Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Kurdaki ve küresel emtia fiyatlarındaki yükselişi bahane ederek fahiş fiyat artışları yapanlar oldu. Günde birkaç defa fiyat listesi düzenleyenlerin etiket değiştirenlerin takipçisi olacağımızı hatırlatmak istiyorum. Bu milleti sömürmeye kimsenin hakkı yok. Dolardaki artış sırasında fiyatları hangi hızla ve hangi oranla yükseltiyorlarsa aynı şekilde şimdi de geri indirmelerini özellikle bekliyoruz” dedi.

Hazırladığımız tedbir paketini açıklamamızla birlikte kurun üzerindeki köpüğün neredeyse bir günde ortadan kalktığını gördük. Böyle bir neticenin ortaya çıkmasında paketin içeriği kadar bizim ekonomi politikamızın başarısına olan inancımızı ve uygulamayı sürdürme konusundaki kararlılığımızı göstermemiz de çok etkili olmuştur" dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Dolmabahçe Çalışma Ofisi'nde ekonomist ve akademisyenlerle bir araya geldi. Erdoğan burada yaptığı konuşmada, "Kurdaki ve küresel emtia fiyatlarındaki yükselişi bahane ederek maliyetlerindeki gerçek değişimle orantısız fahiş fiyat artışları yapanlar oldu. Bu milleti sömürmeye kimsenin hakkı yok. Dolardaki artış sırasında fiyatları hangi hızla ve hangi oranla yükseltiyorlarsa aynı şekilde şimdi de geri indirmelerini özellikle bekliyoruz" dedi.

Erdoğan şöyle konuştu:

"EKONOMİK HAMLEMİZİ YAPABİLMEMİZ İÇİN GEREKLİ ALT YAPIYI BÜYÜK ÖLÇÜDE TAMAMLADIK"

"Türkiye ilk defa bizim hükümetlerimiz döneminde yaklaşık 20 yıllık kesintisiz bir kalkınma süreci yaşamıştır. Bu sayede asıl büyük ekonomik hamlemizi yapabilmemiz için gerekli alt yapıyı önemli ölçüde tamamlamayı başardık. Burada bir konuyu özellikle vurgulamak istiyorum. Mayıs 2013, faizi 4,5’a kadar indirdiğimiz dönemdir. Enflasyon yine o dönemde 6,51’e kadar düştü. Arkasından patlayan ne oldu? Malum Taksim Gezi Olayları. Çünkü bizim bu manevramızı hazmedemeyen güçler bu adımı attılar ve bununla orada adeta bir duvara çarpma olayı oldu. Burada bir konu daha var. Biz göreve geldiğimizde IMF’ye olan borç 23,5 milyar dolardı. Biz bu IMF’ye olan borcumuzu yine Mayıs 2013’te son taksiti ödeyerek IMF ile olan işimizi bitirdik. Ve şu anda bizim IMF’ye borcumuz olmadığı gibi, IMF ile herhangi bir kontağımız da yok. Ama ana muhalefet yanında birileriyle beraber otellerin arka kapılarında malum bazı çalışmaları IMF ile yaptılar. Ki ana muhalefetin sözcüsü eski -çok da bilemiyorum- hazineci midir nedir, o da o kulislerin içinde bizzat bulundu. Bunlar bize de zaman zaman IMF’yi tavsiye edenlerdir. Bize IMF’yi tavsiye edenler, biz IMF ile bağları kopardıktan sonra kendileri IMF ile ana muhalefet yavru muhalefet beraber bankaların veya otellerin arka kapılarında veya kulislerinde kendilerine göre bazı çalışmaları yürüttüler. Tabii biz bu adımları atarken ilginç olan şey, başbakanlığım döneminde Nisan 2013 Merkez Bankamızın döviz rezervi 135,243 milyar dolardı. Sonra tabii bir iniş yaşandı ve en düşük nokta ise Eylül 2020’de 83,517 milyar dolar. En düşüğü bu. Ondan sonra tekrar toparlanma dönemine geçtik ve bu toparlanmayla beraber de şu anda geldiğimiz nokta hamdolsun tekrar bugün itibariyle 115 milyar doların üzerindeyiz. Ki bu gidişle bu çok daha iyi bir konuma gelecek.

"AMACIMIZ DÜNYANIN EN BÜYÜK 10 EKONOMİSİ ARASINA GİRMEK"

Bugün artık Türkiye eğitimden sağlığa, güvenlikten hukuka, ulaştırmadan enerjiye, sanayiden turizme kadar her alanda ihtiyacı olan alt yapıya sahiptir. Tüm veriler artık bu alt yapının hazır olduğuna işaret ediyor. Amacımız bu güçlü alt yapı üzerinde ülkemizi dünyanın en büyük 10 ekonomisi arasına sokmaktır. Küresel ekonominin iplerini ellerinde tutan ülkeler, 2008 finans krizinden beri ciddi bir bocalama içindedir. Türkiye’nin de aralarında bulunduğu gelişmekte olan ülkelerin bir üst lige çıkmak için yaptıkları baskının da etkisiyle bu bocalama daha da artmıştır. Gelişmiş ülkeler bir yandan kendi aralarında mücadele ederken diğer yandan da gelişmekte olan ülkelerin pastadan aldıkları payın artışını engellemenin peşindedir. Koronavirüs salgını bu tablonun çok daha net görülebilmesini sağlamıştır. Finans krizini çözmek için başlatılan ve salgınla daha da artarak süren para arzı pek çok sorunu da beraberinde getirmiştir. Bu tablo, Türkiye için gelişmiş ülkeler sınıfına çıkma hedefini hayata geçirmesi bakımından oldukça uygun bir zeminin varlığının aynı zamanda ispatıdır.

