Kobanê Davası'nda tutuklu yargılanan Sebahat Tuncel, İzmir'deki saldırıya tepki göstererek, "Bu katliamın sorumlusu barışçıl ve demokratik çözümün önüne engel koyanlardır. Parti kapatmaya davet edenler bundan sorumludur” dedi. 

DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleştirilen eylemler gerekçe gösterilerek Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 24’ü tutuklu 108 kişi hakkında açılan davanın 3’üncü duruşması 5’inci gününde devam ediyor. Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi tarafından Sincan Cezaevi Kampüsü Salonu'nda görülen duruşmayı HDP’li kimi milletvekillerinin yanı sıra çok sayıda kişi izliyor. 

DURUŞMAYA KATILANLAR

HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) eski Eş Genel Başkanı Emine Ayna ve HDP eski MYK üyesi Zeynep Ölbeci, tutuklu bulundukları cezaevlerinden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Duruşmanın 2’nci gününde tahliye edilen HDP eski MYK üyeleri Can Memiş, Cihan Erdal ve Berfin Özgü Köse ile tutuksuz yargılanan İmralı Heyeti üyesi Sırrı Süreyya Önder da İstanbul’dan SEGBİS ile duruşmaya bağlandı. 

Tutuklu yargılanan HDP eski Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, HDP eski Milletvekili Gülser Yıldırım ve Aysel Tuğluk, mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı. Geçen oturumda tahliye olan yerine kayyım atanan Kars Belediye Eşbaşkanı Ayhan Bilgen ile tutuksuz yargılanan Ahmet Türk, Gülfer Akkaya ve Altan Tan ise mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı.  

Tutuklu yargılanan DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, Kürt siyasetçi Ayla Akat Ata, HDP eski Sözcüsü Günay Kubilay, HDP Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) üyesi Ali Ürküt, eski milletvekili Emine Beyza Üstün, İbrahim Binici, HDP Dış İlişkiler Komisyonu üyesi Nazmi Gür, HDP yeni dönem MYK üyesi Alp Altınörs, Meryem Adıbelli, HDP eski saymanı Zeki Çelik, HDP eski MYK üyeleri Pervin Oduncu, Ayşe Yağcı, Bircan Yorulmaz, Bülent Parmaksız, İsmail Şengül, Dilek Yağlı ve Sibel Akdeniz da duruşma salonunda hazır bulundu. 

EMNİYETTEN TAHLİYEYE İTİRAZ 

Duruşma, dosyaya gelen yeni evrakların okunmasıyla başladı. Mahkeme Başkanı, Emniyet Genel Müdürlüğü’nün tahliye olan siyasetçiler hakkında itiraz dilekçesinde bulunduğunu belirtti. 

KÜRT DÜŞMANLIĞI

Ardından söz alan DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, İzmir’de dün parti binasın yapılan saldırıya değinerek, “korkunç politik bir cinayete tanıklık ettik” dedi. Saldırıda yaşamını yitiren Deniz Poyraz’ı anan Tuncel,  “Bunun ilk olmadığını biliyoruz. Buradan yargılananlar olarak bunun son olmasını istiyoruz. Deniz’in ailesine, partimize, Türkiye ve Kürt halkına başsağlığı diliyoruz” ifadelerini kullandı.   

Tuncel, şunları söyledi: “Elini kolunu sallayarak ve güvenliğin aldığı binamıza giriyor ve katliam yapıyor. 40 kişinin katılacağı bir toplantı planlanmıştı. Bu toplantı iptal edilmeseydi şu an daha fazla insanın katledildiğini konuşacaktık. Bunların hepsi Kürt düşmanlığının sonucudur. Bu ülkeyi yönetenler özellikle Cumhur İttifakı Kürtlere karşı her ağzını açtığında ‘terörist’ diyor. Milletvekili hakkında her gün ithamda bulunuyor. Parti kapatmaya davet edenler, partimizin önünde oturma eylemi çağrısı yapanlar bundan sorumludur” şeklinde konuştu. 

