Konya’nın Meram ilçesinde ırkçı saldırıda katledilen Dedeoğulları ailesi için kurulan taziye çadırı, İnsan Hakları Derneği (İHD), Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) ve Türk Tabipler Birliği (TTB) tarafından ziyaret edildi. KESK, TİHV, İHD ve ÖHD, aile yakınları, ailenin avukatıyla da görüşmeler gerçekleştirdi. STÖ’ler, yapılan görüşmeleri ve izlenimlerine dair hazırlayacakları raporu, önümüzdeki günlerde kamuoyuna açıklayacak. Katliamın yaşandığı yerde incelemelerde bulunan İHD, ÖHD ve KESK, izlenimlerini Mezopotamya Ajansı’na (MA) anlattı.

GÖZ GÖRE GÖRE KATLİAM

KESK Eşbaşkanı Mehmet Bozgeyik, katliamın göz göre göre geldiğini belirtti. Son dönemde ırkçı saldırıların arttığına dikkat çeken Bozgeyik, Dedeoğulları ailesinin katledilmesinin sorumluluğu iktidarın ve Konya Emniyet Müdürlüğü’nde olduğunu söyledi. Aileye yönelik Mayıs ayında da linç girişiminde bulunulduğunu hatırlatan Bozgeyik, cezasızlık politikasıyla saldırganların cesaretlendirildiğini dile getirdi. Irkçı saldırıların siyasetin ötekileştiren söylemlerinden kaynaklandığını da aktaran Bozgeyik, “Bu çatıştırıcı, milliyetçi söylemlere karşı Türkiye’de yaşayan tüm halkların birlikte mücadele etmesi gerekiyor. Barış, demokrasi bir arada yaşamın güçlendirmek için bunlara alet olmamak gerekiyor. Olaya dair araştırma yapacağız, kentte yapacağımız görüşmeler ardından hazırladığımız raporu kamuoyu ile paylaşacağız. Umarız iktidar bundan bir ders çıkarır ve ırkçı, milliyetçi ve çatıştırmacı dilinden vazgeçer. Faillerin de biran önce yakalamasına ve arkasındaki karanlık güçlerin açığa çıkarılması ve gerekli cezaya çarpıtılması gerekiyor” dedi.

IRKÇILIK HASTALIĞI

İHD Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, “Taziyeye geldiğimizden beri ‘bu aile bir Kürt aile olmasaydı, başlarına böyle bir olay gelmeyecekti’ sözlerini duyduk. Husumetler varmış, tartışmalar yaşanmış ama böylesi bir katliamla sonuçlanması arkasında maalesef ırkçı bir nefret olduğu anlaşılıyor. Bu durum tabi ki çok üzücü dolayısıyla Türkiye’nin ırkçılık hastalığı, nefret söylemiyle mutlaka yüzleşmesi gerekiyor. Yetkililerin bir gerçeği ört bas etmeye dönük söylemleri ile bu olmuyor. Yani bir sorun var ve bu sorunla ancak yüzleşerek, sorunun üstüne giderek, çözülebilir” diye belirtti.

Toplumsal barışa zarar verilmeden bu tür saldırılarının, nefret saldırıları olarak değerlendirilmesi gerektiğinin altını çizen Türkdoğan, “Belki o zaman caydırıcı olabilir. Sağlıklı soruşturma ve kovuşturma yöntemlerinden sonra gerçek ortaya çıkacaktır ama birçok kişi aynı şeyi söylüyorsa buna da dikkat etmek gerekiyor. Mayıs ayında katledilen aileye önce bir fiziki saldırı yapılıyor aile bireylerinde birçoğu yaralanıyor. Bu olay Temmuz ayında basına yansıyor. Hepimiz bu olayı kınadık, yetkileri uyardık, önlem alınmasını istedik. Nefret söylemlerinin son bulmasını istedik fakat maalesef göstere göstere bir katliam geldi. Daha önce önlem alınsaydı böyle bir katliam olamayabilirdi. Aslında sorumluluk alması gerekenler zamanında bu sorumluluklarını alsalardı biz bugün taziyede olmazdık ama bugün taziye ye bakın herkes geliyor. Fakat keşke daha önce duyarlılık gösterilseydi bu katliam olmasaydı” ifadelerini kullandı.

