Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) 6’ncı Olağan Kongresi’ni Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleştidi. “Örgütlü Toplumla Özgür Yaşama Doğru” şiarıyla gerçekleşen kongre sona erdi.

Yapılan oylamanın sonucu DBP’nin mevcut Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır oy birliğiyle yeniden seçildi.

DBP PARTİ MECLİSİ

Parti Meclisi: “Abdullah Ekelik, Abdurrahman Sever, Adnan Akgül, Asiye Kolçak, Ayfer Balıkçı, Aynur Sarıca, Dilber Demir, Emel Temel, Emine Caynak, Eşref Yaşar, Faruk Tatlı, Gülderen Varlı, Gülşen Sincar, Mehmet Şirin Tunç, Mustafa Mesut Tekik, Nazım Kök, Ökkeş Kaval, Şirin Altay, Yüksel Mutlu, Zekiye İlbasan”

Yedek PM üyeleri: “Atilla Özdoğan, Ayhan Akgül, Cemil Akış, Deniz Yıldız, Fatma Yılmaz, Hasan Hayri Dikilitaş, İrfan Kandemir, Kadir Konur, Kıymet Temel, Mehmet Ali Bora, Mehmet Emin Aras, Nurten Üzümcü, Rıdvan Aslan, Salih Mevali, Salih Tekin, Selehattin Aslan, Seyhan Başak, Songül Kösen, Şevket Kalındamar, Tefik Şad”

Merkez Disiplin Kurulu Asil üyeleri: “Abdulkani Alkan, Garip Kandemir, Hamdi Bilek Turgay, İmam Özçelik, Musa Zorbay, Neslihan Acar, Raife Özbey”

Merkez Disiplin Kurulu Yedek üyeleri: “İsmail Kıno, Yakup Demir”

‘DAHA FAZLA MÜCADELE SORUMLULUĞU’

Oylama sonunda kürsüye çıkan Eş Genel Başkanlar Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır, teşekkürlerini iletti. Kongreye katılan herkese teşekkür eden Aydeniz, “Bundan sonra kongreye katılan herkes, biz, halkımız bir görevi omuzlarımıza almış olduk. Bundan sonra Kürt halkının özgürlüğü için daha fazla mücadele etme sorumluluğumuz var. Herkese başarılar, başarı bizimdir” dedi.

Aydeniz’in konuşmasının ardından kongre toplu fotoğraf çekimi ve sloganlarla son buldu.

EŞ BAŞKANLARIN AÇIKLAMALARI

DBP Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır, zafere koşan Kürt halkını hiçbir gücün durduramayacağını belirterek, “Kürt sorununun çözümü ve demokratik müzakere koşulları için tek bir yol ve çözüm vardır. Yol, Demokratik Anayasa; çözüm, Sayın Öcalan’dır” dedi. 

Demokratik Bölgeler Partisi (DBP), 6’ncı Olağan Kongresi’ni Nazım Hikmet Kültür Merkezi’nde gerçekleştiriyor. “Örgütlü Toplumla Özgür Yaşama Doğru” şiarıyla gerçekleşen kongreye, Demokratik Toplum Kongresi (DTK), Halkların Demokratik Kongresi (HDK), Özgür Kadın Hareketi (TJA), Halkların Demokratik Partisi (HDP), SODAP, SYKP, TİP, Kürdistani İttifak içerisinde yer alan partilerin temsilcileri ile Asrın Hukuk Bürosu avukatları, çok sayıda sivil toplum örgütü temsilcisi katıldı. Divan oluşumu ve saygı duruşuyla başlayan kongrede, tutuklu Kürt siyasetçilerin gönderdikleri mesajlar okundu.

Kongrede, DBP Eş Genel Başkanları Saliha Aydeniz ve Keskin Bayındır, solandaki binlere hitap etti.

BAYINDIR: SESİMİZ İMRALI’YA ULAŞACAK

İlk olarak konuşan Bayındır, “Yüreğine kahramanların adının kazındığı Amed’ten Dersîm’e, Agitlerin varlığıyla kalbini yıkayan Botan’dan dağları yüksek Serhat’a, mücadeleci kadınlar, devrimci gençler ve değerli halkımız burada. Hepiniz hoş geldiniz. Biz biliyoruz ki sesimiz özgür gökyüzünü kanıyla işaretleyen Rojava’ya ulaşacak. Sesimiz dağları özgürlük yuvasına dönüşen Başur’a ulaşacak. Sesimiz Êzidî halkına ulaşacak. Ve elbette sesimiz umut ve beklentilerimizi bir araya getiren İmralı Adası’na ulaşacak. Hepiniz hoş geldiniz” şeklinde konuştu.

