İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İçişleri Bakanlığı’nın belediyede “özel teftiş” başlatması ile ilgili olarak; “Beyler, aklınızı başınıza alın. Milli iradeye her el uzattığınızda elinizin üstüne şamar yiyorsunuz" dedi.

İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, İzmir'de Ege Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (ESİAD) üyeleriyle bir araya geldi.

Swissotel İzmir'de yapılan buluşmaya, Akşener'in yanı sıra İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer, İYİ Parti TBMM Grup Başkanvekili ve İzmir Milletvekili Müsavat Dervişoğlu, İYİ Parti Genel Başkan Başdanışmanı ve İzmir Milletvekili Aytun Çıray, İYİ Parti Kalkınma Politikaları Başkanı Ümit Özlale, İYİ Parti İzmir İl Başkanı Hüsmen Kırkpınar, İYİ Parti milletvekilleri, esnaf odaları başkanları, sivil toplum kuruluşlarının temsilcileri ile iş insanları katıldı.

İçişleri Bakanlığı’nın, İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ne yönelik başlattığı “özel teftiş” başlatmasını değerlendiren Akşener, şunları söyledi:

"Sayın Erdoğan daha sonra da sayın İçişleri Bakanı Soylu, sayın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun işe aldığı insanların terör örgütü ile iltisaklı ve irtibatlı oldukları gerekçesiyle soruşturma başlatıldığını duyurdu. Beyler, aklınızı başınıza alın. Milli iradeye her el uzattığınızda elinizin üstüne şamar yiyorsunuz. Bütün belediyelere alınan insanların resmi olarak işe alındığı andan itibaren GBT denilen yani güvenlik durumlarına bakılır. Acaba hukuki olarak problem var mı diye. Devleti yönetenlerin görevi, terör örgütü ile iltisaklı ve irtibatlı olanlarla ilgili bu sorgulamalar karşısında gereğini yapmaktır. İrtibatlı insanlar eğer bilinmiyorsa ya da bilinip tuzak kuruluyorsa bu bambaşka bir biçimde tartışılması gereken bir durumdur. Aynı zamanda bir suçtur. İstanbul'da daha önce büyükşehir belediyesini Millet İttifakı'nın adayı sayın İmamoğlu'nun almasını iptal ettiniz. 'Hiçbir şey olmasa da olmuş' dediniz. İstanbullular size ne yaptı? İkinci turda 805 bin oyla sizi cezalandırdı. Millet sonuçlara el uzatanları her daim cezalandırmıştır. Yapmayın beyefendiler, yapmayın. Birilerine tuzak kuralım derken kendi kendinize sandıkta şamar yemenin taşlarını döşemeyin. Türkiye, bu millet huzursuzluktan gerilimden bıktı. 'Biz artık huzur istiyoruz. Artık işlerimizi doğru dürüst yapmak istiyoruz, üretmek istiyoruz. Artık dürüst, namuslu bir biçimde çalışıp vergimizi ödeyip, istihdam yaratmak istiyoruz. Her dakika başımıza iş gelecek tedirginliği ile hayatımızı sürdürmek istemiyoruz' diyor insanlar. Benden söylemesi, uyarmadı demeyin."

"EN ÖNEMLİ KAVRAMLAR HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ VE ADALET"

ESİAD Başkanı Mustafa Karabağlı'nın konuşmasında dikkatini çeken noktalara değinen Akşener şöyle devam etti:

"Binin üzerinde firma var. 150 binin üzerinde istihdam yaratmışsınız. Ege bölgesi ihracatının yüzde 50'si sizler tarafından yapılıyor, 20 milyar dolar iş hacminiz var. Aynı zamanda katılımcı demokrasi, gelişim diyorsunuz. Atatürk'ün çizdiği çağdaş uygarlık hedefi demişsiniz. Üçüncü hedef de demokratik, laik, etkin hukuk devleti anlayışı. Sayın Durmuş Yılmaz aramızda. Kendisine abi diye hitap ederim. Durmuş beye ekonomiyi sormuştum. Beraber çalışmaya başladığımız zamanlarda. Demişti ki 'Ekonomin patronu güvendir.' 'Açar mısınız' dediğimde ortaya hukuk çıktı. Kuralın önceden ilan edildiği, hukukun üstün olduğu, yatırımcının 5 yılını 10 yılını hesaplayabildiği bir devletin ekonomide kalkınması, üretmesi istihdam yaratması ile ilgili sorun yok. Bildiğimiz konu bu. Bugün öyle değil. En önemlisinin halen bu güveni oluşturan kavramın hukukun üstünlüğü ve adalet olduğuna inanıyorum. Bütün adımlarımızı bunun üzerine attık. İYİ Parti kurulmamış olsaydı. Dirençler olmasaydı nasıl bir Türkiye ile karşı karşıya kalırdık. Biz projeci bir partiyiz. Çözüm odaklı, huzurun gelmesinden yana, bu tahterevalli işlemlerinin her birimize kaybettirdiğine inanan rasyonel bakış açısı olan siyasi partiyiz. Bir köyde doğdum. Rumeli göçmeni bir ailenin çocuğuyum. Gaz lambası ile okudum. İlkokulu bitirdiğimde köye elektrik geldi. Birçok şey geldi bununla birlikte. İzmit'in merkezine taşındık. Haftada 3 gün televizyon yayını yapılırdı. Ben lisedeyken evimize televizyon geldi. Biz korkunç hızlı eğitimden gelmiş insanlarız. Lise son sınıftayken telefon geldi. 82'de oğlum doğdu. 86'da eve bir ilk bilgisayar geldi. Ne olduğunu hiç anlamadık. Şimdi android telefonlarla geziyoruz."

İSTANBUL SEÇİMLERİ SÜRECİNİ ANLATTI

Akşener konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Tek adam sisteminin, Partili Cumhurbaşkanlığı Sistemi'nin kimseye faydası yok. Eksikleri giderilerek parlamenter sisteme geçilsin diyerek bu parti kuruldu ve organize oldu. 7'den 77'ye ortak noktamız budur. Görünmez zincirlerinizi kırıp üretmenizi, güven ortamının oluştuğu bir düzeni yaratmak için yola çıktık. 24 Haziran'ı özellikle anlatıyorum. Doğru anlamak açısından. Cumhurbaşkanı adayıydım. Bu sistemi istemeyenlerin büyük heyecan içinde sandığa koştuğunu, sandığı korumaya çalıştığını gördüm. Sonuç itibariyle başarı gösterilemedi. Sistemin değişmesini isteyen, o seçmenin ne kadar büyük hayal kırıklığı yaşadığını gördüm. Cumhuriyet Halk Partisi'ne, 31 Mart'a giderken 'Yerel seçime beraber girelim' diye teklif götürdük. Buradaki amacımız, 'İYİ Parti aşağılarda, oyu şudur' için değil. Eğer canımızı kurtarmak için olsaydı, her bir masaya oturuşumuzda 'Parti mi, Türkiye mi?' sorusunun cevabını Türkiye olarak vermezdik. Bu bir çözüm önerisiydi. Bu bir projeydi. Kazanma projesi. Beraber seçime girdik. 19 ilçe aldık. Şimdi size soruyorum. İstanbul alınabilir miydi? Ankara, Antalya ve Adana alınabilir miydi? 'Bizim oylarımızla alındı' demiyorum, yanlış anlaşılmasın. 'İnsanların ayağa kalkmasına ve başarabiliriz demesine' sebep oldu. İstanbul'da 248 bin 'İstanbul alınamaz' diyen seçmen sandığa gitti. Erdoğan'ın kutuplaştırıcı tavrı neticesinde 350 bin AK Partili sandığa gitmedi. Sonuçta da 805 bin farkla sayın İmamoğlu İstanbul'u kazandı. İstanbullu gereken dersi verdi. El uzattılar, o ele sağlam bir tokat attı İstanbullu. Şimdi başka bir yolculuk yapılıyor. O yolculuk da cumhurbaşkanlığı seçimidir. Birincisi cumhurbaşkanlığını almak ikincisi de mecliste çoğunluğu alabilmektir. Siyasilerin, kanaat önderlerinin, seçmenin davranış biçimine saygılı bir dil tutturması gerekiyor. 'Bugünden aldık' değil, 'Mümkün değil alamayız' değil, biz bu işi başarırız, akılla mantıkla ve matematikle."

