Kürt sorununun çözümüne yönelik başlatılan süreç doğrultusunda PKK Lideri Abdullah Öcalan tarafından kaleme alınan Dolmabahçe Mutabakatı’nın, Devlet Heyeti ile İmralı Heyeti tarafından 28 Şubat 2015’te imzalanarak kamuoyuna deklare edilmesinin üzerinden 6 yıl geçti. Hükümetin “son dönemeç” olarak gördüğü sürecin bozulmasıyla yeniden dönülen çatışma ortamında kurumsallaştırılmak istenen faşizmin ve PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki ağır tecrit koşullarında Dolmabahçe Mutabakatı önemli bir işleve sahipti. Mutabakat, 90 yılı aşan Cumhuriyet tarihinde demokratik çözüm adına atılan en güçlü adım niteliği taşıdı. 

1984’ten bugüne çatışan taraflar arasında  devlet bunu deklare etmese de ilk karşılıklı çatışmasızlık hali “21 Mart 2013 Newrozu”nda PKK lideri Abdullah Öcalan’ın mesajıyla başladı.  Ancak bu çatışmasızlık hali, 20 Temmuz 2015’te Urfa’nın Suruç ilçesinde Kobanê’nin yeniden inşasına destek için biraraya gelen gençlere yönelik DAİŞ’in  düzenlediği intihar eylemi sonrası 34 gencin katledilmesi ve hemen ardından 22 Temmuz 2015’te Ceylanpınar’da iki polisin evinde öldürülmesine müteakip, 24 Temmuz 2015 tarihinde TSK’nın Güney Kürdistan’daki PKK kamplarını bombalamaya başlaması ile sona erecekti. 

'Artık silahlar sussun fikirler konuşsun'

PKK Lideri Abdullah Öcalan 21 Mart 2013’de kutlanan Diyarbakır Newrozu’na gönderdiği mektubunda , demokratik çözüm sürecini şu ifadelerle ilan etti: "Artık silahlar sussun, fikirler konuşsun noktasına geldik. Yok sayan, inkâr eden, dışlayan modernist paradigma yerle bir oldu. Akan kan Kürt'üne, Türk'üne, Laz'ına, Çerkes'ine bakmadan bu coğrafyanın ta bağrına akıyor. Ben bu çağrıma kulak veren milyonların şahitliğinde diyorum ki; artık yeni bir dönem başlıyor. Silah değil, siyaset öne çıkıyor."  Bu sözlerin ardından 3 Nisan 2013 tarihinde de Akil İnsanlar Heyeti kuruldu.   KCK, 8 Mayıs 2013 tarihinde kademeli olarak geri çekilmenin başladığını açıkladı.  HPG'liler geri çekilmeye başlarken, hükümet ise bölgede karakol ve kalekol inşalarına hız verdi. Lice'de karakol inşası protestosunda 17 yaşındaki Medeni Yıldırım, 28 Haziran 2013 günü askerlerce katledildi.

Yasallaşma talebi

Hükümetin başlatılan sürecin yasal zemine kavuşturulması konusunda adım atmaması üzerine KCK’den 9 Eylül 2013 tarihinde geri çekilmeyi durdurma açıklaması geldi. KCK’nin bu kararının ardından dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan “demokratikleşme paketi”ni açıkladı. Ancak paket beklentileri karşılamadı ve bazı maddeleri de yasallaşmadı. 2014 yılı Newrozu’nda  PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın yeni bir mektubu okundu. Mektupta, bu kez “Şu ana kadar yürütülen bir diyalog süreciydi ve önemliydi. Bu süreçte iki taraf da birbirlerinin iyi niyetini, gerçekçiliğini, yeterliliğini test etmiştir. Gelinen noktada müzakere sistematiği için yasal bir çerçeve kaçınılmaz olmuştur. Barış, savaştan daha zordur ama her savaşın da mutlaka bir barışı vardır. Biz direnirken korkmadık, barışırken de korkmayacağız" mesajı vardı. 