‘KÜRDİSTAN’IN BİLRİĞİ İÇİN MÜCADELE’

Bayındır, “Yıllardır bu topraklarda özgürlük mücadelesi yürüten halkımız, ben bir kere daha hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyoruz. DBP temsilciliği bizim için büyük bir onurdur. Partimiz, ağır bedeller üzerinden yüz yıllık kökleri üzerinden bu günlere kadar geldi ve bu yürüyüş özgür günlere kadar devam edecek. Bu kutsal yol arkadaşlığı bizim için eşsiz bir onurdur. Saygıdeğer halkımız. Kürtler dünyanın neresinde olursa olsun, yıllardır temel hakları için ağır bedeller ve mücadele veriyor.  Her ne kadar güç ve iktidarlar değişse de temel özellikleri değişmedi ve bu özellikleri Kürtlere karşı düşmanlıklarıdır. Bu güçler sadece Kürtlerin dil ve kültürünü yok etmiyor, toprak, su ve yaşamlarını işgal altına almak ve Kürtlerin varlığını ortadan kaldırmak istiyorlar. Biz DBP olarak dört parça Kürdistan’ın birlik ve ulusal mücadelesini savunuyoruz. Biz bu uğurda sorumluluk almaya hazırız ve üzerimize düşen görevleri yapacağız” ifadelerini kullandı.

ULUS DEVLET POLİTİKALARI

Bayındır, konuşmasına şöyle devam etti: “Kürt halkı kendi arasında ulusal birliği oluşturmadan Kürdistan’daki sorunlar çözülemez.  DBP olarak oluşturmak istediğimiz birliktelik demokratik ulus çizgisidir. Demokratik ulusun birinci görevi, Kürdistan’ın dört parçasında ulusal kongre oluşturmaktır. Artık ulusal kongre ertelenemez. DBP olarak tüm siyasi taraflara ve Kürdistani temsilcilere bildiriyoruz, kongrenin oluşturulması için tüm yetkimizle ulusal kongrenin oluşturulmasında tüm sorumluluğu almaya hazırız. Kürdistan’ın bugün yüz yüze kaldığı inkar ve imha politikaları kaynağını ulus devletten alıyor. Tarih boyunca Kürdistan’ın tüm kaynakları işgal altına alındı, inkar ve asimilasyona uğratıldı.

DEMOKRATİK KONFEDERALİZMİ SAVUNUYORUZ

Kürdistan bugün kolanyalizmin yeni metotlarıyla yüz yüze. 12 bin yıllık Hasankêyf’in talan edilmesi, Surların yıkılması, topraklarımızda karakolların kurulması, kadın ve gençlere yönelik özel savaş, mezarlıkların yıkılması yine işgal politikalarının bir parçasıdır. Bizler, Kürdistan’ı işgal altına almak isteyen yaklaşımları kabul etmiyoruz. Kürtlerin en büyük sorunu statü sorunudur. Kürtlerin temel istekleri topraklarında dil, kültür, irade ve önderliklerinin metotlarıyla onurlu bir yaşam sürdürmek istiyor. Kürtlerin bu talepleri ancak demokratik bir anayasayla mümkün. Ekonomik krizden tutun, sağlık, ekolojik, mülteci krizine kadar çoklu krizler dünyanın her yerine yayılmış durumda. Bu krizlerin sebebi kapitalist modernite ve ulus devlet politikalarıdır. Biz DBP olarak ulus devlete karşı demokratik konfederalizmi savunuyoruz. Bu durum karşısında tek çare demokratik konfederalizmdir. Birlikte yaşam için konfederalizm sadece Kürdistan için değil, yılladır savaşın sürdüğü Latin Amerika’ya ve Avrupa’ya kadar alternatif bir model olabilir. Biz DBP olarak köklü siyasi çözümler için demokratik özerkliği savunuyoruz. AKP hükümeti, kayyım politikalarıyla Kürtlerin iradesine el koydu.

ANADİLDE EĞİTİM ÖNCELİKLİ TALEPTİR

AKP-MHP faşizmi, Kürt belediye eşbaşkanları ve vekilleri tutuklayarak Anayasa ve uluslararası sözleşmeleri ayaklar altına aldı. Bununla da Kürtlerin statüsünü 20'nci yüzyıldaki gibi bırakmak istediler. Ortadoğu'nun en kadim dillerinden olan Kürtçe yüzyılı aşkın bir süredir yasaklı. Bu inkar ve yasak zihniyetinin temsilciliğini günümüzde AKP yapıyor. AKP-MHP yönetimi, bir yandan Kürtçeyi televizyon kanallarında Kürt düşmanlığı olarak kullanırken, diğer yandan seçmeli dersleri bir lütuf olarak sunuyor. Anadilde eğitim Kürtlerin en öncelikli talebidir. DBP olarak şartsız bir şekilde Kürtçenin eğitim dili olması ve özgür olmasını savunuyoruz. Bu hakları elde etmek için her dönemden çok mücadelece vereceğiz.

