Halkların Demokratik Partisi (HDP) Siirt İl Örgütü, "Şimdi HDP Zamanı" şiarıyla 4’üncü Olağan Kongresi'ni gerçekleştirdi. Kongrenin yapıldığı salona, “Kadınlar irademizdir, dokunamazsınız, mücadelemiz mühürlenemez”, “Em ê tecrîdê bişkînin, faşizmê hilweşînin (Tecridi kıracağız, faşizmi yıkacağız)”, “Faşizme karşı direniş, halklara demokrasi ve adalet”, “Tecrîdê rakin, deriyê İmraliyê vekin, aştiyê ava bikin (Tecridi kaldırın, İmralı kapılarını açın, barışı sağlayın)” pankartları asıldı. Yine hasta tutuklu Kürt siyasetçi Aysel Tuğluk'un fotoğrafının da yer aldığı "Hasta tutsaklar onurumuzdur" pankartı salona asıldı. 

Yüzlerce kişi, yöresel kıyafetleri ile sarı, kırmızı ve yeşil flamalarıyla kongre salonunu doldurmaya başladı. Yurttaşlar, kongre öncesi çalınan ezgiler eşliğinde halaya durdu. 

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, "Sizleri Newroz’un coşkusuyla selamlıyorum" diyerek konuşmasına başladı. Newroz’un gücüyle kongrelerini gerçekleştirdiklerini ifade eden Buldan, "Yaptığımız bütün kongrelerin oldukça coşkulu, kararlı ve aynı yeni bir sürecin başlangıcı olduğunu hepimiz görüyoruz, buna tanıklık ediyoruz. Sizlerdeki bu heyecanı ve kararlılığı gördükçe biz daha çok büyüyoruz, güçleniyoruz ve bu güçle yeni bir sürece hazırlanıyoruz. O yüzden hepinize ayrı ayrı bir kez daha teşekkür ediyorum. İyi ki varsınız ve HDP’nin de sizlerle var olduğunu sizlerle büyüdüğünü sizlerden aldığı güçle mücadelesine devam ettiğini özellikle ifade etmek isterim. Sizlerin güçlü sesi adım adım gelmekte olan büyük değişimin aynı zamanda göstergesidir. Newroz'un da Türkiye’nin her yerinde ve Avrupa’nın birçok kentinde bu kadar güçlü, bu kadar kararlı ve kitlesel geçmesinin elbette halkımızın, Kürt halkı başta olmak üzere Türkiye'deki demokrasi güçlerinin barışı isteyenlerin büyük bir emeğinin ve katkısının olduğunu hepimiz biliyoruz. Newroz bunun göstergesidir" diye kaydetti. 

ÇÖZÜMÜN VE BARIŞIN YOLU

Newroz'da verilen mesajlara değinen Buldan, "Halka rağmen siyaset yapılamayacağını geleceğin konuşulmayacağını halklarımız Newroz alanlarında bir kez daha ispat etmiştir ve göstermiştir. Newroz’un çizdiği büyük fotoğraf ortak geleceğin, demokratik cumhuriyetin fotoğrafıdır. Newroz inkarla, tecritle, imha ile savaş politikalarıyla kayyımlarla, yok saymayla, hukuksuzluklarla, cezaevleri politikalarıyla, yolsuzlukla, yoksullukla kuşatılan ülkenin yönünü belirleyecek olan bir iradeyi ortaya çıkarmıştır. Çözümün ve barışın yolunu gösteren bu irade aynı zamanda siyasetinde yönünü belirleyecek olan bir güçtür. Öncesi Newroz’daki büyük resim büyük barışın resmidir. Newroz’daki büyük resim aynı zamanda güçlü demokrasinin resmidir, aynı zamanda gerçek adaletin resmidir. Onurlu ve eşit yaşamı hedef olarak belirlemiş olan bir resimdir. Bu resim Newrozlarda ortaya çıkmıştır. Halkların Newrozlarda ortaya çıkardığı güçlü iradeyi görmek istemeyen ve saklambaç oynayan Ankara siyasetine söyleyeceklerimiz ve mesajlarımız vardır. Her yerde söylediğimiz ve seslendiğimiz taleplerimizi ve Newroz’da çıkan mesajlarımızı Siirt’ten ifade etmek ve Ankara’ya ulaştırmak üzere tekrarlamak isterim. Milyonların iradesini ve dile getirdiği talepler karşısında köşe bucak saklanmaktan vazgeçin. Bu talepleri ve kararlığı görmezden gelen ve kaçan iradenin, kaçan bir siyasetin, kaçan bir Ankara’nın olduğunu hepimiz biliyoruz. Bir gün iki gün kaçabilirsiniz ama hakikatin ortaya çıkmasını asla ve asla engelleyemezsiniz çünkü halkımız buna asla izin vermeyecektir" şeklinde konuştu. 

