Meclis Genel Kurul’da 11 gündür devam eden 2022 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ve 2020 Yılı Bütçe Kesin Hesap Kanun Teklifi’nin görüşmeleri devam ediyor. Bütçe görüşmelerinin son gününe Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanları Pervin Buldan ve Mithat Sancar, Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli de katıldı. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, cezaevlerinde tutulan siyasetçileri selamlayarak, sözlerine başladı. Êzidîlerin bayramını kutlayan Beştaş, “Êzidî toplumunun bayramını kutluyorum. Cejna we pîroz be. Ez gelê me yê hêja ji dil û can slav dikim. Merheba ji we re” dedi. 

Bütçe görüşmelerinin sonuna gelindiğini ifade eden Beştaş, “Kuşkusuz her bütçe döneminde iktidarın her konudaki despot tutumu görüşmelere damga vururdu ancak belki de bu sene iktidarın toplumun protoplazmalarına dek sirayet eden antidemokratik tavrı ve metotları çok daha görünür oldu. Demokrasiye vurulan darbe niteliğindeki kararnameler, kararlar, talimatlar o denli yakıcı neticeler doğurdu ki, geçmişin cunta dönemi icraatları dahi unutulur oldu” diye belirtti. 

‘VESAYET SİSTEMİNİN YENİ SAHİBİ OLDUNUZ’

Travmaların demokratikleşmeyle aşılacağına inandıklarını ifade eden Beştaş, şöyle konuştu: “Ama gelin görün ki demokratikleşme çabaları birileri tarafından engellendi. Bu yöntemlere itiraz ile kendini var eden AKP ise, demokrasi aşkına dair söylediği yalanları dahi unuttu, darbe yöntemlerinin ustası haline geldi. Vesayet odakları diye diye her kurumda kendi vesayetini kurdu. Sadece vesayetler el değiştirdi. Üstelik mucit iktidar bir de kayyım yöntemini buldu; halkın kendi iradesini gösterdiği her alana iktidarının avatarı olan kayyımları atadı. Tam bir tekçi rejim inşa edildi. Yargıda, yerel yönetimlerde, ekonomide, ticarette, okulda, parkta kısacası her yerde iktidarın avatarları toplumu dizayn etme cüretini gösterdi. Hala gösteriyor. Bu cüret dediğimiz şey, zalimliğin ta kendisidir tabii. Evet, hileyle, yalanla, talanla, zorbalıkla vesayet sisteminin yeni sahibi oldunuz.

Saray rejimi, Türkiye’yi uçuracağız yalanları ile ülkeyi koca bir çukurun dibine itti, tarihin hiç görmediği en ağır ekonomik, siyasal ve toplumsal krizi halklara, Türkiye toplumuna yaşatılıyor. Halk içinde kavrulduğu bu derin krizi dillendirmesin diye kutuplaştırma siyaseti dayatılıyor. Terörist ilan etmediğiniz tek bir kesim kalmadı herhalde. İktidarın suçla, yalanla kurduğu bu totaliter rejim, anayasayı fiilen lağvetti ve demokrasinin kırıntısını dahi bitirmeye çalışılıyor. 

DENGE MEKANİZMALARI YOK EDİLDİ

Parlamentonun denge ve fren mekanizmaları yok edildi. Atanmışlar seçilmişlerin üzerine çıkarılmaya çalışılıyor, egemenliğini halktan alan bu parlamentoda ilk defa evet atanmış bakanlar, seçilmiş vekillere parmak sallama cüretini gösterdi. Bu parmağı halka salladığınızı biliyoruz, tabi ki halk da biliyor ve tabii bunun hesabını soracağı günleri bekliyor. Yasama-Yürütme-Yargı erklerindeki dengeyi yok edip yerine tek adam-kumpas yargısı-kayyım rejimi erkini kurdunuz. Yeni üçlü budur. Anayasanın sadece adı kalmış, varlık sebebi bağımsızlık olan yargı erki tarafsız olma niteliğini saraya maalesef kurban etmiştir.

