Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi ve Parti Meclisi (PM), PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerinde sürdürülen tecrit, partinin kapatma davası, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı ve kadın mücadelesine yönelik saldırıları değerlendirmek üzere toplantılar düzenledi. Yürütülen tartışmalarda bu sorunlar karşısında izlenecek yol ve yöntemler konuşuldu. 

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, bu toplantılarda ortaya çıkan kadın gündemi ve yürütecekleri mücadele hattına dair Mezopotamya Ajansı'nın sorularını yanıtladı.

PKK Lideri Abdullah Öcalan üzerindeki tecrit devam ediyor. HDP’ye kapatma davası açıldı. İstanbul Sözleşmesi’nden gece yarısı kararıyla çekildi. Bütün bu gelişmeler ışığında HDP Kadın Meclisi ve ardından Parti Meclisi toplandı. Toplantıların temel gündem başlıkları neydi? Nasıl tartışmalar yürütüldü?

Ülkenin tam da bu gündemlerini konuştuk. Uzun süredir Sayın Öcalan üzerinde yürütülen bir tecrit var. Tecrit bugünün meselesi değil ama her geçen gün toplum tümünün üzerinde hissedilir bir süreç haline geldiğini görüyoruz. Yolda geçen herhangi birine bugün mikrofon uzatıp nasıl hissettiğini sorduğumuzda ‘nefessiz hissediyorum’ der. Güvenlikçi politikaların etkisini toplumun tümü başka biçimlerde yaşıyor. Bu nedenle her dönem tecridin aslında bir yönetim biçimi olduğunu söylüyoruz. İmralı’da Sayın Öcalan üzerinde başlatılan ama ülkede bir yönetim biçimi olan ve halktan her kesime yayılan bir yönetim biçimi. Bir suya bir taş attığınızda o taşın bıraktığı izdir tecrit. Sonrasında halkalar oluşuyor. Etrafındaki halka savaş siyasetidir, yoksulluktur, kadına yönelik şiddettir, doğa talanıdır. Tam da bunların tümü Kadın Meclisi ve PM toplantımızda konuşuldu. Ülke her geçen gün militarist, tekçi, erkek egemen bir rejim karakteri kazanıyor. Bu nedenle muhalefet eden, direnen, mücadele eden kesimlere saldırı geliştiriyorlar. Uzun bir süredir zaten mücadele ediyoruz. O direniş çizgisi daha da net bir biçimde belirlenmiş oldu. Üçüncü yol gerçekten artık toplumsal olarak da kabul gören bir yol oldu. HDP’nin fikriyatı bir toplumsallaşma sürecini tamamladı, mayası tuttu. Bu nedenle bu kadar saldırı geliştiriliyor. Bu değerlendirmelerle, bizi yalnızlaştırma, nefessiz bırakma siyasetine karşı üçüncü yolda, mücadelede, direnişte ısrar değerlendirmesi yapıldı.

HDP Kadın Meclisi toplantısında, tecride karşı mücadele, İstanbul Sözleşmesi’nde ısrar ve birlikte yeni bir yaşamı inşa etme vurgusu öne çıktı. Tecride karşı nasıl bir mücadele sürdüreceksiniz?

Öncelikle tecrit neden kadınlar için bir mücadele gerekçesidir, bunu ifade etmek lazım. En çok kadınlar tecridi tanıdığı için bu kadar esaslı bir mücadele hattı olarak önlerine koyuyorlar. Bu nedenle esaslı gündemlerimizden biri. Çünkü bin yıllardır toplumdan tecrit edilen kesimleriz. Bir diğeri, o ilk başlangıç noktası ve etrafındaki halkların büyük bir bölümünü kadınlar yaşıyor. Savaş siyasetinin, güvenlikçi politikaların, Kürt sorununun yok sayılmasının sonuçlarının faturası kadınlara kesiliyor. Yoksulluğun en derinini kadınlar yaşıyor. Cinsiyetçi ve militarist politikaların etkisini kadınlar yaşıyor. İktidar bunu bir politika olarak önüne koyuyor. Bir günde 6 kadının katledildiği bir Türkiye gerçekliği var. Aynı zamanda tecridin siyasete yansımasını hep beraber görüyoruz. Bu yaşananların hiçbirini tecritten bağımsız olarak ele alamayız. Biz Kadın Meclisi olarak sokaklarda, alanlarda, meydanlarda ve parlamentoda bu tecrit rejimine karşı mücadele etmekten vazgeçmeyeceğiz. Önümüzdeki süreçte yaşamın her alanında bu tecrit politikalarını deşifre etmek, tecridi kırmak için mücadelemiz demokratik yol ve yöntemlerle devam edecek.

