CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, “Erdoğan’a soruyorum. Bu reformu dün FETÖ için yaptın, sicilin bozuk. Şimdi soruyorum. Bu reformu faiz baronları için mi, beşli çete için mi, muhalefeti sindirme için mi, çok şımarttığın mafya için mi yapacaksın? Kimin için yapacaksın? Senin reform diye sunduğun şey, Türkiye’yi olsa olsa deforme eder. 2010 yargı reformunu gördük. 2010 yargı reformu, ülkenin başına bir darbeyi musallat etti. Şimdi yapacağın reformla devleti sade ve sadece beşli çetenin, mafyanın ve AK Parti yandaş ve kadrolarının devletine dönüştürmekten başka işe yaramayacaktır” dedi.

CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM’de basın toplantısı düzenledi. Altay’ın açıklamasından satır başları şöyle:

AŞI NEDEN GELMEDİ

"Birinci gündemimiz aşı. Sağlık çalışanları kaygılı, millet kaygılı. Zaman bakımından yanılgı, çelişki ve beceriksizlik görüyoruz. 3 milyon doz aşı ile baş başayız. Aşının geleceği ile ilgili tahmin ve öngörüler hava tahmini gibi yapılmaya başlandı. Her konuda laf eden Sayın Cumhurbaşkanı’nın aşı takvimi ile ilgili bir açıklama yapmaması düşündürücüdür. Aralıkta 10 milyon, ocakta 10 milyon aşı geleceği garanti altına alınmışken aşı neden gelmedi? Paramız yok mu? Var diye umuyoruz. Aşı ile ilgili mali bir sorun varsa bilelim. Para var, kontrat var, aşı var, aşı yok. Bu bir çelişkidir. Çelişki beceriksizlikten olur. Türkiye şunu bilmeli: Türkiye’de 3 milyon kişi değil, 1 buçuk milyon kişi aşı olacak. Türkiye’de 50 milyon doz yani 25 milyon kişi ocak sonu aşılanacakken 1 buçuk milyon kişi aşılanabilecek. Birtakım şeyler aksayabilir, ama tekrar söylüyorum; Hükümetin bu konuda şeffaf olması lazım. Sağlık Bakanı’nın açıkladığı 50 milyon doz aşının an itibariyle gelemeyişinin sebebinin açıklanması lazım. Aşı işi şakaya gelen bir iş değildir, bu işin şakası olmaz."

REFORMU KİMİN İÇİN YAPACAKSIN?

"Bir reformdur, sanıyorum üç aydır damat krizinden beri, Cumhurbaşkanı’nın ağzında reform teranesi var. Reform gündemiyle Türkiye meşgul ediliyor. Türkiye, 2010 referandumuyla güya, sözde yargıda yeniden yapılandırma reformunu hayata geçirdi, sonra ne oldu, yargı çürüdü. FETÖ’ye yargıyı teslim etmek için yapılan bir düzenleme olduğu ortaya çıktı. Şimdi bu reformu soruyorum. Erdoğan, dün FETÖ için yaptın, sicilin bozuk. Şimdi bu reformu beşli çete için mi, muhalefeti sindirme için mi, şımarttığın mafya için mi yapacaksın? Manevra ve baskıyla mahkeme kararlarını ortadan kaldıracak mısınız? Bu reformdan sonra TRT ve merkez medya bizim konuşmalarımızı kamuoyuna ulaştıracak mı? ‘Cumhurbaşkanına hakaret’teki keyfilik son bulacak mı? 900 sabi çocuk hakkında dava açıldı, bu garabet senin bu hukuk reformundan sonra son bulacak mı? Hâkim ve savcılar tehdit edilirken, Adalet Bakanı üç maymunu oynamaya devam edecek mi? Bu reformdan sonra AK Parti’ye herkese terörist damgası yapıştırılacak mı? Bu reformdan sonra AK Parti’ye oy vermeyen herkese ‘bölücülük’ suçlaması yapılacak mı? Sabahleyin aile, öğlen eş dost, akşam parti devleti gibi çalışan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hukuk devletine dönüşecek mi? Sorduğum bütün soruların cevabı bana göre hayırdır. Senin reform diye sunduğun şey olsa olsa Türkiye’yi deforme eder. Ne olduğunu içinde bilmemekle beraber, üç aydır reform teranesi tutturanların önce yargının içinde bulunduğu hale göz atmalarını tavsiye ederim. Yargıya gölge etme yeter."