KOBANÊ DAVASI

Kendini totalitarizme kurban eden yargı erki, iktidarın siyasetinin bir figüranı olmayı kabullenmiş, Saraya biadını Kobanê Kumpas ve HDP hakkındaki kapatma davaları ile ilan etmiştir. Kobanê kumpas davasında sergilenen adaletsiz duruş, zalimane yöntemler; adaletin bittiğine dair en önemli verilerden, işaretlerden bir tanesidir. Kobanê kumpas davası, sadece partimizi hedef almıyor; ülke halklarının adalete olan, kalan kırıntı güveni de duygusunu da yerle bir ediyor. Kobanê Kumpas davasının her duruşmasında, zulmün ve hukuksuzluğun devamına karar veriliyor.

ADALETİN TERAZİSİNİ ORTADAN KALDIRDINIZ

Kobanê Kumpas davasında mahkeme ‘kaçma şüphesi’ gerekçesine sığınarak siyasetçileri tutuklamaya devam ediyor. Bakınız bu dava ilkin 2014’e açıldı. Arkadaşlarımız 27 Eylül 2020’de tutuklandı. 6 yıldır kaçırmadılar, evlerinde işlerinde güçlerinde durdular. Bazıları siyasete devam ettiler. Ama birileri kaçmış! Kimdi onlar. 7 yıldır Kobanê gerçekleriyle yüzleşmeyen, iktidar ve yargısı yoktur, kaçaktır, kaçmıştır. 7 yıl hakikatle yüzleşmekten kaçanlar, arkadaşlarımız hakkında kaçma şüphesi var diyor. Ne tuhaf değil mi? İşte sizin hukuk anlayışız, yargı anlayışız buraya kadar. Adaletin terazisini ortadan kaldırdınız, bugünlerde görüyoruz; hassas terazi ile dolaşıyorsunuz. 

BU SİSTEM ÇÖKMEYE MAHKUM

İmara aykırı olarak yapılan kaçak yapılar gibi hukuka aykırı kaçak bir yargı tesis etmeye çalışıyorsunuz! Temeli çürük, binası çürük! Adına yargı dediğiniz, bir kalıpçı edasıyla toplum mühendisliğine soyunduğunuz bu çarpık düzen, bu sistem çökmeye mahkûm ve tabii ki çökecek. Bu sistem bize halkların neyi istediğini, neyi istemediğini gösteriyor. Evet, Türkiye halkları yurttaşları, demokrasi istiyor, ekonomik refah istiyor, barış istiyor. Türkiye halkları kan, kin, gözyaşı ve diktatörlük istemiyor! Türkiye halklarına sözümüz olsun: Bu rejimde var olan ve halklara acı veren hiçbir şey bizim inşa edeceğimiz demokratik Cumhuriyette, yeni demokratik Türkiye’de olmayacaktır. Bu devran böyle sürmeyecektir! Biz bunu değiştireceğiz. Güçlü demokrasi-kalıcı barış-gerçek adalet dengesi bu ülkede mutlaka kurulacak ve bu mücadelenin öncülüğünü yapmaya devam edeceğiz.

İNKARIN İTİRAFI

Hani bir söz vardır, derler ya; dünyada, bu gök kubbenin altında söylenmemiş hiçbir şey yoktur diye! İşte Kürt sorunu hakkında da bu meclis çatısı altında söylenmedik, konuşulmadık hiçbir söz kalmadı.  Memleketin en kadim sorununu çözene dek de konuşmaya devam edeceğiz! Ezberlenmiş terör retoriği ile bir halkın varlığını ve bu varlığa dair ısrarını boş hamasetle perdelemeye çalışıyorsunuz. Emin olun terör kelimesinin icat edildiği Fransız Devriminden bu yana hiçbir iktidar, hiçbir hükümet bu kelimeye bu kadar sarılmadı. Ve hiçbir halk, Kürtler kadar bu kelime ile baskılanmadı. Şimdi kalkıp, ‘Kürt sorunu yoktur’, ‘biz bu sorunu çözdük’ diyorsunuz ya, bu çözümün değil; bir kez daha inkârın itiraf edilmesidir.