"ÖNÜMÜZDEKİ FIRSATLAR ÖYLE BÜYÜK Kİ RİSKLERİN HEPSİNİ GÖZE ALMAYA DEĞDİĞİNE İNANIYORUZ"

Ekonomi politikasında tarihi bir değişim başlattık. Bu değişim yeni de başlamamıştır. Uzunca bir süredir devam etmektedir. Öncelikle klasik ekonomi anlayışının yüksek faizle enflasyonu kontrol altında tutma yaklaşımını bir kenara bıraktık. Bunun yerine yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve cari fazla yoluyla ülkeyi büyütme temelli bir ekonomi politikasına yöneldik. Böylesine büyük bir değişim öyle kolay olmuyor. Her şeyden önce bu tercihin beraberinde getirdiği pek çok risk, pek çok soru işareti var. Yine son dokuz yıldır ülkemizin kesintisiz bir şekilde maruz kaldığı siyasi, sosyal, askeri tehditlerin içinde zaten bulunan ekonomik boyut 2018’den sonra artık ilk sıraya çıkmıştır. Türkiye’yi başka türlü dize getiremeyeceklerini görenler tüm güçlerini ve imkanlarını ekonomi alanına yöneltmiştir. Maalesef içimizde de bu kirli senaryoya figüranlık yapmaya gönüllü epeyce bir siyasetçi, akademisyen, medya mensubu çıkmıştır. Önümüzdeki fırsatlar öylesine büyük ve tarihi ki bu risklerin hepsini de göze almaya değdiğine inanıyoruz.

"ÜRETİM VE İSTİHDAM TARAFINDA İŞLER, MÜKEMMEL DENİLEBİLECEK SEVİYEDEDİR"

Nitekim döviz kurunda bir süredir yaşadığımız anormal dalgalanma bu risklerden biri olarak kapımıza dayanmıştır. Uzunca bir müddet bu dalgalanmayı faizleri yükselterek durdurmamız yönünde baskılara maruz kaldığımızı hepiniz biliyorsunuz. Hatta kendi arkadaşlarımız arasında bile aynı yönde değerlendirmeler yapanlar olduğunu da itiraf etmek isterim. Biz tüm bu telkinlere, hatta son zamanda baş gösteren tehditlere aldırış etmeden kendi programımızı uygulamakta ısrar ettik. Nitekim hazırladığımız tedbir paketini açıklamamızla birlikte kurun üzerindeki köpüğün neredeyse bir günde ortadan kalktığını gördük. Böyle bir neticenin ortaya çıkmasında paketin içeriği kadar bizim ekonomi politikamızın başarısına olan inancımızı ve uygulamayı sürdürme konusundaki kararlılığımızı göstermemiz de çok etkili olmuştur. İnşallah bundan sonra da aynı kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Esasen estirilmeye çalışılan fırtınaların, üzerimize çöktürülmeye çalışılan kara bulutların aksine ekonomimizin üretim ve istihdam tarafında işler, mükemmel denilebilecek bir seviyede gitmektedir. Bütçe tarafında da hiçbir sıkıntımız mevcut değildir. En çok tedirginliğe yol açan finans kısmındaki dengeyi kısa sürede oturttuğumuzda önümüzdeki yaz aylarıyla birlikte ülkemizin bambaşka bir ekonomik iklime girdiğinde Allah’ın izniyle hep birlikte şahitlik edeceğiz.

"FİYATLARI HANGİ HIZLA YÜKSELTİYORLARSA, ŞİMDİ DE GERİ İNDİRMELERİNİ BEKLİYORUZ"

Fırsatçılar her dönemde olduğu gibi bu dönemde de kendilerini belli etmiştir. Kurdaki ve küresel emtia fiyatlarındaki yükselişi bahane ederek maliyetlerindeki gerçek değişimle orantısız fahiş fiyat artışları yapanlar oldu. Günde birkaç defa fiyat listesi düzenleyenlerin etiket değiştirenlerin millet adına takipçisi olacağımızı ilgili bakan arkadaşlarımla beraber de hatırlatmak istiyorum. Bu milleti sömürmenin kimseye hakkı yok. Dolardaki artış sırasında fiyatları hangi hızla ve hangi oranla yükseltiyorlarsa aynı şekilde şimdi de geri indirmelerini özellikle bekliyoruz. İndirimlere ufak yollu başlayan firmalarımız elbette var. Ama bunlardan da yükselişteki hıza ulaşmalarını istiyoruz. Konut ve ikinci el otomobil gibi piyasalar da buna dahildir. Şayet hızlı fiyat indirimleri gerçekleşmezse Hazine ve Maliye Bakanlığı’mız ile Ticaret Bakanlığı’mız ellerindeki tüm imkanlarla stokçuların, fahiş fiyatlarında ısrar edenlerin üzerine gideceklerdir. Milletimiz bizi bu makama boşu boşuna getirmedi. ‘Benim haklarıma sahip çıkacaksın’ diye getirdi. Biz de onların haklarını korumak zorundayız."