MUHALEFETE ÇAĞRI

Siyasi partilerin İzmir’deki saldırıyı ilişkin yaptıkları kınama açıklamalarına değinen Tuncel, “Bu olaydan üzüntü duyuyorlarsa ırkçı, dinci, milliyetçi söylemden vazgeçip, en önemlisi Kürt düşmanı politikalardan vazgeçilmeli. Bu katliamın sorumlusu, çözüm sürecini bitirenler, barışçıl demokratik çözümün önüne engel koyanlardır. Çete lideri açıklama yapıyor ‘devamı gelebilir’ diye. Belli ki bir organize var. Eğer bu saldırı kınanıyorsa bir an önce yapılması gereken şey, Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda adım atılmalı aksi takdirde iç savaş çıkarmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürer. Birilerinin amacı bu olabilir HDP’ye Alevi örgütlerine saldırın bugünlerde çıkması tesadüf değil. Hafızamızı unutturmak istiyorlar. Ama unutmuyoruz. Yanı başımızda Ankara’da HDP il binamızda arkadaşlarımızın boğazını kestiler IŞİD yöntemiyle” diye konuştu.  

ÖRGÜTLÜ SALDIRILAR

“Deniz Poyraz arkadaşımız yaşamıyorsa HDP’ye yönelik saldırılar devam ediyor demektir” diyen Tuncel, önceki gün müştekilerden oluşan bir grubun gerçekleştirdiği provokasyona işaret ederek, “Adam silahlarla SADAT’a gönderilmiş, eğitim yaptırmış, ‘emrinizdeyiz’ diyor. Resimler çektiriyor silahlarla. Bu ülkede bir savcı harekete geçip sorgulama yapmış mı? Ama Kürtler duygusunu paylaşmış, AKP politikasını eleştirmiş diye aylardır yargılanıyor. Halklar arasında bölen politikalar budur. AKP bize bu ülkede yaşamak için bedel ödetiyor. Halkların kardeşliğine de yapıyor. Çeteler siyasetçilerimizi öldürüyor, savcı bey orada oturuyor. Bir tane soruşturma yaptı mı? Parti binamıza yapılan saldırılar ya sarhoş ya da hırsız! Bunlar örgütlü yapılan saldırılardır” diye kaydetti.  

'IRKÇI-MİLLİYETÇİ ÖRGÜTLÜLÜK'

HDP’ye yönelik yapılan saldırının “ırkçı ve milliyetçi örgütlülüğün sonucu” olduğunu vurgulayan Tuncel, bunu kabul etmediklerini dile getirdi. Tuncel, “Burada adalet arayacağız. İnsan yaşamı gidince gelmiyor. Bu katliamı unutmadık, unutmayacağız. Deniz Poyraz'ın katillerinin açığa çıkması için cezasızlık politikasını uygulanmaması ve demokrasi için bir şeyler yapılmalı. Kürt ve Türkiye halkına başsağlığı diliyoruz. Keşke böyle bir konuşma yapmak zorunda kalmasak ve bu kürsüleri bunun için kullanmak zorunda kalmasak" dedi.

Tuncel, konuşmasını, “Jin, jiyan, azadî” sloganını atarak bitirdi. Tuncel’le birlikte salonda bulunan diğer kadın siyasetçiler de aynı sloganı attı. 

Duruşma savunmalarla devam ediyor. 

DAİŞ’in Kobanê’ye yönelik saldırılarına karşı 6-8 Ekim 2014’te gerçekleştirilen eylemler gerekçesiyle Halkların Demokratik Partisi (HDP) eski Eş Genel Başkanları, Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyeleri ve yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 24’ü tutuklu 108 kişi hakkında açılan davanın 3’üncü duruşmasının 5’inci oturumu Ankara 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde devam ediyor. 

YÜKSEKDAĞ: PROVOKASYON DAVASI

DBP eski Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel’in ardından HDP eski Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ söz aldı. İzmir’de partilerine yönelik saldırıda katledilen Deniz Poyraz’ı anan Yüksekdağ, “Davanın gidişatı bizim ve sizin açısından hatırlatılması gereken bir hakikati var. Bu bir provokasyon davasıdır. Bu provokasyon içinde bu davayı sürdürmeye çalışıyorsunuz. Kobanê sürecinde bizim hakkımızda açılan dava ve bir haftadır gerçekleşen dava figüran değiştirilerek güncelleniyor ve yeni bir Kobanê provokasyonu düzenleniyor. Bunun sorumluları Soylu, Cumhurbaşkanı Erdoğan, MHP’dir. Bu azmettiricilerin HDP ve milyonlarca halka karşı bir linç girişimidir. Biz bu davanın siyasi kumpas davası olduğunu söyledik” dedi.