İMRALI CEZAEVİ

‘İmkân verilsin, bu sorunu bir haftada çözerim’ diyen İmralı’da tutulan Sayın Öcalan’a, dünyada bir benzeri olmayan mutlak tecridi, bununla yetinmeyerek disiplin cezalarıyla tecrit içinde tecridi dayatarak bu sorunu derinleştiriyorsunuz. Bu tutumunuzla Kürt sorunu gibi kadim bir meseleyi bir yüzyıl daha çözümsüz bırakacağınızı sanıyorsunuz. Daha dün görüyorsunuz, yıllarca İmralı’da sizin iradenizle bu soruna dair çözüm arayışları vardı. Uluslararası kaynaklar, Türkiye’nin Kürt sorununun çözümünde güvenlikçi politikaları tercih, nedeniyle son 40 yılda yaklaşık 4 trilyon dolar kaybettiğini söylüyor. 4 trilyon dolar. Evet, yanlış duymadınız, savaşın ekonomik maliyeti bu. Halkın lokmasından, boğazından, eğitiminden, sağlığından, geleceğinden çalınarak savaşa aktarılan para bu.  

BOŞ HİKAYENİZE SON YAZILACAK

Fakat artık herkes de biliyor ki, Kürtleri inkâr ve halklara dayatılan savaş politikaları bir kez daha iflas etti. Dün iflas ettiği gibi bugün de iflas etti. Kürt düşmanlığı ve çözümsüzlükte ısrarınız bir bumerang gibi gelip sizi vurdu. Tüm ülkeye kaybettiriyor kaybettirmeye devam ediyor. Kürtlerin kimliğini, dilini, kültürünü, varlığını inkâr ederek biten onlarca partiden sadece biri olacaksınız. Partiler mezarlığı müzesindeki yeriniz hazırdır. Hayırlı uğurlu olsun. Barış politikalarıyla arasına mesafe koyan bir akıl, Türkiye’ye, 84 milyona kaybettiriyor. Savaş politikalarıyla aranıza mesafe koymadığınız sürece çözülmeye ve kaybetmeye mahkûmsunuz! Bekleyin, gerçekten bekleyin çok az kaldı. Kurulacak ilk sandıkta sizin sonuna geldiğiniz boş hikâyenize büyük harflerle bir son yazılacak. Bir de tahammül edemediğiniz Kürtçeyle de söyleyelim; xilas. Türkiye’de savaş kriterleri değil, barış kriterleri, demokrasi ve hukuk üstünlüğü kriterleri mutlaka işleyecektir. Bunu biz işleteceğiz, Türkiye halklarının barış iradesi işletecektir. 

DIŞ POLİTİKA

Saray Rejiminiz, bölgesel meselelerde her zaman olduğu gibi bu son yılda da çözümsüzlüğü ve derinleşen krizleri dayatan politikaları yürürlüğe koydu. Libya’da, Suriye’de, Doğu Akdeniz’de, Kafkasya’da, Avrupa ile ilişkilerde ve daha birçok dış politika konusunda ‘zafer’ nidaları, kibir ve benzeri şovenist yaklaşımlarınızı gördük. Diplomasi yerine şiddeti, çatışmayı ve gövde gösterilerinizi izledik, izliyoruz. Başka bir deyişle savaş çığırtkanlığı ve hamasi siyasetsizliğinizi gördük! Dış politikayı, ÖSO, IŞİD, EL Nusra, HTŞ ve türevleriyle; ellerinizde SİHA’larla, İHA’larla yürütüyorsunuz ya da yürüttüğünüzü sanıyorsunuz. Denizde, havada, karada kriz fırsatçılığı yaptınız, savaş politikalarından beslendiniz! Besin kaynağınız çok yazıktır ki insan değil, insan odaklı değil; kan ve gözyaşı. Kürt düşmanlığı, barış karşıtlığı şeklindeki politikanızın sonucudur Suriye'deki yıkım. Üç tarafı denizlerle çevrili Türkiye’yi, dört tarafı ‘düşmanlarla’ çevrili bir coğrafyaya dönüştürdünüz.

