Halkın Emek Partisi (HEP) Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın, 5 Temmuz 1991’de gözaltına alındıktan 2 gün sonra cenazesi bulundu. 12 Eylül 1980 askeri darbe sürecinde tutuklanıp 4 yıl cezaevinde kalan Aydın, tahliye olduktan sonra bir grup Kürt aydınıyla birlikte İnsan Hakları Derneği’ni (İHD) kurmak için çalışma başlattı. 1990 yılında İHD Diyarbakır Şubesi Yönetim Kurulu’na seçilen Aydın, 28 Ekim 1990 tarihinde ise Ankara’da yapılan İHD Genel Kurulu’nda Kürtçe yaptığı konuşma nedeniyle tutuklandı. Hakkında açılan davaların duruşmasında Kürtçe savunma yapan Aydın, 4 aylık tutukluluk süresinin ardından 1990 yılı sonlarında İHD Diyarbakır Şubesi Başkanlığı’na, 1991 yılı Haziran’ında ise HEP Diyarbakır İl Kongresi’nde il başkanlığına seçildi. Kendilerini polis olarak tanıtan 3 kişinin, 5 Temmuz gecesi Aydın’ı evinden gözaltına almasının ardından işkence edilmiş cenazesi 7 Temmuz’da Elazığ’a bağlı Maden ilçesindeki bir köprünün altında bulundu.

2021 SORUŞTURMA İÇİN KRİTİK 

Aydın'ın katledilmesi, 3 Kasım 1996’da meydana gelen Susurluk kazasından sonra hazırlanan raporda,  her ne kadar devlet içinde odaklanan bir çete tarafından katledildiği belirtilse de soruşturma dosyasında bir yol alınmadı. Dosyanın zamanaşımı kapsamında düşmesine kısa bir süre kala JİTEM itirafçısı Abdulkadir Aygan'ın cinayete ilişkin ifadeleri 2011’de dosyaya girdi. Aygan, Aydın'ın Cem Ersever'in başında bulunduğu itirafçı JİTEM elemanları tarafından katledildiğini açıkladı. Soruşturma savcısı, bu ifadeler üzerine JİTEM elemanı Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım hakkında yakalama kararı çıkardı, ancak geçen 9 yıl içinde Yıldırım’ın yakalanması için bir gelişme sağlanamadı. 29 yıldır Diyarbakır Adliyesi’nin tozlu raflarında bekletilen soruşturma dosyası, eğer bir gelişme sağlanmazsa ya da kovuşturmaya dönüştürülmezse 2021 yılı içinde zaman aşımına uğrayacak. 

Cinayetin 29’uncu yıldönümünde birlikte çalıştığı avukat arkadaşı Mehmet Emin Aktar, Vedat Aydın’ı Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.

SÖZÜNÜ ESİRGEMEYEN DEVRİMCİ

Aktar, hemşerisi de olan Aydın’ı şöyle anlatıyor: “İkimiz de Bismilli olduğumuz için hemşeri olmanın beraberinde getirdiği bir tanışıklığımız vardı. Ben ortaokuldayken kendisi üniversite öğrencisiydi. Bizim için sözünü esirgemeyen güçlü bir devrimciydi. 12 Eylül’de cezaevindeki direnişlerde yer aldı. Örneğin cezaevinde sigara için dil dökmemek adına sigarayı bıraktı. Bizim için böyle bir figürdü. Uzaktan bir kişiden bahsetmiyorum. Evine gidebildiğim, aileden bir bireyden, bir ağabeyden bahsediyorum aslında.  Bir halk aydını tipiydi. Alışıla gelen Kürtlerden bir üniversite mezunu; tartışan, düşünen, mücadele eden bir insandan çok, halktan kopuk olmayan, onlar gibi yaşayan, onlarla dertlenen biriydi. Yeri geldiğinde ağız dolusu küfür ederdi. Kimseden sözünü sakınacak hali yoktu.” 

‘YİĞİTLİK BANA KALSIN’

Ulu Camii’nin yanında bulunan eski belediye binasının önünde 1990’da yapılmak istenen, ancak yasaklanan mitingi hatırlatan Aktar, şunları anımsattı: “Vedat Aydın konuşması için çıktığı kürsüden kendisini indirmek isteyen polislerden ilk giden polis amirine yumruk atmıştı. Sonra polisler çok fena şekilde dövdüler. Hastaneye gittik Vedat Abi niye böyle yaptın diye sorduk. ‘Polisler zaten döveceklerdi, ilk yumruğu ben vurayım ki yiğitlik bana kalsın diye düşündüm’ dedi.”