BÜYÜK BİR GÜCE SAHİBİZ

Değerli yoldaşlar, Türkiye ve Kürdistan halklarında milliyetçi ve tekçi iki yol dayatılıyor. Her iki yol da Kürt düşmanlığı ve emeği sömürmek üzerine kurulmuş. Halklarımız bu yolları tercih etmeye mecbur değil. Çünkü her ikisi de aynı yol. DBP olarak bu iki rejim karşısında Üçüncü Yolu kuruyor ve savunuyoruz. Üçüncü Yol, seçim ittifakı ve taktiksel değildir. Stratejik ve uzun bir yoldur. Üçüncü Yol, kendisini 'Kadın Özgürlükçü, Ekolojik ve Demokratik' paradigmadan gücünü alıyor. Politik bir rüyanın ötesinde, yeni bir yaşam inşasının talebidir. Kürtler ve demokratik güçler, Üçüncü Yol stratejisinin kurucusu ve yeni yaşamın öncüleridir. Biz büyük bir güce sahibiz. Bu gücü Kürt sorunu başta olmak üzere bütün sorunların çözümü için seferber edeceğiz. Kürt halkı, demokrasi ve özgürlüklerin kazanımları dışında hiçbir siyaset ve yola destek vermez. 

Bugün demokratik siyaseti savunmak çok önemli ve tarihi bir görev. Bugün demokratik siyaseti savunmak aynı zamanda toplumu savunmaktır. Milliyetçi, ırkçı ve tekçi iki rejim karşısında Üçüncü Yol siyasetini geliştiren tek parti HDP'dir. Savaş, emeğin sömürülmesi, ayrımcılık, milliyetçilik, erkek egemen zihniyet ve faşizme karşı direnen tek güç yine HDP'dir. Bundan kaynaklı HDP'yi savunmak aynı zamanda toplumu savunmaktır. DBP olarak HDP zihniyetini savunuyor ve her türlü saldırıya karşı HDP'yi büyütüyoruz. 

ŞIRNAK’TA SOYKIRIM VARSA ANKARA’DA DEMOKRASİ OLMAZ

Değerli Kürdistanlılar ve Türkiye halkları, Kürdistan ve Türkiye halklarının kaderi birbirine bağlı. Çünkü bu coğrafyada yaşayan halklar aynı saldırı, ayrımcılık ve baskılarla karşı karşıya. Türkiye'de bugün Kürtler inkar ediliyor, emekçiler eziliyor, kadınlar soykırım saldırılarına maruz kalıyor. Bunları birbirinden ayrı tutamayız. Alevilerin hakları yok sayılıyor. Mülteciler yerlerinden ediliyor. Bunlara karşı durmak Kürdistan ve Türkiye halklarının birlikte mücadelesiyle mümkün. Birlikte yürütülecek mücadeleyle Türkiye'nin demokrasisi Kürdistan'ın özgürlüğü kurulabilir. Türkiye'nin demokratikleşmesi ve Kürdistan'ın özgürlüğü birbiriyle bağlı. Eğer Şırnak'ta siyasi soykırım varsa, Ankara'da demokrasi mümkün olamaz.

ÇÖZÜMÜN ADRESİ MECLİS’TİR

Değerli halkımız, imha ve inkar siyasetine karşı çıkan binlerce Kürt şu an cezaevinde. Bu Kürt sorununun çözümünün önündeki en büyük engeldir. Kürt sorununun çözümü için ilk olarak demokratik siyasetin önü açılmalı. DBP olarak, İmralı'da tecrit altında tutulan Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan ve diğer tüm siyasi tutukların acilen serbest bırakılmasını istiyoruz. Değerli halkımız ve yoldaşlar, Kürt sorununun çözümü için şeffaf bir demokratik müzakere ortamına ihtiyaç var. Çözüm, demokratik bir Anayasa oluşturmakta. Çözümün asıl muhatabı ise Sayın Öcalan'dır. Dolmabahçe'de okunan mutabakat metni tarihi bir metindi. Ancak AKP iktidarı, savaş isteyenlerle ittifak kurarak, savaşı tercih etti. Türkiye'nin önünde iki seçenek var; Ya Kürtlere karşı savaşı sürdürecek, ki bu durumda bütün Türkiye halkları kaybeder. Ya da çözüm aklını tercih ederek, demokratik çözüm için yeni bir süreç başlatılır. Bir kez daha vurguluyoruz: Çözüm için doğru muhataplar gerekli ve çözümün adresi Meclis'tir.

