MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ayçiçeği yağı krizine ilişkin, “Bir ya da bir buçuk aylık tüketime yetecek ayçiçeği tohumu ve ayçiçeği yağı kaldığına dönük iddialar bütünüyle yalandır, aldatmadır, saptırmadır. Çok nazik ve hassas günlerden geçtiğimiz bir sırada, iç işgal cephesinin yağ üzerinden gerçek dışı beyanlarla toplumsal panik halini körüklemesi, en hafif tabirle şerefsizliktir” diye konuştu. Sosyal medyada gündem olan market görüntülerine de değinen Bahçeli, “Yağsız yemek olur da yarınsız Türkiye olmaz, olamaz” dedi.

MHP Lideri Bahçeli, bugün partisinin TBMM grup toplantısında konuştu. Bahçeli’nin konuşmasından öne çıkanlar şöyle:

TÜRKİYE ARABULUCULUK YAPACAK TEK ÜLKE OLARAK ÖNE ÇIKMIŞTIR

Rusya-Ukrayna arasındaki savaşın mahiyeti kadar Türkiye’ye yol açacağı çok boyutlu sonuçları titizlikle hesaplamak, bunun üzerinde kafa yormak zorundayız. Covid-19 salgınının enkazı henüz ortada duruyorken Karadeniz’in kuzeyini içine alan bir savaşın küresel ve bölgesel dengeleri beklentilerin ötesinde sarsacağı; dünyanın siyasi, diplomatik ve ekonomik imajını tahmin edilenden daha fazla bozacağı gelişmelerle sabittir. Sayın Cumhurbaşkanımızın aktif diplomasisi, yoğun telefon mesaisi, liderlerle kurduğu birebir temaslar, ateşkes ve barış ümitlerimizi canlı tutmaktadır. Dünya, bu fırsatı kaçırmamalıdır. Türkiye, siyasi ve stratejik konumu gereğince Rusya ile Ukrayna arasındaki vahim çatışmaları yatıştıracak, bu konuda arabuluculuk yapacak tek ülke olarak öne çıkmış durumdadır.

AYÇİÇEĞİ YAĞI İDDİALARI YALANDIR

Bugünkü riskli ve sisli gündem akışı içinde, bilhassa stokçuluk ve spekülasyon yaparak haksız kazancına haysiyetsiz kazanç eklemenin hesabını yapan damgalı ahlaksızların tekrar bitleri kanlanmıştır. Bunlarda vatan sevgisi yoktur. Bunlarda Allah korkusu yoktur. Bunların utanmaları kalmamıştır. İnsanımızın refahına, kesesine, gıda güvenliğine ket vuranların gözünün yaşına bakılmamalıdır. Talebi kamçılayarak ayçiçeği yağının fiyat artışını tetikleyen fırsatçılar, rafların boşalmasıyla birlikte internette oluşan karaborsada sanki altın satar gibi yağ satanlar, onurlarını da satmışlardır. 5 litrelik yağın fiyatı bir gün içinde 150 lira sınırına dayanmıştır. İstanbul ve Ankara’daki marketlerde milletimizin asaletine yakışmayan ilkel görüntüler, herkesin, hepimizin yüreğini sızlatmıştır. Sosyal medya üzerinden provokasyon rüzgarı estirilmiştir. Yağ fiyatlarının zamlanacağı, stokların ise tükendiği iddia edilmiştir. Tarım ve Orman Bakanlığı bu kuyruklu yalanı tekzip etmiş olsa da marketlerde izdiham oluşmuş, raflar hücuma uğramış, insanlarımız birbirine girmiştir. Toplam ayçiçeği üretimimizin 2021 yılında, bir önceki yıla göre yüzde 17 yükseldiği, iç tüketim ve talebin artmasından dolayı yağ ihtiyacının bir bölümünün ithalat yoluyla karşılandığı bilinen bir husustur. Rusya-Ukrayna arasındaki savaştan kaynaklanan sorunların telafisi ve bitkisel yağ arzında herhangi bir sorun yaşanmaması maksadıyla gerekli tedbirlerin alındığı Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından açıklanmıştır. Ülkemizde bir ya da bir buçuk aylık tüketime yetecek ayçiçeği tohumu ve ayçiçeği yağı kaldığına dönük iddialar bütünüyle yalandır, aldatmadır, saptırmadır. Çok nazik ve hassas günlerden geçtiğimiz bir sırada, iç işgal cephesinin yağ üzerinden gerçek dışı beyanlarla toplumsal panik halini körüklemesi, en hafif tabirle şerefsizliktir.

