CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak, bugün Genel Merkez’de 37. Olağan Kurultay öncesi son kez toplanan MYK sonrası düzenlediği basın toplantısında şunları söyledi:

"Bugün Kıbrıs Barış Harekatımızın 46. yıldönümü. 46 yıl önce Kıbrıs’a harekat emrini veren 3. Genel Başkanımız rahmetli Bülent Ecevit, Mehmetçiklerimizin savaş için değil barış için adaya çıktıklarını söylemişti. Bugün Kıbrıs’ın Beşparmak Dağlarında, Girne’de, Lefkoşa’da, Gazi Magosa’da, Güzelyurt’ta ve Kıbrıs’ın tamamında barış hüküm sürüyorsa, kimsenin burnu kanamıyorsa bunu 20 Temmuz 1974’te gerçekleştirdiğimiz Barış Harekatına borçluyuz. Kıbrıs Cumhuriyeti, Kıbrıs, CHP için her zaman milli bir dava olmuştur. Bundan sonra da öyle olmaya devam edecektir. Bu vesileyle bu davaya ömrünü vermiş Sayın Rauf Denktaş’ı, Sayın Doktor Fazıl Küçük’ü, 1974’te Barış Harekatının emrini veren Genel Başkanımız Sayın Bülent Ecevit’i ve onun koalisyon ortağı Sayın Prof.Dr.Necmettin Erbakan’ı saygıyla, rahmetle anıyoruz; Kıbrıs şehitlerimizin aziz hatıraları önünde saygıyla eğiliyor, ebediyete intikal eden gazilerimize rahmet, hayatta olan gazilerimize ise sağlıklı ömürler diliyoruz."

'LOZAN, EMPERYALİZMİ DOĞUNUN KAPISINDA DURDURAN ANTLAŞMADIR'

"Yine bu hafta 24 Temmuz’da cumhuriyetimizin tapu senedi Lozan Barış antlaşmasının 97. yıldönümünü kutlayacağız. Lozan, Birinci Dünya Savaşının galip devletleri karşısında milletimizin elde ettiği askeri zaferin diplomasiyle taçlandırılması, Sevr paçavrasının yırtıp atılmasını sağlayan antlaşmadır. Bugün Anadolu ve Trakya toprakları bütün ve bizimse, bu topraklarda ay yıldızlı bayrağımız dalgalanıyorsa, özgür milletler ailesinin şerefli bir üyesiysek bunları hep Lozan Antlaşmasına borçluyuz. Lozan, dünya tarihinde bir ilktir. Batıya doğu karşısında boyun eğdiren, emperyalizmi doğunun kapısında durduran antlaşmadır. Lozan 20.yüzyıldan bu yana 97 yıl boyunca kesintisiz süren tek uluslararası antlaşmadır. Başta cumhuriyetimizin ve partimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Lozan Antlaşmasının mimarı İsmet Paşa ve Kurtuluş Savaşımızın tüm kahramanlarını saygıyla, rahmetle, minnetle bir kez daha anıyoruz."

'ELİNİZİ, KOLUNUZU BU KADAR BAĞLAYAN NEDİR'