'HUSUMET' AÇIKLAMALARI

İktidarın “kişisel husumet” açıklamalarına değinen Türkdoğan, şunları söyledi: “Daha saldırgan yakalanmadı. Saldırgan yakalandığında neler anlatacak? Soruşturma bitememiş ki peki bu yetkililer nerede çıkarıyor bu lafları. Yetkililere sormak gerekiyor. Siz nereden biliyorsunuz bunun böyle olmadığını, bakın biz kanaatlere göre konuşuyoruz. Türkiye’deki yetkililerin bu tutumu zaten nefret saldırılarını devamına katkı sunuyor. Bu tutumlarında vazgeçmeleri gerekiyor. Türkiye’de biz devlet yetkililerinden ‘biz ırkçılıkla mücadele edeceğiz’, ‘nefret saldırılarını önleyeceğiz’, ‘nefret söylemlerini bitireceğiz’, ‘cezalandıracağız’ laflarını hiç duymuyoruz. Türkiye’de zaten her şey yolunda gidiyor. Her şey düzgün, kimse kimseye saldırmıyor. Irkçılık yok. Hadi ırkçı saldırı değildi. Koruma kararı olan bir aileyi neden koruyamadınız. Madem ırkçı saldırı değildi. Önleseydiniz bizi konuşturmasaydınız. İnsan önce bir özür diler. ‘Bu aileyi korumadık’ demeleri gerekiyor ama bu da yok. Artık yetkililerin bu tarz tutumlarına kimse inanmıyor. Gerçekten bakın burada şu sokakta bulunan insanların duygu ve düşüncelerini neyse gerçek odur.”

ÖHD: ÖLÜLERE SAYGISIZLIK 

ÖHD İstanbul Şubesi üyesi Avukat Abdullah Bişaroğlu da, kentte katliama dair inceleme yapan heyetler arasında yer aldı. Bişaroğlu, yaşanan katliamın özünden koparılmaya çalışıldığını vurguladı. Irkçı saiklerle yapılan bir katliamın adli bir vaka gibi lanse edildiğine dikkati çeken Bişaroğlu, “Medyada bir kedi meselesine indirgenerek, ölenlere dahi saygısızlık yapıldı. Canice bir yaklaşım önce birer defa kurşun sıkılmış silahla daha sonra emin olamamış ve bütün merhumların kafasına birer mermi daha sıkmış ve en sonunda yanında getirdiği benzin ile evi yakmış ve bugün korkunç görüntü ortaya çıkmış oldu” ifadelerini kullandı.

Katliam ardından aile yakınlarının içeri alınmadığı ve saldırıya uğrayanlara herhangi bir müdahale yapılmadığını da öğrendiklerini ifade eden Bişaroğlu, “Ne polis kendisi içeri girmiş nede insanların içeriye girmesine izin vermiş. Belki de bu durum katliamda ölü sayısını artıran nedenlerden bir tanesi olmuş. Ambulans çok daha sonra gelmiş. Savcının olay yerine gelmesi ambulanstan sonra olmuş.  Bütün bunlarla ilgili rapor çalışması yapacağız. Sürecinde takipçisi olacağız” diye konuştu.

NEFRET DİLİ

Kürtlerin katledilmesinin de “saman, tavuk meselesi” gibi söylemlerle itibarsızlaştırılmaya çalışıldığını dile getiren Bişaroğlu, “Bunlarda elbette ki kendilerince toplumu yumuşatmaya, ırkçı saldırılarını önüne geçmek için yaptıkları görüntüsü vermiş olsa da aslında amaçlarını bu olmadığı ortadadır. Çünkü bu iktidarın kendisi savaştan ve silahtan besleniyor. Maalesef kaostan besleniyor. Bu olayın iktidarın nefret dilinin sonucu olduğunu düşünüyoruz” dedi.