktur. 

Afrin operasyonunda sahada karşılaştığımız manzara istihbarattan gelen raporlarla tescillidir. Bu veriler bize Fırat'ın doğusunda neler yapıldığını, şayet harekete geçmezsek ileride karşımıza ne çıkacağını göstermeye yeterlidir. Biz Suriye'de attığımız adımlarla, sadece kendi ülkemizin güvenliğini sağlamakla kalmıyoruz. Hiçbir mezhep fanatizmi bu gerçeğin üzerini örtemez.

Lafa geldiğinde demokratlığı, özgürlükçülüğü kimseye bırakmayan batılı ülkelerin en küçük bir tehdit karşısında nasıl faşizan uygulamalara yöneldiğine hep birlikte şahit oluyoruz. Demokrasiyi ve hukuku bir makyaj olarak kullananlarla aynı değerleri hayatının merkezine yerleştirenler arasındaki fark bu tür sınamalarda ortaya çıkıyor.