"Hem Kıbrıs, hem de Lozan’ı anınca, yakın zamanda yaşadığımız ve kamuoyunun dikkatinden kaçırılan acı bir olaya yeniden değinmek istiyorum. Yunanistan, Lozan Antlaşmasının açık hükümlerini ihlal ederek adaları silahlandırıyor. Bu yetmezmiş gibi Ege’de egemenliği antlaşmalarla devredilmeyen kara parçaları üzerinde hak iddia ediyor. En son Yunanistan Cumhurbaşkanı burnumuzun dibindeki Eşek Adasında askeri birlikleri denetleyerek adeta nispet yaptı. Dikkatinizi çekerim adanın ismi bile Türkçe. Ama her ne hikmetse saray hükümetinin ve bekçisinin gıkı çıkmadı. Tek kişilik saray hükümetinin toprak dendiğinde aklına vatan toprağı değil kupon arazi geldiğini biliyoruz. Sınırlarımız dışındaki tek vatan toprağı Süleyman Şah Türbesini teröristlere bırakıp ecdadımızın na’şını sırtlayıp kaçan da bunlardı. Bunların tek bir önceliği vardır, İstanbul başta olmak üzere vatan topraklarını parsel parsel Katar ailesine satmak. Ama bu meselede anlayamadığımız Sayın Bahçeli’nin tutumudur. Daha üç yıl önce bir başka Yunan Cumhurbaşkanı, Aydın’ın Bulamaç ve Eşek Adalarını ziyaret ettiğinde Sayın Bahçeli yeri göğü yıkmıştı. “Bugün bu adalara gelenler yarın İzmir’e gelir, tekrar denize dökülmek isteyeni dökeriz” diye posta atmıştı. Sayın Bahçeli 3 yılda ne değişti de suspus oldunuz? 3 yılda ne oldu da sarayın mutemet bekçisine dönüştünüz? Parmağınıza Ayasofya yüzüğü takıp sarayın müsamerelerine nasıl 3 yıl sonra dekor olabiliyorsunuz? Bu mutemetliğe artık kendi vekilleriniz bile dayanamıyor. Tek kişilik saray hükümetini ve bakanlarını televizyonlarda açıkça millete şikayet ediyorlar. Milletimiz merak ediyor, kendi vekillerinizin şikayetlerine sahip çıkmak yerine neden sürekli sarayın iradesine sahip çıkıyorsunuz? Elinizi, kolunuzu bu kadar bağlayan nedir Sayın Bahçeli? Unutmayın bu millet sizi izliyor, notunuzu veriyor, sandık geldiğinde de size yerinizi gösterecek."

'KARNINIZDAN KONUŞMAYIN, İSİMLERİ DERHAL AÇIKLAYIN'

"Sarayın içinde de gerilim artıyor. AK Parti’de dedikodu kazanları kaynıyor. AK Parti artık kavgalı evdir. Biz, “FETÖ’nün kendisi okyanus ötesinde ama fikirleri iktidarda” diyorduk, meğerse sadece fikirleri değil, uzuvları da halen iktidardaymış. FETÖ halen emniyet teşkilatı başta olmak üzere kamuda kadrolaşmaya devam ediyormuş. Bunu kim söylüyor? AK Partinin televizyon yıldızları ekibinden eski bir vekil söylüyor. “Bizde isimler var” diyor. Tekrar ediyorum, “bizde isimler var” diyor. Kim bu FETÖ’cüler? Karnınızdan konuşmayın, isimlerini derhal açıklayın. Sarayın İçişleri Bakanı, AK Partili vekille televizyonlarda FETÖ kavgasına tutuşuyor. Yetmiyor, kavga sosyal medyaya taşınıyor. Yüce Allah’ın ayetleri bile bu kavgaya malzeme yapılıyor. Ne günlere kaldık! Bu kifayetsizlerin elinde devletimiz muz cumhuriyetine döndü."

'DEVLETİN TÜM KURUMLARI ÇÜRÜYÜP, DÖKÜLÜYOR'

"Bu kifayetsizlerin dağıttığı devleti, milletimiz 15 Temmuz’da sokaklardan topladı. Ama hala akıllanmamışlar. Bunlarda FETÖ skandalları bitmiyor. Atatürk’ün kurduğu Türk Tarih Kurumunun başına yakın zamanda yine liyakate değil sadakate dayanan bir atama yapılmıştı. Şimdi bu şahıs çıktı, FETÖ’nün alçak darbe girişimine karışmış ama zaman içinde nedamet duyan, pişmanlık duyan insanlar kazanılmalı deyiverdi. Türkçesi şu, 15 Temmuz gecesi millete kurşun sıkan darbecilere af talep ediyor. Tepkiler gelince de sözlerini tevil etmeye çalıştı. Ama zırva tevil kabul etmez. İşte böyle yetersiz, liyakatsiz kişilerin elinde devletin tüm kurumları çürüyüp, dökülüyor. Hazreti Peygamberimiz, “iş ehil olmayana verilince kıyameti bekle” diye buyurmuş. Maalesef ülkemiz de bu ehliyetsiz kadroların elinde kendi kıyametini yaşıyor."

