AKP Sözcüsü Ömer Çelik, Merkez Karar ve Yürütme Karar (MYKY) toplantısı sonrası açıklama yaptı.

Kadına yönelik şiddetle mücadelede 6284 sayılı kanunu çıkarttıklarını savunan Çelik, “Cumhurbaşkanımız kadına şiddet konusunda ne yapılması gerektiğine dair talimatlarını sık sık yineliyor. En son Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığı 75 maddelik bir eylem planı ortaya koydu. Şiddet konusunda önceden şikayetler olduğu ama farklı kademelerde ilgi gösterilmediği konuları gündeme geliyor. Bunların hepsi masaya yatırılıyor. Emniyet ve jandarma personeline bu konuda eğitim verildi. Bu yıl sonuna kadar 250 bin personel bu eğitimden geçmiş olacak” dedi.

İRAN-ABD KRİZİ

“Kasım Süleymani'nin suikast sonucunda öldürülmesi uluslararası ilişkiler denklemini doğrudan etkileyecek sonuçlar doğurdu” diyen Çelik, şöyle devam etti: “Her şeye rağmen İran, AB ile nükleer anlaşma ile çerçeveyi koruyordu. Bu eylemden sonra İran'ın nükleer anlaşmadan tamamen çekildiğini duyurması, Irak'ta havaalanında gerçekleşen bu eylemin sadece bölgeyi değil dünyayı da nasıl etkileyeceğini göstermesi açısından sembol bir gelişme olmuştur. Son derece olumsuz gelişmeleri tetikleyecektir. Karşılıklı tehditler ve tehdit dil her geçen saat tırmanıyor. Cumhurbaşkanımızın taraflara yaptığı itidal çağrısı önemlidir. 

‘LİBYA BÜTÜNLÜĞÜ İÇİN TÜRKİYE LAZIM’

İç savaş halinde olan Libya’da yaşanan gelişmelere ilişkin de konuşan Çelik,  “Libya'daki Sarrac Hükümeti BM kararına dayanan meşru bir zemine oturmaktadır. Maalesef bizim içimizde de bazı siyasi parti temsilciler çıkıp bilgisiz bir şekilde Hafter'in seküler olduğunu, Sarrac'ın radikal grupları temsil ettiğini söyleyebiliyor. Libya'nın doğusunda Halife Hafter komutasında sözde Libya Ordusu’nun desteklediği birtakım güçler, hiçbir uluslararası meşruiyeti olmayan, geçiş hükümeti olarak adlandırılan bir yapı var. Bu gayrimeşru ve illegal bir yapıdır. Halbuki Ulusal Mutabakat Hükümeti bir tanıma sahiptir. Sivil ölümlere, yıkımlara karşı bir sorumluluğumuz var. Akdeniz'de ortak bir kaderi paylaşıyoruz. Ulusal Mutabakat Hükümeti tek meşru hükümet olarak ateşkese geri dönülmesi ve sağlanması için yürütülen bütün çabaları destekliyor. Ancak Libya Ordusu denilen güçlere BM çağrılarını yanıtsız bırakıyor. Seküler dedikleri bu yapının arkasında kim var? BAE, Mısır, Suudi Arabistan, Rusya'da özel bir güvenlik şirketi Wagner işin içerisinde ve örtülü olarak Fransa. Libya'nın bütünlüğü için Türkiye elzem.

Biz bu anlaşmayı imzalar imzalamaz, Hafter'e Yunanistan'ın neden ziyaret yaptığını düşünmemiz lazım. Türkiye ile anlaşmaya imza atılan yapı herhangi bir şekilde zaafa uğradığı andan itibaren Yunanistan tek taraflı Sevilla anlaşması denilen, aslında yeni bir Sevr Annlaşması’nı uluslararası gündeme getirmeye çalışacak. Neredeyse bizi Antalya sahiline hapseden, haklarımızı ortadan kaldırmaya çalışan bir hareketlilik var. Bize karşı oluşturulan haritanın yırtılıp atılması anlamına geliyor anlaştığımız imza. Yunanistan Dışişleri Bakanı neden hiçbir meşruiyeti olmayan Hafter'le biraraya gelmelerini iyi değerlendirmek gerekiyor. Biz meşru bir hükümeti destekliyoruz, BM'nin Libyalıların temsilcisi olarak kabul ettiği bir yapıyı destekliyoruz. Libya'daki bahsettiğim olumsuz gelişmeler gerçekleşirse Akdeniz'deki ve Kuzey Afrika'daki bütün çıkarlarımız olumsuz yönde etkilenecektir.”

