Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısıyla gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. Hazırlanan infaz yasasını sert bir şekilde eleştiren Beştaş, düzenlemenin halkta hayal kırklığı yaşattığını ve kaygıları büyüttüğünü söyledi. Koronavirüs nedeniyle vaka sayısının her geçen gün arttığını belirten Beştaş, “Gerçekten pandemi ilan edilmeseydi, belki Türkiye’de vaka bile açıklanmayacaktı. Çünkü Türkiye pandemi ilan edilmeden önce sanki koronavirüsü hiç gelmeyecek, hiç etkili olmayacak gibi bir ruh hali hakimdi. Ama şimdi tam bir kaotik ruh hali içindeyiz” dedi.

‘BİRÇOK ÖLÜM KAYITLARA YANSIMIYOR’

Beştaş, ölümlerin yayılma hızıyla neredeyse Türkiye’nin dünyada birinci sıraya yükseldiğine işaret ederek, kamuoyuna açıklanmayan verilerin olduğuna dikkati çekti. Birçok ölümün kayıtlara yansımadığını dile getiren Beştaş, “Test sayısı hala çok az bu nedenle veriler gerçeği yansıtmıyor, sadece yapılan testler sonucuna göre bunları ifade ediyoruz. Bilim Kurulu üyeleri dahi Bakanlıkça açıklanan sayıların 10 ile çarpılması halinde, gerçek verilere ulaşılabileceğini söylüyorlar. Durum bu denli vahimken, iktidardan gelen açıklamalar sermayederlerin işlemini kolaylaştırmaya yönelik” diye konuştu. 

‘VAHİM BİR TABLO’

Beştaş, devletin halkın ihtiyaçlarını karşılaması gerektiği yerde, halkın devletin ihtiyaçlarını karşılayacağı bir tablonun yaşandığına ifade etti. Hükümeti vaktinde önlem almamakla eleştiren Beştaş, şunları söyledi: “Bizim, sınırlara gönderilen mültecilerin dramını unutmamamız gerekiyor. Şimdi bu drama bir de korona salgını eklendi, binlerce mülteci sınırdan geçti. Bu insanların korona ile nasıl mücadele ettiğini, gerekli sağlık sisteminin sağlanıp sağlanmadığını bilmiyoruz. Çünkü veriler yansımıyor. Bir savaş uğruna korona görmezden geliniyor. Evet, şimdi evde kal çağrıları yapılıyor ama iktidar üretim devam etmeli diyor, Bilim Kurulu tam aksini söylüyor. Üretim niçin devam edecek? Sermayedarlar, iş insanları zarar etmesin diye. Peki, halk ne yapacak? Burada çok önemli bir sınır var. Açlıktan ölmekle koronadan ölmek arasında feci bir tercihe zorlanıyorlar. Ya çalışacak koronadan ölme riskini göze alacak yada çalışmayacak tersinden açlıktan ölme riskiyle karşı karşıya kalacak. Bu kadar vahim bir tablo ile karşı karşıyayız.”

‘HALKA SUNULAN TEK ŞEY IBAN’

Dünyada halkın sokağa çıkmaması için önlemler alındığını değinen Beştaş, Türkiye’de halka sunulan tek şeyin ise IBAN numarası olduğunu belirtti. Beştaş, “Halka IBAN numaraları dağıtmak yerine, işçileri ölüme terk etmek yerine, ücretli izin vermemek yerine, bu mesele ile başa çıkmamızın bir yolu var. Öncelikle bir kere örtülü ödeneği bu konu ile mücadele için açıklayın. Örtülü ödenek bu dönem kullanılmayacaksa, ne zaman kullanılacak? Bu dönem Cumhurbaşkanlığı bütçesinin yüzde 30 oranında artırıldığını söylemek isterim. Başka bir bütçe ne? Savunma bütçesi. Savunma bütçesini halkın sağlığını korumak için kullanmak durumundadır. Diyanet bütçesinin ne kadar büyük olduğunu biliyoruz, nasıl bir şatafat için kullandığını biliyoruz. Evet, işsizler ve yoksullar; yoksulluk sağlık harcamaları için bu kaynaklar kullanılırsa bu meseleyi IBAN numarasız halka yüklemeden aslında çözebilir” diye belirtti. 

Yaşlıların ayrımcılığa uğramasını da eleştiren Beştaş, bu durumun onur kırıcı ve kabul edilemez olduğunu söyledi. 