DURUŞMA SALONUNA GELECEK 

Mahkeme salonundaki arkadaşlarının tahliyesinin önü açılması için bugüne kadar söz almadıklarına dikkati çeken Yüksekdağ, “Ama bu ısrara rağmen dava devam ediyor. Bu bir dava değildir, işkence yapılıyor. İnsanlar işlemedikleri bir suçu neden işlemediklerini kanıtlamak zorunda kalıyor. Amerika tarzı çapraz sorgu yapılıyor. Bir kanıt odası oluşturulmuş ve insanlar baskı altında ifadeye zorlanıyor. İşkence yapılıyor, açık ve net bir şekilde işkencedir. Heyet, bakın ilk defa gelmek için dilekçe gönderiyorum. Geleceğim o duruşma salonuna. Arkadaşlarımı bırakın ve bu provokasyonu düzenleyenlere sesleniyorum; Ben orada olacağım peşini bırakmayacağız. Aksini kabul etmek mümkün değil. Arkadaşlarımıza yapılan işkencenin izletilmesi işkencesine maruz kalıyoruz. Kamuoyuna duyduğumuz saygı gereği geldik mahkemeye. Siz buna değer vermiyorsunuz” şeklinde konuştu. 

‘HAKİKAT’ VURGUSU 

Yüksekdağ, “kumpas” olarak nitelendirdiği davaya paralel bir şekilde partisi hakkında kapatma iddianamesi hazırlandığına işaret ederek, “Mahkeme salonun önünde duran, bağıran provokatörlerin diğer tarafında katliamlar yaşanıyor. Siz bu duruşmayı sürdürürken HDP’ye dönük toplu katliamlar yürütülüyor. İsteniz de istemesiniz de sizler bir maşa haline geldiniz.  Bir katliam davası haline geldi. Herkesin gördüğünü söylemek gerekiyor. Siz de baskı altına olabilirsiniz ben de bu durumdan kaynaklı baskı altındayım. Bu ülkenin iyiliği için hala söz kurmaya devam ediyoruz. Bu hakikat her yerde açılacak. Parti binalarımızı da yaksalar linç de etseler bu hakikat her yerde açığa çıkacak. Arkadaşlarımızı tahliye edin, bu duruşma işkence haline gelmiştir” dedi. 

MAHKEMEYE: MUHATABIMIZ DEĞİLSİNİZ

Ankara 22’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nin 21’inci yüzyılda tarihe adı geçilecek bir provokasyonun merkezine yerleştirildiğini söyleyen Yüksekdağ, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Esas muhatap biziz, arkadaşlarımızı serbest bırakın. Ama bizim muhatabımız siz değilsiniz. Yürekleri yok. Sizi karşımıza çıkarıyorlar. Ben sizinle tartışmayı, karşı karşıya gelmeyi ister miyim? Çıksınlar, esas muhataplar karşımıza çıksınlar. Zamanı geldiğinde emaneti, canı teslim ederiz ama kimsenin hak, hukuk adı altına provokasyon düzenlemeye, işkence etmeye hakkı yok. Duruşmada başından itibaren düşüncelerimizi yargılama kalkıyorsunuz. Öyle sorular soruluyor ki ağlayasım geliyor. Bu bir trajedidir. 

Meclis’te kurmadılar komisyonu; Bizimle siyaset meydanında yüz yüze, söz söze karşı karşıya gelmeye yürekleri yetmedi. Bu bir kalleş siyasetidir. Böyle bir kalleşlik olamaz. Kimse bu kalleşliği normal görüp muhatap olmasını beklemesin. Sorulan sorulara izin vermeyiz. Biz bunların hepsinin açıklamasını yaptık. Daha da fazlasını yapacağız. Ben ‘yaptım’ dedim. Neden o kadar kişiye dava açtınız? Maksat bu değil ki, maksat insanlara zulmetmek, işkence etmek. Bu işkence ve zulmün hesabını bu halk sorar. 

Bu mahkeme salonunun çıkışında bir katliam yapılamayacağı garantisini verir misiniz bana? Siz hukuk bildiğiniz kadar siyaset de biliyorsunuz. O salonun kapısının önünde bekletilen linç gruplarının benim arkadaşlarıma saldırmayacağının güvencesi yok. Bizim tek güvencemiz haklılığımız. Bunu da siz elimizden alamazsınız, bu mahkeme hiç alamaz. 

