Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın "Yeni anayasa" çağrısı ve "Ay'a gidiyoruz" açıklamasının gündem değiştirme girişimi olduğunu söyledi. Davutoğlu, “Cumhurbaşkanı önce şunu itiraf etmeli, Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ne geçmekle hata yaptık demeli, bu hatasını kabul etmeli sonra çıkıp buyurun hep beraber tartışmalıyız demeli. Gerçek gündem ne biliyor musunuz? O yandaş gazetenin yayınladığı baş sayfa. Bunu unutturamazlar bize, halk da bunu unutmaz. Ay’a gideceğiz derken akşam pazar artıklarını toplayan yoksulların halini görmeden bunu söylemek tipik Sovyet dönemini hatırlatıyor bana" diye konuştu.

Davutoğlu, partisinin siyasi ahlak reformu olarak tanımladığı Temiz Siyaset Belgesi'ni kurmaylarıyla birlikte açıkladı. Ankara Bilkent Otel'de düzenlenen tanıtım toplantısına CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülizar Biçer Karaca, CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, İYİ Parti Grup Başkanı İsmail Tatlıoğlu; Saadet Partisi’nden Genel Başkan Yardımcısı Sabri Tekir, Atik Akdağ, Birol Aydın; Demokrat Partiden Genel İdare Kurulu Üyesi Cahit Karakuş, DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı Nazlı Seda Vural; HDP’den Ali Özkan; Anavatan Partisi Genel Başkan Yardımcısı Semih Narlı, DSP Genel Başkan Yardımcısı Ejder Onursal katıldılar.Davutoğlu’nun konuşması satır başlarıyla şöyle:

ANA MESELE SİYASİ YOZLAŞMA

Bugünkü ana meselemiz ise, siyasi yozlaşma, güç yozlaşmasına dayalı yolsuzlukları nasıl engelleriz ve yasal olarak hangi çerçevede ne adımlar atarak bunun önüne geçebiliriz.  Sivil toplum, basın ve üniversitede dahil olmak üzere bilginin topluma erişimini sağlayan unsurlar ise eğer otoriterleşme iktidar elindeyse iktidarın bunu mutlak anlamda kontrol ederek iş dünyasına baskı yaptığını görüyoruz bugün olduğu gibi. Siyasetin zaaf gösterdiği dönemlerde iş dünyası bu gücü elinde bulundurmuşsa, basını siyaseti yönetmek, yönlendirmek üzere kullandığını görürsünüz.

YANDAŞ GAZETENİN UTANÇ BELGESİ

Maalesef Sayın Cumhurbaşkanının nezakete aykırı bir şekilde, geçtiğimiz günlerde itham ettiği ve bizim örfümüze de uygun olmayan birtakım kelimelerle kendisine saygısızlık ettiği Ayşe Buğra hanımefendi önemli bir Türk Akademisyendir. Onun ‘Devlet ve İşadamları’ kitabına baktığınızda geçmiş dönemlerde bu ilişkilerin nasıl cereyan ettiğini ve toplumun kamunun kaynaklarının nasıl ve ne şekilde yanlış kullanıldığını gösteren onlarca yüzlerce örneği görebiliriz. Bugün de bu şemadaki ilişkilerin bütününün yansıdığı bir tablo ile karşı karşıyayız. Kamuyu, kamu kaynaklarını kullanan siyasi otorite bu kaynakları ekonomi politik rant düzeni içinde çok dar bir iş çevresine aktarıyor. Onun karşılığında da siyaseten zenginleşme diyeceğimiz, haksız kazanç kapıları ortaya çıkıyor. Diğer taraftan medyayı kontrol ederek işte son olarak yandaş bir gazetenin market, utanç belgesi olabilecek olan ve tarihe hani 2001’in ekonomik krizinin ‘yazar kasa’ olayı gibi tarihe geçecek olan o baş sayfası ile anlattığı tabloyu da ortaya koyacak şekilde, basın üzerinden iş dünyasını açık bir şekilde tehdit etmeye veya elindeki kamu araçlarıyla yönetmeye çalıştığı bir otoriterleşme eğilimi var.

KAPSAYICI DEMOKRATİK HUKUK DÜZENİ

Çözümümüz ne? Bu da Kapsayıcı Demokratik Hukuk Düzeni. Kapsayıcı demokratik hukuk düzeninde devlet kamu siyaset iş dünyasına serbest rekabet ve hukuk teminatı verir ve başka bir şey vermez. Karşılığında kendisini zenginleştirecek araçlar istemez, toplumu zenginleştirecek refahı artıracak üretim ister istihdam ister vergi ister. Bunun da ağını en temel kavramla tanımlarız, şeffaflık. Bir siyasetçi bir kamu yöneticisi, iş adamıyla kapalı kapılar ardında konuşmaz. Kuralları koyar, hukuku uygular, iş adamı gereğini yaptığında da devlet adamı siyasetçi ondan nerede kazançlı çıkar, ülke ekonomisi büyür, onun da itibarı büyür, tek kazanç budur.

"CUMHURBAŞKANI ÖNCE, 'CUMHURBAŞKANI HÜKÜMET SİSTEMİ İLE HATA YAPTIK' DEMELİ SONRA ÇIKIP TARTIŞMALIYIZ DEMELİ"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın yeni anayasa çağrısı ve Ay'a çıkma açıklaması sorulan Davutoğlu, şu yanıtı verdi:

"Her ikisini de çok basit artık halkın kanıksadığı ve bir anlamda da istihza ile karşıladığı gündem değiştirme çalışmaları olarak görüyorum. Anayasa da, Ay’a gitme meselesi de eğer gerçek bir anayasa niyetleri vardıysa Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ni de tartışmaya açmalılar. Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ne dokunulmayacak, Anayasa’nın genel çerçevesi 82 Anayasası korunacak, ne tartışacağız. Anayasanın o zaman hangi unsurları üzerinde konuşulacak. Yeni anayasa ise Cumhurbaşkanı önce şunu itiraf etmeli, ‘Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ne geçmekle hata yaptık’ demeli, bu hatasını kabul etmeli sonra çıkıp ‘buyurun hep beraber tartışmalıyız’ demeli. Peki, madem böyle bir niyet var. Biz kendilerine Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’i sadece sunmak üzere, empoze etmek, propaganda yapmak değil, bütün siyasi partilere müracaatta bulunduk. Sayın Cumhurbaşkanı ve Sayın Bahçeli’ye de müracaatta bulunduk. Sayın Bahçeli nezaketsiz bir şekilde, yani Genel Başkan Yardımcıları üzerinden reddetti. Ve ‘Biz bunu konuşmayız dahi’ dedi Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’ni ve hâlâ öyle söylüyor. Sayın Erdoğan’dan da cevap alamadık. O zaman nasıl bir katkı bekliyorlar ki. Eğer iyi niyet söz konusu olacaksa iklim değişmeli. Gerçek gündem ne biliyor musunuz? O yandaş gazetenin yayınladığı baş sayfa. Bunu unutturamazlar bize, halk da bunu unutmaz. Bir gün inşallah Türkiye’de uzay çalışmalarına ağırlık verilerek uzayda da çok etkili bir konuma geleceğiz. Ama Ay’a gideceğiz derken akşam pazar artıklarını toplayan yoksulların halini görmeden bunu söylemek tipik Sovyet dönemini hatırlatıyor bana."