SİYASET YAPMAK SOYSUZLUĞA HİZMET ETMEK DEĞİLDİR

CHP yönetiminin bu yalana sarılarak, ‘Yönetemiyorsunuz; sebep yağ fiyatları, hayat pahalılığı sonuçtur. Türkiye bunu hak etmiyor’ sözleri bühtandır, kaos çıkarmaya dönük alçak bir kumpastır. Siyaset yapmak, soysuzluğa hizmet etmek değildir. Muhalefet demek, Türkiye’ye karşı cephe açmak, ayağımıza pranga vurmak hiç değildir. Sanal ve sipariş yağ krizinin orkestra şefi, yine CHP olmuştur. Ey CHP, bir kez olsun bizi şaşırtın, numune de olsa bizi yanıltın. Bu kadar mı nefret dolusunuz? Bu kadar mı öfkenize yenildiniz? Akaryakıt ve yağ kuyruğundan bahseden siyasi keneler, asıl siz söyleyeniz; kimin kuyruğu, kimin uyruğu, kimlerin uydusu oldunuz? CHP’liler diyor ki millet evine ayçiçeği yağı alamaz hale gelmiş. Kemal Derviş’in yetiştirmesi demiş ki ‘Savaş Ukrayna’da, ambargo Rusya’da, kıtlık ve kuyruklar Türkiye’de’. Bugünkü CHP varken biliniz ki düşmana gerek yoktur.

YAĞSIZ YEMEK OLUR DA YARINSIZ TÜRKİYE OLMAZ

Dünyanın bu zorlu döneminde, ülkemizde muhalefet kisvesi altında fitneye muhafızlık, iç işgal cephesine muavinlik yapmak adamlık değildir, mertlik değildir, insanlık değildir, vatanseverlik hiç değildir. Kılıçdaroğlu, ‘Sorun çözme konusunda iddialıyım’ demeyi bıraksın, ülkenin başına püsküllü bela olan CHP’nin ağırlaşan sorunlarını cesareti varsa çözmeye çalışsın. Ucuz yağ alabilmek için marketlere yığınak yapılması, insanlarımızın birbirinin üstüne çıkma pahasına yağ almak için telaşlanması, bize yakışmayan, vakarımızı ve sağduyumuzu yansıtmayan köhne görüntülerdir. Yağsız yemek olur da yarınsız Türkiye olmaz, olamaz. Hamdolsun yağımız da var, yakacağımız da var, unumuz da var, tuzumuz da var.

GEREKİRSE YÜREKLERİMİZDEKİ YAĞI ERİTİRİZ

Bölge yanarken, dünya diken üstündeyken Türkiye’de sinekten yağ çıkarıp toplumsal huzuru bozmaya, gerçekleri çarpıtmaya kalkışanlar, dürüst olmayan, samimi olmayan, vatanperver olmayan çevrelerdir. Tedavüle sokulan yalan haberlerin kime ne faydası vardır? Patlıcanın, patatesin, soğanın, domatesin yerini şimdi de yağ mı almıştır? Gerekirse kendi yağımızla kavruluruz, gerekirse yüreklerimizin yağını eritiriz, ama arık etten yağlı tirit olmayacağını da pekala bilir ve bu tiplerin yüzlerine vururuz. Bir eli yağda, bir eli balda olan çapulcuların ortalığı velveleye verip bunun üzerinden siyasi rant elde etme niyeti bir defa yüzsüzlüktür, art niyetliliktir, Türkiye’ye sırtından hançer vurmaktır.

BEDELİNİ TÜRK MAHKEMELERİ ÖNÜNDE ÖDEMELİDİR

Vurguncuların yakasına yapışmak zorundayız. Fırsatçıların, fesat yuvalarının, karaborsa şebekelerinin üzerine gitmeliyiz. Spekülatörleri doğduklarına pişman etmeliyiz. Toplumsal huzura kastetmeyi hedefleyen mihrakları yağ bağlamış doymaz kursaklarıyla hesaba çekmeli, burunlarından fitil fitil getirmeliyiz. Marketlerde yağ kuyruğu oluşmasına kimler sebep olmuşsa bunun bedelini Türk mahkemeleri önünde ödemelidir. Bunlar en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Bilinmelidir ki yağımıza kıymazsak çöreği kuru yeriz. Emperyalizmin dönen çarkında yağ olanların, Batı’ya yağcılık yapanların, Türkiye düşmanlarıyla ballı börekli hale gelenlerin tuzaklarını bozacağız, tezgahlarını kıracağız, oyunlarını alt üst edeceğiz.

