Halkların Demokratik Partisi (HDP) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel hakkında iki fezleke için toplanan Karma Komisyon’da dokunulmazlığın kaldırılması yönünde karar çıktı. MHP’nin yanı sıra muhalefette yer alan İYİ Parti ve CHP’de bir kez daha iktidarın “terör” gerekçesini öne sürerek, 2016’daki “Anayasa’ya aykırı ama evet” söyleminin bir benzeri pratik sergiledi. Her platformda, mecrada yargının bağımsız olmadığı yönünde eleştiri getiren CHP, Milletvekili Semra Güzel’in yargı önüne çıkması gerektiğini savundu.

HDP’li Güzel’in 8 Ocak’ta PKK’li Volkan Bora ile 2014 yılında çekilen fotoğraflarının iktidar yanlısı basın tarafından servis edilmesiyle başlayan linç kampanyası ardından hızlıca 20 Ocak’ta toplanan Karma Komisyon ve aynı gün oluşturulan Hazırlık Komisyonu, jet hızıyla fezlekeleri görüşerek, dokunulmazlığın kaldırılması sürecini hızlandırdı. Kürt sorununda demokratik çözüm yollarında ısrar eden HDP’li siyasetçilerin eleştirdiği süreç son olarak Genel Kurul’da yapılacak görüşme ardından sona erecek. Genel Kurul’a önümüzdeki hafta gelmesi beklenen dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki fezleke ve raporlar ardından yapılacak görüşme ve oylamada Güzel’in dokunulmazlığının kaldırılıp, kaldırılmayacağı kesinleşecek.

Güzel hakkında yürütülen linç kampanyası ve dokunulmazlığın kaldırılması yönündeki kararı HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran ve komisyona katılan HDP Muş Milletvekili Gülistan Kılıç Koçyiğit, değerlendirdi.

'KÜRT SORUNUNA YAKLAŞIMIN GÖSTERGESİ'

Güzel’in hedef alınmasının ve dokunulmazlığının kaldırılması için sürecin hızlandırılmasının arka planında Kürt sorununa yaklaşım ve Kürt düşmanlığının olduğunun altını çizen Ayşe Acar Başaran, kadın milletvekili şahsında yürütülen lincin aynı zamanda kadın düşmanı politikaların da bir göstergesi olduğunu söyledi. Daha önce de benzer süreçleri yaşadıklarını hatırlatan Başaran, “Birçok kadın arkadaşımız iktidar tarafından cinsiyetçi saldırılara maruz kaldılar. Bunu medya üzerinden, parti sözcüleri aracılığıyla yaptılar. Bu aynı zamanda iktidarın kadın siyasetçilere kadın temsiliyetine de bakış açısının tezahürüdür” dedi.

Kürt sorunun demokratik yollarla çözümü yerine inkar, asimilasyon ve güvenlikçi politikalarla iktidarını sürdürmeye çalışan bir yönetim anlayışıyla karşı karşıya olduklarının altını çizen Başaran, “Semra Güzel’in yargılamasına konu yapılan fotoğraf tamda Kürt sorunun resmidir. Kürt sorunun çözümsüzlüğü, Kürt sorununa yaklaşım uzun yıllar boyunca bu şekilde yargıyı sopa haline getirerek; demokratik siyasetten uzaklaştırma perspektifiyle yapıldı. Aynı süreçler 1994’te DEP’lilerin dokunulmazlığının kaldırılması, 2016’da HDP milletvekilleri olarak hepimizin Anayasa’da bir değişiklik yapılarak, torba haline getirilen fezlekelerde dokunulmazlığın kaldırılması, Leyla Güven ve Musa Farisoğulları örneklerinde de yaşandı” hatırlatmasında bulundu.