'DEVLETİN TULUMBASINDA SU BİTTİ'

"Yönetimdeki çürümeden nasibini almayan tek bir kurumumuz kalmadı. Ülkemizin gözbebeği Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası da içler acısı halde. Her hafta sonu bankacılık sistemiyle ilgili yeni bir düzenleme yapılıyor. Haftada 5 iş günü var ama düzenleme yapmak için Merkez Bankası tatil gününü, Cumartesini bekliyor. Piyasalar da eli yüreğinde, bakalım bu hafta sonu nasıl bir sürprizle karşı karşıya kalacağız diye bekliyorlar. Geçtiğimiz Cumartesi yine bir düzenleme yapıldı. Yabancı para zorunlu karşılık oranları tüm bankalarda, tüm yükümlülük türlerinde ve vade dilimlerinde 300 baz puan yani yüzdeye vurursak 3 puan arttırıldı. Bankalar, vatandaşın kendilerine yatırdığı döviz mevduatları karşılığında Merkez Bankasına artık daha fazla karşılık olarak döviz yatıracaklar. Bu kararla bankalardan 9,2 milyar dolar Merkez Bankasının kasasına aktarılacak. Burada amaç vatandaşların hesaplarının güvencesini artırmak değil. Peki amaç ne? Devletin tulumbasında su bitti. Merkez Bankası kasasındaki net rezervler artık eksi bakiye veriyor. Kamu bankaları üzerinden döviz kurlarına müdahale etmek için yeterli barut kalmadı. Devlet bankalarının döviz açık pozisyonu 10 milyar dolara dayandı. Şimdi piyasadan çekecekleri bu dövizlerle, büyüyen döviz açığına yama yapmaya çalışıyorlar. Bu yama tutar mı? Mümkün değil. Ekonominin döviz kazancını artıracak veya döviz ihtiyacını azaltacak hangi tedbiri aldılar ki? Tam tersine kredi muslukları sonuna kadar açılarak ekonominin döviz açığı büyütüldü."

'VATANDAŞ, BU LİYAKATSİZLERİN ELİNDE PARASININ PUL OLACAĞINI GÖRÜYOR'

