Diyarbakır’ın Lice ilçesi Kayacık (Hezan) Mahallesi’nde 28 Haziran 2013 tarihinde kalekol yapımını protesto eden ve Kayacık Jandarma Karakolu önünde toplanan gruba jandarmanın ateş açması sonucu Medeni Yıldırım yaşamını yitirirken, dokuz kişi de ağır yaralandı. İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişleri tarafından hazırlanan ve 2 Ağustos 2013 tarihinde Teftiş Kurulu Başkanlığı’na sunulan ön inceleme raporuna rağmen Lice Cumhuriyet Başsavcılığı olayla ilgili yürüttüğü soruşturmada görevsizlik kararı vererek, dosyayı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderdi ve dosyaya gizlilik kararı getirildi.

ÇELİŞKİLİ İFADELER

Yıldırım’ın vurulduğuna dair görüntüler Mayıs 2014’te kamuoyuna yansımasına rağmen olay yerinde keşif iki yıl sonra yapıldı. Hazırlanan iddianamede, tek şüpheli olarak yer alan er Adem Çiftçi hakkında “haksız tahrik altında olası kasıtla ateş ederek, Medeni Yıldırım’ın ölümüne neden olmak”la suçlandı. Çiftçi’nin ilk duruşması 27 Ekim 2015’te Diyarbakır 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Çiftçi, ilk savunmalarında, ateş emrini komutanlarının verdiğini, sonraki duruşmalarda ise hiç ateş etmediğini, Yıldırım’ı görmediğini ileri sürdü. 

BERAAT KARARI

Yıldırım ailesinin sunduğu tüm delillere ve sanığın çelişkili ifadelerine rağmen Cumhuriyet Savcısı davanın 8 Kasım 2016 tarihli 6’ncı duruşmasında Çiftçi’nin beraatine karar verdi. Bu karar Antep Bölge Adliye Mahkemesi 1’inci Ceza Dairesi’nce oybirliğiyle bozuldu ve yerel mahkemede 21 Aralık 2017’de yeniden yargılama başladı. Mahkeme heyeti, 7 Şubat 2019 tarihli duruşmada, dosyada bulunan ses kaydı, görüntülerin bilirkişi raporu ve keşif zaptı ile ilgili TRT bilirkişisinden de rapor istenmesine karşılık ise TRT’den bilirkişi raporu hazırlayacak imkanlarının olmadığı belirtildi. Mahkeme, avukatların her duruşmada sanık Çiftçi’nin tutuklanması yönündeki taleplerini hep reddetti. 

RAPOR HAZIRLANMADI 

Yıldırım için sunulan tüm delillerin araştırılması geri çevrildi ve 4 Şubat 2021 tarihindeki duruşmada delillerle ilgili Yıldırım’ın ailesinin avukatı beyanda bulunmak üzere süre isterken, olay yerinde yapılan keşif işleminin tarafların yokluğunda yapıldığından kabul etmediklerini belirtti. İstinaf Mahkemesi’nin bozma ilamındaki eksikliklerin giderilmesi amacıyla bilirkişi raporu aldırılmak üzere dosyanın İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ)’ne gönderilmesine karar verdi fakat İTÜ’den ilgili konuda uzman bulunmadığından raporun hazırlanamadığı yönünde cevap geldi. 

ATK’NİN GÖRÜŞÜ

Bilirkişi raporunda, karakolun girişindeki ve 6 numaralı nöbet kulübesinin yüksekliğinin Yıldırım’ın vücuduna girip-çıkan kurşunun eğimiyle orantılı olduğu ve bu kulübelerdeki biksi silahlarına işaret etmesi üzerine mahkeme ATK’den yeni bir görüş istedi. 1’inci Adli Tıp İhtisas Kurulu’nun düzenlediği raporda, Yıldırımın biksi ile vurulup vurulamadığının tıbben değerlendirilemeyeceğini, olayın adli tahkikatla aydınlatılabileceğinin uygun olduğu yönünde görüş birliğine vardı.  

Er Çiftçi hakkında açılan davanın bir sonraki duruşması, 8 Temmuz’da Diyarbakır 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek. 