Etrafta dost bırakmadınız! Herkesle düşmansınız. Şengal’i bombalayarak, Suriye’de, Irak’ta ve Türkiye’de olduğu gibi IŞİD’in yarım bıraktığı katliamları devam ettirmenin arayışları sürse de ne Irak’ta ne Suriye’de ne de Türkiye’de yaşayan Kürtlerin iradesini ve mücadelesini tabi ki kıramayacaksınız. Ha bir de geçmişte 15 Temmuz finansörü dediğiniz, hakkında en ağır manşetleri attırdığınız Birleşik Arap Emirlikleri’nin kapısında sıcak para bekliyorsunuz ya tutarsızlık, ilkesizlik, dış politikanızın ekseni olmuş. Sizin dış politikada müzakere dediğiniz dolar müzakeresidir! Türkiye’nin kaynaklarını dışarıya peşkeş çekme müzakeresidir.

BÜTÇE GÖRÜŞMELERİ

Sevgili kadınlar bizi izleyen bütün kadınlara seslenmek istiyorum. Bu bütçede kadın yoktu. Bu bütçede çocuk yoktu şimdi de yok. 52 gün boyunca tüm bunları açık biçimde gördük ya da daha doğrusu göremedik. Bütçe görüşmeleri sadece ekonomik tercihlerin değil, aynı zamanda iktidarın toplumsal cinsiyet algısının da turnusol kâğıdı! HDP olarak, bütçe hakkının topluma anlatılmasını, halkın bütçe hakkının en geniş tabanda savunulmasını ve halkın katılım hakkını esas aldık çalışmalarımızda. Bu amaçla Bütçe Buluşmaları ve Bütçe Çalıştayları gerçekleştirdik: Bütçe görüşmeleri öncesi kadınlarla, kadın örgütleriyle, kadın kurumlarıyla, LGBTİ+larla bir araya geldik. Şu dile getireceğim talepleri genel kurulda da komisyonda da dile getirdik. 

KULAKLARINIZI TIKADINIZ

Kadınlara karşı değil kadın yoksulluğuna karşı mücadele edin dedik, kadınlar için adalet dedik. Devasa bir bakım emeğini omuzlayan ev emekçisi kadınların emekli olmalarının sağlansın dedik. Güvencesiz ve ucuz iş gücü olan ev eksenli çalışan kadınların sağlık sigortalarının yapılsın dedik. Kadın sığınaklarının sayısı artırılsın dedik. Kadınlarla değil kadına yönelik şiddetle mücadele edin dedik. İstanbul Sözleşmesini geri getireceğiz ve uygulayacağız dedik. Eşbaşkanlık sistemi bütün yönetim kademelerinde hayata geçsin dedik. Çocuklara duyarlı bütçeyi hayata geçirelim dedik.  Ancak HDP’nin, muhalefetin ve parlamentodaki kadınların bütün taleplerine iktidar kulaklarını tıkadı.

KADINLAR SİZ ERKEKLERİN UZANTISI DEĞİLDİR

İktidar kadınları, sadece sosyal yardımlarla, yani ‘muhtaç ekonomisi’ ile gündeme getirdi. Kadınları toplumun yarısı olarak değil, ailenin bir eklentisi olarak gören zihniyet; görüşmeler boyunca, zihinlerinin dışa vurumu olarak ‘kadınlarımız’ ifadesini kullandı. Bu parlamentoda kadınlarımız kavramına hep karşı çıktık karşı çıkmaya devam edeceğiz. Biz erkeklerimiz demiyorsak siz de kadınlarımız demeyin. AKP İstanbul Sözleşmesini savunan AKP’li kadınları tasfiye etmiş bir erkek rejimdir. AKP’nin kuruluşunda bin bir emek veren kadınlar, tek adamın erkek dayanışmasına dayanan rejimde tek tek tasfiye edilmiştir. Çokça söyledik bir kez daha söylüyoruz: Kadınlar devletin, partinin, milletin, ailenin ve siz erkeklerin uzantısı değildir. Bunu kabul edeceksiniz. Başka bir yolu yok. 