BU YÜZYIL KÜRTLERİN YÜZYILI OLACAK

Değerli gençler, bu mücadelede en ön saflarda yer alanlar her zaman gençler oldu. Bize öncülük edenler ve yol gösterenler hep devrimci gençler oldu. Bu miras gençlerle bugüne kadar geldi, bu da Kürdistan'a özgürlük Türkiye'ye demokrasi getirecek. Bütün sömürgeci saldırılara karşı gençler bir adım dahi geri atmadı. Sizi saygıyla selamlıyoruz. Değerli halkımız, Bu yüz yıl Kürtlerin yüzyılıdır. Hiçbir güç Kürtlerin önünü kesemez. Kürtler her zaman topraklarını savunacak ve yeni yaşamı kuracak. Bu münasebetle 21 Mart'ın bütün baskı ve zorluklara karşı Kürtlerin özgürlük gününün simgesi olacağını belirtiyoruz. Şimdiden Newroz bayramını kutluyoruz. Bu Newroz Kürtlerin büyük kazanmasının başlangıcı olacak. Zaman, Kürdistan'ın kazanımının zamanadır. Zaman, özgürlük zamanıdır. Zaman, demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü bir Kürdistan'ın kurulması zamanıdır. Barış ve özgürlük umuduyla hepinizi selamlıyorum.”

AYDENİZ: ULUSAL MÜCADELEDE SORUMLULUK ALMAYA HAZIRIZ

DBP Eş Genel Başkanı Saliha Aydeniz, anadili Kürtçenin Kirmançkî lehçesinde binleri selamlayarak konuşmasına başladı. Aydeniz, şunları söyledi: “Seyid Rıza’nın, Zarife’nin, Şex Said’in, Qazi Muhhamed’in, Leyla Qasım’ın, Kemal Pir’in, Deniz Gezçmiş’in, Sakine Cansız’ın, Hevrin Xelef in Mehmet Tunç’un Asya Yüksel’in ve binlerce kahramanın yoldaşları! Demokratik Bölgeler Partisi kongresine hepiniz hoş geldiniz. Bu kadim topraklarda yıllardır özgürlük mücadelesi gibi onurlu mücadeleyi yürüten halkın evlatları, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum! Bugün dört bir yandan halkımız, coşkumuza, heyecanımıza, kararlılığımıza güç vermek için, buradayız.

Değerli halkımız, Kürtler bulundukları her yerde temel hakları için uzun yıllardır büyük bir mücadele yürütmüş ve büyük bedeller ödemiştir. Mücadele yürüttükleri güçler ve yönetimler değişse de hepsinin temel özellikleri ‘Kürt düşmanı’ olmalarıdır. Bu güçler Kürtlerin yalnızca dilini, kültürünü yok saymamış, toprağına, suyuna ve yaşamına el koymuş ve Kürtlerin varlığını ortadan kaldırmak istemiştir. Bu tehdidin hala sürüyor olmasının en temel nedeni Kürtlerin mücadelesinin parçalı olmasıdır. Demokratik Bölgeler Partisi olarak bizler dört parça Kürdistan da ortak ulusal mücadeleyi savunuyor ve bu konuda sorumluluk almaya hazır olduğumuzu belirtiyoruz. Değerli halkımız, Kürdistan’ın bugün karşı karşıya olduğu tehditleri bertaraf etmenin ve sorunları çözmenin yolu ulusal birliğin sağlanmasıdır. Demokratik ulusun ilk adımı Kürdistan’ın dört parçasını temsil eden ulusal kongrenin toplanmasıdır. Bu nedenle ulusal kongrenin daha fazla ertelenmesi mümkün değildir. Demokratik Bölgeler Partisi olarak Kürdistan Ulusal Kongresi’nin toplanması için üzerimize düşen tüm sorumluluğu üstlenmeye hazır olduğumuzu, Kürdistan’ın bütün siyasi parti ve temsilcilerine ilan ediyoruz. 