‘MEŞRU HÜKÜMETİ DESTEKLEMEK İÇİN LİBYA’DAYIZ’

"General Hafter'i destekleyen Fransa, BAE, Mısır, Suud'larla herhangi bir çatışmamız mümkün değil” diyen Çelik, bu konuda diplomasi trafiğinin de devam ettiğini belirtti. Putin’in Türkiye’ye geldiğinde Libya meselesine dair de görüşme olacağını kaydeden Çelik, “Süleymani'nin öldürülmesinden sonra ortaya çıkan gerginlikle ilgili bir trafik var. Libya'da, Doğu Akdeniz'de niye yoksunuz diyenler, anlaşmayı imzaladığımızda 'anlaşma iyi oldu'  diyorlar, askeri destek gerektiğinde 'bu yanlıştı' diyoruz. Birtakım ifadeler, retorik üzerinden hak ve menfaatlerin korunduğu bir dünyada değiliz. Deniz yetki alanlarının sınırlandırmasına yönelik yaptığımız mutabakat milli çıkarlarımızı korumak içindir ve bunu meşru muhataplarla yapıyoruz. Ateşkesin sağlanmasına katkıda bulunmak için orada bulunacağız. Meşru yapının gayri meşru yapı tarafından yok edilmesine karşı çıkmak için orada bulunacağız. Libya'da işgalci bir güç olarak bulunmuyoruz, kimseyle çatışmak için orada değiliz, meşru bir hükümeti desteklemek için oradayız” açıklamasında bulundu.

 ‘SARRAC HÜKÜMETİNE BAĞLI GÜÇLERE ASKERİ EĞİTİM VERECEK’

CHP’nin Libya’ya asker gönderilmesi tepkisini hatırlatan Çelik, “CHP kafası 'cihatçı gruplar mı devreye girecek' diyor. Libya'da cihatçı denebilecek tek yapı Hafter. Ona da seküler diyorlar. Sarrac hükümetine bağlı güçlere eğitim ihtiyacına karşılık olarak TSK tarafından bu eğitim verilecektir” yanıtını verdi.

‘AYRINTI VERMEK DOĞRU OLMAZ’

Çelik, Libya’da ne kadar sayıda Türk askeri bulunduğu sorusuna, "Şu aşamada bu hangi konumdalar, sayıları nedir diye ayrıntı vermek doğru olmaz. Vakti zamanı geldiğinde gerekli bilgiler paylaşılır. Dün itibarıyla Cumhurbaşkanımız, bir korgeneralin koordinasyonuyla bunun sağlayacağını söyledi. İşlerin selameti açısından bu noktada durmayı tercih ediyoruz. Önümüzdeki günlerde safhalar hakkında bilgi vereceğiz. Hem askerimizin güvenliği hem de orada yapacağımız işlerin selameti açısından” sözleriyle yanıt verdi.

‘KANAL İSTANBUL MONTRÖ SÖZLEŞMESİ’NE AYKIRI DEĞİL’

Kanal İstanbul projesinin Montrö Antlaşması’yla çelişip çelişmediğine ilişkin Çelik şunları belirtti: “Kanal İstanbul Möntrö ile çelişmiyor. Geçişlerde seyr-ü sefer serbestisine aykırı bir durumun sözkonusu olmadığını ifade etmek isterim. Bu proje tamamlandıktan sonra Boğazlar Montrö temelinde gemi trafiğine açık olacaktır. Kanal İstanbul'un Montrö ile çelişmeyecek şekilde irademiz vardır. Murat Bardakçı hocamız ironi yaparak bir yazı yazdı. 'Bu yapılanlar Kadeş Anlaşması'na da aykırı' dedi. Yapmak istediği şey bu ironiyle, bir sürü kişi Montrö'nün içine bakılıp da analiz yapılmıyor. Montrö meselesi devlet düzeyinde verilen görüşler, Milli Savunma Bakanlığı'nın görüşleri var. Kanal İstanbul yapılması Montrö sözleşmesine aykırı değildir, Montrö sözleşmesiyle çelişmeyecek bir şekilde yönetilecektir süreç.”(Ankara/MA)