BU İKTİDARI BİZ KADINLAR GÖNDERECEĞİZ

Bugün bu parlamentoda gücü oldukça fazla olan biz kadınlar, hangi partiden olursak olalım, gasp ettiğiniz kazanımlarımızı da bütün temel haklarımızı birer birer alacağız. İpek Er’in, Pınar Gültekin’in, Hande Kader’in, Gülistan Doku’nun, Şule Çet’in, Özgecan Aslan’ın ve erkekler tarafından katledilen kadınların faillerini koruduğunuz bu düzene son vereceğiz; Deniz Poyraz ve Garibe Gezer’in yaşamına son veren erkek devlet şiddetini bitireceğiz. Biz kadınlar, faillerin, azmettirenlerin erkek yargı değil gerçek yargı karşısında yargılanması için mücadelemizden asla taviz vermeyeceğiz. Bu gücü halktan ve kadınların dimdik duruşundan alıyoruz. Bu gücü haklılığımızdan, alanlarda geri adım atmayan irademizden alıyoruz. Sevgili kadınlar, HDP yönetiminde, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemeyi mutlaka hayata geçireceğiz!  Kadın Bakanlığını kuracağız, bu genel kurulda Kadın Bakanlığı bütçesini hep birlikte tartışacağız. Çünkü bu iktidarı biz kadınlar göndereceğiz.  

YÜZÜKLERİN EFENDİSİ OLDUNUZ

Kürtçe’de güzel bir söz var: denir ki ‘Agir berda kayê, xwe da ber bayê’ Yani samanı ateşe verdi, mücadele ediyormuş gibi görünerek rüzgâra yol verdi. Bu söz 20. yılına giren AKP iktidarını çok iyi anlatıyor gerçekten. AKP algoritması denen bir şey var: Bu hakikati inkâr etmeye dayanıyor: Bütçe görüşmelerinde de çokça söylendi: İktidar, başarı diyorsa başarısız olduklarındandır. İktidar uzay diyorsa yaya kaldığındandır. Hak-hukuk-adalet diyorsa ayaklar altına aldığındandır. Demokrasi diyorsa, artık kelime olarak da tahammül edemediğindendir. Herkes için diyorsa üç beş kişiden bahsettiğindendir. Hele hele halk diyorsa orada halkın yokluğundandır. Kitabını yazdık diyorsanız, kitap okumadığınızdandır. Kitap yazmayı bir kenara bırakalım, kitap okusaydınız 19 yılın sonunda ülkeyi bu yangın yerine çevirmezdiniz. Şimdi sorsan, çok büyük mücadele içindesiniz. Ama bu mücadelenin adı ayda bir değişiyor: Bir gün ‘beka’, bir gün ‘kurtuluş’, bir gün ‘dış güçler’, bir gün ‘faiz lobisi’ Mücadele hakikat çok büyük.  AKP çok büyük ‘çaba ve fedakârlıkla’ 2002’de 1,6 TL olan 1 doları bugün 16 Liraya getirmeyi başardı! Kutluyoruz sizi.  ‘Bir yüzükten başka servetimiz yok’ deyip iktidara geldiniz. Bugün ise yüzüklerin efendisi oldunuz. Ülkenin bütün kaynağını ve iradesini tek adamın yüzüğünde topladınız.

YENİ EKONOMİK MODEL

AKP Genel Başkanı, Bakara Suresini okuyarak, ‘Mallardan, ürünlerden, canlardan eksilmeden’ söz ediyor. Yoksulun, işsizin eksilecek daha neyi kaldı gerçekten? Ne bıraktınız ki? İnsanların bir canı kaldı sadece. Bir kez de sizin mal varlığınız eksilsin. Sizden azalsın. Emeksiz ve haksız zenginliğiniz eksilsin. Neden sürekli yurttaşlardan eksiliyor? Sizden eksilsin. Büyük çöküşü iflası topluma kabullendirmek için şimdi iktidar çıkmış çürümüş düzenini yeni ekonomik model söylemiyle allayıp, pullamaya çalışıyor. Yüksek kur düşük faiz modeliymiş! Modeliniz; yüksek yalan, yüksek talan modelidir. Yeni ekonomik modeliniz; savaş, israf ve yolsuzluk ekonominizi sürdürme, halkı daha fazla yoksullaştırma, ezme, işsiz ve güvencesiz bırakma modelidir. Halka değil; 5’li çetenize yeni kaynak yaratma modelidir. Modeliniz; hukuksuzluk ve talan rejiminizi sürdürme modelidir. Bir tarafta uyuşturan iktidar zenginliğiniz, diğer tarafta ise atanmadığı için inşaatta çalışırken hayatını kaybeden Fedai Altun öğretmen.

