Türkiye’de 1990’lı yıllarda işlenen meçhul cinayetler, gözaltında kaybedilme vakalarına dair yapılan başvurularda iç hukuk yollarında etkili sonuç alınamaması üzerine davaların bir kısmı mağdurlar ve aileleri tarafından Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşıdı. Yapılan bu başvurular doğrultusunda AİHM birçok dosyada Türkiye’yi mahkum ederken, çok sayıda dosya ise halen sonuçlanmayı bekliyor. 

Adalet arayanlar arasında KHK kapatılan Yakınlarını Kaybeden Aileler ile Dayanışma Derneği (YAKAY-DER) aracılığıyla 2014 ile 2018 yılları arasında kaybedilen yakınlarının kemiklerinin bulunması ve faillerin yargılanması talebiyle Birleşmiş Milletler (BM) Zorla veya İrade Dışı Kaybetmeler Çalışma Grubu'na başvuran 30 aile de var.

BM Çalışma Grubu, yapılan bu başvurucular üzerine Türkiye'den kayıp isimlerin akıbetlerine ilişkin bilgi talep etti. Türkiye, kayıp isimlerden Fehmi Tosun, Ahmet Akbaş, Abdulselam Çelik, Abdullatif Yağızay, Ahmet Yetişen, Hizni Bilmen, Ahmet Üstün, Kemal Birlik ve Ahmet Şahin olmak üzere sadece 9 isme dair yanıtlar verdi.

Çalışma Grubu, geçtiğimiz 21 Ağustos tarihinde kaleme alınan bir mektupla kayıp yakınlarına son durumu bildirdi. Mektuba, bilgi istenen kayıplara dair Türkiye’nin gönderdiği yanıtlar da eklendi. 

14 Kasım 1994 yılında Batman’da gözaltına alınıp, kaybedilen Ahmet Yetişen’e ilişkin ilk yanıtında “soruşturma açılmıştır” diyen Türkiye, sonrasında “Şahsın eşi Batman Asliye Hukuk Mahkemesi'nin (No: 1) 10 Kasım 2004 tarihinde başvurusu üzerine, yasal tanım gereği bir kişinin kaybolduğuna karşılık gelen bir devamsızlık beyanı (karar) yayınladı. Yaşamı tehdit eden koşullar altında veya öldüğüne dair güçlü bir şüphe altında” bilgilerini gönderdi. Üçüncü başvuruda ise gıyabında “kayıp ilanı” verilen Yetişen’in PKK’ye katıldığı ileri sürülerek, “Şahsın hayati tehlike oluşturan koşullar altında kaybolduğu kanıtlandı” denildi. 

BABASINA GÖZLERİ ÖNÜNDE İŞKENCE 

1994’de kaybedilen Yetişen'i son görenlerden biri de o dönem 14 yaşında iken gözaltına alınan oğlu Henefi Yetişen. Yetişen, babası gözaltına alınmadan önce evlerine baskın yapıldığını, fakat evde bulunamayınca JİTEM elemanları tarafından kendisinin gözaltına alındığını anlattı. Kürt kentlerinde yaşanan baskılar ve hakkında açılan davalar nedeniyle yurtdışına çıkmak zorunda kaldığını dile getiren Yetişen, "Evimize baskın yapıldığında henüz çocuktum. Babamı bulamayınca beni gözaltına aldılar. Silah dipçikleri ile bana vurdular. Kalbimin delik olduğunu söylemem ile üzerime iyice çullandılar. İşkence gördüm. Babamı bulabilirler diyerek sokaklarda dolaştırdılar. En sonunda beni alıp tekrar gözaltı merkezine getirdiler. Getirdikleri yerde babamı Filistin askısında asılı halde gördüm. Babama gözlerimin önünde işkence yaptırıldı" diyerek babasının kaybedilmeden önce yaşadıklarını anlattı. 