'DİRENÇ GÖSTERDİĞİMİZ İÇİN HEDEFİZ'

Özelde Kürt kadınlarının hedef alındığına dikkati çeken Başaran, şöyle devam etti: “Kürt sorunun çözümünde en direngen olan, bir taraftan kendi kimlik mücadelesini yürütürken, bir taraftan da kadın kırımına karşı bir cins ve kadın mücadelesi yürüten bir Kürt kadın hareketi var. Savaş siyasetine en fazla direnç gösteren, toplumsal barış ve demokrasi mücadelesini yürüten Kürt kadınları öncülüğünde yürüyen bir süreç var. Bu yüzden Kürt kadınları hedef gösteriliyor. Tıpkı IŞİD’in Rojava’da, Şengal’de kadınları hedef alması gibi. Tarihsel olarak baktığımızda da savaşta ilk vurulanlar kadınlardır. İktidarın perspektifi de tam da budur. Katlettiklerini katletme, toplum içerisinde teşvik ettiği, kışkırttığı erkeklerin hedefi haline getirme, rehin alma, ceza içerisinde cezalandırma, tıpkı Aysel Tuğluk örneğinde olduğu gibi hafızasını kaybetse, ağır hastalıkları olsa bile ölüme terk etme ile siyasetin dışına itmeye çalışıyor.”

'DİRENEN KADIN TOPLUMU DEĞİŞTİRİR'

Kadınların toplumları değiştirme güçlerinin olduğunu ve bu yüzden hedef alındığını dile getiren Başaran, “Direnen kadın, toplumu da kendiyle beraber bir direniş perspektifine getirir, kendi özgürlüğüyle birlikte toplumu özgürleştirmeye çalışıyor. Tam da bu nedenle hedefiz. Bununla başarılı oluyorlar mı, elbette hayır. Daha önce defalarca arkadaşlarımız hedef gösterildi, katledildi, tutuklandı. Neredeyse partimiz de hedef alınmayan bir arkadaşımız kalmadı. Bunu kimi zaman hukuken, kimi zaman fiziken yaptılar. Son 7 yıl içerisindeki tüm yönelimlerine karşı mücadeleden geri adım atmayan, toplumu özgürleştirmeye çalışan, kimliğinin, dilinin, tarihinin mücadelesini yürüten ve sahip çıkan bir kadın mücadelesi var. Bu yönelimler de boşa çıkacak” dedi.

'BELİRLEYİCİ OLMAYA DEVAM EDECEĞİZ'

Tüm yönelimlere karşı mücadeleden geri adım atmayacakları mesajını da veren Başaran, “Çünkü bu zorlukların sonunda özgür bir geleceği inşa edebileceğimize inanıyoruz. Bugün konjektör, siyaset bizi hedef gösteriyor olabilir ama şu gerçekliği de değiştiremiyor. Bizler bu ülkedeki siyasetin belirleyicisi olmaya, ülkenin geleceğinde belirleyici pozisyon da olmaya devam edeceğiz. Bu sorun mutlaka demokratik ve müzakere yollarıyla çözülecek. Ülke bunun da farkına varacak ve bugün dayatıla yöntemler de boşa çıkacak” diye ekledi.  

'MUHALEFET DAHA CESUR ADIMLAR ATMALI'

“Kürdün duygusunu anlamayan, hissiyatından, sosyolojisinden uzak olan hiçbir siyaset bu topraklarda başarılı olamayacak” diyen Başaran, şöyle konuştu: “İktidar ve muhalefet Kürtlerde oluşan kırılmanın, yarattığı tahribatların sonuçlarının farkında değiller. Kürtler, ‘bizim seçtiklerimiz her defasında bir biçimde yargıyla yüz yüze bırakılıyor’ diyecek. Kürt sorunu mahkeme salonlarına taşınması, orada çözülmeye çalışılması Kürtlerde çok derin yaralar bırakacak. Muhalefet bunun ne kadar farkında bunu ne kadar öngörüyor, bilmiyoruz. Bu kadar savunulacak bir meselede tavır koyamayan bir muhalefet bu ülkenin en temel sorununu nasıl çözecek, cesaret nasıl gösterecek. Hepimizin aklında soru işaretleri var. Bugün Türkiye’nin geleceğini inşa etme konusunda iddia sahibi olanların daha cesur hamleler ve adımlar atması gerektiğini düşünüyoruz."

