Demokrasi ve Atılım (DEVA) Partisi Genel Başkanı Ali Babacan, İstanbul Sözleşmesi’nin Cumhurbaşkanı kararı ile feshedilmesinin TBMM'nin yetki gaspı olduğunu belirterek, “Madem bunu beğenmiyorsunuz, yerine ne koydunuz? Başka bir çözümünüz var mı? Daha sağlam bir yasal düzenlemeniz var mı? Yoksa sizde bazıları gibi kadına şiddetin bazen mazur görüleceği durum olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bunu düşünüyorsanız açıkça çıkın söyleyin” diye konuştu.

Babacan, parti genel merkezinde İstanbul Sözleşmesi ve Merkez Bankası Başkanı Naci Ağbal'ın görevden alınması kararlarına ilişkin açıklama yaptı. Babacan, kararların gece yarısı alınmasını askeri muhtıra dönemine benzeterek, şunları söyledi:

ASKERİ MUHTIRA BENZETMESİ

Gece yarısı biliyorsunuz, iki ayrı belge Resmi Gazete’de yayınlandı. Tabii bu gece yarısı açıklamaları her ne hikmetse ne zaman olduğunda biz hep askeri muhtıraları hatırlıyoruz. O dönemde de böyle kararlar birden gece açıklanırdı. Bu iktidar şu anda maalesef ülkeyi yine karanlıktan yönetilen bir ülke haline getirdi. Zaten karanlık bir döneme girmiş olan ülkemiz, artık karanlıktan yönetilen, karanlıktan alınan kararlarla maalesef karşı karşıya kalmaya başladı.

"ERDOĞAN MİLLETTEN ÖZÜR DİLEYEMEDİ"

Trabzon'un Akçaabat ilçesinde dün "Ya Merkez Bankası’nda gereğini yapacak. Ya da yanlış politikalar yüzünden yanlış tezi yüzünden çıkıp bu milletten özür dileyecek" açıklamasını yaptığını hatırlatan Babacan, "Erdoğan bu milletten özür dileyemedi. Ve Merkez Bankası Başkanı ile ilgili bir adım attı" dedi. Babacan’ın açıklaması şöyle:

“Ben daha dün Trabzon’da Akçaabat ilçemizde kongremizde vatandaşlarımıza hitap ederken demiştim Sayın Erdoğan’ın şu anda önünde iki tane seçenek var. 'Ya Merkez Bankası’nda gereğini yapacak. Ya da yanlış politikalar yüzünden yanlış tezi yüzünden çıkıp bu milletten özür dileyecek' diye. Sayın Erdoğan bu milletten özür dileyemedi. Ve Merkez Bankası Başkanı ile ilgili bir adım attı. Son 20 ayda Partili Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi başladıktan sonra tam dört tane Merkez Bankası başkanı gördük. Tam dört tane TÜİK başkanı gördük. Normalde bu görevler süresi beş yıl olan görevler. Böyle bir ülkede istikrar sağlanabilir mi? Böyle bir ülkede ekonomik istikrardan bahsedilebilir mi? Basiretli bir hükümet, basiretli bir yönetim kendi ülkesine bunu yapamaz. Bunun adı en hafif bir ifadeyle keyfiliktir.

KADINLARIN AHINDAN KORKUN

Bu uluslararası sözleşme ne ile ilgilidir? Bu uluslararası sözleşmenin konusu kadına şiddettir. Aile içi şiddettir. Kadına şiddetin, aile içi şiddetin aması, fakatı olmaz. Gerekçe bulunamaz. Mazur gösterilemez. Bu sözleşme onun sözleşmesidir. Peki Türkiye’de şu anda kadına şiddet konusu çözüldü mü? Tam tersine büyüyerek devam ediyor. Mevcudu yıkmak en kolayı. Hazır sözleşmeyi şöyle ya da böyle çekildim de iptal ediyorum de. Peki yerine ne koydunuz? Madem bunu beğenmiyorsunuz, yerine ne koydunuz? Başka bir çözümünüz var mı? Daha sağlam bir yasal düzenlemeniz var mı? Yoksa siz de bazıları gibi kadına şiddetin bazen mazur görüleceği durum olduğunu mu düşünüyorsunuz? Bunu düşünüyorsanız açıkça çıkın söyleyin. Bize göre bu kırmızı çizgidir. Bundan sonra bu attığınız adım yüzünden cesaret alan, bu attığınız adım yüzünden daha fazla şiddet gören, bu adım yüzünden bir alan oluşup da o alanda kadın cinayetlerini daha farklı gösteren bir tablo oluşursa memlekette bunun vebali de günahı da boynunuzadır. Kadınların ahından korkun diyorum.

"TBMM'YE AİT OLAN ANAYASAL BİR HAK CUMHURBAŞKANLIĞI TARAFINDAN GASP EDİLMİŞTİR"

İstanbul Sözleşmesinin iptaline ilişkin "TBMM’ye ait olan anayasal bir hak, Cumhurbaşkanlığı tarafından gasp edilmiştir" diyen Babacan, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Anayasamız ne diyor ‘uluslararası sözleşmeler öncelikle bir kanun niteliğindedir’. Meclis’ten geçer, hatta normal kanunlardan farklı olarak uluslararası sözleşmeleri siz Anayasa Mahkemesi’ne dahi götüremezsiniz. Normal bir kanundan daha güçlü, zor bir iptal yöntemi vardır. Uluslararası sözleşmeler önce Meclis’ten geçip, daha sonra hükumet kararıyla yürürlüğe sokulurken, bu sözleşmelerin iptalinin de yine Meclis tarafından yapılması gerekir. Yine yürürlüğe konulmasının hükümet tarafından yapılması gerekir. Burada çok açık bir hukuk ihlali olduğunu görüyoruz. Bu atılan adımla, kararla TBMM’ye ait olan anayasal bir hak, Cumhurbaşkanlığı tarafından gasp edilmiştir.

BU İKİ KARAR NİYE AYNI GECE, AYNI ANDA ALINIYOR?

Bu iki karar niye aynı gece, aynı anda alınıyor? Uluslararası sözleşmeden geri çekilmenin bazı kesimlerde oluşturacağı infial hükumet tarafından biliniyor. İnsanlar bir araya gelip kararı protesto edilebilir. Pazartesi günü finansal piyasalar açıldığı zaman Merkez Bankası ile ilgili atılan adımın piyasa üzerinde olumsuz etkisi olacaktır. Sayın Erdoğan bu iki konuyu paketleyip, ‘İşte bunlar sokaklara döküldü, piyasalar bozuldu’ diyebilir. Kendi hatasıyla bozulan ekonomik dengeleri, bambaşka bir konu için eylemde bulunan insanların üzerine yıkabilirler. Bu oyuna aman dikkat edelim. Barışçıl yöntemlerle herkesin kendi düşüncesini ilan etmesi doğaldır. Ancak hükûmetin istismar edip, kendi ekonomideki çuvallamasının üstünü örtecek malzeme haline gelmesine de asla izin vermemeliyiz.”