‘SİZ KİMSİNİZ’ DEMEYE GELECEĞİM

Usul tartışmaları bitsin bu davanın esas muhatapları ile karşı karşıya gelelim. Ne yapacaklarsa yapsınlar. Ben geleceğim. O duruşmada, bu davanın ve bu suçlama adı altındaki saldırıların hepsinin cevabını vereceğim. Konuşmamız gerekiyorsa ben oraya mücadeleye geleceğim. ‘Siz kimsiniz’ demeye geleceğim kimse de benim ifademi alamaz. Siz de yazarsınız bir müebbet daha. Yazın, öldürün, diriltin. Tekrar öldürün bunu da göğüsleriz ama bunun hesabını da soracağız. Hesabını verecekler. Halkın vicdanının önünde bunun hesabını verecekler. Hukuka inanmıyorum, ama halkın önünde hesabını verecekler. Bu davanın muhatapları ile yüz yüze gelin. Bizim karşımıza çıkmaya yürekleri yok. Olsun yine de biz varız. 

KIŞANAK: DAVA IŞİD ZİHNİYETİYLE AÇILDI 

Daha sonra konuşan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi eski Eşbaşkanı Gültan Kışanak ise, katledilen Deniz Poyraz’a anarak konuşmasına başladı. Kışanak, “Deniz kadınların mücadelesinde yaşayacak. Sonsuza kadar kadın özgürlük mücadelesinde kalacak. Kadınları asla ve asla sindiremeyecekler, susturamayacaklar.  IŞİD orada insanlık suçu işledi. Kadınları kaçırdılar, tecavüz ettiler ve köle olarak kullandılar. Tüm bunlara rağmen kadınların mücadelesini durduramadılar. Şengal’de yaşananlar Kobanê’de yaşanmasın diye çağrı yaptık. Bu dava İŞİD zihniyetiyle açılan bir davadır ve bu zihniyet bugün Deniz Poyraz’ı katletti. Bu zihniyetin arkasında duranlar bizi burada yargılamaya çalışanlardır. Nerede bu memleketin yürekli savcıları, nerede bu devletin sahibiyim diye ortalıkta gezenler?” diye sordu. 

DENİZ’İN KATİLLERİ 

Deniz’i katleden kişinin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve SADAT’tan cesaret aldığını kaydeden Kışanak, şöyle devam etti: “Bu cinayetin üstünü örten Kobanê’de katledilen masum insanların üzerine kontrgerilla güçlerini sürdüler. Bundan cesaret alıyorlar. Deniz’in katilleri bunlardır. Deniz’in katili sadece o tetikçi değil, katilini çok iyi biliyoruz. Bu davayı kim kumpas davası olarak önünüze koyduysa, o çetelerin elinden tutup Suriye’de  Kürtlere karşı kim savaştırıyorsa, katilin sosyal medyada silahlı fotoğraflar yayınlanmasına kim izin verdiyse Deniz’in katilleri onlardır. Siz de bu davayı kabul ederek suça ortak oluyorsunuz. Bu gerçekliğin üzerine kapatma davasıdır. Bu insanlar son derece demokratik insani bir taleple çıktılar. IŞİD, insanları katletmesin diye çıktılar. Orada ‘insanların katledilmesine göz yumamam sen de göz yumma’ diyen insanların üzerine provokasyonları kim saldı bunu bulun.   

IŞİD DAVADAN CESARET ALIR

İnsanlar vicdanlarıyla, kamuoyuna çağrı yaptılar. Bu gerçeğin önünü örtemezsiniz. Yoksa IŞİD bu davadan cesaret alır. Siz her gün HDP’yi hedef olarak gösteriyorsunuz. O IŞİD'cilere cesaret veriyorsunuz. Orada katliam yaparak bizi de sindireceklerini sanıyorlar. Bu ülkede demokrasi ve özgürlük isteyen insanları sindireceklerini sanıyorlar. Kadınların eşit, özgürlük taleplerini sindireceklerini sanıyorlar. Hiç kusura bakmayın. Biz kadınlar ite boyun eğseydik bugün burada olmazdık.” 

