Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısıyla gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Beştaş, pandemiyle ilgili iktidarın açıkladığı normalleşme adımlarına dair, “AKP Genel Başkanı Erdoğan, tam kapanmadan hemen sonra şimdi normalleşme ilan etti. Yaşadığımız iki Türkiye var; biri sarayın biri yoksulun, işsizin, halkın yaşadığı Türkiye, yüzde 1 şatafat lüks içinde yaşayanlar, bir de yüzde 95’i aşan yoksul nüfus var ortada. Onların normalleşme dediğine, bizler işsizlik, yoksulluk diyoruz. Onların açılım dediğine, bizler açlık diyoruz. Tam anlamıyla becerisizlik, öngörüsüzlük taban yapmış durumda” dedi.

Güvencesiz bir kapanmanın olduğunu belirten Beştaş, “Şimdi normalleşme dedikleri süreçte ise işsiz sayısının 10 milyonun üzerine çıktığını, 20 milyon insanın açlık sınırında yaşadığını hepimiz biliyoruz. Normalleşmede de açlık devam ediyor. Okulları açtık dediler. Nasıl açmışlar bir bakalım. 31 Mayıs’ta bütün Türkiye nefesini tutarak, özellikle esnaflar, işyerini açmak isteyenler, ekonomik krizden en çok etkilenenler o açıklamayı bekliyordu. Kabine toplantısından sonra - gerçi kabine de demememiz lazım hukuken, öyle bir şey yok çünkü- basın açıklamasında 1 Haziran 2021 Salı gününden itibaren işte hangi saatlerde açılıp kapanacağını söyledi. Milli Eğitim Bakanlığı hemen akabinde 31 Mayıs akşamı saat 21.18’de bir açıklama yayımladı ve şunu söyledi: 1 Haziran’dan sonra okullarda haftada iki gün yüz yüze eğitim yapılacak. 1 Haziran gününün başlamasına ne kadar var açıklama yapıldığı saatte? Tam olarak 2 saat 42 dakika var. Bir hukuk devletinde böyle bir şey olabilir mi? Milyonlarca öğrenci, veli, okulların açılmasıyla ilgili çok önemli bir açıklamayı Bakan’dan akşam saatlerinden alıyor. 1 Haziran’ın başlamasına 2 saat 42 dakika kala alıyor” diye konuştu. 

‘AKP EN KÖTÜ İKTİDARDIR’

Beştaş, şunları söyledi: “Aylarca işsiz kalan evine ekmek götüremeyen lokanta sahiplerine müjde veriyorlar, akşam saat 9’a kadar hizmet verebilirsiniz diyor. Yani sizin şikayetleriniz umurumuzda değil demek istiyorlar. Vatandaşa dışarda ye ama masada çok oturmayın diyor. Çünkü AKP için uyuyan Türkiye, en çok sevdiği Türkiye’dir. Uyanık nüfus, uyanık Türkiye onlar için en çok tehlike olarak gördüğü kitledir. Müzisyenler açlıktan öldü bu ülkede. Fakat iktidarın umurunda değil. Ne de olsa yandaş müzisyen değiller onlar. Hakikaten umurlarında olan tek şey dolarlar, saraylar… Yönetemiyorsunuz da yetmiyor. AKP aslında vizyondaki en iyi film biziz diyor, en iyi filmi biz çeviriyoruz diyor ama halk onları izlemek istemiyor, halk en azından bir sinemaya giderek, ailesiyle beraber iyi bir vakit geçirmek istiyor. AKP en kötü iktidardır.”