"Diğer taraftan çok önemli bir döviz getirisi olan turizm sektöründe işler salgın nedeniyle hiç iyi değil. Geçen yılın ilk 5 ayında yaklaşık 8 milyar dolarlık turizm gelirimiz varken, bu yılın aynı döneminde sadece 3,4 milyar dolar gelir elde ettik. Daha yılın ilk 5 ayında 4,5 milyar dolarlık bir kaybımız var. Böyle giderse yıl boyunca turizmdeki kaybımız 20 milyar doları bulacak. Merkez Bankası bir takım ilginç formüller geliştirerek, bankaların vatandaşın döviz tevdiat hesabını kabul etmelerini zorlaştırmaya çalıştı, olmadı. Hükümet şimdi bankalara ben dışarıdan döviz bulamıyorum, sen vatandaşın sana yatırdığı döviz tevdiat hesapları karşılığında çık dışarıdan döviz bul, bana getir diyor. Hep söylüyoruz, tek kişilik saray hükümeti ekonomide sorun çözmek yerine sorunların üstünü örtmeye, halının altına gizlemeye çalışıyor. Pansumanla, aspirin tedavisiyle işi geçiştirebilirim zannediyor. Millet neden dövize kaçıyor? Vatandaş, saray yandaşlarının devletle iş yaparken alacağını dövize bağladığını, bundan da çok ciddi ölçüde kar ettiğini gördü bir kere. O nedenle bir kere dövize gidiyor. Vatandaşımız bu liyakatsizlerin elinde artık parasının pul olacağını da görüyor. Kendini ve birikiminin değerini korumaya çalışıyor. Sadece son bir haftada bankalardaki yabancı para cinsinden mevduatlar 1,2 milyar dolar artarak, 231 milyar dolara ulaşmış. Mayıs başından bu yana yani son 3 aydaki artış ise 8 milyar doları aşmış. Diğer taraftan da Merkez Bankası ilk 5 ayda 22,4 milyar dolar döviz rezervini eritmiş. Bunu niçin yapmış? Bunu döviz kurunu sabit tutmak için yapmış. Bu ülkeye 19 yıl önce dalgalı döviz kuru rejimini neden getirdik? Faiz lobileri, spekülatörler paralarını yurtdışına kaçırmak istediklerinde bunun zararına katlansınlar diye. Şimdi Merkez Bankası bu rezervleri bu kadar ucuza sattığında ne oluyor? Milletin bütçesinden Türk Lirasıyla faiz alıp yurtdışına döviz çıkaranlar zarar etmiyor. Tüyü bitmedik yetimin hakkını faiz baronlarına peşkeş çekiyorlar."

'MOĞOL ORDULARI EKONOMİMİZE BU KADAR ZARAR VEREMEZDİ'

"Değerli basın mensupları, sarayın tek kişilik hükümeti artık sandıkta milletin onlara göstereceği yeri görüyor. Gideceğini anlıyor. Ülkeyi “benden sonrası tufan” anlayışıyla yönetiyor. Ekonomide bütçe dengesi, döviz bilançosu altüst, Merkez Bankası kasasındaki rezervler suyunu çekmiş, milletin yedek akçesine el atılmış, millet gırtlağına kadar borca batırılmış. Son bir yılda 2 milyon 5 bin yurttaşımız işini kaybetmiş. Bu ucube rejim işbaşı yaptığından bu yana işini kaybedenlerin sayısı ise 3 milyon 202 bin. 3 milyon kişi işini kaybetmiş. Moğol orduları ekonomimize bu kadar zarar veremezdi. Erdoğan ve sosyete damadı ekonomiyi talan etmişlerdir. Şimdi tek kişilik saray hükümeti giderayak tüm yükü çalışanların sırtına yıkmaya hazırlanmaktadır. Emekçilerimize tuzak üstüne tuzak kuruyorlar. Bir yandan kıdem tazminatını tartışmaya açıyorlar, diğer taraftan da “esnek çalışma” diyerek belirli süreli sözleşmeyi norm haline getirmeye, işçilerin ihbar ve kıdem tazminatlarını ellerinden almanın yollarını arıyorlar."

'İŞÇİLER AÇ KALSINLAR AMA İŞSİZ GÖRÜNMESİNLER!'