Kapatma davasına karşı ‘HDP’nin bir kadın partisi’ olduğu görüşü hakimdi toplantınızda. HDP neden bir kadın partisi? Kadınlar neden sahip çıkmalı?

HDP, tek bir yaklaşımın, perspektifin partisi değil. 40 yıllık Kürt kadın mücadelesini, yarım asırlık feminist kadın mücadelesinin tüm birikim ve deneyimlerini devralıp yol yürüdük. Bu nedenle hedef alınıyor ve bu nedenle sahip çıkılması gerekiyor. 

HDP, tek bir yaklaşımın, perspektifin partisi değil. Çok çeşitli kadın mücadelesinin bileşkesi. HDP Kadın Meclisi’mizde de feminist kadın arkadaşlarımızdan Alevisine, Sunnisinden Êzîdîsîne, Kürt kadın hareketinden Türkiye sol sosyalist kadın mücadelesi yürüten kadın arkadaşlarımıza kadar. 40 yıllık Kürt kadın mücadelesini, yarım asırlık feminist kadın mücadelesinin tüm birikim ve deneyimlerini devralıp yol yürüdük. Onların birikim ve tecrübeleriyle yeni bir perspektifle parti anlayışı öngörüyoruz. Kadın özgürlükçü, en yerelden en tepeye kadar eşbaşkanlık sisteminin esas alındığı, kadınların özerk örgütlenmelerinin söz konusu olduğu, kadın renginin, dilinin varlık kazandığı bir parti. Karmada da kadın fikrinin öncülük yaptığı bir siyaset anlayışı var HDP’de. Bir taraftan kadın mücadelesini, fikrinin öncülüğünü yürütürken aslında Türkiye siyasetine de örnek olmuş bir parti HDP. Türkiye’de siyasette kadın temsiliyetini artıran bir parti. Sadece Türkiye açısından değil, dünyada da rol model olarak görülen, pratikleri ve deneyimlerinden faydalanılan bir parti. Bırakın muhalefeti, iktidar partisinin bile kadın temsiliyetinin artmasına ön ayak olmuş bir parti. Türkiye’deki mevcut rejim, dinciliği esas alan, tekçi bir anlayışı kendisinde barındıran, cinsiyetçi kadın düşmanı, militarist. Bunun karşısında kadın öncülüğünü, özgürlüğünü savunan, kadın-erkek eşitliği için mücadele eden, kadınların yaşamın tüm alanlarında olması için öncülük yapan, sadece sözde değil parti tüzük ve programına da bunu yerleştiren bir parti. Bu nedenle hedef alınıyor ve bu nedenle sahip çıkılması gerekiyor.

Toplantıda İstanbul Sözleşmesi de geniş yer aldı. Sözleşmeden çekilme kararını HDP’li kadınlar olarak nasıl yorumluyorsunuz?  

Sözleşmeden bir çekilme olduğuna inanmıyoruz. Kadınların büyük bedellerle elde ettikleri bir kazanım bir erkeğin lafıyla ortadan kalkmaz. Hukuken de Cumhurbaşkanı’nın böyle bir yetkisinin olmadığını biz de kendileri de çok iyi biliyorlar. İstanbul Sözleşmesi, aslında bir dönemin son halkası. Çünkü sözleşmeye gelene kadar iktidarın kadın kazanımlarına karşı adım adım ördüğü bir süreç yürütüldü. İktidar, pandemide acil eylem planı açıklaması gerekirken, İstanbul Sözleşmesi’ni tartışmaya açtı. Sözleşmeden çekilme kararı, iktidarın önümüzdeki süreçte ne düşündüğünün tespiti açısından önemli. Sözleşmeyi tartışırken alternatifini üretmeye çalıştı ve yerine vicdan koydu. Ankara Sözleşmesi’nden de vazgeçti. En son gelinen aşama aileyi koruma, ahlak, vicdan. Peki kadınlar şimdiye kadar vicdanla korunabildi mi?

