CHP Sözcüsü Faik Öztrak, “Bankalar, limanlar, AVM’ler, dijital platformlar, maç yayın hakları, Kanal İstanbul arazileri, ordumuza zırhlı araç üreten şirketler, borsamız ve elbette ordumuzun en stratejik varlığı olan Sakarya Tank Palet Fabrikası… Hepsini Katar’ın üstüne yapıyorlar. Üst düzey yatırımdan anladığınız, 83 milyonun varını, yoğunu 2,8 milyon nüfuslu bir ülkeye satıp, savmak mı? Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarlık rezervini erittiler. Bunun adı sadece beceriksizlik, liyakatsizlik değildir, bunun adı düpedüz görevi ihmaldir, savsaklamadır, ihanettir” dedi. COVİD-19 vaka sayılarının açıklanmaya başlanmasına ilişkin Öztrak, “Salgınla mücadelede en başarılı ülkelerden biri iken, bir gecede en başarısız ülkelerden biri olduk. Sarayın kibirlisi; nasıl ekonomideki buhranın faturasını damadına kestiyse, bu rezaletin sorumluluğunu da Bilim Kurulu’na yıkmaya çalışıyor. Sarayın kibirlisi, Bu tablonun esas sorumlusudur.  İstifa etmelidir. Bu da ‘pardon millet beni affetsin’ denerek geçiştirilemez” diye konuştu.

CHP Merkez Yönetim Kurulu, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında video konferans yöntemiyle toplandı. Toplantıda; salgın yönetimi, açıklanan büyüme rakamları, İstanbul Borsası’na Katar’ın ortak yapılması benzeri konular ele alındı. CHP Sözcüsü Faik Öztrak, CHP Genel Merkezi’nde basın toplantısı düzenledi. Öztrak’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:

YABANCILARIN ÖLÜ KEDİNİN SIÇRAMASI DEDİĞİ BÜYÜME

Bir önceki üç ayda, geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 9,9 daralan ekonomimiz, yılın üçüncü üç ayında, yüzde 6,7 büyüdü.  Üçüncü çeyrekteki büyüme, tüm sektörlere yaygın, organik bir büyüme değil. Yabancıların ölü kedinin sıçraması tabir ettiği, yere hızla çarpan topun sıçraması tarzı, mekanik bir büyüme. Tüm dünyada da buna benzer bir eğilim izliyoruz.  Ancak bu tür toparlanmaların ardından, ikinci bir çakılışın gelmesi endişesi hala mevcut… Bizdeki üçüncü çeyrek büyümesinin de kalıcı bir toparlanmayı yansıttığını söylemek için henüz erken. Kaldı ki Türk ekonomisi, dünyadan farklı olarak, son iki yıldır büyümüyor. Üçüncü üç aylık dönemdeki büyümeye rağmen; İlk dokuz ayda elde edilen milli gelir, Geçen senenin aynı döneminin sadece binde 5 üstünde. İlk dokuz ayda; sanayi sektörü katma değeri, geçen yılın binde 9, hizmetler sektörü katma değeri ise yüzde 7,1 altında.

İŞSİZ SAYISI 12 MİLYONA ULAŞTI

Tüm dünya, salgın döneminde yurttaşlarına doğrudan gelir desteği ve hibe verirken bizdeki hükümet faiziyle borç verdi. G-20’nin bize benzeyen ekonomileri içinde, milli gelirine oranla yurttaşlarına en az gelir desteği veren, buna karşılık en fazla borç veren hükümet, bizdeki Saray hükümeti oldu. Ucuz ve sübvansiyonlu kredilerle, gelecek yılların talebi bu döneme çekildi. Yani gelecek yılların büyümesinden çalındı. Peki, bu büyüme sürdürülebilir mi? Sürdürülemez olduğunu damadın kovulmasından, Merkez Bankası ve kamu bankalarının kazık fren yapmasından anlıyoruz. Diğer taraftan, bu büyümeye rağmen, gerçek işsizlerimizin sayısı bu dönemde yaklaşık 2,7 milyon kişi artmış. Bu dönemde iş başında olmayanlar dâhil işsizlerin sayısı 12 milyon 654 bin kişiye ulaşmış.  İşsiz sayısının, dünya üzerindeki 120 ülkenin nüfusunu aştığı bir ekonomide kalkınmadan, refah artışından bahsedilemez.