ERDOĞAN’IN SESSİZLİĞİ TEHDİTİN ÖNÜNÜ AÇTI

"Yapılan saldırılarla ilgili devlet, üç maymunu oynamaya devam ediyor. Erdoğan’ın bu konudaki sessizliği, soruşturmayı yürüten savcının tehdit edilmesinin önünü açmıştır. Erdoğan, sessiz kalmasaydı, ses yükseltseydi bir milletvekili tehdit edemezdi. Erdoğan’ın bu sessizliği, mafyanın cüretini artırır. Sokaktaki insanları, mafyavari hareketlere teşvik eder. İstenmedik yeni saldırıların önünü açar. Bir milletvekili savcıyı tehdit ediyor, Adalet Bakanı’ndan tık yok. Milletvekili ‘sen kimin savcısısın’ diyor, Adalet Bakanı ‘benim’ diyemiyor. Hakimler Savcılar Kurulu’na soruyorum: Sizin atadığınız savcı yürüttüğü soruşturmadan dolayı tehdit ediliyor. Hiç mi vicdanınız kalmadı? Türkiye’yi bu ayıba mahkum etmeyin. Yargıya, siyasetin tehdit ve baskısını gördük. Şimdi yargıya mafyayı korumak için basınç uygulanıyor. Bu durum öngörülenden çok daha vahim bir durumdur. Erdoğan’a tekrar çağrı yapıyorum. Sessizliğini bozman lazım. Türk siyasetinde yürütmenin başıyım’ diyorsan ki öylesin, bu sessizliği bozman lazım. Bu Türkiye’ye yapılacak en büyük haksızlıktır. Çık bu konuda ne düşünüyorsan söyle. Sen konuşmadığın sürece savcılar, gazeteciler tehdit edilecek. Türkiye’nin tadı kaçacak. Biraz işini yap."

İNSANLAR AÇ, ÖLÜYOR

"Millet aç. Milletin karnı aç. Kar yağıyor, kış geldi. Ankara eksi 12 derece. Millet gece yorganın altına sığınıyor. Bunları görüp üç maymunu oynayamazsın. O Külliye’den çık, eski evine git, oradan milletin haline bak. Belki kaybettiğin vicdanın biraz kendine gelir. İstanbul Büyükşehir Belediyesi, Halk Ekmek A.Ş günde 716 bin ekmek satıyordu. Şimdi 1 milyon 350 bine çıkardı. Talep, arzı doğurdu. İBB, ekmek yetiştirmek için mucize üretiyor. Bu övünülecek bir tablo değil, bu karda kışta en azından millete ucuz ekmek noktasında büyük fedakarlıklar gösteriyor, Allah razı olsun. Devlet, karşılıksız yardım konusunda dünyanın en gerisinde olan ülkelerden birisi. Bir de ‘bizi kıskanıyor’ diyorsunuz, ayıp. Koskoca devlet, karşılıksız 6 milyar para verebildi. Gerisi borç, faiz. Çıkıp 300 - 400 milyar kaynak ayırdık’ lafları safsata. Türkiye’de geçim sıkıntısından intiharlar artıyor. İnsanlar ölüyor. Biz bunları söyleyince de Hitler taktiği kullanmakla, yalancılıkla suçluyor. Devletin açıkladığı diğer rakamların hepsi faizli kredilerdir. Olan şudur: 30 milyon insan, 5 kişiye, 5 aileye kurban edilmiştir, yazıklar olsun."