2014 yılı Temmuz ayında, Hükümet tarafından Meclis’te sunulan “Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun” kabul edildi.  30 Eylül 2014’te Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, “Çözüm Süreci Kurulu” oluşturulacağını açıkladı, ancak herhangi bir adım atılmadı.  

Kobanê eylemleri

DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı Türkiye’de protestolar başladı. Saldırıların en yoğun olduğu 7 Ekim 2014 günü Tayyip Erdoğan, "Şu an Kobanê düştü düşüyor" ifadelerini kullandı.  6-9 Ekim tarihleri yaşanan Kobanê eylemlerinin ağır bilançosu çözüm sürecini doğrudan etkiledi. PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın gönderdiği mesajla eylemler sonlandırıldı. Mesajda, "15 Ekim itibariyle yeni bir aşamaya geçtiğimizi ve süreçte başarılı bir pratik umudumun bu anlamda arttığını ifade etmek isterim” ifadesi yer aldı.

'55 yıllık bir maratonun kısa bir soluk arası…'

 Dolmabahçe Mutabakatı öncesinde İmralı Adası’nda Şubat ayı içerisinde iki kritik görüşme yapıldı. 4 Şubat tarihli görüşmeye İmralı Heyeti ile Kamu Güvenliği Müsteşarı ve bir devlet yetkilisi katıldı.  PKK Lideri Abdullah Öcalan, bu görüşmenin önemini “Bugünkü geldiğimiz noktayı 55 yıllık bir maratonun kısa bir soluk arası olarak değerlendiriyorum" sözleriyle ifade etti. DAİŞ’in saldırı tehdidi nedeniyle Şah Süleyman Türbesi’nin aktarılması için  Abdullah Öcalan ile görüşüldü. Abdullah Öcalan, PYD’ye mesaj göndererek bu konuda yardımcı olmalarını istedi. Sırrı Süreyya Önder ‘İmralı Heyeti’ adına türbenin taşınması konusunda taraflar arasındaki görüşmeleri sağladı. Türk devleti adına bir heyet Kobanê’ye giderek YPG ile operasyonu planladı ve 22 Şubat 2015’te türbe taşındı. 

'Çözüm olmazsa binlerce insan ölecek'

 İmralı sürecinin en önemli görüşmesi, 27 Şubat tarihinde gerçekleşti.  Dolmabahçe Mutabakatı’nın da hazırlandığı bu görüşmede,  PKK Lideri Abdullah Öcalan çok kritik uyarılarda bulundu. "Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa-İmralı Notları" isimli kitapta bu sürece dair,  “Bu sürecin gelişmesi için çabalıyoruz. Çözüm olmazsa binlerce insan ölecek. Ben bunu kavradım ve gereğini yapıyorum. Onlar da bunun önemini kavramışlar mıdır, bilmiyorum. Onlarla iyi tartışın" diyecekti. PKK Lideri Abdullah Öcalan, aynı toplantıda, Meclis bünyesinde bir komisyonunu kurulması ve İzleme Heyeti konusunda ısrarlarını sürdürdü. Dolmabahçe’de yapılacak açıklamanın birinci aşama olduğunu kaydederek, bunu “niyet aşaması” olarak tanımlayan  Abdullah Öcalan, ikinci aşamayı ise, İzleme Kurulu ve Parlamento’nun dahil edileceği sürecin yasallık kazanması ve yine Anayasa Mahkemesi’nin dahil edilmesi olarak formül etmişti. Bu görüşmede HDP Heyeti,  Tayyip Erdoğan’ın ‘Rojava benim kırmızı çizgimdir’ tutumunda bir değişiklik göstermediğini de  Abdullah Öcalan’a aktarır. Bunun üzerine  Abdullah Öcalan, “Rojava’nın kendisinin de kırmızı çizgisi olduğunu” iletilmesini ister.