TEK ADAM PROJESİ, 222 MİLYAR DOLARI GÖTÜRDÜ

Güven olmayınca millete iş, aş verecek nitelikli bir büyüme de ufukta görünmüyor. Tek adam vesayet rejiminde, Saray yönetimi ülkemizin bereketini kaçırdı. Yeni kadrolar, yeni kurumlar ve yeni kurallar olmadan da bereketin gelmesi mümkün gözükmüyor. 2013’te Türkiye’nin milli geliri 1 trilyon dolara dayanmışken, şimdi 736 milyar dolara düştü. Tek adam vesayet rejimi projesi, milletin cebinden 222 milyar doları aldı götürdü.

SATILANLAR, BABALARININ MALLARI DEĞİL

Borsa İstanbul hisselerinin yüzde 10’u Katar’a satıldı. Kaça satıldı, hangi şartlarla satıldı, daha fazla para veren var mıydı? Kimse bilmiyor. İhale Kanunu’na tabi değil, Sayıştay denetlemiyor, milletin meclisi hesap soramıyor. Sarayın kibirlisinin talimatı yetiyor. Milletin malını, millete hesap vermeden haraç mezat satıyor. Yarın Çay Kur’u da Ziraat Bankası’nı da Halk Bankası’nı da Vakıflar Bankası’nı da BOTAŞ’ı da ETİ Madeni de dilediğine peşkeş çekebilecek. Yani, Varlık Fonu’nu Düyunu Umumiye idaresi gibi kullanmaya başladılar. Bu satılan mallar babalarının malı değil. Satılan milletin malı mülkü. Şimdi milletimizin her bir ferdi adına soruyoruz: Borsa İstanbul’u kaça sattınız, hangi koşullarla sattınız, daha fazla para veren var mıydı?

ATANMAK İÇİN DAMAT OLACAKSIN

Ülkeyi aile şirketi gibi yöneteceğiz derken, ne kural kaldı, ne şeffaflık, ne de hesap vermek. Önce milletin malı Katar’a verildi, sonra da Damat, Fon’daki Başkanvekilliği görevinden affedildi. Yerine, yeni Hazine ve Maliye Bakanı atanmadı. Anlaşılan başkan vekilliği makamına atanmak için, Hazine ve Maliye Bakanı olmak yetmiyor. Damat olacaksın. Bu kabile devleti anlayışıyla yatırımcılara nasıl güven verilir?

GÖREVİ İHMAL VE İHANET

Bankalar, limanlar, AVM’ler, dijital platformlar, maç yayın hakları, Kanal İstanbul arazileri, ordumuza zırhlı araç üreten şirketler, borsamız ve elbette ordumuzun en stratejik varlığı olan Sakarya Tank Palet Fabrikası… Hepsini Katar’ın üstüne yapıyorlar. Katar aşkıyla, milletin katar katar malını, Katar’a veriyorlar.  Üst düzey yatırımdan anladığınız, 83 milyonun varını, yoğunu 2,8 milyon nüfuslu bir ülkeye satıp, savmak mı? Saray’ın kerameti kendinden menkul; faiz sebep, enflasyon netice teorisi uğruna Merkez Bankası’nın 128 milyar dolarlık rezervini erittiler. Bugün Türkiye’nin en büyük sanayi şirketi hangisi? TÜPRAŞ… TÜPRAŞ’ın bilanço büyüklüğü 5,4 milyar dolar. Yani sıfırdan 24 tane TÜPRAŞ kuracak parayı, 130 binden fazla işsizimize, iş ve istihdam sağlayacak devasa bir kaynağı, Tüm uyarılarımıza rağmen yok yere erittiler. Bu dövizler kimlere peşkeş çekildi? 128 milyar doları, Merkez Bankası’na geri koymak için ne yapacaksınız?” Bunun adı sadece beceriksizlik, liyakatsizlik değildir, bunun adı düpedüz görevi ihmaldir, savsaklamadır, ihanettir.