‘DENİZ ONURUMUZDUR’

Mahkeme Başkanı, konuşması sürerken Kışanak’a müdahale ederek, DAİŞ üyeleri hakkında verdikleri mahkumiyet kararlarının olduğunu belirtti. Kışanak, bunun üzerine, “Bunların bir kapıdan alınıp diğer kapıdan saldığınızı da biliyoruz” yanıtını verdi. 

Kışanak, “Biz bu ülkenin hakikatini bilerek geldik. ‘Kimin elinin kimin cebinde’ olduğunu mafyadan aldıkları paralarda çeteleri nasıl beslediklerini biliyoruz. AKP’nin atadığı savcılar bunu çok iyi biliyor. O mafyadan alınan paralar ile beslenen çeteler açığa çıksın. Bu sistem çarkını açığa çıkarın. Denizler katledilmesin, Deniz bizim onurumuzdur. Yüreğimizde, mücadelemizde sonsuza kadar yaşayacak. Deniz, kadın özgürlük mücadelesinin bayrağıdır. Halkımızın başsağlığı diliyorum. Bunu sözünü veriyorum. Nefesimin son anına kadar bu özgürlük mücadelesinin neferi olacağız. IŞİD zihniyeti karşısında mücadele edeceğim, bana boyun eğdiremezsiniz. Onurum için yaşıyorum, onurum olmadan bir gün bile yaşamayı zul sayarım” ifadelerini kullandı. 

DAVAYI BİTİRME TELAŞI

Mahkeme Başkanı, bir kez daha Kışanak’ın sözünü keserek, “Talepleriniz varsa alalım” dedi. Başkana, “Davayı bitirme telaşınız var. Patronlarınız tepenizde dikilmiş bir an önce bitsin diye” yanıtı veren Kışanak, şunları söyledi: “Biraz vicdanınız olsaydı yapılan alçak saldırının üzerine dururdunuz. Gerçekten hakikat ve gerçeği sembol eden yargıç olsaydınız bunu yapardınız. Ama yapmayacağını biliyoruz. Şunu da biliyoruz; İşkence tezgahlarında da 12 Eylül zindanlarında da haykırdık, susmayacağız. Çünkü derdimiz var. Derdimiz; Demokratik özgür bir yaşamdır. IŞİD zihniyetine biat etmeyeceğiz. Kimse bize bunu dayatamaz. Siz de bu operasyonun bir parçası olmuşsunuz. Zerre kadar hukuka saygınız varsa bunun parçası olmayın durdurun davayı.”

AV. AYDIN: SUSMAK SUÇTUR

Yüksekdağ ve Kışanak’ın konuşmalarının ardından avukatlar söz aldı. HDP önceki dönem Sözcüsü Günay Kubilay’ın avukatı Maviş Aydın, yargılamayla HDP’ye dönük algı yaratıldığına dikkati çekti. “Burada olanlar HDP’nin gökten zembille indiğini düşünüyor” diyen Aydın, “Mahkeme heyeti olarak siz de böyle düşünüyorsunuz. Kişisel meraklarınızın giderilmesi yeri değil burası” dedi. DAİŞ’in gerçekleştirdiği katliamların videoları karşısında devlet organlarının ses çıkarmadığını ifade eden Aydın, buna karşı duranların yargılandığını ifade etti. Aydın “Êzidîler ve Kürtler orada katledilirken, orada yaşananlara karşı yardım etmek suç değildir. Aslında yardım etmemek ve susmak suçtur.   Müvekkillerimiz, yaşanılacak katliamlara engel olmak için çağrı yaptı. İktidarın rahatsızlıkları üzerinden bir yargılama yapmaktan vazgeçmelisiniz. Kafanızda bir kurgu yaratmışsınız, bizlerin de bu kurguya seyirci kalmamızı istiyorsunuz” diye belirtti.  

MAHKEMENİN TUTUMUNA TEPKİ

Tahir Elçi, Kemal Kurkut ve Ceylan Önkol’un öldürülmesi ve HDP’ye yönelik saldırıları anımsatan Aydın, mahkemenin duruşmadaki tutumuna değindi. Aydın, “Mikrofonları kapatarak, usulsüz işlemleri yaptığınızda elbette ses çıkaracağız. Mikrofonlarımızı kapattığınız için bağırıyoruz. Yine ilk duruşmada iddianameyi okumadınız, bizlere iddianameyi özetleyeceğinizi belirtiniz. Ama bizi salondan çıkardığınız için nasıl yaptığınızı bilmiyoruz. İddianameyi de hukuka uygun yapmamışsınız. Türkiye’nin politik nabzı değişince bunların hepsinin ihlal sebebi olacağını da biliyorsunuz. Bundan kaynaklı müvekkillerimizle aramıza oturtulan polislerin kaldırılma talebimiz var” dedi.