ÇÖKÜŞÜN VE YIKIMINDA SEBEBİ SİZSİNİZ

Bir tarafta iktidar torpiliyle kamuya doldurulan eş, dost, akrabalarınız. Diğer tarafta ise, KHK'yle ihraç edilen ve hayatına son veren Fatma Hemşire var. Modeliniz, hayatları karartma modelidir. Gece gündüz çalışarak, 20 yılın sonunda işsizliği yüzde 30’lara getirdiniz. İktidarınızda en az 28 bin 380 işçi hayatını kaybetti. 100 işçiden 86’sı sendikal güvenceden yoksun. ‘Olsun’ diyorlar: ‘Üzerinden geçmediğimiz ama ömür boyu parasını ödeyeceğimiz yollar var’ Gençliğin umudunu ve hayallerini yurttaşın birikimini çaldınız. Kitabevleri bir bir kapanırken, her yerde cezaevlerini yükselttiniz. Sahi bu ülkede el koymadığınız ne kaldı? Halkı kandırmak için gece gündüz güllük gülistanlık. Pes pembe. Bir tablo çizersiniz. Bu görüşmelerde pembe gözlük getiren vekiliniz vardı. Sıkıştığınızda ise dış güçler dersiniz. Krizlerin de çöküşün de yıkımın da nedeni iktidarınızdan oluşan iç güçlerdir.

Bu iç güçleri bir kez daha sıralayayım: En tepede saray hanedanlığı, 3’er maaşlı bürokratlar, kumpas yargısı, OHAL-KHK Darbe Daireleri, İçeriyi Karıştıran Kumpas ve Suç İşleri Bakanlığı, Dışarıyı Karıştıran Dışişleri Bakanlığı, Susurluk, SADAT, mafya, militarist güçler, tetikçi medya, tetikçi medya, çarpıtma kurumu TÜİK, iktidarın kamuya çökme kurumu TÜGVA, TÜRGEV, ekonomiye çöken 5’li çete ve yolsuzluk, yüzsüzlük kurumu olan kayyımlar. Yarattığınız enkazın sorumlusu işte bu iç güçlerdir! Buraya getirdiğiniz bütçe de halkın değil, iç güçlerinizin rant bütçesidir.

Aynı Davaro filmindeki üleşme sahnesindeki gibidir. Üç bana, bir sana. İki bana, bir sana! 1 sana, üç bana. Ama merak etmeyin! Bu; hep bana hep bana kurnazlığınızın son bütçesidir. Gelecek yıl bu zamanlar, demokratik Türkiye’nin halkçı bütçesini yapacağız. Zamanınız giderek daralıyor, size bir tasfiyem var. Zamanınız giderek daralıyor. Yüce Divan için şimdiden hazırlık yapın! Savunmalarınıza başlayın.

ADALET ÖNÜNDE YARGILANACAKSINIZ

Bugün günlerden 17 Aralık. Ülke tarihinin gelmiş geçmiş en büyük yolsuzluk ve hırsızlık skandalının yıldönümü! Gelin görün ki Yüce Divan’da yargılanması gerekenlerin şimdi önümüze getirdiği bol makyajlı bütçeyi konuşuyoruz. Ama saatinize iyi bakın. O rüşvet olarak aldığınız saatlere değil. Halkın her bir gerçeği gördüğünü ve zannettiğinizin aksine hafızasının ne denli güçlü olduğunu da unutmayın. En kısa süre zarfında sandıkla gidecek; gerçek adalet önünde yargılanacaksınız. Bakınız, Yaklaşık 2 ay önce meclise sunulan bütçenin miktarı 185 Milyar Dolardı; bugün 122 Milyar Dolar oldu. Her geçen gün bu bütçe eriyor. Dolar ve altın karşısında an be an erirken bütçe görüştük. Tarihte böylesi bir örnek yoktur! Bunu da siz yaşattınız! Çünkü dövizi arttıran; sizin güven vermeyen sisteminizdir. Her şeyi ben bilirim diyen tek adam sisteminizdir.