‘AYNAYA BAKSINLAR’

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın dün akşam katıldığı televizyon programında herkese hakaret ettiğini söyleyen Beştaş, “Vatandaşa, esnafa, çalışanlara hakaret etti. Ne dedi? Uygun maliyetli kredilerin toplamının 315 milyar lirayı aştığını, borçların ertelendiğini, yapılandırıldığını söyledi ve ardından da ‘nankörler’ diye hakaret etti. ‘Nankörlüğün boyutu yok’ dedi. AKP iktidarının normalleşmesi bu işte hakaret etmek, aşağılamak ve tehdit etmek. İnsanlara ‘Ne haliniz varsa görün’ diye bir yaklaşım var. Halkı aşağılayan, tehdit eden hakaret eden bu dil bütün kötülüklerin kaynağıdır. Nankör arıyorlarsa, aynaya baksınlar. Asıl nankör yerli ve milli nankördür. Ama hesap günü yaklaşıyor. Karşımızda halkı aşağılayan, hakaret eden zenginliği kendisi ile paylaşırken yoksulluk ve sefaleti halka dağıtan bu soyguncular, suçlular ittifakı, ilk sandıkta halktan gerekli cevabı alacaktır” ifadelerini kullandı.

‘ÇETELER İTTİFAKI’ 

Devlet bağlantılı çete yöneticisi Sedat Peker’in ifşaatlarına ve itiraflarına değinen Beştaş, “Bir hesaplaşma var, güç ve iktidar kavgası var. Bir kavganın içindeler ve kirli yapıların birbirlerini satma meselesine gelmiş durumdayız. Kendileri dışında herkesi vatan haini ve terörist olarak görenlerin Türkiye’yi ne hale getirdiklerini, Türkiye toplumu ve dünya da dehşet içinde izliyor. Karşımızda mafya ile işbirliği içinde paramiliter yapılar kuran, yöneten, para transfer eden, bu karanlık birimlere suç işleten, kıtalar arası uyuşturucu trafiğini organize eden, kara para aklayan ve katledilmiş kadınların katillerini koruyan bir çeteler ittifakı var. Mafya lideri İçişleri Bakanı ile işbirliği içinde olduğunu söylüyor. Mafya liderinden maaş aldığı iddia edilen siyasetçi iddiası orta yerde duruyor. Hala cevap verilmedi, dün de sorduk buna cevap vermediler” şeklinde konuştu.

KUMPAS SORUŞTURMASI

Beştaş, HDP 26’ncı dönem milletvekili Nadir Yıldırım ile DBP eski Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek hakkında İçişleri Bakanlığı’nın kırmızı bülten çıkarıp, 10 milyon ödül koymasına tepki gösterdi. Bu durumun demokratik siyaseti kriminalize etmek ve muhalefeti etkisizleştirmek olduğunu belirten Beştaş, bu girişimin bir “kumpas davası ve kumpas soruşturması” olduğunu ifade etti. Beştaş, “Mafya liderinden maaş alan siyasetçi var. Bu siyasetçiye ilişkin hiçbir açıklama yapmayan akıl ne yapıyor? Siyasetçiler önceki dönem milletvekilimiz Nadir Yıldırım ve DBP eski Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek hakkında kırmızı bülten çıkarıyor. Neymiş, yok Nadir Yıldırım’a e-mail gelmiş, yok ‘örgütten’ gelmiş. Kamuran Yüksek hakkında ise ‘ceza almış’ deniliyor. İnsaf ya. Bu ülkede birinin ceza alması için AKP’ye karşı çıkması yetiyor. Yargının bu aşamada olduğu bir ülkede herkes ceza alabilir” dedi.

‘MAFYATİK DÜZEN’ 

Kırmızı bülten ve ödülün derhal kaldırılması gerektiğini sözlerine ekleyen Beştaş, “Burada siyasi faaliyetler sebebiyle kırmızı bültenler çıkarmak, ödül koymak mafyatik düzene yakışır bir uygulama. Ödül meselesi mafya düzenlerinde oluyor. Onlar burada olsaydı, cezaevinde olacaklardı yüzde 99. Mecburiyetten sürgünde yaşamak zorunda kalıyorlar. Bunu bile yapmaya çalışıyorsunuz. Sizin çaresizliğinizi ortaya koyuyor. Onlara ödül koymayı barkında maaş alan siyasetçiyi açıklayın. Hangisi büyük suç, onu görelim” diye belirtti. 