ÖCALAN ÜZERİNDEKİ TECRİT 

Buldan, ülkede birçok sorunun devam ettiğine işaret ederek, şöyle devam etti: "İşte bu konuları ve meseleleri bir kez daha Ankara'ya hatırlatmak istiyorum. Newroz meydanlarında halkımız özellikle şunu sordu ve şunu ifade etti; 'Ben buradayım' dedi ve 'Beni görmüyor musun' diye Ankara’ya sordu. Devlet aklına, siyasi iradeye seslendi. Demokratik muhalefete seslendi. Tüm Türkiye’ye ve tüm kamuoyuna halklarımız seslendi. Halk ^'benim irademi gasp ederek ortaklarına ve atadığın kayyımlarla bu ülkeyi yönetemezsin biz senin kayyımlarını tanımıyoruz' dedi. 'Bu sesi duydun mu' diye buradan Ankara’ya sormak istiyoruz. Halk aynı zamanda 'anadilim kimliğimdir onurumdur' dedi, 'anadilimden ve kimliğimden asla vazgeçmeyeceğim' mesajını verdi. 'Ankara bunu duydun mu?' bunu sormak istiyoruz. Halk 'HDP’yi ve yürüttüğü demokratik siyaseti kumpas davalarıyla kapatma davalarıyla, tutuklamalarıyla, haksızlıklarla, irade gaspıyla ve darbe ile engelleyemezsin' mesajını verdi. Ankara’ya soruyoruz sen bu sesi duydun mu? Halkımız kararlı bir şekilde ve inatla, kararlılıkla, coşkuyla bütün bu soruları sordu sormaya da devam edecek. Aynı zamanda halkımız 'Sayın Öcalan'a uygulanan tecride karşı çıkıyoruz' dedi ve 'tecridin bir an önce kaldırılmasını istiyoruz' mesajını verdi. 'Ankara bu mesajı duydun mu duymadın mı?' buradan bir kez daha bunu sormak istiyoruz. 

EŞİT VE ÖZGÜR BİR YAŞAM

Halk eşit ve özgür bir yaşam istiyor. Kadınlar eşitlik, gençler özgürlük istiyor. Ama herkesin bu ülkede adaletini istediğini, özgürlüğü, barışı, demokrasi istediğini halkımız adına bu kürsüden ifade etmek görevimizdir, sorumluluğumuzdur. Siz kulaklarınızı asla bu taleplere kapatamazsınız. Bu taleplere kulakları kapatıp halkın sesini dinlememezlik edemezsin. Halkımız ısrarla bu taleplerini sunuyor bu taleplerin dikkate alınmasını da istiyor. Siz de bu talepler karşısında çözüm üretmek zorundayız. Ama sorunlarla yüzleşerek, hesap vererek, bugüne kadar uyguladığınız zulümlerin hesaplarını vererek çözüm üretmek zorundasınız. Biz bunun mücadelesini veriyoruz. 

