CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel, sosyal medya kanun teklifine ilişkin olarak, “Şu anda sosyal medyayı susturma sansürleme ve kendilerini Cumhurbaşkanı konuşurken eleştiren, yorumları kapattıklarında dislike ederek yerin dibine batıran Z Kuşağı'nın kendilerini eleştirecekleri, seçimde hesap soracakları, iletişim kuracakları ağları bir şekilde yavaşlatmak, kapatmak, susturmak, hatta gençlerin çok kullandığı bu mecraları Türkiye'yi terk etmeye zorlamak gibi, Türkiye'yi Kuzey Kore'ye, Çin'e benzetecek uygulamaları dayatma noktasına geldiler” dedi. Özel, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan saray rejiminin ilk iki yıllını değerlendirdiği toplantısına ilişkin olarak da, “Saray rejiminde ısrar, bu ülkeyi ne ekonomik, ne siyasi olarak içinde bulunduğu hiçbir krizden çıkaramayacaktır. Tek adam rejimi her geçen gün işsizliği, borcu, yoksulluğu artırıyor ve Türkiye'yi fakirleştiriyor. O yüzden demokrasiye dönmek, hukukun üstünlüğüne dönmek durumundayız” ifadesini kullandı.

 Özel, şunları kaydetti:

Z KUŞAĞI’NIN İLETİŞİM KURACAĞI AĞLARI SUSTURMAK İSTİYORLAR

“Dört başı mamur sansür yasasıdır. Erimekte olan Cumhur İttifakı, erime sebeplerini çözme, buna tedbirler alma, yani çok basitçe demokrasiye, özgürlüklere sarılma, basın özgürlüğü önündeki engelleri ortadan kaldırma gibi çareler bulacağına maalesef Türkiye açısından çok sıkıntılı bir süreci sürdürüyor. Şu anda sosyal medyayı susturma sansürleme ve kendilerini Cumhurbaşkanı konuşurken eleştiren, yorumları kapattıklarında dislike ederek yerin dibine batıran Z Kuşağı'nın kendilerini eleştirecekleri, seçimde hesap soracakları, iletişim kuracakları ağları bir şekilde yavaşlatmak, kapatmak, susturmak, hatta gençlerin çok kullandığı bu mecraları Türkiye'yi terk etmeye zorlamak gibi, Türkiye'yi Kuzey Kore'ye, Çin'e benzetecek uygulamaları dayatma noktasına geldiler.

TÜM MUHALEFETE KARŞI ARAÇSALLAŞTIRMAYA ÇALIŞIYORLAR

Bunu yaparken, kendilerine pozitif bir örnek bulmuşlar. Almanya. Keşke Almanya'da olan her şey Türkiye'de de olsa da en son bu kalsa... Almanya sosyal medya kanununu 2 yıl tartıştı. Siz 2 gün bile tartışmadan geçirelim diyorsunuz. Almanya'nın toplumsal mutabakat çıpası neonaziliktir. Almanya'nın neonazilere karşı oluşturduğu mutabakatı, Türkiye'de tüm muhalefete karşı araçsallaştırmaya çalışan bir iktidar ile karşı karşıyayız. Almanya’da bütün yetki bağımsız mahkemelerdedir oysa Türkiye'de erişim engel yetkisi sadece yargı organına verilmemiş, bunun yanında BTK’ya, Sağlık Bakanlığı'na, SPK'ya, Milli Piyango’ya, Spor Toto'ya, Türkiye Jokey Kulübü’ne, RTÜK’e ve Diyanet'e de verilmiştir. Türkiye'de Diyanet, RTÜK, Jokey Kulübü erişim engeli kararı verecek, firmalar da bunu 24 ya da 48 saat içinde bu kararı uygulayacak, olmazsa müeyyide olacak. Kimse bu aldatmacayı, kandırmayı gerçek gibi görmesin.