BİZ YAĞA DEĞİL KANA BAKARIZ

Biz, yağa değil kana bakarız, kana. O kan ki tertemiz millet iradesidir. O kan ki muhtaç olduğumuz kudretin ta kendisidir. O kan ki Türk milletinin hayat ve varlık kefaletidir. O kan ki istiklalimizin ve istikbalimizin kefilidir. Yağdanlıklara diyorum ki yağcılarda ineceksiniz, yağa leke düşürmenin sonuçlarına katlanacaksınız, yağdan yeni bir kriz konusu çıkarmanın hesabını vereceksiniz.

HAİN FETULLAH GÜLEN’İ BESLEYEN KİMLERDİR

NATO olmasaydı Türkiye bölünürdü’ demek, ABD’ye kurşun askerlik yapanların hüsranla çerçevelenmiş hezeyanıdır. 1952’ye kadar NATO mu vardı? 15 Temmuz gecesi Ankara semalarında korsan uçak uçuran, bombalar fırlatan, vatandaşlarımızı katleden şerefsiz teröristler acaba nerenin ve kimin namına işgale girişmişlerdi? FETÖ’yü üzerimize salan kimdir? Hain Fetullah Gülen’i koruyan, kollayan, barındıran, besleyen kimlerdir? ‘NATO olmasaydı Türkiye bölünürdü’ demek, Türk milletine en kesif hakarettir. Türk devletinin itibarını ve muktedir vasfını açıkça ve alçakça sorgulamaktır. Acaba NATO olmasaydı darbelere cesaret eden, demokrasi dışı arayışlara merak salan çıkabilir miydi? Bugüne kadar Türkiye’nin milli güvenliği, toprak bütünlüğü, insan varlığı defalarca saldırıya uğrarken bu NATO neredeydi? ABD ne yapıyordu? Hatta teröristlere silah yardımını, eğitim ve lojistik desteği hangi maksatla veriyordu? Hiç kimse bizim aklımızla alay etmesin. Çünkü bizim aklımız Türk’tür, aklımızda olan Türkiye’dir.

GEÇTİ BOR’UN PAZARI SÜR MERKEBİNİ KANDİL’E

Kılıçdaroğlu, geçen haftaki grup konuşmasında yine açık vermiş, yine boşluğa düşmüş, ne var ki hiç de bozuntuya vermemiştir. Bakınız ne demiş, neleri saçmalamış: ‘Belçika'da aylarca hükümet kurulamadı, seçim yapıldı; aylar geçti, bir türlü hükümet kurulmuyor ama bir Allah'ın kulu çıkıp da eyvah mahvolduk, devlet bitti falan demedi. Almanya'da koalisyon için uzun uzun, dört ay, beş ay beklediler ama hiçbir Alman çıkıp veya bir yatırımcı, Alman yatırımcı veya bir gazeteci mahvolduk, Almanya'da şunlar kesildi, paranın değeri düştü diye bir şey söylemedi.’ İşte anlatmak istediğimiz tam da budur. Kılıçdaroğlu, istikrarsız hükümet dönemlerine geri dönmek istiyor. Türkiye’nin ayağından çekiştirmeyi düşünüyor. Krizler olsun, hükümetler düşsün, koalisyon pazarlıklarında kavga gürültü olsun hesabı yapıyor. Türkiye’nin yerinde saymasını, dahası geriye sarmasını projelendiriyor. Sayın Kılıçdaroğlu, geçti Bor’un pazarı, haydi sür merkebini Kandil’e. Bitti o sıkıntılı günler, geride kaldı kurulamayan hükümetler dönemi. Artık Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi Türkiye’nin yönetim hayatına hâkimdir, Cumhur İttifakı da Türk milletinin hadimidir. Zilletin güçlendirilmiş palavra sistemi çürük elmadır. Bizim çürük çarıkla oyalanacak ne arayışımız ne de arzumuz vardır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, gelecek nesillere en büyük armağandır, palavra sistemi de geçmişin kriz ve anlaşmazlıklarına dümen kırmaktır. Zillet ittifakı kabul etse de etmese de razı olsa da olmasa da işine gelse de gelmese de Türkiye’nin istikameti dosdoğrudur. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, doğrunun ve lider ülke Türkiye’nin hamdolsun tescilidir.”