TARİH DİRENENLERİ YAZACAK

HDP halkımızın sormuş olduğu bütün soruları ve dile getirdiği bütün taleplerin takipçisidir, takipçisi olmaya devam edecektir. Ta ki bu ülkeye barış gelene, demokrasi gelene, özgürlükler gelene kadar. HDP kendi fikriyatıyla, 3’üncü yol stratejisiyle, demokratik ittifakıyla bu ülkeye bütün bunları getirmek için yola çıktı. Bu yolun zorlu olduğu kadar onurlu olduğunu ifade etmek istiyorum. Büyük bedeller ödediğimiz hepimiz biliyoruz. Ödenen bedellerde halkımızın ve halklarımızın yaşadığı bütün zulümlere karşı bu bedelleri ödemekten asla vazgeçmediğini biliyoruz. Arkadaşlarımız barış dediği, demokrasi talep ettiği için ve demokratik siyaset dediği için bugün cezaevlerinde rehine olarak tutuluyorlar. Selahattin Demirtaş'ın da Figen Yüksekdağ’ın da İdris Baluken’in de Gülten Kışanak’ın da Sebahat Tuncel'in de Aysel Tuğluk'un da Ayla Akat Ata’nın da tek suçu barışı ifade etmek ve talep etmek. Bu ülkeye demokrasinin gelmesini talep etmektir. Ancak arkadaşlarımız 5 yıla yakındır haksız ve hukuksuz bir şekilde cezaevlerinde rehine olarak tutuluyorlar. Bunun adı bedel ödemektir. Bedel ödeyenleri elbette tarih yazacaktır. Tarih Selahattin Demirtaş’ı, Figen Yüksekdağ’ı, İdris Baluken’i yazacaktır. Tarih direnen kadınları ve direnen gençleri yazacaktır. Ödenen bedellerin boşa gitmediğini hepimiz çok iyi biliyoruz. Bedel ödetenler zalimdir ve her zaman kaybetmiştir. Tıpkı geçmiş dönemlerde olduğu gibi 20 yıldır siyaset yapan ve iktidarda olan AKP’nin başta Kürtler olmak üzere Türkiye halklarına uyguladığı zulmün, zorun, baskının haddi hesabı yoktur. Ondan önceki dönemlerde de iktidarda olan partiler nasıl Kürtlere zulüm ettiyse, aynı geleneği sürdüren bir AKP hükümeti var. Ancak geçmiş dönemdeki hiçbir partinin esamesi bile okunmuyor. Çünkü onlar tarihe zulüm edenler olarak geçtiler. AKP de tarihe zulüm edenlerin başında geçecek, bundan kimsenin kuşkusu ve kaygısı olmasın. 

BARIŞ İSTEYENLER CEZAEVİNDE

Bu ülkeyi bu hale getiren AKP ve MHP’nin olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Ama bugünlerde soyunmuş oldukları yeni bir şey var. O da Ukrayna-Rusya savaşında barış rolüne ve siyasetine sarıldıklarını görüyoruz. Elbette barışa sarılmak, barış siyasetini ifade etmek önemlidir ama bu kadar ikiyüzlü bir politikayı yürütmek elbette kabul edilebilir bir durum değildir. Siz Ukrayna ve Rusya savaşında barışın gerçekleşmesini isterken, aynı zamanda barış rolüne soyunurken kendi içinizde ve ülkenizde barışın esamesi okunmazken, kendi ülkenizde bu kadar şiddet ve baskı politikasını hayata geçirirken, sizin barış mesajlarınızdan ve misyonunuzdan şüphe duyarız. Buradan hatırlatmak isterim; Selahattin Demirtaş neden cezaevinde? Siz Ukrayna’da barış olsun derken, bu ülkede barış olmasını isteyen Selahattin Demirtaş’ın 5 yıldır cezaevinde olduğunu buradan hatırlatmak isterim. İdris Baluken bu kadar ağır cezaya neden çarptırıldı? Ahmet Türk yaklaşık 80 yaşına gelen bir arkadaşımız, yoldaşımız her gün adliye koridorlarında ifade verirken, bu ülkeyi yönetenlerin de vicdanlarına yazıklar olsun. Vicdansızsınız, ahlaksızsınız ve utanmazsınız diyoruz. Bütün bu politikaları hayata geçirirken, iki ayrı Türkiye yarattıklarının farkındayız. 