SÖMÜRGELİĞİ REDDEDİYORUZ

Değerli halkımız, Kürdistan’ın bugün karşı karşıya kaldığı savaş, inkar ve imha politikaları kaynağını tekçi-inkarcı ulus-devlet ve sömürgecilikten almaktadır. 12 bin yıllık tarihi Hasankeyf’in yok edilmesi, Sur’un hafıza-kırıma uğratılması, coğrafyamızın her yerinde barajlar, karakollar, kalekolların inşa edilmesi, özellikle gençlere ve kadınlara yönelik özel savaşın devreye konması ve hatta ölülerimizin dahi sistematik bir biçimde şiddete maruz kalması sömürgeci politikaların sonucudur. Bu nedenle sömürgecilik ve işbirlikçi-ihanetçi güçlere karşı mücadele ilkelerimizin temelidir. Kürdistan’ı sömürge statüsünde tutmak isteyen her türden yaklaşımı ve Kürtler içerisinde buna ortak olan her türlü zihniyeti, reddediyoruz.

TEK ÇÖZÜM DEMOKRATİK ANAYASA 

Değerli yoldaşlarım, Kürtlerin yaşadığı sorunların temelinde statü sorunu yatmaktadır. Yüzyılı aşkın bir süredir hem bölgenin statükocu güçleri hem de bu güçleri besleyen hegemonik güçler Kürdistan’ı parçalamış ve statüsüz bırakmıştır. Bakur’dan Rojhilat’a Başur’dan Rojava’ya kadar büyük direnişlerin gerçekleşti. Kürtlerin en temel talebi kendi coğrafyalarında kendi dili, kültürü, iradesi ve yönetim biçimiyle onurlu bir yaşam sürmektir. Kürtlerin bu talepleri ancak katılımcı ve demokratik bir anayasayla hayata geçebilir. Kürtlerin statü sorunu çözülmeden Kürt sorununun çözülemeyeceği gerçeğini bir kez daha belirtiyoruz. Kürtlerin statüsünü tanıyacak Demokratik Anayasa seçeneği dışında hiçbir çözümün bir güvencesi yoktur.

DEMOKRATİK KONFEDERALİZMİ SAVUNUYORUZ

Değerli halkımız, derin yoksulluktan tutalım sağlık alanında yaşanan krize, ekolojik yıkımdan tutalım mülteci krizine, tekçi totaliter rejimlerin baskısından tutalım toplumsal cinsiyet alanında cins-kırım şeklinde vuku bulan cinsiyet krizine kadar bugün dünya halkları birçok felaketle karşı karşıyadır. Bu çoklu krizlerin temelinde kapitalist modernite ve bu rejimin zemini olan ulus-devlet sistemidir. Demokratik Bölgeler Partisi, ulusa-devletin tekçiliğine karşı Demokratik Konfederalizmi savunuyoruz. Konfederalizm yalnızca Kürdistan’da değil Ortadoğu ve hatta uzun yıllardır çatışmaların süre gittiği Latin Amerika’dan Afrika’ya ve Avrupa’ya kadar bir arada yaşamanın alternatif çözüm modeli olabilir. 

DEMOKRATİK ÖZERKLİK MODELİ 

DBP olarak bizler, Kürdistan’da olduğu gibi Ortadoğu’nun bütününde süregiden otoriter ve baskıcı ulus-devletlerin haklara yıkımdan başka bir şey getirmediğini biliyoruz. Ancak Demokratik Özerk bir yönetim modelli bu coğrafyada hakların rızasını esas alıp demokratik bir katılım üzerine inşa edilebilir. DBP olarak temel siyasi çözüm için Demokratik Özerliği savunuyoruz.  AKP iktidarı son yıllarda devreye koyduğu kayyım politikalarıyla Kürtlerin seçme ve seçilme iradesini gasp etmiştir. AKP-MHP faşizmi Kürtlerin seçilmiş milletvekillerini, eş belediye başkanlarını görevden alarak, Anayasayı, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nı Kürtleri temel haklardan mahrum etmek için askıya alarak 20. yüzyıldaki koşulları dayatmaktadır. 

ANADİLDE EĞİTİM KIRMIZI ÇİZGİMİZDİR

Yine, Ortadoğu’nun en kadim dillerinden olan Kürtçe yüzyılı aşkındır alenen yasaklanmış durumdadır. Bu inkâr siyasetinin ve yasakçı zihniyetin son halkası bugün AKP iktidarıdır. AKP/MHP yönetimi bir taraftan devletin resmi kanalında Kürtçeyi Kürt düşmanlığının propaganda aracı yaparken diğer taraftan seçmeli dersi bir lütufmuş gibi sunuyor. Anadilde eğitim Kürtlerin en büyük talebi ve hiçbir koşulda vazgeçmeyeceği kırmızı çizgisidir! Biz koşulsuz olarak anadilde eğitimin kamusal alan başta olmak üzere yaşamın her alanında özgürce yaşamasını savunuyoruz. Bunun için her zamankinden daha büyük bir mücadele ortaya koyacağız!