KENDİLERİ İÇİN İNTERNET ÜZERİNDEN BEYAZ SAYFA AÇTIRMAYA ÇALIŞMAK KURNAZLIKTIR

Unutulma hakkı bütün dünyada tartışılan bir haktır. CHP olarak, kişilerin kendi geçmişleri, aile yaşantıları, farklılaşmış tercihleri, inanç alanında, sosyal yaşam alanında yıllar sonra kendilerine haksızca dayatılmasın, kullanılması gereken olması gereken bir hak olarak değerlendiririz. Ancak bunu siyasetçilerin bugün içinde bulundukları siyasi tutarsızlıkların ifşasından kurtulma, geçmişte yaptıkları bu ülkeye ağır bedeller ödetmiş açıklamalarından, atamalarından, ilişkilerinden kendilerini aklama paklama, MHP için Saray'da oturan ve şimdi iltifat ettikleri için geçmişteki hakaretlerinden kurtulma ya da MHP'nin millete verdiği sözleri unutma, unutturma temizleme olarak görecek ve Ak Parti için ellerini FETÖ kirinden pasından kanından kurtarmak için bir deterjan sabun olarak görülecek bir unutulma hakkının siyasiler için kullanılmasını milletin aklıyla alay etmek olacağını düşünüyoruz. Üzerinde tam bir toplumsal mutabakat olmazsa unutulma hakkı kollektif aklımıza da zarar verecektir. Kendileri için İnternet üzerinden beyaz sayfa açtırmaya çalışmak kurnazlıktır, vatandaş bunu görür. Geçmişteki oylamalar yolsuzluklar, alınmamış tavırlar ya da takınılmış farklı tutumların TBMM’ye apar topar dayatılmasını asla kabul etmiyoruz.

SARAY REJİMİNDE ISRAR ÜLKEYİ HİÇBİR KRİZDEN ÇIKARAMAZ

Erdoğan 2 yılını değerlendirdi. Cumhurbaşkanı, rejime kasteden Anayasa değişikliğinden sonra ortaya çıkan ucube sistemi savunmaya çalışmış ama en nihayetinde ortadaki tutarsızlıklar ve şikayetleri görerek bu konuda ilk kez bir mesaj vermiştir. Yürümeyen sistemi ilk kez 2 yılın sonunda buzdolabını kumda ittirir gibi ne kadar zorlasalar o kadar gömülen sistemi reforma, değişikliğe ihtiyacı var diyor. Bu ülkenin demokratik parlamenter sistemle, iyileştirilmiş bir parlamenter sistemle yönetilmesi demokrasi geleneğine uygundur. Bu kadar hatayı yaptığınız 2 yıldan bu ülkeyi sapladığınız yerden çıkarmak ancak demokratik parlamenter sistemle, gerçek bir toplumsal mutabakatla oluşturulmuş yeni bir Anayasa ile mümkündür. Saray rejiminde ısrar, bu ülkeyi ne ekonomik, ne siyasi olarak içinde bulunduğu hiçbir krizden çıkaramayacaktır.

TEK ADAM REJİMİ TÜRKİYE’Yİ YOKSULLAŞTIRIYOR

Geçim işle, istihdamla, borcun azalmasıyla, ülkenin ve vatandaşının cebindeki paranın artmasıyla ölçülebilir. Tek adam rejimi başladığından bu yana Türkiye'de istihdam 3 milyon 124 bin azaltmıştır. Tek adam rejiminde işsizimiz 3 milyon 259 bin artmıştır. Tek adam rejiminde devletin borcu 567 milyar TL artmıştır. KOBİ’ler, tek adam rejiminde 190 milyar TL daha borçludur. Vatandaşın bankaya borcu, tek adam rejiminde 211 milyar TL daha artmıştır. Yabancıların Türkiye'deki portföyü tek adam rejiminde 20 milyar dolar azalmıştır. Hukuk güvencesi olmayan yerde kimsenin malının mülkünün parasının güvencesi yoktur. Bugün Türkiye'den yangın varmış gibi yabancılar kaçıyor. Bugün Türkiye'ye yatırım gelmiyor. İki yıl önce ‘Verin bu yetkiyi kardeşinize. Dolar nasıl düşürülür görün’ demiyor muydu? Tek adam rejimi her geçen gün işsizliği, borcu, yoksulluğu artırıyor ve Türkiye'yi fakirleştiriyor. O yüzden demokrasiye dönmek, hukukun üstünlüğüne dönmek durumundayız.