Dolmabahçe Mutabakatı imzalanması

Perde arkasında yaşanan bu gerilime rağmen 28 Şubat tarihinde Dolmabahçe Mutabakatı imzalandı. Mutabakat, 90 yılı aşan Cumhuriyet tarihinde demokratik çözüm adına atılan en güçlü adım niteliği taşıdı. Açıklamada PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın “Silahlı mücadeleyi bırakma temelinde stratejik ve tarihi kararı vermek için PKK’yi bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum” çağrısı okundu.  Açıklamada yer alan dönemin Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan ise, imza altına alınan mutabakat için “Milletimizin hayır duası ve desteğiyle süreci nihai sonuca ulaştırmakta kararlıyız” diye belirtti. 

Ret ve inkar süreci başladı

Newroz’dan bir gün sonra ise,  Abdullah Öcalan’ın mesajı Mutabakatın reddedilmesiyle karşılık buldu. 22 Mart 2015 tarihinde Ukrayna dönüşü uçakta gazetecilere konuşan  Cumhurbaşkanı, Dolmabahçe’de birbirinden farklı iki metin okunduğunu, yapılan açıklamayı doğru bulmadığını ve İzleme Heyeti’ne karşı olduğunu söyledi. Aynı açıklamada yine “Bu metnin demokrasi adına neresini kabul edeceğim, o konuların demokrasi ile yakından uzaktan alakası yok”  dedi. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, mutabakatın yıl dönümünde değerlendirmelerde bulundu. 

‘İktidar umudu bitirmeye çalıştı’

Dolmabahçe Mutabakatı’nın sürdürülmesi durumunda tarihsel bir dönüşüm sağlanabileceğine dikkati çeken Beştaş, “Dolmabahçe Mutabakatı’nın imzalandığı Dolmabahçe Sarayı’nda o resmin verildiği tarihlerde, Türkiye yurttaşlarının tümünde geleceğe dair çok büyük bir umut ve istek vardı. İktidar bitirdi demeyeceğim ama bu umudu bitirmeye çalıştı. 6 yılın sonunda şunu bir kez daha anladık ki, bu ülkede savaşla, ölümle, diyalogun reddi ile hiçbir ilerleme sağlanamıyor. Bunu çok bedel ve acılar ödeyerek yaşadık ve hala neticeleri var” dedi.  

‘Sonrasında garip bir şekilde o fotoğraf yokmuş gibi davranıldı’

Hükümetin o dönem en üst düzeyde yetkilileri ve HDP heyeti ile mutabakatı imzaladığını ve yazıya döktüğünü anımsatan Beştaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Mutabakatın içinde doğadan, kadına, gençliğe, kimliklere, farklı inançlara ve çok geniş çerçeve ve içeriğinin doldurulmasına müsait bir çerçeve sunuldu. Sonrasında garip bir şekilde o fotoğraf yokmuş gibi davranıldı. Sanki o mutabakata olmadı, o resimler çekilmedi, o iletişim sağlanmadı. Sanki yıllarca İmralı’ya, Kandil’e gidilmedi. Yasalar çıkarılmadı, Akil İnsanlar oluşturulmadı, gidip bölgede toplantı yapmadılar gibi bir iklim yaratmaya çalışıyorlar. Ama hakikatler kaybettirilemez. Ne Dolmabahçe Mutabakatı imzalanmadı diyebilirler ne de diyalog süreci yaşanmadı diyebilirler. Dolmabahçe Mutabakatından ve çözüm sürecinden vazgeçtikleri andan itibaren Türkiye baş aşağı yuvarlanıyor ve her geçen gün daha kötüye gidiyor. Bütün meselelerin kökünde aslında Türkiye’de Kürt meselesinin ve eşit yurttaşlık talebinin reddi yer alıyor.”