O SANDIK GELECEK

Halk TL’den değil, asıl sizin sisteminizden kaçıyor, uzaklaşıyor, halk sizden kaçıyor! Bunu bilesiniz! Biliyoruz siz de sandıktan kaçıyorsunuz. Ama o sandık gelecek ve hakikatle yüzleşeceksiniz! Sık sık bakan değiştirerek, vardiyeli bakanlık sistemine geçerek kurtulamayacaksınız. Vallahi, ekonomi ordinaryüsü olan AKP Genel Başkanı Erdoğan, Maliye Bakanı veya Merkez Bankası Başkanı olsa, eminim ki, kendisini bir saat o koltukta tutmaz, derhal affını ister. Bütçe görüşmeleri boyunca iktidarın her sözcüsü bu kürsüye çıkıp projelerden söz etti.

RANTLA HAVADA UÇABİLECEK TÜRKİYE YARATILDI

Biraz da bir bahsedelim: 20 yıllık iktidarınızda bu halkın vergileriyle tam 35 Trilyon lira para topladınız. Ki bu 2022 bütçesinin 20 katı. Peki, nerede bu para? Yok! Devletin borcu boyunu aşmış. Çiftçinin borcu tarımı, hayvancılığı bitirmiş. Yurttaşların borcu icra dairelerine sığmıyor. Nerede bu para? Yok. Yaptığınız yolların ihale bedelleri ve verilen garanti ödemeleri ile Türkiye’yi 4 kez çevirecek kadar uzun yollar; köprülerin ihale bedelleri ve verilen garanti ödemeleri ile aynı köprülerden 3’er tane daha yapılabilirdi; havalimanlarının ihale bedelleri ve verilen garanti ödemeleri ile havada uçabilecek bir Türkiye yaratılabilirdi.

GEMİ BATIYOR

Yani o kadar çoktu kaynak. Şimdi Yok. Esasen sizin derdiniz ne yol ne köprü ne de havalimanları… Derdiniz rantlarınız, yandaşlarınız ve kutularca para, Halkın parası ile 1 lira olan projeyi 5 liraya mal ediyorsunuz, 5 liranın üzerine bir de yolcu garantisi, araç garantisi için dolar kuruyla para ödeyeceksiniz sonra da çıkıp halka hizmet naraları atacaksınız! Siz halka değil, yandaşlarınıza hizmet ediyorsunuz. TÜGVA adında paralel evren kurdunuz, kara delik gibi bütün kamu kaynaklarını yuttunuz. Milli ve yerli yatırımın adı devasa borçlanma! Hukukun bittiği yerde tiranlık başlar. Tek sermayesi ikiyüzlülük olanlardan bir gelecek çıkmaz. Halk tüm bu olup bitenlerin, talanın farkındadır. Yalanlarla gemiyi yürütemezsiniz. Yürütemeyeceksiniz. Gemi batıyor.