"TARIM VE BESİCİLİK BİTMİŞ"

İYİ Parti olarak Türkiye'de yaptıkları çalışmaları anlatan Meral Akşener sözlerini şöyle sürdürdü:

"Bu gezilerde besicilik yapıp 'Abla ineklerimi kesime gönderdim' diyen besici ile de karşılaşırsınız. '15 gündür yemek yapmadım Meral hanım ne bulduysam yedim' diyen 75 yaşındaki bir abla ile de karşılaşırsınız. 'Bu ülkeden gitmek istiyorum' diyen 16 yaşındaki gençle ve siftah yapmayan esnafla da karşılaşırsınız. Pandemi geldi. Hiç bilmezmişim 27 yıldır esnaf partisi, yani esnaf ya da köylü üzerine oturtmuş bir partide Doğruyol Partisi'nde başlamıştım. Esnafın neye takabül ettiğini onlarla konuşurken anladım. İnanılmaz istihdam yarattıklarını gördüm. O dükkanlarda emekliler gördüm. 1600-1900-2200-2600 ve 2800 lira emekli maaşları var. Pandemide o insanlardan çözüm önerileri öğrendim. Lüzümsuz hiçbir şeyi istemiyor bizim insanlarımız. 'Her şeyi ben alayım' diyen bir mantık yok. Acı çekmeye başlayıp 'Devlet benim devletim, nasıl şikayet edeyim' diyen o irfanı görüyorsunuz. Hamdım, piştim, oldum elhamdülillah' denir ya hani ben onu gördüm. O insanların hiçbiri kavga istemiyor. Komşusuna sövmek, akşam eve gidip aç yatmak istemiyor. O insanların her biri mutlu mesut olmak istiyor. Acayip zengin olmak falan değil, çocuğunu okutabildiği bir hayat istiyor. Biz siyasetçilerin bugüne kadar yapılan kutuplaştırma siyasetini kırmak iddiamız doğdu bu gezilerimiz neticesinde. Onun için bana sinir olma hali var. Çünkü A Haber her yerde takip ediyor bizi. Karşımıza birilerini çıkarmak için. Zaman zaman tahriklerin bir kısmına düşebildik ben de dahil. Bir yemin ettim, 'Ne yapılırsa yapılsın asla cevap vermeyeceğim' diye. Bu esnaf için müşteri velinimet. Aslında sizin için de şöyle. Benim yaş grubumda olanlar hatırlayacaktır. Seçmen de velinimetti. Çok uzun zamandır velinimet olmaktan çıktı seçmen. 3 il haricinde 81 ili dolaşmış oluyorum. Seçmen bugün itibariyle şuna hazır. Velinimet olmaya hazır. Kendi çocuğu işsizken, 86 puanla atanmamışken şu anda 50 puanla atanmış çocukların varlığından şikayetçi. Köy bitmiş, tarım besicilik bitmiş. Seçmen ayıplanmak istemiyor. İnsanların zamanlarında canı istediği partiye oy verme hakkı vardır. Saygı çok önemli kavram. Sayı duymaya devam edeceğiz. O fikri değiştirme hakları var. Ona da saygı duyacağız. Değiştirecekleri fikirlerin siyasi partisi olma gibi bir hedefimiz var."

KARABAĞLI: "ENFLASYONUN YÜKSELECEĞİNDEN ENDİŞELİYİZ"

Pandemiyle birlikte ekonomik sıkıntıların derinleştiğini vurgulayan Ege Sanayici ve İş İnsanları Derneği Başkanı Mustafa Karabağlı şunları söyledi:

"Neredeyse sanayi ve iş dünyasında oyunun kuralları yeniden yazıldı ve yazılıyor. Ciddi tehditler iş hayatımızı etkilerken ciddi de fırsatları beraberinde getiriyor. Ancak hammaddeye erişimdeki sıkıntılar, çok uzun teslim süreleri, konteynır yokluğu krizi ve lojistik problemleri, sanayi ve iş dünyasını meşgul etmeye devam ediyor. İş ve sanayi dünyası olarak kur korumalı TL mevduatı uygulamasının her sonuçta, yani döviz kuru düşse de yükselse de enflasyonu daha da yükseltebileceğinden endişe etmekteyiz. Enflasyonist bir ortamın yatırım ortamını bozacağı ve ekonomiye duyulan güveni azaltacağı da bir gerçektir. Gelişmiş ekonomilerin temel unsurlarından biri kurumlara duyulan güvendir."

"BU ÜLKE KUTUPLAŞMALARDAN YORULDU"

Ege Sanayici ve İş İnsanları Derneği Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Sıtkı Şükürer ise "Sayın Genel Başkan bu ülke kutuplaşmalardan çok yoruldu. Bu anlamıyla sizin şahsınızda ülkeyi yönetecek liderlerimizden, farklılıklarımızın zenginliklerimiz olduğu şiarı ile her yönüyle huzur, barış, istikrar özlemlerimizi ifade etmek istiyoruz" dedi.