'SİYASİ BİR TUZAK VAR'

Güzel şahsında yürüyen bütün sürecin anti demokratik, haksız, hukuksuz ve siyasi bir operasyonun parçası olduğunu söyleyen Gülistan Kılıç Koçyiğit de yaşanan süreci “Devletin, yargının ve siyasi iktidarın kurduğu bir tuzak” sözleriyle tanımladı. “İktidarın ‘bekletelim günü geldiğinde kullanabiliriz’ diyerek siyasi bir hesapla hareket ettiği çok açık” diyen Koçyiğit, “HDP dışındaki bütün muhalefetin dokunulmazlığın kaldırılmasına evet oyu vermiş olması Kürt sorunun ne kadar kadim bir sorun olduğunu ve ‘söz konusu devlet ise gerisi teferruattır’ sözünün nasıl doğrulandığını göstermiş oldu” ifadelerini kullandı.

'HİZAYA GİREN BİR MUHALEFET VAR'

Güzel’in nişanlısı olan biriyle çekilen fotoğrafı üzerinden hedef alınmasının hukuki ve vicdani olmadığının altını çizen Koçyiğit, “Komisyonda iktidar ve ortağının tutumunu çok açık net bir şekilde biliyorduk. Ama en azından muhalefet ve ana muhalefet partisinin dosyanın içeriğine baktıktan sonra dahi dokunulmazlığın kaldırılması taraftarı olması anlaşılır değil. AKP, Kürt sorunu etrafında Türkiye toplumunu bir kıskaca almış durumda. Bizi zaten siyasi operasyonlarla tasfiye ederek, tutuklayarak, milletvekillerimizin dokunulmazlıklarını kaldırarak, yıldırmaya çalışıyor. Böyle ‘terbiye’ etmeye çalışıyor. Buna karşı biz boyun eğmiyoruz, teslim olmuyoruz ve buna karşı mücadele etmeye devam edeceğiz. Ama muhalefetin Kürt sorunu üzerinden çok açık bir şekilde hizaya çekmiş bir iktidar aklı var. Kürtler söz konusu olunca hizaya girmiş bir muhalefet var” diye belirtti. 

'NEREDEN BAKSAN TUTARSIZLIK'

Muhalefete 2016’da yaşanan dokunulmazlıkların kaldırılması sürecini de hatırlatan Koçyiğit, “Demokratik kamuoyunun beklentisi bundan bir ders çıkarılmasıydı. Eğer Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ’ın cezaevinde haksız ve hukuksuz bir şekilde tutulduğunu savunuyorsanız, AİHM kararlarını uygulanmasını istiyorsanız bugün buna göre davranacaksınız. Muhalefet partisi olarak bir milletvekilinin dokunulmazlığına yine ‘evet’ oyu kullandınız. Nerden bakılsa tutarsızlık” yorumunda bulundu. 

'BÖYLE TÜRKİYE DEMOKRATİKLEŞMEZ'

Koçyiğit konuşmasını şöyle sürdürdü: “İktidara aday olan Türkiye’nin düze çıkaracağını vaat eden aklın, gelip bugün dokunulmazlık gibi bir meselede üstelik hukukun da bu kadar araçsallaştığı bir ülkede ‘gitsin yargılansın’ demek çok açık bir şekilde milletvekilimizin AKP’nin direktifleri ile hareket eden tarafların önüne atmaktır. Bunun ne demokrasi ile ne evrensel hukukla hiçbir alakası yoktur. Ne böyle Türkiye demokratikleşir, nede bu ülke düze çıkar. Semra Güzel şahsında tartıştığımız da Kürt sorunun sonuçlarıdır. Biz nedenleri tartışmak zorundayız, çözümü tartışmak durumundayız. Bugün Türkiye’yi yönetmeye talip olan bir aklın izleyeceği siyaset bu olamaz. Böyle bir aklın böyle bir siyaseti izlemiş olması ve bu siyaseti izledikten sonra kalkıp demokrasiden, eşitlikten ve özgürlükten söz etmesini hepimiz kuşkuyla izleyeceğiz.” 

MA / Berivan Altan