İKİ AYRI TÜRKİYE 

Bugün AKP’nin iki ayrı Türkiye varmış gibi, iki ayrı Türkiye yarattıklarının fotoğrafını her gün görüyoruz. Bir Türkiye, AKP hükümetinin, Sarayı'nın, yandaşlarının, 5’li çetesinin zengin Türkiye’si; diğer bir Türkiye her gün baskı altında olan, zulüm gören, yoksullaşan, kuru ekmeğe muhtaç olan, yoksulluğun, sefaletin yaratıldığı bir başka Türkiye. İşte AKP ve MHP hükümetinin ülkeyi getirdiği Türkiye, bu Türkiye’dir. Geçmediğiniz yolların ve köprülerin vergisini sizlerin cebinden alan ve bu vergilerin Saray’a aktarıldığı AKP’nin kasalarına gittiği bir Türkiye gerçeğiyle karşı karşıya olduğumuzu, Siirt halkına mutlaka hatırlatmak istiyorum. Sizin cebinizden çıkan vergiler, direkt Saray’a gidiyor ve sizin geçmediğiniz yolların, otobanların, köprülerin vergileri cebinizden çıkıyor. Elbette Siirt halkı bütün bunların hesabını sandıklarda, seçimlerde bir kez daha soracak. Siirt halkına bu anlamda güveniyoruz. Siirt halkının bu hesabı soracağından hiçbir kuşkumuz ve kaygımız yok. Sadece kendileri de bu illere atadıkları irade gaspı dediğimiz belediye eş başkanlarımızın yerine atadıkları kayyımlarda aynı yöntemle, anlayışla, siyasetle halkın iradesini yok sayan ve halkın kaynaklarını kendilerine, kendi ceplerine yandaşlarına ayıran ve bunu bir siyaset haline getiren kayyımlarla karşı karşıyayız. Sadece AKP’yi değil, yapılacak seçimlerde sizin iradenizin gasp eden kayyımları Ankara’ya göndermek de bizim boynumuzun borcudur. Bundan kimsenin şüphesi ve kaygısı olmasın. 

YÜZDE 0 BARAJ

Şimdi yeni bir yasa tasarısını, yani seçim yasasını değiştirmek için Genel Kurul’da bir çalışma var. Arkadaşlarımız, Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş ve diğer arkadaşlarımız 3 gündür Meclis’te bu yasada yapılacak olan hukuksuzlukları, geçirilecek olan antidemokratik uygulamaları geçirmemek için canla başla çalışıyorlar. Ancak çoğunluk ellerinde olduğu için bu yasanın istedikleri şekilde geçeceğini biliyoruz. İstedikleri kadar bu yasaları geçirsinler, seçim geldiğinde, sandıklar kurulduğunda, onların hilelerini boşa çıkaracak bir halk var yanımızda, halkımıza inanıyoruz. Şimdi barajı yüzde 7’ye indirdiler. Baraj elbette inmeli ama biz bütün siyasetlerin temsili için yüzde 10’luk seçim barajın kaldırılmasını, herkesin kendisini temsil edeceği yüzde 0 barajıyla seçimlerin yapılmasını önemsiyoruz. Bunun mücadelesini veriyoruz ama biz biliyoruz ki onlar yüzde 10’luk barajı Kürtler Meclis’e girmesin diye getirmişlerdi. Ne oldu? Biz barajları yıka yıka geldik, 7 sefer o barajı yıktık ve Meclis’e girdik, halkın temsiliyetini sağladık. Şimdi küçük ortakları için barajı yüzde 7’ye indiriyorlar ama bilmiyorlar ki o küçük ortak yüzde 7’nin altında kalacak ve çıkardıkları yasalar ellerine, ayaklarına dolanacak. Bunun için diyoruz ki sizin hilelerinizle baş etmesini biliyoruz, tıpkı Seyid Rıza’nın dediği gibi 'Biz sizin hilelerinizle baş edemedik, bu bize ders olsun; ama biz de sizin önünüzde diz çökmedik, bu da size dert olsun' demişti. Bu mesajı veriyoruz ama biz sizin hilelerinizle baş edeceğiz. Halkımız sizin oyunlarınızı boşa çıkaracak." 

Yapılan konuşmaların ardından tek liste ile gidilen kongrede eşbaşkanlığa Hatice Tay ile Mehmet Kaysı seçildi.