ESNAF BİTKİSEL HAYATA GİRDİ

Salgının ilk döneminde, borca batırılan esnaflarımız zaten zordaydı. Şimdi ikinci koronavirüs dalgasıyla, bitkisel hayata girdi. Tüm dünya esnafının arkasında kapı gibi dururken, bizdeki Saray hükümeti bitkisel hayattaki esnafımızı desteksiz bırakarak, fişini çekiyor. Çiftçilerimiz de perişan. Buradan haftalardır, Çiftçinin Tarım Kredi Kooperatiflerine borcunu faizsiz yapılandırın diyoruz. Bir kez daha tekrarlıyoruz. Gelin çiftçilerimizin kredi borç faizlerini sıfırlayın. Borçlarını yapılandırın.

REZALETİN SORUMLULUĞUNU YIKMAYA ÇALIŞIYOR

Saray Hükümeti ne yapıyor? Salgını yönetemeyince, rakamları yönetmeye çalışıyor. Onu da ellerine yüzlerine bulaştırıyorlar.  Şimdi yurttaşlarımız yoğun bakımda yer bulamıyor. Bir hafta önce gerçek vaka sayıları açıklandı. Bir de baktık ki hepsi yalanmış. Vehbi’nin kerrakesi ortaya çıktı. Salgınla mücadelede en başarılı ülkelerden biri iken, bir gecede en başarısız ülkelerden biri olduk. 30 bine ulaşan vaka sayısıyla, Avrupa’da en kötü durumdaki ülkeyiz. Dünya’da da en çok vaka görülen ilk üç ülkeden biriyiz. Milletvekilimiz Murat Emir, gerçek vaka sayılarını iki ay önce açıkladığında, Sağlık Bakanı bunları inkâr etmişti. Yine Türk Tabipleri Birliği, Sarayın küçük ortağı tarafından vatan haini ilan edildi. Şimdi ne oldu? Sarayın ve Sağlık Bakanının millete doğruyu söylemediği anlaşıldı. Şimdi Sarayın kibirlisi; nasıl ekonomideki buhranın faturasını, damadına kestiyse, bu rezaletin sorumluluğunu da Bilim Kurulu’na yıkmaya çalışıyor.

BU DA GEÇİŞTİRİLEMEZ

Artık hastanelerde yer kalmadı. Yoğun bakım üniteleri doldu taştı. Sağlık Bakanı ‘sağlık ordumuz ağır yük altında’ diyor. Hastanelerin, kafeteryaları, bahçeleri sahra hastanelerine çevriliyor. Adana Büyükşehir Belediyemizin hazırladığı Sahra Hastanesine bin türlü laf söyleyenler, acaba şimdi biraz olsun utanıyor mu?  Dokuz aydır millete yalan üstüne yalan söylediler. Binlerce vatandaşımızın hayatını yitirdiği bu salgında, vaka sayılarını ve salgındaki gerçek tabloyu gizleyerek, gerekli önlemlerin alınmasını engelleyen, binlerce vatandaşımızın hayatını kaybetmesine neden olan Saray’ın kibirlisi, Bu tablonun esas sorumlusudur.  İstifa etmelidir. Bu da ‘pardon millet beni affetsin’ denerek geçiştirilemez.

BEYLERDE PİŞKİNLİK DİZ BOYU

Bir taraftan yargı reformundan bahsediyorlar, bir taraftan, ‘FETÖ’nün yargıdaki taktiklerini kullandık’ itirafında bulunan eski milletvekillerini disipline sevk ediyorlar. Bir taraftan yargı reformundan bahsediyorlar, bir taraftan, bir mafya bozuntusunu hapisten çıkarıp Genel Başkanımızın üstüne salmaya kalkıyorlar. Sarayın küçük ortağı da bugüne kadar hiçbir siyasetçinin yapmadığını yapıyor. Ana muhalefet liderine hakaret eden, tehdit eden bir mafya artığına ‘yol arkadaşım’ diyerek sahip çıkıyor. Sarayın besleme basını da Sayın Genel Başkanımız hakkında ‘Ölü Adam Yürüyüşü’ diye yazı yazıp, tehditlere destek çıkıyor. Beylerdeki arsızlık, pişkinlik, şımarıklık diz boyu. Emniyet, savcılar, mahkemeler bu tehditler karşısında hala kılını kıpırdatmıyor.