DBP İNŞA GÜCÜDÜR

Değerli arkadaşlar, yüzyıldır Türkiye ve Kürdistan halklarına; tekçi, ulusalcı, milliyetçi, cinsiyetçi iki hegemonik yönetim rejimi dayatılmaktadır. Bugün topluma dayatılan iki kutuplu siyaset anlayışı da devletçidir. Emek sömürüsüne dayanır, kadın düşmanıdır. İki anlayış da kendini Kürt düşmanlığından kurtaramamışlardır. Halklarımız bu anlayışlara mecbur değildir. DBP bu iki rejim karşısında Üçüncü Yol’un savunucusu ve inşa gücüdür. Üçüncü Yol bir seçim ittifakı değildir. Dönemsel ve taktiksel değil, stratejik ve uzun erimli hattın adıdır! Üçüncü Yol ‘Demokratik, Ekolojik ve Kadın Özgürlükçü Paradigma’ üzerine yükselen bir yaşam tahayyülüdür. Yalnızca siyasi bir tahayyül değil, toplumsal, ekonomik, ekolojik ve toplumsal cinsiyet yönleriyle yeni bir yaşam inşası talebi ve iradesidir. 

DEMOKRATİK İTTİFAKI SELAMLIYORUZ

Kürtler ve demokrasi güçleri Üçüncü Yol stratejisiyle Türkiye siyaset sahnesinde oyun kurucudur. Ciddi bir siyasi ve toplumsal birikime, deneyime, etkiye ve güce sahibiz. Bizler bu gücümüzü, Kürt sorunun çözümü başta olmak üzer karşı karşıya olduğumuz bütün sorunların çözümü için seferber edeceğiz. Kürt Halkı, özgürlük ve demokrasinin büyük kazanması dışındaki hiçbir yaklaşıma payende olmayacaktır. Çok kıymetli Türkiye halkları, 3.Yolun inşası, demokratik ittifakı en geniş toplumsal zeminini büyütmekten geçmektedir. Demokratik İttifakın inşasında Demokrasi İttifakı da önemli bir yere sahiptir. Daha dönemsel olan ancak halkların yararına olan bütün girişimler Demokrasi İttifakı bünyesine ve etrafında bir mücadele hattı oluşturmalılar. DBP olarak, demokratik ittifakı en güçlü şekilde savunuyoruz.

HDP’Yİ BÜYÜTMEYE DEVAM EDECEĞİZ

Değerli halkımız, Türkiye’de bugün demokratik siyaseti savunmak önemli bir sorumluluktur. Bu sorumluluk en fazla siyasetin omzundadır. Demokratik siyaseti savunmak bugün toplumu savunmaktır! Cumhuriyet tarihi boyunca bu ülkede hiçbir zaman inşa edilmemiş demokrasi, 20 yıldır yönetimde olan toplum düşmanı AKP iktidarı tarafından tamamen yok edilmiştir. Tekçi Cumhuriyet rejiminde soykırımdan geçilen hakların ve inançların kendi varlığıyla yer aldığı, ulusalcı, milliyetçi, tekçi iki rejime karşı Üçüncü Yol siyasetini inşa eden tek parti HDP’dir. Savaşa, emek sömürüsüne, ayrımcılığa, ırkçılığa, faşizme ve erkek egemenliğine karşı mücadele eden tek partidir. Bu nedenle HDP’yi savunmak halkı ve toplumu savunmaktır. DBP olarak HDP ve fikriyatını, savunmaya, karşı karşıya kaldığı bütün tehlikeleri bertaraf etmeye ve HDP’yi büyütmeye devam edeceğiz. 

TÜRKİYE’YE DEMOKRASİ KÜRDİSTAN’A ÖZGÜRLÜK

Değerli Kürdistanlılar ve Türkiye halkları, Kürdistan halklarının kaderi ile Türkiye halklarının kaderi birbirine bağlıdır. Bu coğrafyada yaşayan hakların maruz kaldığı baskı, şiddet ve sömürü de benzer olduğu için bu kader ortaklığı söz konusudur. Kürdistan nede Türkiye hakları şuan maruz bırakıldıkları kadere mecbur değildir. Bugün sömürü çarkının dişlisine ilk takılanlar inkâr edilen ve hatta varlığı ortadan kaldırılmak istenen Kürtler, açlık sınırına mahkûm edilen işçi ve emekçiler, kırım düzeyinde bir şiddetle karşı karşıya bırakılan kadınlar, tarih boyunca inançları dolayısıyla baskılanan ve yok sayılan Aleviler ve hegemonik savaşlar sebebiyle yerini ve yurdunu terk etmek zorunda bırakılan mültecilerdir. Bu sömürü çarkına karşı çıkmak Türkiye ve Kürdistan’da eş zamanlı gerçekleşecek mücadele ile mümkündür. Ortak mücadele birliği Türkiye’de demokrasiyi Kürdistan’a özgürlüğü getirecektir.