SADAT’IN SİLAH DESTEĞİ

AKP iktidarının “çetelerle ittifakının” yeni olmadığını belirten Beştaş, devamında şunları söyledi: “Biliyorsunuz bir ara cemaat vardı. Bir Susurluk artıkları, mafya ve SADAT gibi paramiliter güçler vardı. SADAT meselesinde dün araştırma önergesi verdik, maalesef araştırma önergemiz yine reddedildi. Şöyle bir şey olabilir mi? Biz eskiden beri SADAT’ın silah ticareti yaptığını bunun araştırılması gerektiğini ve sorularımıza cevap verilmesi gerektiğini söylüyoruz. Ama tık yok. Sonra en son açıklama ile bir kez daha ortaya çıktı. Kime gönderiyorlar? El-Kaide, IŞİD çeteleri… Şimdi bunlar neler yapıyor bütün dünya görüyor. İçerideki çetelere, mafyalara, uyuşturucu, kara para trafiği koridor açtılar. Dışarıdaki IŞİD, El Nusra çetelerine de silah koridoru oluşturdular. Bunu da SADAT üzerinden yaptıklarını biliyoruz. Burada hukukun üstünlüğü diyorlar ne yapıyorlar, mafya düzenine bir üstünlük verme hali var. Bu açıklamalar üzerine şöyle bir karşılık var. Türkiye’ye yönelik yönelik bir operasyon nitelemesi yapıldı. İlginç. Bu ne demek, yargıya diyor ki aman ayağını denk al, soruşturma filan açma, istediğiniz kadar delil ortaya koysun, gerçek olsun, ben sana söylüyorum, bu meseleyi kapat diyor.

SİLAHLARLA İŞKENCE 

Bu silah ticareti yaptıklarını da bütün dünya alem biliyor, bu silahlarla ne yapılıyor? İşte Afrin’de Türkiye’de yaşayan Kürtlerin kardeşlerine, kuzenlerine, annelerine, babalarına işkence yapılıyor. Katliam yapılıyor. Cinayet yapılıyor o silahlarla. Çünkü orada çeteler keyfi gözaltı ve ağır işkenceler uyguluyor. En son Afrin İnsan Hakları Örgütü’nün size raporunu söyleyeyim, 21-30 Mayıs tarihleri arasında Afrin’de çete gruplarının 3 kişiye işkence yaptıklarını ve 2 kişiyi kaçırdıklarını açıkladılar. Afrin’de neredeyse günün 24 saati işkence kötü muamele ve hak ihlalleri devam ediyor. Türkiye’nin IŞİD’le ticari ilişkilerini genel kurulda da çokça söyledik. Bunlar resmi belgelerde var. Bizim söylediğimiz bir şey değil, genel kurul tutanaklarında var, gerçekten yoksa böyle bir şey neden araştırılmasını engelliyorsunuz. SADAT’ın silah göndermediğini savunuyorsanız ki savunamıyorlar bile, araştıralım çıkaralım ortaya. Sizin hayır demeniz o önergeye aslında IŞİD’e, El Nusra’ya, El Kaide’ye uzantılarına sizin SADAT eliyle silah gönderdiğinizi kabul etmek anlamına geliyor. 

BARIŞ YASASI ÇIKMADI

Hatırlarsınız bir dönem çözüm süreci vardı. Burada herkes 7’den 70’e rahat bir soluk alıyordu. İnsanlar ölmeyecekti. Barış ihtimalinin kırıntıları bile Türkiye’de yüzde 70’i aşkın destek almıştı. Soylu TV programında çözüm sürecini nasıl bitirdiklerini anlattı. Davutoğlu vs. vesilelerle anlattı. Analar ağlamasın diye başlamışlardı sürece, şimdi anneleri ağlatanlarla bin operasyon sahipleriyle faili meçhullerin sorumlularıyla yeni ortaklık yaparak masayı devirdiler. Sonra da birlikte ülkeyi devirdiler. Şuan da hepimiz karanlık içinde yaşıyoruz. Barışın sesini engelliyorlar ama Susurlukçuların, derincilerin, savaş savunucularının seslerini açtılar. Şu parlamentoda bütün taleplerimize rağmen bir barış yasası çıkmadı ya. Bir hakikat yasası bir yüzleşme yasası bir hakikatin araştırılması önergesi kabul edilmedi, ama çetelere mafyaya af yasası çıkartıldı.