ALGI OPERASYONU

İddianamede geçen MYK toplantısının hukuka aykırı olmadığını vurgulayan Aydın, “Müvekkillerimize bu konuda aleyhte beyan vermeye zorlamayın. Müvekkiller hakkında bir yargılama yaparken bu iddianame içerisinde soru sormak zorundasınız. CMK’ye dayanarak katılan vekili sıfatı alamayanlara soru sormasına müsaade ediyorsunuz. Gerçeği bulmak istiyorsanız bu şova son vermenizi istiyoruz” ifadelerini kullandı.  

Kubilay’ın parti sözcüsü iken yaptığı açıklamalarının da  dosyaya delil olarak konulduğunu aktaran Aydın, şöyle devam etti: “Dosyanın ciddiyetsizliği buradan da anlaşılıyor. Dolayısıyla illiyet bağını arasanız da bulamazsınız. Elimizde AİHM kararı var, siz bu kararı uygulamamakta ısrar ediyorsunuz. Bir algı operasyonuna hizmet ediyorsunuz.”

’MİLLİ LİNÇ’ BENZETMESİ 

Kubilay’ın avukatı Aydın Erdoğan ise, davaya “milli linç davası” benzetmesi yaptı. HDP’ye yönelik saldırılarda herhangi bir failin yargılanmadığına dikkati çeken Erdoğan, yalanların gerçeklerin yerine konuluğunu kaydetti. Erdoğan, “6-8 Ekim olaylarıyla ilgili HDP’nin yaptığı çağrının tüm olayların sebebi olarak gösterilme gayreti var. Tarihi hakikatten koparılarak bir yalan tekrarlana tekrarlana hakikatin yerine geçirilmeye çalışılmaktadır. Suriye’ye milyonlarca ton silah, mühimmatı getiren, Suriye'deki yangına benzin dökenler bu davayı önümüze getirenlerdir” diye kaydetti. 

Kobanê eylemleri döneminde HDP’nin devlet yetkilileriyle sayısız görüşmeler gerçekleştirdiğini aktaran Erdoğan, “Suriye ve Irak'ta Kürtlere bir damla özgürlüğü çok gördükleri için Kobanê’yi seyretmeyi tercih ettiler. Bu görüşmeler Kobanê’ye yardım talebi için kadınların ve çocukların saldırıdan kurtulması için ve bir çarenin bulunmaması üzerine yapıldı. MYK’nin yaptığı çağrı budur. MYK’nın yaptığı paylaşım bir ‘imdat’ çağrısıdır” ifadelerini kullandı. 

‘FAİLİ MEÇHUL’ CİNAYETLER

HDP İzmir İl Örgütüne yönelik saldırıya da değinen Erdoğan, bu saldırıların faili meçhul cinayete kurban giden Vedat Aydın, Musa Anter, Mehmet Sincar, Metin Can, Hasan Kaya ve binlerce kişinin katledilmesinin devamı olan bir senaryonun parçası olduğunu kaydetti. Erdoğan, Deniz Poyraz’ın katledilmesine işaret ederek, “Failin medyada çokça silahlı fotoğrafı var. Burada vekillerin mesajlarını tek tek ortaya koyup soruyorsunuz. Sizin önünüze bunu devletin istihbaratı getirdi. Peki bu istihbarat, bu caninin paylaşımlarını bilmiyor mu? Bununla ilgili bir tedbir alınmadığı da görüyor. Bu bir Hrant Dink cinayeti. Faili herkesçe bilinen ama tedbiri alınmayan cinayetlerden biridir. Bu cinayetlerin sorumlusu milli linç kampanyası yürütenlerdir. Yargısı, yasaması ve yürütmesiyle. Bunların önü kapatılmak isteniyorsa barışa saygılı olunmalı. Kan dökülmesinin önünün kapatılması gerekiyor. İşte bu HDP’nin talebidir” diye konuştu.    

Duruşmaya 1 saat ara verildi.