KÜRTÇE KONUŞMA VE SAVUNMA

Vedat Aydın’ın 1984’te cezaevinden çıktıktan sonra Kürtçeyi temel iletişim dili olarak kendine seçtiğini hatırlatan Aktar, Aydın’ın gündelik hayatta, siyasette neredeyse sadece Kürtçe konuştuğunu, İHD Genel Kurulu’nda Kürtçe konuştuğu için tutuklandığını, mahkemelerde Kürtçe savunma yaptığını belirtti. 

AYDINLARA SERT TEPKİSİ

Aydın’ın her koşulda sözünü sakınmayan bir insan olduğunu ifade eden Aktar, “1991 yılı Nisan’ında Saddam’ın saldırılarından kaçan Federe Kürdistanlı sivil halklar Şırnak’a gelmişti. Vedat Aydın’la İHD ve başka kurumlar olmak üzere büyük bir grupla yerinde görmek için Şırnak’a gittik. Silopi ve Cizre’den sonra Uludere’nin Işıkveren Köyü’ne gittik. Dağlık bir bölge insanlar sınırı geçmiş çadır açmışlardı. Hala kar vardı. Grup olarak çadırlarda inceleme yapıyorduk. Bize bir çadır gösterdiler. O çadırda hakimi, avukatı, doktoru, işte aydınlar var dediler. Vedat abiyle o çadıra girdik. Hem onları dinleriz hem beklentileri nedir diye öğrenmek istedik. Aydınlardan yaşadıklarını dinledikten sonra Vedat abi ne istiyorsunuz diye sordu. Aydınlar da Kızıltepe Ovası’nda bize bir kamp kursunlar, biz o kampa yerleşelim cevabını verdi. Vedat abi şöyle acı acı gülerek, yazıklar olsun size demişti. Ve şöyle devam etti, ‘Siz bu toplumun aydınlarısınız sözüm ona. Siz kendi ülkenizde bir kampta, etrafınız tel örgülerle çevrilmesini istiyorsunuz. Esareti peşinen kabul ediyorsunuz. Oysa kendi topraklarınızdan zorla çıkarılmanın karşısında bu topluma umut vermeniz gerekiyordu. Kendi topraklarınıza nasıl geri dönüp, yerleşebileceğinize ilişkin bir şey söylemeniz gerekiyordu.’ Biz aslında mağdur olan insanları ziyaret etmiştik. Mağdur olan insanlarında böyle dirençsiz kalmaları karşısında bir umut vermek istiyordu.  Ama bunu da çok sertçe, hırpalayarak yapmıştı, ancak bunu sık yapıyordu. O gün kalıp sonra oradan döndük” diye konuştu. 

BULUNMASIN DİYE MADEN’E GÖTÜRÜLDÜ

Vedat Aydın’ın öldürülmesiyle yeni bir sürece girildiğini anımsatan Aktar, gözaltında zorla kaybetme cinayetlerinde, soruşturmaların zorlaştırılması için gözaltında öldürülenlerin alındıkları ilden diğer bir  ile götürüldüklerine dikkat çekti.  Aktar, Vedat Aydın’ın Diyarbakır’da gözaltına alınarak cesedinin Elazığ’a bağlı Maden ilçesinde bulunmasının, Elazığ’da başlatılacak soruşturmayla kaybın bulunmamasının amaçlandığını kaydetti.

‘TOPLUM CESARET KAYNAĞINI KAYBETTİ’

Vedat Aydın’ı son yolculuğuna uğurlayan yüzlerce insanın üzerine polislerce ateş açıldığını anımsatan Aktar, “Kendi ulusal değerlerine, ezilenlere, mücadele edenlere sahip çıkan Vedat Aydın’ın kocaman bir yüreği ve cesareti vardı. Gittiği her yerde cesaret aşılıyordu. Belki bir cesaret kaynağımızı kaybettik. Toplum, yürekli bir liderini kaybetti.  Mesleğimizin ilk yıllarında bizim cesaretle devam etmemizi sağladı. Birçok önemli davada yanımızda olurdu. Bu yüzden birçok kişi onu avukat olarak bilir. Vedat abi öğretmendi ama çok da öğretmenlik yapmadı. Ancak bu toplum için hep öğretmendi, öğretendi. En cesurlarımızı en yüreklilerimizi aldılar içimizden. Bu toplumun tüm güzelliklerini taşıyan bir şahsiyetti” diye konuştu.