‘Mutabakatta bölünme değil birleşme vardı’

100 yıllık asimilasyon politikasının başarıya ulaşmadığına dikkat çeken Beştaş, “Ne Kürtler asimile oldular ne Türkiye bölündü. Dolmabahçe Mutabakatı’nda bir bölünme değil, tam tersi halkların birleşmesi ve bir arada yaşaması için maddeler bütünü vardı. Bu yönüyle de biz Dolmabahçe Mutabakatına da, diyalog sürecine de demokratik çözüme de dönülmesi gerektiğini düşünüyoruz. Her zaman barış siyaseti yürüten parti olarak çağrımız her zaman aynıdır” ifadelerini kullandı. 

‘İktidar sorunu çözmek yerine Kürtleri AKP’lileştirmek istedi’

“Mutabakat parodi değildi. Tabi ki gerçekti ve gerçekler inatçıdır kendilerini unutturmazlar” diyen Beştaş, iktidarın kendi geleceği için bu süreci ’tehlikeli gördüğünü ve bir müdahale yaşandığını belirtti. Bu müdahaleyi net yanıtlamanın mümkün olmayacağını vurgulayan Beştaş, “Ama AKP özellikle 7 Haziran’da iktidarını kaybetmesinden sonra öncesinden bu durumu görerek bu meseleleri kendisine evriltmek istedi. Sorunu çözmek yerine Kürtleri AKP’lileştirmek istedi. O zaman Cumhurbaşkanı “baldıran zehiri içerim” diyordu. Zehir içmesine gerek yok yeter ki  uluslararası,  evrensel değerleri esas alalım. Dünya bu meseleleri, çatışma dönemlerinin nasıl çözmüş bunu görelim. Yüzleşme nasıl sağlanıyor bunu tartışalım. Akil insanların tutmuş oldukları raporları tekrar güncelleyelim. 83 milyonun geleceği AKP- MHP ittifakının geleceğinden çok daha önemli ve değerlidir. Biz bütün Türkiye için bunu savunuyoruz” diye konuştu. 

‘Kriminalize etmek geçmişlerini inkar etmek demektir’

“O süreç sadece kriminalize edilmek isteniyor ancak kriminalize edilemez” diyen Beştaş, sözlerine şöyle devam etti: “ O sürecin yasası var, o sürecin belgeleri, belleği, hafızası var. Bizler yaşadık. Bu sadece fotoğraflara yansıyan bir şey değil. Türkiye’nin her tarafında bütün televizyon kanallarında tartışılan, değerlendirilen üzerine anketler yapılan; anket sonucunda Türkiye halklarının ne kadar büyük bir destek verdikleri ortada olan bir süreç. Kriminalize etmek, kendilerini ve geçmişteki rollerini inkar etmek demektir. Onlar bu süreci mahkum etmek istiyor biz mahkum edilmesine karşıyız. Çünkü mahkum edilecek bir süreç değil tam tersine sahiplenilmesi ve bugünde güncellenmesi gereken bir süreç.”

‘Mutabakat inkar edilmeseydi Garê olmayacaktı’

Mutabakatın devamlılığının sağlanması durumunda bugün çok farklı bir atmosfer olabileceğine dikkat çeken Beştaş, sözlerini şöyle sürdürdü: “Bir kere bu kadar insan cezaevinde olmayacaktı, tecrit olmayacaktı, binlerce insan açlık grevinde olmayacaktı, gençler toprağa düşmeyecekti, Garê olmayacaktı. Sokak ortasında işkenceler yapılmayacaktı, KHK’liler ölüme terk edilmeyecekti, günde üç kadın katledilmeyecekti. Yani bu liste o kadar uzun ki bugün yaşadığımız her şeyin tersi yaşanabilirdi. O süreçte birkaç ölüm dışında ölümlerin yaşanmadığı bir süreç deneyimledik ve herkeste umut arttı. Geleceğe güven arttı. Şimdi bu sürecin tersini yaşıyoruz. Türkiye’de hiçbir yurttaş bunu hak etmiyor.”