SARAY AVUKATLARI DURUŞMADA

Çubuk’ta tam bir yıl önce, Genel Başkanımıza karşı yapılan linç girişiminin bugün ilk duruşması yapılıyor. Ana Muhalefet liderine linç girişiminde bulunuluyor, üzerinden bir yıl geçiyor, ortada hala hiçbir şey yok. Bu arada; Parti Sözcüsünün ‘ihraç ettik’ dediği ama üyeliğinin devam ettiğini bildiğimiz saldırgana sahip çıkmak üzere, Saray’a yakın avukatların duruşma salonunda olduğunu da duyuyoruz. Bütün bunlar devlet krizine zirve yaptırıyor. Ülkeyi yönetilmez hale getiriyor. Bunlar olurken Saray’ın kibirlisinden çıt çıkmıyor. Herhalde ortağının, ‘yol arkadaşım’ diyerek sahip çıktığı mafya artığını, Bülent Arınç’tan boşalan Yüksek İstişare Kurulu üyeliğine atamaya hazırlanıyor.

"SONUNA KADAR TANK PALET PEŞKEŞİNİ ELEŞTİRECEĞİZ"

Öztrak, basın mensuplarının sorularına da yanıt verdi. CHP Milletvekili Ali Mahir Başarır’a açılan soruşturmayla ilgili olarak Öztrak şu yorumu yaptı:“Sayın Başarır, neyi kastettiğini defalarca açıkladı ama AK Parti Sözcüleri Borsa İstanbul satışının üzerini karartmak, millete Katar’a satılan varlıklarını perdelemek ve Tank Palet Fabrikasının konuşulmasını engellemek için vuvuzela gibi ses çıkarmaya başladılar. Ben bunu yadırgadığımızı açıkça söylemek isterim. Asıl ilginç olan Genel Başkanımız alenen tehdit edildiğinde resen soruşturma açmayan savcıların, tank palet fabrikasının satılmasını eleştiren milletvekilimize soruşturma başlatmasıdır. Genel Başkanımıza linç girişimi üzerinden bir yıl geçti, duruşmalar yeni başladı. Askerlerimiz başına çuval geçirilirken iktidarda kim vardı? Ne notası diyen kimdi? Ordumuzun haremi ismeti kozmik odayı açan kimdi? Süleyman şah türbesini kaçıran kimdi? İdlib’te askerlerimiz şehit olurken ses çıkarmayan kimdi? Bizim kurucumuz Mustafa Kemal Atatürk’tür. Bizim kimseden milliyetçilik dersi almaya ihtiyacımız yoktur. Sonuna kadar tank palet fabrikasının peşkeş çekilmesini eleştirmeye devam edeceğiz.”

Mustafa Sarıgül’ün partisine CHP’lilerin geçeceği iddialarına karşı Öztrak, “Bizim gündemimizde böyle bir şey yok” dedi.

ASGARİ ÜCRET PAZARLIĞI EN AZ 3 BİN 100 LİRADAN BAŞLAMALI 

“CHP’ye göre asgari ücret ne kadar olmalı” sorusuna Öztrak, “Asgari ücret, geçtiğimiz yıl Aralık’ta açıklandı. Asgari ücretli o zamanki kurla 392 dolar alıyordu, bugünkü kurla bu 298 dolara düştü. Avrupa’daki en düşük asgari ücretli bizde. Açlık sınırı 2 bin 517 lira. Asgari ücreti geçen yılki seviyesinde tutmak için en az 3 bin 100 lira olmalı. Bugün asgari ücret ülkemizde ortalama ücret haline gelmiştir. Asgari ücret pazarlıkları en az 3 bin 100 liradan başlamalıdır” yanıtı verdi.

Saadet Partisi Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu’nun “Anayasa’nın ilk üç maddesi tartışılabilir” demesi hakkında gelen soruya ise Öztrak, “Defalarca tekrarladık. Anayasa’nın ilk üç maddesi değiştirilemez” yanıtını verdi.(ANKA)