AKP’NİN İFLAS ETTİRDİĞİ BİR TÜRKİYE VAR

AKP-MHP ittifakının iflas ettirdiği bir Türkiye ekonomisi var ortada. Ha bir de hayali düşmanla savaşıyorum gibi bir söylem var.  Halkı düşman ilan ettiniz; Açım, barınamıyorum, geçinemiyorum diyenler düşman oldu, Son olarak Numan Kurtulmuş çıkıp bu düşmanlık seviyesine son noktayı koydu; ‘Devletin kendisine vermiş olduğu Türk Lirasını gidip dövize yatırmak bir ahlaksızlıktır’ dedi. Esas ahlaksızlık halka karşı bu düşmanca siyasetiniz, halkın sofrasından ekmeğini, aşını, cebinden parasını çalıp onu işsizliğe, açlığa mahkûm etmenizdir. Çok net söylüyoruz: Ye kürküm ye dediniz, aksırana, tıksırana kadar yediniz. Doymadınız da şimdi ne cüretle halka ahlak dersi vermeye çalışıyorsunuz. İyi dinleyin; devlet kimseye para vermiyor, o para halkın parasıdır. Devlet kimseye para vermiyor, açın bütçe gelirleri kısmını ‘vergi’ denen şeyin miktarına bakın. Halk devlete para veriyor, halk. 500’ü aşkın vergi çeşidiyle halkın sırtına çökmüşsünüz!  Gerçekten ayıptır. Utanmadan ‘devletin verdiği para’ diyorsunuz. Ayıptır. Kendilerini devlet zanneden AKP’liler, tekrar hatırlatalım, Karadeniz’de yaylasına çöktüğünüz Havva Ana’nın dediği gibi ‘devlet biziz, halktır devlet halk!’

BU DÜZENİ DEĞİŞTİRECEĞİZ

Halkımız asla umutsuzluğa kapılmasın! Bu düzeni değiştirecek, iktidarın yarattığı enkazdan halkı kurtaracak demokrasi güçleri var bu ülkede. Halkların giderek büyüyen mücadele ortaklığı var. Barış ortaklığı var! Kadınlar var, gençler var. Mücadele ortaklığımız var. Bu ülkeyi daha fazla yıkıma uğratmana izin vermeyeceğiz! Evet, bu düzeni mutlaka değiştireceğiz. Türkiye halkları bugün, AKP iktidarını göndermek amacıyla ‘1 oy daha kullanmak için’ Allahtan ömür diliyor. Çünkü bu halk sizin rant düzeninize son vermek için gün sayıyor. 3 Y’yle yani yasaklarla, yolsuzlukla ve yoksullukla mücadele dediniz. 3 Y’den 3’er, 5’er maaş yemeye geldiniz. 3 Y’niz, yalan, yolsuzluk ve yüzsüzlük oldu! Şimdi sıra halkta. Merak etmeyin. Halk da 3 G’yle geliyor: Sizi sandığa gömmeye, iktidardan göndermeye ve güle güle demeye geliyor.

VESAYET SİSTEMİNE MAHKUM DEĞİLİZ

Bu karanlık tablodan, ağır kriz koşullarından, yoksulluktan, cinsiyet eşitsizliğinden, ekolojik talandan, şiddet sarmalından çıkışın yolu, ancak demokrasi ve barış ile olur. En ağır krizler karşısında şükretmemizi isteyenlere inanmayın! Barış için ter dökenlerin yanında olun. İşte tam da bu anda önümüzdeki en acil görev bu ülkenin demokratik bir hatta yeniden inşa edilmesidir. Birlikte yaşamanın bağlarını güçlendirmek, birbirimizle dayanışarak güçlüklerin üstesinden gelmek, yeni bir yaşamı hep birlikte kuracağız. Ne eskinin köhne yönetimi ne de yeni denen vahşi vesayet sistemine mahkum değiliz. Üçüncü Yol siyaseti, yaşam siyasetinin de anahtarıdır. Saray, yandaşa, faize, savaşa akan kamu bütçesinin tercihlerini değiştirerek bunların hepsini yapmak mümkün. HDP yönetiminde bunların hepsini hayata geçireceğiz.

HEP BİRLİKTE KAZANACAĞIZ

Bizler bugüne kadar hem demokrasi hem barış mücadelesini elimizden geldiğince, gücümüz yettiğince taşımaya çalıştık. Önümüze hangi engeli çıkardılarsa o engelleri sizden aldığımız, güçle, ilhamla, inançla aşmaya çalıştık. Bu kürsüden bir kez daha bu talebi tekrarlıyoruz. İnanın ki başaracağız. İnanın ki bu kötülük düzenini birlikte değiştirmeyi başaracağız.

Demokrasi ittifakıyla başaracağız. Halk için, emekçiler için bütçe ittifakıyla başaracağız. Kadınların, gençlerin ittifakıyla başaracağız. Emek ittifakıyla, ekoloji ittifakıyla başaracağız. Barış ittifakıyla başaracağız.”

Genel Kurul devam ediyor.