Kuruluşunun 98’inci yılında Türkiye Cumhuriyeti’nde, tekçilik ve inkarın getirdiği sorunlar, 1924 Anayasası’yla başladı, “tek adam rejimi” olarak tanımlanan Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile büyüyor. Ülkede yaşanan yoksulluk, rant, inkar, çatışma, cins kırımı, ekolojik felaketler, cumhuriyetin demokratikleşemesin olan ihtiyacı gözler önüne seriyor.

Cumhuriyetin demokratikleşmesi ve yeni anayasa tartışmaları sürerken, HDP Grup Başkanvekili Meral Danış Beştaş, yeni anayasadan önce bunu tartışmak için ortamın yaratılması gerektiğini söyledi. 

‘MECLİS’TE BUGÜN KÜRT KÖKENLİYİZ’

Cumhuriyetin kurulduğu yıllarda Kürtlerin ve diğer halkların kendi kimlikleri, kültürleriyle Meclis’te yer aldığını dile getiren Beştaş, “Kürtler, Kürdistan mebusu olarak Meclis’te yer alıyordu. Maalesef 98 yıl sonra bugün Meclis’te tabi ki Kürtler var, bizler varız, başka partilerden de Kürtler var ama Kürtlüğün inkarı var. Kürt olmanın kendisi inkar ediliyor. Kavram olarak köken yapıştırılıyor. Çok korkunç bir şey bu. Kürsüden Kürt kökenli milletvekilleri deniliyor. Hala Meclis’te Kürt milletvekilleri diye bir kavram yok. Türk milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri. Dilimiz hala bilinmeyen bir dil, hala ‘x’ ile ifade ediliyor. Kürt meselesi, Kürdistan bölgesi ya da Kürt illeri dediğimizde hala ciddi bir refleksle karşı karşıyayız. Özcesi 98 yıl sonra geriye doğru bir gidişat olduğunu söyleyebilirim” dedi.

 TEKLEYEN İNKAR SÜRECİ  

Cumhuriyet’in resmi kuruluşunun öncesinde Birinci Meclis’te kabul edilen 1921 Anayasa’sına atıfta bulunan Beştaş, “1921 Anayasası’nda güçlü bir denetleme, özerklik muhtariyet ve güçlü bir parlamento vardı. 1924 Anayasası’yla birlikte bunların tamamı kaldırıldı ve inkar başladı. İnkar ve asimilasyon süreci hızla yürürlüğe konuldu. Cumhuriyetin kuruluşunda kurtuluş savaşının verildiği yıllarda Atatürk’ün ve o dönemin diğer aktörlerinin söylemleri hala arşivlerde olduğu yerde duruyor. Fakat sonrasında yeni bir politika belirlendi. Herkes Türk’türe getirildi ve Kürtlerin başta kimlikleri olmak üzere dilleri, yaşadıkları coğrafya bir şekilde yeniden dizayn edildi. ‘Tekçilik, tek dil, tek millet, tek kimlik’ diyerek bugün de ‘tek tek tekleyen’ bir inkar süreci hala yürürlükte” diye konuştu.

DEMOKRATİKLEŞME İHTİYACI

Cumhuriyetin demokratikleştirilmesi ihtiyacının sadece Kürtler açısından değil Türkiye’de yaşayan birçok kimlik, dil, inanç için de geçerli olduğunu aktaran Beştaş, “Farklılıklar var, farklı inanç grupları, kimlikler var ve bunlar kendilerini Cumhuriyet’in içinde, bu Anayasa’nın içinde görmüyorlar. Cumhuriyet’in antidemokratik olması, kapsayıcı olmaması tabi ki en büyük nüfus olarak Kürtler için bir mesele. Çünkü şu an Türkiye’nin yaklaşık 4’te 1 nüfusunu Kürtler oluşturuyor. Ama bu Anayasa’da Kürtler yok. Bu Cumhuriyet anlayışında Kürtler yok” dedi.

DEMOKRATİK ULUS 

Cumhuriyet’in demokratikleşebilmesi için yeni bir Anayasa’ya ihtiyaç olduğunun altını çizen Beştaş, yapılacak anayasada ise toplumun tamamının kendini bulmasının önemli olduğunu vurguladı. Anayasanın “toplumsal bir sözleşme” niteliği taşıması gerektiğini söyleyen Beştaş, bu anayasada “demokratik ulus” ve “ortak vatan” tanımlamaları olması gerektiğini belirtti. Beştaş, böylesi bir anayasanın “Bu Anayasa benim, ben de içindeyim, dışında değilim, beni inkar etmiyor, beni ötekileştirmiyor, bana karşı bir ayrımcılık içermiyor” duygularını yaratması gerektiğini söyledi. 

Beştaş, Cumhuriyet’in tüm kurumlarının demokratikleşmesi, eşitlik ve özgürlük anlayışının içselleştirilmesi gerektiğini belirterek, “Türkiye’de yaşayan 84 milyon halk, ulusun farklı öğeleridir. Bunu ‘demokratik ulus’ kavramıyla niteleyebiliriz. Demokratik ortak vatan diye ifade ediyoruz. Ortak vatan, demokratik ulus kavramını aslında Cumhuriyet’in demokratikleşmesinin dayanakları olarak da ifade edebiliriz” ifadelerini kullandı.

‘TARTIŞMA ORTAMI YARATMALIYIZ’

Cumhuriyet’in demokratikleşmesi içinde yamalı bir Anayasa’nın artık yeterli olmayacağını dile getiren Beştaş, bu süreçte yapılması gerekenleri ise şöyle anlattı: “Toplumun katıldığı mekanizmalar üreterek, odalarla, sendikalarla, gençlikle, kadınla, emek örgütleriyle yani toplumun tüm dinamikleriyle bu anayasayı tartışmamız lazım. Ama bundan önce bir şey var. Bir kere Anayasayı tartışacak ortamı yaratmamız lazım. Şu an da anayasayı kim tartışabilir. Bir tweet atılıyor, hemen Cumhurbaşkanlığı’na hakaretten tutuklama oluyor, ceza veriliyor. Kim bu ortamda Anayasa’ya dair düşüncelerini özgürce söyleyebilir. Anayasa’yı tartışacak anda değiliz. Şu anda büyük bir baskı rejimi var, faşizm tahakkümü var. Her muhalefete yönelik baskı ve basınç var. Bir korku imparatorluğu inşası var. Bunun için önce yol temizliği lazım. Yolun çakıllarını, taşlarını, barikatlarını temizleyelim ki yol da yürüyelim.  Şu anda yol yürünecek gibi değil.”

‘CİDDİ BİR DİRENÇ VAR’

Tüm baskı ve sindirme politikalarına karşı da Beştaş, “Çok güçlü bir direniş de var. Toplumun çok farklı kesimlerinde bu baskı rejimine, korku imparatorluğuna ve susturma operasyonlarına karşı bir cesaret bulaşısı var” dedi.

MA / Berivan Altan