Türkiye’de AKP iktidarı döneminde kadına yönelik şiddet yüzde bin 400 oranında artarken, son yıllarda hemen her gün bir kadın katliamı gerçekleşiyor. Haziran ayında 27 kadın katledilirken, Muğla’da Pınar Gültekin’in katledilmesi, Batman’da M.O. isimli uzman çavuşun 18 yaşındaki genç kadına tecavüz etmesi, Şırnak’ta yine uzman çavuşun 13 yaşındaki çocuğa cinsel istismarda bulunması kadın ve çocuğa yönelik şiddetin son örnekleri arasında yer aldı. Tüm bunlara rağmen iktidar İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmeyi hedefliyor. 

Kadınlara dönük tüm bu politikaları yerine kayyım atanan Özalp Belediye Eşbaşkanı Dilan Örenci, “Özelikle Kürdistan’da kadınların ve çocukların tecavüze maruz bırakılması bir savaş politikasıdır” diye değerlendiriyor.

'KADIN VE ÇOCUĞA YÖNELİK ŞİDDET SİSTEMİN ÜRÜNÜDÜR'

Kadınların ve çocukların devletin korumaya aldığı erkekler tarafından sistematik bir şekilde cinsel saldırıya maruz bırakıldığını belirten Örenci, “Bu, erk zihniyetin, faşist hükümetin kadına ve çocuğa layık gördüğü, politikasını bu şekilde yürüttüğü bir sistemin ürünüdür. Kürdistan’ın birçok ilinde bu durumlarla karşı karşıya kalıyoruz. Gerek aile içi şiddet ve baskı gerekse dışarıda yaşanılan cinsel saldırı ve cinayetler devletin sesiz kalmasından, hukuk ve adaletin işlememesinden kaynaklanıyor. Valiliğin Şırnak’ta çocuğa cinsel istismara ilişkin ‘Aşırı alkolüydü, etrafı rahatsız etti’ açıklaması kabul edilemez. Bu suçlar cezasız kaldığı için devam ediyor” diye konuştu. 

'CEZASIZLIK POLİTİKALARI FAİLLERİ CESARETLENDİRİYOR'

AKP’nin İktidarı süresince kadına yönelik şiddetin artığını belirten Örenci, kadın katliamları ve çocuk istismarı faillerinin kısa süreli tutuklamaların ardından serbest kaldığını kaydetti. Cezasızlık politikalarının failleri cesaretlendirdiğini söyleyen Örenci, “Bunun kararını veren ve sağlayan hükümetin ta kedisidir. Çocukları tecavüzcüyle evlendirmek, suçlunun takım elbise ile indirim alması, çocuk istismarlarının meşrulaşmasına ve artmasına sebebiyet veriyor. Gülistan Doku bunun bir örneği. Fail hiçbir şekilde yargılanmadı ifadesi evde alındı. Failler ön kapıdan alınıp arka kapıdan bırakılıyor. İktidar şimdide gündemine İstanbul sözleşmesinin iptalini aldı. İstanbul sözleşmesinin iptali tecavüzlerin, cinayetlerin daha da artması demek. Her gün yeni kadın cinayetleri, çocuk istismarlarıyla karşılaşıyoruz. Sözde bir hukuk varken durum içler acısı ve bu yasanın kaldırılmasının neleri doğuracağı ortadadır. Sözleşmeden geri adım atması her zaman yapmak istediği bir şeydi” sözlerine yer verdi. 

'BİR SAVAŞ POLİTİKASIDIR'

Kürt kentlerinde kadınların ve çocukların akser ya da polis tarafından tecavüze maruz bırakılmasının özel savaş politikasının bir parçası olduğunun altını çizen Örenci, “Çünkü devlet ‘Kürtleri nereden, daha çok nasıl vursam, nasıl dağıtsam’ mantığıyla yaklaşıyor. Tankla topla saldırması yetmiyor gibi bir de kadın ve çocuklar üzerinden saldırılar gerçekleştiriyor. Bir kadın bilinçlendiği zaman bir topum bilinçleniyor. Son zamanlarda kadına yönelik saldırıların artması hükümetin kadından koruttuğunun göstergesidir. Cinayetlerin, tecavüzlerin üstü örtülmeye, kapatılmaya çalışılıyor. Gerçek sayılar verilere yansıtılmıyor. Fakat biz istismar ve kadın cinayetlerinin verilerin çok üstünde olduğunu biliyoruz. Kadın cinayetleri ve çocuk istismarlarına karşı her zaman alanlarda olduk olmaya da devam edeceğiz. Amaçlarına ulaşamadılar, hiçbir zamanda ulaşamayacaklar” ifadelerini kullandı. 

'BİRLİKTE ÜSTESİNDEN GELEBİLİRİZ'

Çocuk istismarı ve kadın katliamlarına karşı kadınlara daha fazla örgütlenme ve ses çıkarma çağrısında bulunan Örenci, şunları söyledi: “Ancak birlikte olursak, örgütlenirsek bunun önüne geçebiliriz. Yaşadığı durumu anlatamayan sayısız kadın var, bizim dokunamadığımız kadınlar var, ne olursa oldun bütün kadınlar seslerini yükseltmeli. Örgütlenmek güç getirir, birlikte bunun üstesinden gelebiliriz. Burada ailelere sesleniyorum. ‘Ayıp’ sözcüğünü çocukların dünyasından çıkarsınlar. Çocuğun bedenine aile, akraba veya yabancı biri tarafından dokunulduğu zaman çocuğun tepki verebilmesi öğretilmeli. Çocuk böyle durumlarla karşılaştığı zaman ‘ayıp’ sözcüğü çocuğun bilincine yerleştiği için tepki vermekten veya dile getirmekten çekiniyor.”