ÖCALAN’IN ÖZGÜRLÜĞÜ 

Kürtleri topyekûn imhasına ve ülkenin bütün kaynaklarını savaşa peşkeş çekilmesine karşı çıkan binlerce Kürt, yıllardır cezaevlerinde rehin tutulmaktadır. Bu uygulama, Kürt sorunun daha da çözümsüz hale gelmesinin en önemli nedenlerindendir. Kürt sorununu çözmek için atılacak ilk adım Kürdün özgür koşullarda siyaset yapmasına olanak tanımaktır. DBP olarak cezaevinde rehin tutulan başta Sayın Öcalan olmak üzere bütün siyasi tutsakların derhal serbest bırakılması gerekir. 

DOLMABAHÇE TARİHİ BİR ADIMDIR

Değerli halkımız, sevgili yoldaşlarım, Kürt sorununun çözümü ve demokratik müzakere koşulları için tek bir yol ve çözüm vardır. Yol; Demokratik Anayasa, çözüm ise İmralı’da Sayın Öcalan’dır. Dolmabahçe Mutabakatı ve o mutabakatta okunan metin Kürt sorunun çözüme kavuşturulmasında tarihi bir adımdı. Fakat AKP iktidarı savaştan beslenen güçlerle ittifak kurarak binlerce Kürt ve Türk gencinin yaşamı pahasına sözüm ona çözüm sürecini ‘buzdolabına’ kaldırıp mutabakatı reddederek savaşı seçti. Savaş siyasetinin ne ülkemizde ne de Dünyada sorunları çözmediğini canlı bir şekilde bugünlerde saldırıların merkezi olan Ukrayna’da tanıklık ediyoruz.

KADINLARIN DİRENİŞ MİRASI 

Sevgili kadınlar, değerli halkımız; erkek egemenliği yalnızca ülkemizde değil bütün dünyada süregiden temel sorundur. 5 bin yıllık sınıflı toplumdan ve son halkası olan kapitalist moderniteden beslenen erkek egemenlikli devletçi sistem köklü bir sistemdir. DBP ve geleneğini miras aldığı partiler bu alanda ciddi mekanizmalar inşa etmiştir. Kürt Kadın Hareketi yarım asırdır erkek egemenliğine karşı mücadele vermektedir. Kadın özgürlükçü bir yaşam kurmak için ciddi kazanımlar elde etmiştir. Partimiz DBP, Kürt Kadınlarının görkemli mücadelesinin, Türkiye feminist hareketinin kazanımlarını da Ortadoğu’daki kadınların muazzam direnişini de miras almaktadır. 

SİYASETİN HER KADEMESİNDE EŞİT TEMSİLİYET 

Kürt kadın hareketi, Kadınların siyasetin dışına itilmesine karşı kadınların siyasete aktif katılımını sağlamak için eşbaşkanlık sistemini büyük bir direniş ve mücadele ile hayata geçirdik. Eşbaşkanlıkla yalnızca yönetimlerimizin başkanlıklarında değil, siyasetin her kademesinde eşit temsiliyeti ve katılımı esas alıyoruz. Toplumsal alanda ve siyaset sahnesinde bir devrim gerçekleştirdik. Yerel yönetimlerde bir ilki gerçekleştirerek eşbaşkanlık sistemini dünyada ilk defa belediyelerde uygulayan parti olduk. Bu ülkemizdeki kadın mücadelesinin gururu ve onurudur. Bu dünya kadın mücadelesine armağanımızdır. Eşbaşkanlık sistemi bugün AKP/MHP’nin saldırısı altında. Ancak AKP/MHP iktidarının bu kadın düşmanı tutumu karşısında kadınlar tek bir adım dahi geri atmadı. Burada bu mücadeleyi yürüten bütün kadın yoldaşlarımızı selamlıyoruz.

