Barış Vakfı’nın ‘Kürt Sorununa Toplumsal Bakış 2010-2022’ başlıklı toplantısı. Bu konu üzerine çalışan üç akademisyen; Prof. Dr. Ayşe Betül Çelik, Prof. Dr. Evren Balta ve Prof. Dr. Mehmet Gürses’in, KONDA’nın 12 yıllık verilerini de kullanarak yaptığı analizler anlatılıyor. Aynı zamanda aralarında siyasetçiler, gazeteciler, sivil toplum temsilcilerinin olduğu grup kendi bilgi ve analizlerini paylaşıyor.

Bana göre araştırmadaki en önemli tespiti yazarak başlayayım: Türkiye’nin en yakıcı ve baskıcı dönemlerinde dahi barış gündemine ve temel siyasi haklara destek yüzde 30’un altına inmemiş. Üstelik kendini gri alanda tarif eden yüzde 20’lik bir blok bulunmakta. Yine araştırma ve analizlerin sonucuna göre “Barış Süreci’nin, Kürt sorununun tanımı ve Kürtlerin siyasi ve kültürel haklarının tanınması adına toplumsal bir yakınlaşma sağlamış olması.”

Gelelim partilerin, liderlerin tutumu ile seçmenlerin aldığı şekle. Kürt sorunu lider söylem ve tutumlarından kaynaklanan taktiksel söylemlerle araçsallaştırılabiliyor. Metinde akademisyenler partiler açısından durumu şöyle anlatmış:

HDP’li seçmenin çoğunluğunun sorunun barışçıl yöntemlerle çözülmesini istediği…

AKP’li seçmenin parti siyasetine paralel duruş sergilediği…

Ve MHP’lilerin barış sürecine karşı oldukları görülüyor.
Burada kilit seçmen ise CHP. CHP’li seçmen güvenlik odaklı çözümlere verilen destekte bölünmüş bir yapı sergiliyor. Buradan hareketle bu seçmenin “Barış Süreci” konusunda sanıldığından daha kolay ikna edilebileceğine, fakat demokratik haklar konusunda daha çok bilgilendirilmesi ve destekleri için çalışılması gerektiğine işaret ediliyor.
KONDA’nın Şubat 2022’de yaptığı anketin sonuçları ise katılımcıların çoğunun çözümde hâlâ en önemli aktör olarak Cumhurbaşkanlığı’nı gördüğünü ortaya koyuyor. Ben bunun ‘Erdoğan olarak da okunabileceğini’ düşünüyorum.

Kürt sorununun çözümüne kim katkı sağlar, sorusunun yanıtındaki ilk beş sıralaması önemli:

Cumhurbaşkanlığı: Yüzde 45

TBMM’nin oluşturacağı bir komisyon: Yüzde 38

Siyasi partiler: Yüzde 28

Sivil toplum örgütleri: Yüzde 19

Kürtlerin siyasi temsilcileri: Yüzde 17

Muhalefetin, özellikle CHP’nin “çözümün meşru adresi Meclis’tir” yaklaşımı bir karşılık bulmuş, ancak yeterli değil. Siyasi partiler ise sorunun çözümünde umut olarak geride kalmış.

Toplantının soru ve katkı bölümünde siyasetçi Ufuk Uras hem bir soru sordu hem de bir bilgisini aktardı. Sorusu “Genel af gündeme gelirse sürecin nasıl etkileneceği” idi. Bununla ilgili bir tur sonra söz alarak bir de bilgisini paylaştı. “Açılım ve Barış Süreci’nde aktif rol almış, sonrasında bununla ilgili arama toplantılarına katılmış olan Uras’ şunu anlattı:

“Af konusunu gündeme getirirken daha önce yaşanan bir durumu da düşünerek soruyu gündeme taşıdım. Açılım sürecinde Öcalan için İmralı’da bir ev inşa edilmeye başlanmıştı.”

Ufuk Uras’ın verdiği bu bilgiyi ben ilk defa duydum. O dönem çok konuşulan ‘barış olursa Öcalan ev hapsine alınır’ konuşmalarını hatırlıyorum. Ama İmralı’da ev inşası konusu ilginç.

Yönettiği araştırmaların yorumlandığı toplantıya katılan Bekir Ağırdır, her kesimin “kendi akvaryumlarında hapsolmaktan kurtulup, birlikte yaşamı kuracak bir anlayışa yönelmesinin”önemini vurguladı ve ekledi:

“Önümüzdeki seçimler, sadece seçim olarak görülüp değerlendirilemez. Ortak bir yaşamın inşası için de karar vereceğiz.”

Türkiye’nin en önemli meselesi de bu değil mi; barış içinde nasıl birlikte yaşayacağız?..