BU REJİME SON VERİN

2018'de 100 emekliden 12'si asgari ücretin altında maaş alıyordu. Bugün asgari ücretin altında alan maaş alan emekli sayısı 4 milyon 149 bin. Yani emeklilerin yüzde 49'u. 2 emekliden birisi asgari ücretten az alıyor. Değerlendirmeyi saraydan yapılan prompterdan okunan açıklamalarla kendi kendine verilen karneyle değil, vatandaşın karnesiyle okumak lazım. Vatandaş, iki yıl önceki durumunu da, bugünkü durumunu da biliyor. Tek adam rejiminde ülke iyiye mi gidiyor, kötüye mi gidiyor, ona da bir kişi dün karar verdi. Oysa ki karneyi vatandaş verir. File daha ucuza doluyorsa, maaş yetiyorsa, borcunuz azalıyorsa pekiyi verin. Ama bunların hiçbiri olmuyorsa, sarayın notunu kırık verin, gönül kırıklığınızı da sandığa götürün, bu kurdukları sadece kendilerini doyuran, yandaşlarının cebini dolduran, sizi unutan bu rejime son verin. Gerçek karneyi vatandaş doldurur. Son mitinginde ne dedin? 3600 ek gösterge dedin mi? Dedin. Ne oldu polisin 3600 ek göstergesi? Hani çok hızlı karar verebiliyordun? Verdiğin hangi sözü tuttun?

BU ATAMADAN NEDAMET GETİREN BİRİ VARSA ÇIKSIN

Nisan ayında, böyle bir atama olmaz, dedim. Türk Tarih Kurumu’nun başına, inadına Cumhuriyet'le Cumhuriyet'in kurucu kadrolarıyla ve Atatürk’le çelişkisi olan birisini atadı. Ahmet Yaramış, o koltuğa oturduğu dakikadan beri eleştiriyoruz. Liyakat değil, sadakate göre yapılmış bir atamaydı. Çok hızlı karar verebilenler bu açıklamaya bugüne kadar sustular, ağız ucuyla konuştular, nihayet 7’nci gününde kurumun başkanı istifa ediyor. Süleyman Soylu’ya göre becerikliymiş, Soylu tek adam rejiminde istifayı da başaramadı. Bu kişinin atamasından nedamet getiren birisi varsa çıksın, konuşsun. Sizin liyakat kriterinize göre darbecileri affedelim diyen adamı atadınız başınıza nasıl bela oldu.

SORUMLU OLDUĞU KURUMA KENDİ LEHİNE SANSÜR YAPTIRIYOR

Son sözüm Fahrettin Altun, bu akşam yine trolleri harekete geçirsin diye… Bir İletişim Başkanı düşünün ki canlı yayın frekansı geçiyor bugün saat 11.00’deki konuşması için. Bir İletişim Başkanı düşünün ki, iletişim kazaları olmasın diye görev yapar, o konuşmayı videoya çektirmiş, bugün canlı diye yayın yapıyor. O konuşmasının bazı gazetelerde yayımlanacağını hesap edemiyor. Fahrettin Altun'u eleştirince Anadolu Ajansı, o haberi geçemiyor. Bir Fahrettin Altun düşünün ki sorumlu olduğu kuruma kendi lehine sansür yaptırıyor. Cumhurbaşkanı için bile yaptırmadığı işi kendisi için yaptırıyor. O Fahrettin Altun kendini Meclis’in yerine koymuş açıklama yapıyor. Anayasa Mahkemesi 9 ay süre verdi, basın çalışanlarının yıpranma hakkı için. 5 aydır Ak Parti Grubu yanaşmıyor. Saray adım atmıyor. Meclis'in kapanacağını görmüş, kendince basın üzerinde kendisine PR yapıyor. Senin haddine mi kardeşim?”