Altay, muhabirlerin sorularına da yanıt verdi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “sağ sol kalmadı” ifadelerine gelen eleştirilerle ilgili soruya Altay şu yanıtı verdi:

“Sayın Cihaner, Sayın Genel Başkanımızın ne söylediğini çok anlamamış gibi duruyor. Söylediği şudur: 21. yüzyılın güncel sorunları, 18. yüzyıl anlayışı ile çözülemez. O vakitler Karl Marx ne derdi: Dünyanın bütün işçileri birleşin. Şimdi dünyanın bütün demokratlarının birleşme zamanıdır. Kasıt budur. Geldiğimiz noktada çevre ve doğa hassasiyetleri bakımından sağcı ile solcu kol kola omuz omuzadır. Temel hak ve özgürlükler hassasiyetinde gördük. Boğaziçi’nde öğrencilerimizin yaptığı demokratik hak kullanımında sadece solcular yok, hükümetin ifade ettiği gibi ‘teröristler’ yok. Sağ ve sol pencereden bakan gençlerimiz var. Yani sağ ile solun otoriter yönetimlere karşı bütün dünyada olduğu gibi Türkiye’de de sağ ve solun güç ve iş birliğine tanık oluyoruz. Millet İttifakı bunun en güzel örneğidir. Biri merkez sağ, biri muhafazakar sağ, biri milliyetçi sağ, biri de sosyal demokrat olarak algılanır. Bir aradayız”

AKP Grup Başkanvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, “Parlamenter sistem dediğiniz sistem içi boş bir bidona benziyor. Ses çok fazla geliyor ama içinde doluluk yok” sözleriyle ilgili olarak ise Altay, “Akbaşoğlu’na çağrımdır. Bugün Ankara’da pazara gitmeye davet ediyorum. Bu sistem milleti perişan etmiştir, milleti kuru ekmeğe mahkum etmiştir, esnafı borç batağına, çalışanı açlığa çiftçiyi icraya mahkum etmiştir. Akbaşoğlu, Çankırı’ya köyüne gitsin, çiftçinin haline baksın. Bu sistemin neyini methedecek. Genel Başkanlarına şirin görünmek istiyorlarsa, ne söylerler bilmem. Akbaşoğlu, Keçiören’e gitsin, bir evin kapısını çalsın, bakalım doğalgaz kombisi açık mı değil mi” diye konuştu.

CHP Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy ve İzmir Milletvekili Mehmet Ali Çelebi’nin Genel Merkeze yazdıkları eleştirel mektuplar için de Altay, şu yorumu yaptı:

“Sayın Genel Başkanımız sayın milletvekillerimizin talep etmeleri halinde tümüyle görüşüyor. Sayın Genel Başkanımız milletvekilleriyle benden daha sık görüşür. Bahsi geçen milletvekillerimiz de görüşmüşlerdir. En son Karabük gezisinde her iki milletvekilimiz de Sayın Genel Başkanı’mıza eşlik etmişlerdir. Mektupla görüşme diye bir usul yoktur. Yönetim ile eleştirisi olanlar, randevusuz gidip konuşabilirler. Araya mektup koymaya gerek yok.”

Altay, iki milletvekilinin Muharrem İnce’nin kuracağı söylenen partisine geçeceği iddiaları için de şöyle konuştu:

“Siyasette rivayetler muhteliftir. Bir gün, bir hafa çok uzundur, bir öngörüde bulunamam. Belirli yaşa gelmiş, belirli siyasi tecrübeye sahip insanların kendilerine yeni siyasi rota belirlemelerini kendilerine hak olarak görürüm. Ama kendi tabanlarına, siyasi geçmişlerine, onları oraya taşıyan insanlara haksızlık olarak değerlendirmek her zaman tartışılabilir. Siyasette herkes kendi yolunu kendi çizer. Takdir yüce milletindir. CHP tam milletle uyum içinde, 83 milyonun güven ve tercihine mazhar olmuşken, bu tür ayrışmaların, ayrışanların da partimize bir faydası olmaz ama takdir kendilerinindir. Böyle bir parti söz konusu olur ise ben sadece başarılar diler geçerim.”(ANKA)