Meclis’te de İstanbul Sözleşmesi’nin uygulanması için bir komisyon kuruldu. Komisyon raporunu açıklamadan sözleşmeden çekilme kararı geldi.

 İstanbul Sözleşmesi, aslında bir dönemin son halkası. İktidarın derdi kadını korumak değil. Aslında toplumdaki erkeklere paye dağıtma hali var. ‘Ben senin egemeninim ama sen de egemenlik hakkını kadın üzerinden kullanacaksın’ mesajı var.

Evet komisyon kuruldu ve bu komisyona gelen tüm kurumlar sözleşmenin ne kadar önemli olduğu üzerinde durdu. Bir yıldır rapor yok. Arkadaşlarımız ısrarla bu raporun açıklanması için uğraşırken bir gece yarısı darbesiyle AKP Genel Başkanı ‘sözleşmeden çekiliyorum’ dedi. İktidarın derdi kadını korumak değil. Aslında toplumdaki erkeklere paye dağıtma hali var. ‘Ben senin egemeninim ama sen de egemenlik hakkını kadın üzerinden kullanacaksın’ mesajı var. Rejimin yeni karakteri bu. Toplumda da bir mutabakat yaratmaya çalışıyor. Ama ikna edemedi. Örneğin; sözleşme neden Meclis çatısı altında tartışılmadı? Çünkü kendi bazı gruplarının da desteği yoktu. İknanın olmadığını çok iyi biliyorlar. Meclis’e geldiğinde toplumda daha fazla tartışmanın önünü açacağını da biliyorlardı. ‘Ben yaptım olduya’ getiriyor ama kadınlar kabul etmiyor. Biz çekilmedik, AKP Genel Başkanı çekildi. Birilerinin vicdanlarına emanet edemeyiz yaşamlarımızı. Bu nedenle günlerdir kadınlar sokakta biz de önümüzdeki günlerde bu kazanımlarımızı savunmaya devam edeceğiz.

 İstanbul Sözleşmesi gündemiyle kimi yerel ve uluslararası toplantılar yaptınız. Bu görüşmelerde ortaya çıkan temel görüş ne oldu? Nasıl bir ortaklaşmaya gidildi?

Bugün rejimin karakterinin değiştiği tek ülke Türkiye değil. Dünya’da da böyle bir rejim dönüşüm ve değişikliği var. Mesela Polonya da sözleşmeden çekilmeyi tartışıyor. Bu toplantılarda yaptığımız en önemli çıkarım, entarnasyonel kadın mücadelesinin önemi. Farklı ülkelerde, farklı politik görüşlerde kadınlar ama birbirinin aynısı devletler. Enternasyonel kadın mücadelesinin ne kadar önemli olduğunu biliyoruz. Tüm dünya kadın hareketlerinin ortak kazanımları olduğu için ortak mücadeleye ihtiyaç olduğunun sonucunu hep beraber gördük. Önümüzdeki günlerde bununla ilgili somut planlamalarımız da olacak. Bir araya gelişler de devam edecek.

 Geçtiğimiz günlerde HDP’li kadınlar olarak DEVA Partisi’nden kadınları ziyaret ettiniz. Daha önce de ‘Herkes için adalet’ kampanyası kapsamında eşbaşkanlık düzeyinde bir görüşme gerçekleştirilmişti ama ilk defa kadınlar olarak bir parti ile görüştünüz. Görüşme nasıldı? Neler konuşuldu?