BİR DAHA DÖNMEDİ

Yıldırım’ın yaşamını yitirmesinin üzerinden 8 yıl geçmesine rağmen faillerin yargılanmamasına tepki gösteren annesi Fahriye Yıldırım, adalet talebini dile getirdi. “Medeni benim arkadaşımdı” diyen anne Yıldırım, hüzünlenerek çocuğunun öldürüldüğünde 18 yaşında olduğunu ve hayalleri olduğunu söyledi. Yıldırım’ın sınavları nedeniyle Lice’deki köylerine geç geldiğini aktaran Yıldırım, o günü şöyle anlattı: “Üniversite sınavına hazırlanıyordu. Hayalleri büyüktü, fakat yarım kaldı. Medeni çok zeki bir çocuktu. Halkına duyarlıydı. O gün bahçemizde yemek yiyecektik. Fakat yapılacak karakolu protesto etmek amacıyla Medeni, yemeği yemeden açıklamaya koştu. Onun için yemeği ayırmıştım fakat o bir daha geri dönmedi. Ben hissetmiştim, bir an kalbime ağrı geldi.”

OLAY ANI GÖRÜNTÜLERDE 

Bütün görüntüler ortada olmasına rağmen yargılamanın gerçekleşmemesine tepki gösteren Yıldırım, “Bütün görüntüler saniye saniye kayıtlı. Medeni’nin nasıl gittiği ortadadır. Elinde telefon var ve bizi soruyor. O anda nizamiye içinde tek gülleyle omzundan vuruluyor. Telefonu da savcıya götürdüm. Fakat savcı dosyanın tamam olduğunu ve sonradan da ekleme yapılamayacağını söyledi. Bende ‘bizim için bir saatte hemen her şeyi ekliyorsunuz’ diyerek tepki gösterdim” dedi.

'KÜRTLERİN KATİLİ AYNI'

Bu katliamların bütün Kürtlere verilen bir mesaj olduğunu dile getiren Yıldırım, Deniz Poyraz'ın katledilmesine değindi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim büyük katilimiz Erdoğan’dır. Katiller bir kişi değil, arkalarında bir sürü kişi var. Medeni’nin katili, Deniz’in de katilidir. Bütün Kürt gençlerimizin katilleri aynıdır. Medeni’nin katili için bir isim veriyorlar ama failler bellidir. Medeni de diyordu, çözüm sürecini ortaya atarak Kürtlere katliamın önünü açtı. Çözüm süreciydi, silah sesleri yoktu, şehit haberleri yoktu. Çözüm süreci bittiğinde ilk kurşun Medeni’ye sıkıldı. Ondan sonra başladı. Mezarlıklarımız gençlerle doldu. Fail Erdoğan’dır, akıbeti Saddam Hüseyin gibi olsun” diye belirtti.

‘KATİLLERİ TANIK YAPILIYOR' 

Her duruşmada katilin yargılanmamasını kendilerine hakaret olarak tanımlayan Yıldırım, “Her duruşmada katil hakaret ediyor resmen. Mahkemede bile bana diyorlardı ‘Kürtsünüz niye hepiniz ölmüyorsunuz’. Katilin savunmalarını kabul etmiyorum. Medeni doğrudan hedef alındı. Kimi kandırıyorsunuz.  Onlar bir kişiyi vurduk diye adeta eğleniyorlar. Karakol komutanı hiç yargılanmadı. Acımızın üstüne birde katilleri getirip sanık yapacaklarına tanık yazıyorlar. Ve yine her duruşma sonrası onlar yine suçsuz, biz suçluyuz. ‘Medeni karakola gitmeseydi şehit olmazdı’ diyorlar bana. Diyarbakır bir buluşma yaptıkları zaman Erdoğan ve birkaç isim geldi. Adalet istediğim için oraya gittim fakat bana,  ‘teyze sen ne istiyorsun iş mi ev mi’ diye sordular. Ben adalet isterken bana ev iş diyorlar. Ben adalet istiyorum.  Ama maalesef adalet yok bu ülkede. Hele de Kürtler için hiç yok” ifadelerini kullandı.

'HESAP SORULACAK'

Kürt annelerine yaşatılan acıların aynı olduğunu belirten Yıldırım, “Akan bu kanın durmasını istiyoruz. Bizim derdimiz barış. Davamızın arkasındayız. Medenilerin, Denizlerin hesabı sorulacak. Ne yoruluruz ne de vazgeçeriz.  Bu yaşananlar bütün Kürtlere mesajdır. Medeni de Kürt halkının çocuğu.  Kimse korkmasın, davamızın üstüne gidelim. Sayısız Medeni, Deniz’ler gelecek. Onlar sadece Medeni’yi değil bütün Kürtleri susturmak istiyor. Ama ben davamdan vazgeçmem, susarsam, peşine düşmesem nasıl anne olurum? Umudumuz kırılmasın, cesaretli olalım” şeklinde konuştu.

MA /  Eylem Akdağ