"Şu anda TBMM’de “mini istihdam paketi” dedikleri bir teklifin görüşmeleri sürüyor. 18 yıllık AK Parti iktidarında tam 20 paket açıklamışlar. Bunun 15 tanesi istihdam paketi, 5 tanesi de reform paketi. Şimdi 21’inci paket yolda. Her paketten sonra memlekette işsizlik daha da artmış. Bu teklifle de ücretsiz izin diyerek işçilerimizi bir yıl boyunca iş yerlerine prangalayacaklar. Daha önceki paketlerden tecrübe kazanmışlar. Saray hükümeti Temmuz 2021’e kadar ücretsiz izin uygulamasını uzatmak istiyor. Bugün bu ülkede 4 kişilik ailenin bir aylık açlık sınırı 2 bin 374 lira yani günde 79 lira. 79 liranın altında para geçiyorsa eline açlık sınırının altındasın. Bir yıl boyunca ücretsiz izne çıkarılan işçilerimiz ve ailelerine ise günde 39 lira verilecek. Bu 39 lirayla hayata tutunmaya çalışacaklar. Bu insanlar karınlarını nasıl doyuracak? Öyle az buz da insan bu ücretsiz izne tabi değil. İşsizlik sigortası verilerine göre salgın döneminde tam 1 milyon 705 bin 147 işçi ücretsiz izne çıkarılmış. Yani 2 milyona yaklaşan işçi işbaşı yapmadığı halde bu dönemde çalışıyor sayılmış. Sarayın sosyete damadı tecrübe kazandı dedik ya, işsizliği düşük göstermek için bulduğu son çare bu. İşçiler aç kalsınlar ama işsiz görünmesinler! Bari ücretsiz izne çıkardığınız işçilerimize işsizlik sigortasından asgari ücret kadar bir destek verin. Biz mecliste bu konuda gerekli mücadeleyi yapmaya devam edeceğiz."

'TÜRKİYE’DE GERÇEK İŞSİZLİK ORANI YÜZDE 19,4'

"Bu arada, hafta sonu sarayın kibir abidesi “ekonomide birçok ülkeyi geride bıraktık” diye caka sattı. Ben hangi ülkeleri geride bıraktığımızı söyleyeyim. AB İstatistik Ofisi Eurostat, salgın döneminde gerçek işsizlik göstergelerini açıkladı. Türkiye’de gerçek işsizlik oranı yüzde 19,4. Avrupa’da ekonomisi iflas etmiş Yunanistan ve bu salgının merkez üssü olan İtalya ve İspanya‘dan sonra en yüksek işsizlik oranı bizde. Biz yani bunları geçmişiz. Komşumuz Bulgaristan’da işsizlik yüzde 7,6. Romanya’da yüzde 6,3. Bizde ise yüzde 19,4."

'SON 6 YILDA FAŞİZMİN ANSİKLOPEDİSİNİ YAZDINIZ'

"Aynı toplantıda kibir abidesi bir de “insanımıza tepeden bakan, makarnacı, kömürcü diyen faşist zihniyetle çarpışarak bugünlere geldik” diyor. Herhalde ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Danışmanların yazdığı metni okuyor. Beyefendi, uçan, kaçan, yürüyen saraylar sizde, millet yiyecek makarna bulamazken zencefilli somonlu suşileri, kornişona sarılı dana rozbifleri, stareks meyvesi eşliğinde aloeveraları, ejder meyveli smoothieleri gövdeye indiren sizsiniz. Telefonların ardına saklanıp 15 Temmuz gecesi sokağa çağırdığınız gazilere bugün sokakları dar eden de sizsiniz. Halkımızın gazilerimize ve şehit yakınlarına bağışladığı paraların üstüne yatan da sizsiniz. “Bu unvanların sorumluluğunu taşımakta zorluk çekenler elbette olabilir” diye şehit ailelerimize ve gazilerimize atıp tutup, kem söz söyleyen de sizsiniz. Daha dün köpüklü jakuziye yatıp, “fakirler beni rahatsız etmeyin” diyen şımarık genç sizin partinizin gençlik kolu başkanlarından biri değil mi? Tek adam olacağım diyerek son 6 yılda faşizmin ansiklopedisini yazdınız. Faşist zihniyetin daniskası sarayda, hiç sağda solda aramayın. Atalarımız büyük lokma ye ama büyük söz söyleme demiş. Siz hem büyük söz söylüyorsunuz hem de saraylarınızda en büyük lokmaları gövdeye indiriyorsunuz. “Hem şeytan taşladık, hem tavaf yaptık” derken yine kibre düşüp şeytanlaşan da sizlersiniz. Adınız Firavuna çıktı. Tavaftan anladığınız da siyasette sürekli dönmek, dün ak dediğinize bugün kara demek."