EŞBAŞKANLIĞI SAVUNMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Eşbaşkanlık, erkek egemen iktidarlara ve yönetimlere karşı, kadın özgürlükçü bir toplumu yaratmada hem Türkiye hem Ortadoğu hem de dünya için ciddi bir alternatif modeldir. Bu nedenle milyonlarca kadın bugün bu sistemi savunuyor. Kadın düşmanı AKP/MHP iktidarı bu nedenle Kürt kadınlarına saldırıyor ve rehin alıyor. Bugün Semra Güzel’in şiddetin hedefi haline gelmesinin bir sebebi kadın özgürlük mücadelesinin bir parçası olmasıdır. Ancak Semra Güzelin hikayesi Kürtlerin hikayesidir. Semra yoldaşımız, sürekli bir biçimde şiddetin kıskacında tutulan bir halk olan Kürt halkının direnişçi bir evladıdır. Barış sürecinde sevdiklerinin peşine düşen binlerce aile, arkadaş ve yoldaştan biridir. Bu saldırılara karşı eş zamanlı mücadele eden, ömürlerini kadın özgürlük mücadelesine adadığı için bugün cezaevlerinde rehin tutulan Sabahat Tuncer, Aysel Tuğluk, Ayşe Gökkan, Gültan Kışanak, Leyla Güven ve Figen Yüksekdağ şahsında bütün kadınları selamlıyorum. Demokratik Bölgeler Partisi olarak eş başkanlık sistemini savunmaya, korumaya ve hayata geçirmeye devam edeceğiz.

KADIN MÜCADELESİNDEN GERİ ADIM ATMAYACAĞIZ

Kadınlar olarak yüz yılı aşkındır yürüttüğümüz bir mücadeleyle ilmek ilmek dokuyarak oluşturduğumuz kadın kazanımlarımız, kadın değerlerimiz gece yarısı kararnamelerle el konuldu. Kadın mücadelesinin büyük mücadelesinin sonucu olan İstanbul Sözleşmesi tek adamın imzasıyla bir gece yarısı fes edildi. Bu iktidar bu şekilde kadın-kırımına onay vermiştir. İstanbul Sözleşmesi kadına yönelik şiddetle mücadelede son derece etkin bir yasal düzenlemedir. Tüm kadın kazanımlarını geri almak, korumak, büyütmek için bir an bile kadın mücadelesinden geri adım atmayacağız.

Bu vesileyle asırlardır süren görkemli kadın mücadelesinin zafer sembolü olan 8 Mart’ı şimdiden kutluyoruz! Bütün kadınların 8 Mart kadınlar günü kutlu olsun! Sömürüye, şiddete, ayrımcılığa ve erkek egemenliğine karşı mücadelenin sembol günü 8 Marttır! Bu görkemli mücadelenin öncüsü kadınlara selam olsun. Selam olsun sokakta, tarlada, evde, fabrikada; bulundukları her yerde emekleriyle dünyanın dönmesini sağlayan bütün kadınlara. Selam olsun şu an 8 Mart için her yeri mücadele ve direniş alanına dönüştüren kadınlara. Jin, Jiyan, Azadi! 

GENÇLERİN MÜCADELESİ 

Değerli gençler, mücadelemizin öncü gücü, yoldaşlarım, bu mücadelede en büyük direnişi ortaya koyan, kurucu fikriyatı inşa eden, en önde koşan hep gençler oldu. Bu gelenek genç başladı, gençlerle başladı ve gençlerle Kürdistan’a özgürlüğü, Türkiye’ye demokrasi getirecektir. Sömürgeci devletlerin bütün baskı ve şiddetine rağmen, genç erkekler ve genç kadınlar tek bir adım dahi geri atmadı. Sizler özgürlük mücadelesinin dünü, bugünü ve geleceğisiniz. Bu halkın gururu bu toplumun umudusunuz. Hepinizi büyük zaferimize olan inancımızla selamlıyoruz. 

ŞİMDİ ÖZGÜRLÜK ZAMANI

Bu yüzyıl Kürtlerin yüzyılı olacaktır. Zafere koşan Kürt halkını hiçbir güç durduramayacaktır. Kürtler yaşadıkları coğrafyaları demokratikleştirecek kendi topraklarında özgür bir yaşam sürecektir. Özgürlük mücadelesi veren bir halkı hiçbir güç engelleyemez! Bu vesileyle, Kürtlerin zulme karşı direnişinin, zalime karşı zaferinin ve sömürgeciliğe karşı özgürlüğünün sembol günü olan 21 Mart’ı büyük bir coşkuyla kutlayacağımızı ilan ediyoruz. Hepinizin Newroz’nu şimdiden kutluyorum. Bu Newroz Kürtlerin büyük zaferinin başlangıcı olacaktır! Şimdi Kürdistan’da büyük kazanma zamanı. Şimdi özgürlük zamanı. Şimdi demokratik, ekolojik ve kadın özgürlükçü Kürdistan’ı inşa zamanı. Hepinizi saygıyla, barış ve özgürlük umuduyla selamlıyorum.”