ÖCALAN’IN UYARILARI 

Şimdi Kürt sorununu çözemediler ama ülkeyi çözdüler. Türkiye’yi çözdüler. Çözümü engellemeye devam ediyorlar. Bunun bir yolu da İmralı’da Öcalan’a yönelik tecridi ağırlaştırmak. Şunu söylüyoruz, biliyoruz, inanıyoruz. Türkiye yurttaşları adına söylüyorum. Çözümü engellediğiniz sürece bu mafyatik yapılardan Türkiye kurtulamayacaktır. Tecrit 2015’ten bu yana devam ettiriliyor. Kürt sorununu çözecek iradeyi tecrit ediyorsunuz. Bu ülkeyi bu mafyatik düzenden kurtaracak iradeyi tecrit ederek savaş politikası büyütülüyor. Tabi ki tecrit hukuki bir karar değil. Tamamen siyasi. Abdullah Öcalan ‘bu irade gelişmediği müddetçe, darbeler devam edecek’ demişti, bir kez daha Sayın Öcalan’ın söyledikleri doğrulandı. Bugün biz bir kez daha şunu söylüyoruz; bu hukuksuzluktan, bu siyasetsizlikten, bu çözümsüzlükten vazgeçmek, Türkiye’de 84 milyon yurttaşın lehinedir. Şuan ki tablo hepimizin aleyhinedir.  

MASKEYE SIĞMIYOR

Son olarak bu Venezuela meselesini herkes biliyor. Maske ve kit dağıtımı. Yalan o kadar büyük ki maske kurtarmıyor. Maskeye sığmıyor gerçekten. Bu yalanı nasıl kapatacaklar bilmiyorum doğrusu. Abdulkadir Selvi gocuğunun cebine koymuş demiş neredeyse. Buna baktılar kimse inanmıyor, dün Venezuela parlamentolar arası dostluk grubu başkanı İstanbul Milletvekili Serkan Bayram, ilginç bir şey söyledi. Yıldırım’ın kendi imkanlarıyla gezmek için heyete katıldığını söyledi. Bir iki koli maske ve kit vardı demiş. Toplasan iki koli etmez, badem şekeri götürdük, baklava götürdük, onu da mı anlatalım diye bir açıklama yaptı. Pudra şekerinden sonra badem şekeri işine girdiler. İşi sulandırmaya çalışıyorlar. Mesele Venezuela’ya ne götürdüğünüz değil, ne getirdiğinizdir.

MEHMET EMİN ÖZKAN

Hasta tutsaklardan Mehmet Emin Özkan’ı Diyarbakır Cezaevinde ziyaret ettim. Onun gibi yüzlerce mahpus var ve ölümle yüz yüzeler. An be an ölüme yaklaşıyorlar. Hasta mahpuslarla ilgili taleplerimiz tamamen vicdani ve insani temeldedir. Mafyaları, çeteleri cezaevinden çıkaran, onları beş yıldızlı otel standardında ağırlayan bir iktidar, insanları cezaevinde ölüme gönderiyor. Mehmet Emin Özkan 83 yaşında, 10 gün içinde yedi defa hastaneye kaldırıldı. Şimdi hastanede ve hala serbest bırakılmadı. Biz ailesi ile vedalaşma hakkını bir de burada söyleyelim.”

SINIR ÖTESİ OPERASYON

Ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Beştaş, Erdoğan’ın Mahmur Kampı’na yönelik verdiği operasyon sinyaliyle ilgili şöyle konuştu: “Biz diplomatik kanallarla sorunların çözülmesi gerektiğini her zaman söylüyoruz. Bunun çözümü içeridedir, dışarıda değildir. Mahmur ya da başka bir yere yapılan operasyonlarla, sadece sorun büyütüyor. Operasyonların temel motivasyonu Kürt halkına olan düşmanlıktır. Bu düşmanlıktan vazgeçmeden Türkiye kazanamaz.”