'MEZARININ YERİNİ SÖYLEYİN'

Kayıp Ahmet Yetişen'in eşi Türkan Yetişen ise, o dönemde JİTEM'e çalışan kişiler olduğunu belirterek, “Kerem Çiftçi adında JİTEM'e çalıştığı ifade edilen bir kaç kişi daha, eşimi gözaltına aldıklarını açık açık bize anlattılar. Çiftçi'ye çalıştığını ifade eden komşularımız dahi eşimi gözaltına gördüklerini ve ona çalışmak zorunda olduklarını açık açık söylemişlerdi. O dönemden bu yana bir hukuk mücadelesi yürütüyoruz. Mahkemeler ısrarla şahit istiyor. Oğlumun yaşadıkları, onun gözleri bu olaya şahittir. Hepsi bir yana devlet neden Çiftçi'nin ifadesine başvurmadı. Biz defalarca bunu dile getirdik ama asla ifadesi alınmadı” dedi. 

Eşini JİTEM elemanlarının gözaltına aldığını ifade eden Türkan Yetişen, şunları dile getirdi: "Önceleri Emniyete (Batman Emniyet Müdürlüğü) gidip yemek götürüyorduk. Emniyet yemeği alıyordu. Meğer eşim emniyette değil, Komando Tugayı’ndaymış. Bunu da o günlerde eşim gözaltına alındıktan bir kaç gün sonra öğrendik. Dönemin Valisi Salih Şarman'ın yaptıkları ortadadır. Eşim JİTEM tarafından kaçırıldı, işkence edildi. Tamam madem eşimi aldınız, suçu var ise neden hapse koymadınız. Acısı aynı dün gibi tazedir. Halen gözüm kapıda, yolda onu bekliyorum. Madem onu aldınız yerini açıklayın, öldürdüyseniz de mezarının yerini söyleyin." 

YAŞADIKLARI ACIYI SÖZCÜKLERE DÖKTÜ

Oğlu Henefi'nin de gördüğü işkence nedeniyle yıllarca geceleri hep sayıkladığını ifade eden anne Yetişen, ailece yıllardır yaşadıkları acıyı "Oğlum kimi zaman ses duyar, uykusu bölünürdü. Bir ses duyar gibi ürkerdi gündüz vakti. Gece uyuduğu zaman duvara yumruk atarak, ‘babamı bırakın’ diye çığlık atıyordu. Küçük oğlum, pencere önünde bir karartı gördüğü zaman; ‘işte babam geldi’ diyerek büyüdü. Eşim kaybedildiğinde kızıma hamileydim. 7 çocuk babasız hangi psikolojide büyüdü. Bunlar anlatılınca masal gibi gelir ama hepsi nasıl yaşandı bir de bize sorun" sözleriyle dile getirdi.

'AİLELERLE GÖRÜŞMESİ GEREKİYORDU'

Anne Yetişen, geçtiğimiz günlerde Türkiye’ye gelen AİHM Başkanı Robert Spano’nun hak ihlallerine uğrayan aileler ile görüşmemesine de tepki gösterdi. Yetişen, "Sadece benim eşim değil, tüm kayıp yakını aileleriyle görüşülmesi gerekiyordu. Neden bizden dinlemediler yaşananları. Bugün Birleşmiş Milletler bizden bilgi istiyor. Bizim ailece tek bir fotoğrafımız var, onun içinde de eşimin çocukları ile tek bir fotoğrafı yok. Birleşmiş Milletler, sadece bu fotoğraf dahi tek başına yeterli bir kanıt ve delildir" diye konuştu.

TÜRKİYE’YE BM YANITINA TEPKİ

Türkiye'nin BM'ye verdiği yanıtlara ilişkin de tepkisini dile getiren Yetişen, "Türkiye, BM'ye eşimin kaybolması da, öldürülmesi de normaldir diye bilgi veriyor. Kayıp edildiğini kabul etmiyor, fakat kayıptır diyor. Eşim PKK'ye katılmadı. Eşim çocuğumun gözleri önünde işkence edildiğine dair kanıtlar var. O gözaltında kaybedildi. Onu son görenlerden biri de JİTEM'e çalışan kişilerdir" dedi.

Ailenin çocuklarından Ahmet ve Nurullah da Birleşmiş Milletler’den babalarının akıbetine ilişkin Türkiye'yi zorlamalarını istedi.

Mezopotamya Ajansı / Metin Yoksu