Adana’nın Seyhan ilçesinde, 27 Nisan'da 18 yaşındaki Suriyeli Ali El Hemdan’ın “dur ihtarına uymadığı” iddiasıyla polis memuru F.K. tarafından göğsünden tek kurşunla vurularak öldürülmesinin yankıları sürüyor. Baran Tursun Vakfı’nın yaşam hakkının ihlallerine ilişkin hazırladığı rapora göre, Polis Vazife ve Salahiyetleri Kanunu’nun (PVSK) 16’ncı maddesinde değişiklik yapılan 14 Haziran 2007 tarihinde bu yana 403 kişi yaşamını yitirdi. Yine, polisin silah kullanma yetkisinin genişletildiği son değişiklik olan 27 Mart 2015’teki Meclis'te kabul edilen “İç Güvenlik Paketi”nin ardından da çok sayıda kişi polis kurşunuyla yaşamını yitirdi. Söz konusu tarihten bu yana polis kurşunuyla hayatını kaybedenlerin sayısı ise 218 olarak rapora yansıdı.  

UĞUR, MAZLUM VE ALİ EL HEMDAN

Söz konusu ölümlerde sanık polislerin ifadeleri ise genelde birbirine benzerlik gösterdi. Hemdan’ın öldürülmesinin ardından polis memuru F.K. kendisini, “Peşinden koşarken zaten oruçluydum, dengemi kaybedip düştüm, silah ateş almış olabilir” sözleriyle savundu. Polis kurşunuyla öldürülen çocuklar denildiğinde ilk akla gelen isimlerden 13 yaşındaki Uğur Kaymaz ve 16 yaşındaki Mazlum Turan dosyalarında da benzer savunmalar yapılmıştı. 

Kaymaz dosyasında, polislerin “üzerimize ateş açıldı” şeklindeki beyanlarını dikkate alan mahkeme, olayı “meşru müdafaa” kapsamında değerlendirmişti. Yine, Turan davasında da “kurşunun yere çarpıp sektiği” iddia edilerek, olayla ilgili “kaçınılmaz hata” değerlendirilmesi yapılmış ve sanık hakkında beraat kararı verilmişti.

Her iki olayın faili olan polis memurları kendilerini yine PVSK kapsamında savunmuştu. 

  

CEZASIZLIK POLİTİKASI 

Kaymaz ve Turan'ın dosyalarına bakan avukat Erdal Kuzu, en son polis kurşunuyla can veren Hemdan’ın öldürülmesini değerlendirdi. Kaymaz ve Turan dosyalarında delillere rağmen cezasızlık uygulamasıyla karşı karşıya kaldıklarını belirten Kuzu, “Türkiye’de kamu görevlilerinin karışmış olduğu suçlarda bir cezasızlık politikasının izlendiği, kamu görevlilerinin koruma altına alındığı herkes tarafından biliniyor. Dolayısıyla hem Kaymaz hem Ceylan Önkol hem de Turan'la birlikte benzer şekilde yaşanan olaylarda devlet klasik refleksini gösteriyor. Suç işleyen kişinin devlet adına hareket ettiği ve dolayısıyla da işlemiş olduğu fiilin cezalandırılmaktan çıkarılması gerektiği düşünülüyor. Aslında bu Cumhuriyetin kurulmasından bu yana uygulanan bir durum. Bunu faili meçhul dosyalarında da, yargısız infaz dosyalarında da görebiliriz. Direk yaşam hakkını ilgilendiren tüm dosyalarda görebiliriz. Bu sistematik olarak sürdürülen bir politika. Hemdani’nin öldürülmesi de cezasızlık politikasının sistematik hale gelmesinin bir yansıması, bir sonucudur” değerlendirmesinde bulundu. 

‘MEŞRU ZEMİNE ÇEKİLMEYE ÇALIŞILIYOR’

Polis kurşunuyla can verenlere ilişkin dosyaların ortak özelliğinin, sanıkların yaptığı savunmalar olduğuna dikkati çeken Kuzu, bu savunmalarda da ya "hata" ya da "kaza" söylemleriyle olayın meşru bir zemine çekilmek istendiğine vurgu yaptı. Kuzu, Hemdan’ı öldüren polisin verdiği savunmaya işaret ederek, "Sonuç olarak öldürülen çocuktur ve bunu öldüren bir kamu görevlisi bile olsa adilane bir şekilde yargılamasının yapılıp, mahkum edilmesi gerekiyor. Fakat Türkiye’deki hakim zihniyet ve yargısal tutum bunun önünü kapatmaktadır. Bu da devletçi bir refleksin yansımasıdır. Hemdan’ın olayına baktığımızda da fail belli olmasına rağmen ilk andan bir koruma refleksi devreye girip, olay gizlenmek istenmiştir. Kamuoyu baskısı sonucu her ne kadar polis memuru tutuklandı ise de, hakim olan yargısal tutum ve zihniyet bu dosyada da cezasızlık politikasını devreye koymaya çalışacaktır” sözleriyle yargı sistemini eleştirdi.  

PVSK'DEKİ MADDELER KALDIRILMALI

PVSK’de polise silah kullanma yetkisinin verilmesinin yanında, silahın nasıl kullanılacağının da tarif edildiğini söyleyen Kuzu, “Mazlum Turan'da olduğu gibi kafatasından bir kurşun ile vurularak öldürülmesi ya da Ali El Hemdan olayında olduğu gibi göğsünden tek kurşun ile vurularak öldürülmesinin bu kapsam içine konulması mümkün değildir. Bu nettir. Öldürücü bölgeden bir insanın vurulması açık hedef alındığının kanıtıdır” dedi. 

Devlet adına hareket eden kişinin kendisini "sınırsız bir suç işleme serbestisi" içinde gördüğüne dikkati çeken Kuzu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “PVSK’de ‘orantılılık’ kavramından bahsedilir. Ancak bir insanın kafasından ya da göğsünden tek kurşun ile vurulmasının ‘orantılılık’ içinde izah edilebilecek bir tarafı bulunmamaktadır. 2015 yılında PVSK’de yapılan değişiklik durumu daha da vahim hale getirmiştir. Polise geniş yetkilerle silah kullanma yetkisinin verilmesi insan yaşamını direk olarak tehlike altına koymaktadır. Bu yasa maddelerinin ortadan kaldırılması gerekiyor. Çünkü kamu görevlilerini daha fazla koruma zırhı altına alan yasalar Ali El Hemdani’nin ve daha da fazlasının öldürülmesinin önünü açmaktadır. Burada devlet adına görev yapan kişilerin görevleri kutsanırken, yaşamını yitiren sivillerin de varlığının kabul edilmeği bir anlayış ortaya çıkıyor."

Mezopotamya Ajansı / Ahmet Kanbal