Tüm muhalefet partilerinin kadınları olarak bir araya gelip erkek egemen ittifakına karşı mücadele etmemiz gerekiyor. Belki politik olarak farklı perspektiflerde olabiliriz ama bugün kadın kimliğiyle bir araya gelmenin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gördüğümüz bir süreçten geçiyoruz. İstanbul Sözleşmesi tartışması hepimizin ortak kazanımı. Bu nedenle biz siyasi partilere giderken kadın birimleriyle bir araya geldik ve tek gündemimiz vardı İstanbul Sözleşmesi. Sözleşmeye dair mücadeleyi nasıl ortaklaştırabiliriz, nasıl büyütebiliriz, bunu nasıl toplumsallaştırabiliriz ve nasıl geri adım attırabilirizi konuştuk. İlk görüşmeyi DEVA Partisi ile yaptık diğer muhalefet partileriyle de görüşmelerimiz devam edecek. Belirlenmiş bir takvim var bu takvim çerçevesinde muhalefet partilerinin kadın kolları, kadın komisyonlarıyla bir araya gelip ortak ne yapabileceğimizin istişaresini yapıyoruz bunlar devam edecek. Bu konuda cesaretin önemli olduğunu düşünüyorum. İktidar bizi, birbirinden ayrıştırmaya çalışıyor ama kadın kimliğimiz saldırı altında ‘bu nedenle bu konuda bir araya gelmekten imtina etmeyiz’ sesin daha fazla yükselmesi gerekiyor.

HDP Kadın Meclisi olarak ‘Herkes için adalet’ kampanyasının ‘Kadınlar için adalet’ programının ikinci ayağını ‘Kadın yoksulluğu’ adı altında 5 Nisan’da başlatacaksınız. Bu kapsamda nasıl çalışmalar yürüteceksiniz? Önünüze koyduğunuz bir program var mı?

İstanbul Sözleşmesi’nin etkin uygulanması ‘acil eylem planın’ bir parçası. En güçlü savunma mekanizmamız olan örgütlülüğümüzü güçlendirmemiz lazım. Kadın ittifakı ve özgür bir yaşamın inşası için sorumluluk almaya hazırız.

İkinci etabı aslında adaletsizliğin başka bir boyutu üzerinden yürüteceğimiz bir çalışma olacak. Bu ülkenin en yakıcı sorunlarından biri yoksulluk ve en büyük faturası kadınlara kesiliyor. Emeği yok sayılan ve yaşamın tüm yükü omuzlarına yüklenen ama buna karşı istihdam olanakları da yaratılmayan kesimler kadınlar. Bu nedenle 5 Nisan’da İstanbul’da ‘Kadın yoksulluğu’ temalı kampanyamızın ikinci etabını başlatacağız. Akabinde Ege’de çalışma hayatından olsun olmasın birçok kadınla bir araya gelip onların problemlerini konuşabileceğimiz ve bunu kamuoyuyla paylaşabileceğimiz bir çalışma planlaması önümüze koyduk. Bu bölgelerin tümünde devam edecek. Haziran ayına kadar devam eder diye düşündüğümüz ama sonrasında ihtiyaçlara göre devam ettireceğimiz bir kampanya. 

HDP olarak 2021'e girerken ‘Acil eylem planından’ bahsetmiştiniz. Bu kapsamda neler yapıyorsunuz, neler yapacaksınız? Örgütlü bir mücadele için neler yapılmalı?

İstanbul Sözleşmesi’nin etkin uygulanması ‘acil eylem planın’ bir parçası. Kadınların yoksulluğunun önünde belli bir siyaset üretilmesi bu planın bir parçası. Ama bu iktidarın sorumluluğunda olmalı. İktidar, kadınlar öldürüldüğünde bundan sorumlu değilmiş gibi bir rahatlıkla davranamaz. Ama bunu yerine getiremiyorsa bizim de kadınlar olarak en güçlü savunma mekanizmamızı, örgütlülüğümüzü güçlendirmemiz lazım. Bu örgütlülüğü, bir araya gelişleri ne kadar büyütürsek o kadar büyük bir savunma mekanizmasını da oluşturabiliriz. Tüm farklılıklarımızı kapının önünde bırakarak masanın etrafında bir araya gelmek gerekiyor. Kadın aklıyla yeni bir yaşamı nasıl örülebilir, alternatifini nasıl oluşturabilirizi de konuşmak gerekiyor. Bu nedenle sürekli çağrıda bulunuyoruz. Temaslarda bulunuyoruz. Gelin bir kadın ittifakı oluşturalım. Özgür bir yaşamın inşası için bir araya gelelim. Bunun için de sorumluluk almaya hazırız.

 MA / Zemo Ağgöz