‘ÖLÜMÜ NORMALLEŞTİRİYORLAR’

Türkiye’de ölümlerin  normalleştirildiği bir ortam yaratılmaya çalışıldığına işaret eden Beştaş, bunun yanında yaygınlaşan virüse karşı önlem almayan bir iktidar ile karşı karşıya olduklarını söyledi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin dün “Her gün trafik kazasında 20 kişi ölüyor. Niye büyütüyorsunuz” açıklamalarını hatırlatan Beştaş, “Bu dil bile virüs salgınıyla mücadelede ciddi bir handikaptır ve bunu önlememenin gerekçesi haline getiriliyor, ölüm adeta halka topluma kanıksattırılmaya çalışıyor. Bize kanıksayın diyorlar. 82 milyona ölümü kanıksayın, iş kazası olmuşsa normal, çocuk panzer altında kalmışsa normal, 10 Ekim’de 102 kişi IŞİD bombacıları tarafından öldürülüyorsa normal. Şimdi de virüs salgını sebebiyle her gün 40-50 kişi ölüyor bu da normal. Hayır, normal değil. Bu toplumsal psikoloji üzerinde ciddi etkileri olacaktır” şeklinde konuştu.

‘ALLAH’IN LÜTFU SAYACAKLAR’

Partisinin “ölüm siyaseti” karşısında “yaşam siyasetini” savunduğunu vurgulayan Beştaş, yaşatmak için de her türlü çabayı en üst düzeyde göstereceklerinin altını çizdi. Beştaş, “Virüsün Türkiye'ye yaradığını bile söylüyorlar. Bu durumu daha fazla ticaret, yolsuzluk ve yandaşları zenginleştirmenin aracı haline getirmeye çalışıyorlar. Neredeyse insanlığın başına gelen bir felaketi Allah’ın lütfu sayacaklar. Aslında neredeyse demeye gerek yok. Allah’ın lütfu saymışlar bile, işte bu kadar etik bir anlayıştan yoksun bir iktidarla karşı karşıyayız” dedi.

HDP’li belediyelere atanan kayyımları ilişkin konuşmasını sürdüren Beştaş, şöyle devam etti: “Kayyım atanmasıyla beraber gözaltılar devam ettirildi. İçişleri Bakanı vatandaşın peşine düşmüş. Sanki salgınla mücadele iyi yapılıyormuş da iktidarı korumamız gerekiyor. Belediyelerin, dün yansıdı biliyorsunuz, HDP’nin yardımları engelleniyordu. Şimdi de Ankara, İstanbul belediyelerinin hesapları bloke edildi, yardımları engelleniyor.”

İNFAZ DÜZENLEMESİ 

AKP-MHP ortaklığıyla hazırlanan infaz kanununu sert sözlerle eleştiren Beştaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Gerçekten infaz paketini tek kelime ile özetlemek gerekirse, infaz yasasını infaza dönüştürdüler. Bu AKP artık infaz yasası derken, insanları infaz etmektedir. Şimdi bu dönemde bile, korona salgını döneminde bile, ne var karşımızda, bir nefret var, düşman hukuku var ve bundan vazgeçmeyen bir yaklaşım var, örgütlü bir kötülük hali var. İnsanları cezaevinde ölüme terk etmek anlamına geliyor. Korana cezaevlerine bulaştı. Bu yönüyle infaz yasa taslağının kabul edilebilir bir yönü bizim açımızdan yoktur. İnfaz paketi aynı zamanda toplu katliama imza atmaktır. İçeride her an herkese korona virüs bulaşabilir. Bir an önce cezaevlerinin boşalması gerekiyor.”

TAHİR ELÇİ DAVASI 

Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi soruşturmasında 5 yıl sonra hazırlanan iddianameyi “ucube” olarak değerlendiren Beştaş, “Gerçekten hukuken bunu izah etmek mümkün değil. Polislerden hangisinin elçinin ölümünden sorumlu olduğunu tespit etmek mümkün değil demiş savcılık. Ayrıca örgüt mensubu olduğu ifade edilen Uğur Yakışır için de 2 polisi öldürmek ve Elçi’yi öldürmekten ceza isteniyor. Hukuk tekniği  ile böyle bir iddianame olamaz. Davanın ayrıntılarına girecek zamanımız yok ama bu iki olayın hem polislerin hem Elçi’nin ölümünün tek bir iddianamede değerlendirilmesi, failleri aklama hamlesidir. Başka hiçbir açıklama bu niyeti izah edemez” diye konuştu.