AKP'nin Meclis’e getirdiği “Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”’nde cezaevleriyle ilgili olarak 9’uncu ve 10’uncu maddelerde kritik değişiklikler var. Teklifin 9’uncu maddesine göre, tutukluların artık e-mektupla haberleşecek ve e-posta olarak kaydedilecek. Teklifin 10’uncu maddesine göre ise, Kapalı Ceza İnfaz Kurumları’nda tutukluların ziyaretçileriyle (eşi, üçüncü dereceye kadar kan ve kayın hısımları ile vasisi veya kayyımı) yaptığı görüşmeler, dinlenebilecek ve kaydedilebilecek. Bu kayıtlar, eğer herhangi bir soruşturma ve kovuşturmaya konu edilmemişse en geç bir yıl sonra silinecek. 

İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, konuya ilişkin değerlendirmelerde bulundu. İktidarın cezaevleri üzerinde sürekli ağırlaştırılmış yasaları yürürlüğe koyduğunu söyleyen Türkdoğan, geçtiğimiz yıl yürürlüğe giren ve adli tutukluları serbest bırakan, fikir ve düşüncelerinden dolayı cezaevlerinde bulunan siyasi tutukluklar, akademisyenler, öğrenciler, gazetecilerin kapsam dışında bırakılan “İnfaz yasasını” hatırlatarak, düzenlemenin “Özel af” olduğunu söyledi. 

DOĞRU DÜZGÜN GEREKÇE YOK

Yeni torba yasaya dair Türkdoğan  “İlk başta hiç kimsenin dikkatini çekmeyecek şekilde yazılmış. Gerekçesine baktığımızda ihtiyaç duyulan çeşitli konulardaki kanun düzenleme deniliyor. Doğru düzgün bir gerekçe bile yazma zahmetine katlanmamışlar” diye konuştu.

‘KİŞİLERİN HAKLARINA AYKIRI’

Cezaevlerinde elektronik mektup sisteminin Anayasa’da özel hayatın gizliliğine hukuken haykırı olduğunu altını çizen Türkdoğan, ”İlk etapta insanlar şöyle düşünebilir; teknolojinin imkanlarından yararlanıyoruz. Ama şunu unutmamak gerekir ki mektup kişinin özelidir. Özel duygu ve düşüncelerini yazdığı belgedir. Anayasa’nın 20’nci maddesine göre, hem özel hayat hem de kişisel veriler korunmalıdır.  Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) 8’inci maddesinde de özel hayatta saygı hakkı düzenlenmiştir. Mahpuslar bu şekilde sürekli izlenecek biçimde kayıt altına alınacaktır. Kanun teklifi kişilerin haklarına haykırı olacaktır. Bu açıdan tekrar tekrar gözden geçirilmesinde fayda olduğunu kanaatindeyim” dedi.

‘ÖZEL HAYATTA SAYGI’

Cezaevindeki görüşlerin de kayıt altına alınmasının Birleşmiş Milletler (BM) Nelson Mandela Kuralları’na aykırı olduğunu söyleyen Türkdoğan “Görüşme odasında kayıt yapılacağı ve bir yıl saklanacağına dair hüküm var. Bu da özel hayata saygı hakkı, yine kişisel verilerin korunmasının gizliliğine aykırıdır. Eşinizle, çocuklarınızla, annenizle, babanızla, kardeşlerinizle bir sevdiğinizle hapishane ortamında özel bir görüşme yapabilmelisiniz. Yani bunların kayıt altına alınması açıkçası doğru değildir. Mahpus hakları vardır. Kişisel verilerin korunmasına mahpus bakımından da korunması gereken haklardır” diye belirtti 

‘DENETİM ALTINA ALIYOR’

İktidarın toplumu tümünü yasalarla denetim altın almayı istediğini ve bu tür kanunları Meclis’ten “toplumun güvenliği” adı altında geçirdiği ifade eden Türkdoğan, “Denetimli toplumun sonu yoktur. İktidarın uyguladığı aşırı güvenlikçi politikaları mahpusları neredeyse nefes alamaz noktaya götürüyor. Hapishane sayıları artıyor ve yeni özelliklere kavuşturuluyor. Yaşam alanları denetim altına alınıyor, kısıtlanıyor” diye konuştu.

Cezaevlerinde sayıca daha çok bulunan adli tutuklunun kanun teklifine sessiz kalmamaları gerektiğini ifade eden Türkdoğan,  tüm itirazların TMK’den cezaevinde olan tutuklulardan geldiğini ifade etti. Türkdoğan, “Muhafazakar kesimin olup bitenlere seyirci kalmasını anlayamıyorum. Adli mahpusların da özel hayatı olduğu ve kişisel verilerinin olduğu unutulmamalıdır. Mahpusları ayırmıyoruz” dedi.  

‘MECLİS’TEN GERİ ÇEKİLMELİ’

İktidarın yasa teklifini derhal geri çekmesi çağrısı yapan Türkdoğan, şöyle konuştu: “Bu tür yasa teklifleri temel haklara zarar veriyor. Temel hakların güvence altına alınacağı, mahpusların dış dünyayla iletişimini daha rahat sağlayacağı, ailesi ve yakınlarıyla görüşmesini rahat sağlayacağı geniş imkanlar tanıyan düzenlemeler yapılmalıdır. Bu yasalar Türkiye’nin güvenlik-özgürlük denkleminde tamamen güvenlikçi bir anlayışa kaydığını gösteriyor. Halbuki aslı olan özgürlüklerdir. Bu bakış açısını değiştirmesini gerekiyor. İktidar tam tersini vaat etse de hepimiz özgürlüğümüz için mücadele etmeliyiz.”