Çete yöneticisi Sedat Peker, sekizinci videosunda Suriye iç savaşında AKP iktidarının “El Nusra’ya silah gönderdiği” ve “Suriye’de yasadışı ticaret yaptığı” iddialarını ortaya attı. Silahların El Nusra’ya SADAT üzerinden gönderildiğini belirten Peker, Suriye’deki yasadışı ticaretin Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanı Metin Kıratlı'ya bağlı olduğunu söyledi. El Nusra, Türkiye’de dahil 10 ülke tarafından “terör örgütü” olarak kabul ediliyor.

Birleşmiş Milletler (BM) İnsan Hakları Konseyi'nin oluşturduğu Bağımsız Uluslararası Suriye Arap Cumhuriyeti'ni Tahkikat Komisyonu’nun raporunda Temmuz 2019-Ocak 2020 tarihleri arasında, Rus güçleri, Suriye rejimi, Türkiye destekli gruplar ve El Nusra gibi El Kaide uzantılı çetelerin Suriye’de savaş suçu işlendiğine dair kanıtlar bulunduğu ifade edilmişti.

İnsan Hakları Derneği (İHD) Eş Genel Başkanı Öztürk Türkdoğan, 2013 yılında Nusaybin’den Hatay’a kadar uzanan sınıra gözlem yapmak için gittiğini ve bir rapor hazırladıklarını söyledi.

Türkdoğan, “Öne çıkan başlıklardan bir tanesi, cihatçı diye tabir ettiğimiz insanların bu kadar rahat Türkiye’den Suriye’ye nasıl geçtiğiyle ilgiliydi. Cihatçı birisi elinde basit bir kart gösterip sınır kapısından geçiyordu. Sonra gidip dedik ki ‘biz niye geçemiyoruz.’ Dediler ‘onun özel kartı var.’ Bu kartın nereden verildiğini sorduk ama cevap alamadık. Sadece Türkiye bakımından değil Türkiye’nin müttefikleri ve birçok ülke bakımından Suriye konusu özel olarak soruşturulmalıdır.”

‘ULUSLARARASI KURULUŞLAR DEVREYE GİREBİLİR’

Peker’in söz konusu itiraflarına dair Türkiye’nin kendi hukuk kurallarını ve kanunlarını uygulaması gerektiğini belirten Öztürk, “Bir başka ülke topraklarında seri operasyonlar yaparsanız, paramiliter grupların faaliyetlerine göz yumarsanız, iddia edildiği gibi paramileter gruplara silah gitmesine en hafif deyimiyle göz yumarsanız, önleme görevinizi yerine getirmezseniz, tüm bunlar ilerde başkaları tarafından soruşturulacaktır. Uluslararası hukukta tamamlayıcılık ilkesi vardır. Siz kendi ülkenizde araştırma ve soruşturmaları yaparsanız, bunu adliyeye intikal ederseniz, o zaman yabancılar size karışmaz. Sizin yargı sürecinizin tamamlanmasını beklerler. Ama eğer siz kendi ülkenizde uluslararası alanı ilgilendiren bir konuda araştırma, soruşturma, kovuşturma yöntemlerine başvurmazsanız o zaman uluslararası kuruluşlar devreye girebilir. Türkiye’yi böylesi ciddi bir durum bekliyor” dedi.

‘BİRÇOK ÜLKEDE BİLGİ VE BELGE VAR’

Peker’in tüm iddialarına dair yasama, yürütme ve yargının aynı anda devreye girmesi gerektiğini belirten Türkdoğan, tek başına Türkiye’nin Suriye meselesinin içinden çıkamayacağını söyledi. Türkdoğan, “Rus savaş uçağı düşürüldükten sonra Rusya’nın yetkili makamlarının Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’ne (GK) Türkiye aleyhine sunduğu dosyalar vardı. Orada daha çok petrol kaçakçılığı konuları daha çok işlenmişti. Rusya’nın, İran’ın, DAİŞ karşıtı koalisyonun, Suriye Demokratik Güçleri’nin (QSD) elinde çok sayıda bilge ve belge var. Türkiye’nin de elinde çok sayıda bilgi ve belge var” diye belirtti.

ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ

Peker’in itiraflarının doğru olması halinde birçok kişinin Türk Ceza Kanunu’na göre yargılanacağı ve ceza alacağını belirten Türkdoğan, şunları söyledi: “Bir yandan da BM Güvenlik Konseyi’nin Suriye için aldığı kararlar var. O kararlara aykırılık da söz konusu. Güvenlik Konseyi’nin kararıyla ‘terör örgütü’ listesinde yer alan örgütler var. Yine terör örgütleriyle bağlantılı kişiler var. Bunlara her türlü silah temin edilmesini yasakladığı kararlar var. Bununla ilgili koalisyonu oluşturan ülkelerin tek tek kararları var. Dolayısıyla uluslararası bir soruşturma komisyonunu kurulmasına kadar gidebilir. Eğer bu konuda yeterli adımlar atılmazsa BM Güvenlik Konseyi’nin Yugoslavya özelinde uyguladığı bir model var. Eski Yugoslavya Uluslararası Ceza Mahkemesi kurulmuştur ve bu mahkemenin görevi hala devam ediyor. Yugoslavya savaşı biteli çok oldu ama mahkemenin temyiz davaları yargılamaları sürüyor.  Suriye konusunda zaten Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin yargı alanına giren suçlar var. Fakat Türkiye, Suriye, Irak, İran, ABD ve İsrail Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taraf olmadığı için BM Güvenlik Konseyi özel bir mekanizma kurabilir. Güvenlik Konseyi kararıyla Uluslararası Ceza Mahkemesi başsavcılığı görevlendirebilir, bölgeye gidebilir.”

‘SURİYE’YE ÖZGÜ BİR YARGILAMA OLMALI’

Suriye’de 500 binden fazla insanın yaşamını yitirdiğini, milyonlarca insanın yerinden edildiğini ve çok ağır suçların işlendiğini belirten Türkdoğan, “Mutlaka oraya özgü bir yargılama yapılması gerekiyor ve bu yargılamalar elbette ki birçok şeyi açığa çıkaracaktır. Bence bu konu artık ciddiye alınmalı. Çok daha güçlü iddiaları olan ülkeler ve kuruluşlar var. Burada söz konusu iddia paramiliter örgütlere silah yardımı iddiasıdır ki bunun çok ciddi olarak araştırılması gerekir” diye belirtti.

‘SADAT ARAŞTIRILMALI’

Türkiye’nin SADAT’ı da araştırması gerektiğini belirten Türkdoğan, “Yıllardır kontrgerilla yapılanmasına karşı hak hukuk mücadelesi yürüten insanlarız. Şimdi bunun başka bir versiyonunu bir şirket adı altında yapmaya kalkarsanız savcıların bir kere bu durumu araştırması gerekir. Bu güvenlik şirketinin faaliyet alanı nedir, neyi kapsar neyi kapsamaz, devlet bunu denetliyor mu? Uluslararası sahada faaliyet yürüten şirket kim tarafından denetleniyor? Nasıl denetleniyor? Yeterli mevzuat var mı yok mu? Bunların mutlaka soruşturulması gerekiyor” dedi.

‘HAKİKAT VE ADALET MÜCADELESİ’

Aynı suçların 90’lı yıllarda da işlendiğini hatırlatan Türkdoğan, 2013-2015 yılları arasında Türkiye’nin büyük bir fırsatı kaçırdığını belirtti. Öztürk, “Yapmamız gereken şey hakikat ve adalet mücadelesi yürütmektir. Mehmet Ağar ve arkadaşlarının yargılandığı Ankara JİTEM Davası kararını istinaf bozdu. Musa Anter’in öldürülmesiyle ilgili Ankara Kızıltepe Jitem Davası gibi davalar var. Bu davalara kamuoyunun daha fazla ilgi göstermesi ve gerçekten sorumlularının yargı önünde hesap vermesini sağlamamız lazım” şeklinde belirtti.

Mezopotamya Ajansı / Diren Yurtsever