'DÜNYA ÜLKEMİZİN YÖNETİM ŞEKLİNİ “FİİLİ DİKTATÖRLÜK” DİYE TANIMLAMAYA BAŞLADI'

"Faşizmden bahsetmişken bugün aynı zamanda karanlık 20 Temmuz sivil darbesinin dördüncü yıldönümü. Bu dört yılda 15 Temmuz darbesi araştırıldı mı? Hayır. FETÖ’nün siyasi ayağı ortaya çıkarıldı mı? Hayır. Peki bu dört yılda ne oldu? Ucube tek adam rejimi kuruldu, ülkemiz ucube rejim kurulalı beri insani özgürlük endeksinde 38 sıra, dünya mutluluk endeksinde 24 sıra, küresel barış endeksinde 4 sıra birden geriledi. Sınır tanımayan gazeteciler örgütünün basın özgürlüğü endeksinde 161 ülke arasında 154. sıradayız. Dünya artık ülkemizin yönetim şeklini “fiili diktatörlük” diye tanımlamaya başladı. Her ucube rejim gibi Erdoğan’ın saray rejimi de milletimizin aşını, işini eritti, parasını pul etti. 4 yıl önce 1 dolar 2 lira 98 kuruştu şimdi 6 lira 86 kuruş. Çeyrek altın 312 liraydı, şimdi 659 lira. Sanmayın ki bunlar görülmüyor Sayın Erdoğan; milletimiz sizi izliyor, ne yaptığınızı görüyor, notunuzu veriyor, sandık geldiğinde de yerinizi gösterecek, “sana oy, moy yok” diyecek."

'KURULTAYIMIZIN PAROLASI İKTİDARDIR'

"Kul sıkışmayınca Hızır yetişmezmiş. Türkiye’miz her alanda büyük bir sıkışmışlık içinde. Ekonomide, dış politikada, eğitimde, tarımda, adalet ve yargıda çok büyük sıkıntılar var. Tüm bu sıkıntıları çözmeye, 18 yılın kirini, pasını ve tüm çürümüşlüğünü ortadan kaldırmaya CHP olarak talibiz. CHP’nin tarihi misyonu, ülkemiz ne zaman dara düşse milletimizle beraber ülkemizi içine düştüğü karanlıklardan aydınlığa çıkarmaktır. CHP bu ülkeyi yeniden ayağa kaldıracak iradenin partisidir. Milli mücadele meydanlarında kurulmuş, emperyalizme dur demiş, devlet kurmuş, çok partili demokrasiyi getirmiş, kimsesizlerin kimsesi sosyal devletle ülkemizi tanıştırmış CHP’nin 37. Olağan Kurultayını bu hafta sonu yapacağız. Kurultayımızın parolası iktidardır. Kurultayımızın hedefi, ilk seçimlerden sonra otoriter saray rejiminden kurtulup ülkemize güçlendirilmiş demokratik parlamenter sistemi getirmektir. Bizim davamızın doğruluğuna, kadrolarımızın liyakatine ve halkımıza inancımız tamdır. Bugün Merkez Yönetim Kurulumuzun son toplantısını gerçekleştiriyoruz. Sayın Genel Başkanımız dünyada ve Türkiye’de çok zor bir dönemde görev yapan tüm MYK üyelerimize üstün çalışmaları için teşekkür etti. Kurultaydan sonrada partimizi iktidara taşıyacak Parti Meclisimiz teşekkül edecek. Kurultayımızı Covid-19 salgını nedeniyle olağanüstü koşullarda yapıyoruz. Ne delegelerimizin ve diğer katılımcıların sağlığından ne de partimizin iradesinin en demokratik biçimde oluşmasından taviz vermeyeceğiz. Bu amaçla her türlü tedbiri özenle aldık, alıyoruz."