Kandıra F Tipi Cezaevi tutuklu bulunan Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) Eş Genel Başkanı Sebahat Tuncel, partisinin Dünya Ticaret Merkezi Konferans Salonu’nda yapılan 5. Olağan Kongresi’ne mektup gönderdi. Tuncel’in mektubu, Eş Genel Başkan Yardımcısı Halide Türkoğlu tarafından okundu. 

Tuncel’in mektubunda şunları belirtti: 

“DBP’nin Olağan Genel Kongresinin değerli delegeleri kongremizi onurlandıran sevgili dostlar sizleri Kandıra Zindanında bulunan siyasi, kadın tutsaklar adına saygıyla sevgiyle selamlıyorum.  Kongremizin dönemin ihtiyaçlarına cevap olacak güçlü tartışma ve kararlaşmalara vesile olacağına ve Kürdistan Halklarının eşitlik, özgürlük ve barış mücadelesine katkılar sunacağına inanıyorum. 

Kongremizi Ortadoğu’da ve Dünya iktidarların mevcut politikalarına karşı itirazların yükseldiği ve özellikle neo-liberal kapitalist düzenin toplumu nefes almaz hale getirdiği ekonomik ve siyasal krize karşı kadınların gençlerin öncülük ettiği toplumsal hareketlerin geliştiği bir süreçte gerçekleştiriyoruz.

GÜÇLÜ BİR BAŞLANGIÇ YAPMANIN ZAMANI

Kapitalist modernist sistemin yapısal kriz yaşadığı ve özellikle Ortadoğu’da yürüttüğü 3’üncü paylaşım savaşı ile krizi aşmaya çalıştığı bir dönemde Kürdistan halkının özellikle Rojava’da kendi kaderini belirleme, özgürlüğünü sağlama ve demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü bir sistemi inşa etme mücadelesi kapitalist, modernist sistem krizine alternatif sunmak ile birlikte Ortadoğu Halklarının geleceği için büyük bir umut da yaratmaktadır. Bu umudu büyütmek hepimizin görevidir. Demokratik Bölgeler Partisi olarak Dünyada, Ortadoğu’da Kürdistan ve Türkiye’de yaşanan siyasi toplumsal ekonomik gelişmeler ışığında kendimizi yeniden organize etmek dönem görevlerini yerine getirmek sorumluluğu ile karşı karşıyayız. Toplumsal sorunların çözümü politik ve ahlaki toplumun geliştirilmesi kadınların eşitlik ve özgürlük mücadelesinin halkların ve inançların birlik dayanışma ve özgürlük mücadelesinin yükseltilmesi, ekolojik bir yaşamın mümkün kılınması için yeni ve güçlü bir başlangıç yapmanın zamanıdır. 

DBP’NİN GÖREVLERİNDEN BİRİ TECRİDİ KIRMAKTIR

Kürtler arası birliğin ve halklar arası dayanışmanın gerçekleştirilmesi Kürt Sorununun demokratik ve barışçıl çözümü açısında oldukça önemlidir. Sayın Öcalan’a uygulanan mutlak tecrit Kürt Sorununun çözümsüzlüğünün asıl nedenidir. 

Kürt Halk Önderi Sayın Abdullah Öcalan üzerindeki mutlak tecridin kalkması için Sevgili Leyla Güven öncülüğünde başlatılan ve 200 gün süren direniş İmralı kapılarını aralamış olsa da, tecrit hala devam ettirilmektedir. Tecrit ortadan kalkmadan, Sayın Öcalan’ın sağlık güvenlik ve özgürlük koşulları sağlanmadan Ortadoğu Halklarının demokrasi özgürlük ve barışının Kürt Sorunun çözümünün mümkün olmayacağı, o nedenle DBP’nin en önemli görevlerinden birisi de Sayın Öcalan üzerinde uygulanan mutlak tecrit uygulamasının son bulması, Kürt sorununun demokratik, özgürlükçü ve barışçı çözümü için çaba harcanmasıdır. 

KÜRTLER ARASI BİRLİK ORTADOĞU HALKLARININ GELECEĞİNİ BELİRLEYECEKTİR

Bu konuda Ulusal Birlik ve Demokratik Ulusun geliştirilmesi de ve sürece katkı sunacaktır. Kürtler arası birlik ve birlikte yaşadıkları halklarla dayanışma ve ortak bir gelecek kurmak için birlikte mücadele Ortadoğu halklarının da geleceğini belirleyecektir. DBP’nin öncelikli çalışmalarından birisinin bu olması sadece bir sorumluluk değil, zorunluluktur. 

SALDIRILARA İDEOLOJİK POLİTİK ÇALIŞMALARLA CEVAP VERİLEBİLİR

Türkiye’de özellikle Kürt Siyasi Hareketine, genelde demokratik siyaset alanına yönelik baskı, engelleme ve zor politikaları Kürt Halkının iradesinin gasp edilerek dünyanın hiçbir yerinde örneği olmayan sömürgeci zihniyetin bir sonucu olarak uygulanan Kayyım Siyaseti zor ve zülüm politikaları hız kesmeden devam ediyor. Gözaltı, tutuklama ve haklar gasp ediliyor. Halkın seçtiği belediye eş başkanları ve milletvekilleri uydurma gerekçelerle gözaltı tutuklama ile cevap veriliyor. Böylesi bir ortamda siyaset yapmak örgütlenmek zorluklarına rağmen çok daha büyük önem taşıyor. Tüm zorluklara rağmen belirlediğimiz pilot bölgelerde güçlü bir giriş yapılması toplumun ideolojik ve politik olarak güçlendirilmesi, kendi sorunları için farkındalık yaratılmasında ve halka yönelik eğitim çalışmalarının önemli olduğunun düşünüyorum. Alternatif bir siyaseti geliştirmek için demokratik, ekolojik, kadın özgürlükçü paradigmamızın toplumsallaşması ve örgütlenmesinde büyük sorumluluk DBP’ye düşmektedir. Partimizin bu görev ve sorumluğu yerine getireceğine inanıyorum.

DBP KADIN PARTİSİDİR

DBP aynı zamanda bir kadın partisidir. O nedenle kadınların özgürlük, eşitlik ve adalet taleplerinin karşılanması için özgün çalışmalar yürütülmesi kadın özgürlükçü çizginin geliştirilmesi hayati önemdedir. 

Kadının özgür olmadığı bir toplumun özgür olmayacağı bilinci ile siyasal toplumsal çalışmaları yürütmemiz gerekiyor. Kadın özgürlükçü paradigmanın yaşamsallaşmasında kadınların rolü belirleyicidir. Kadına yönelik şiddetin, katliamların, fiziksel şiddetin arttığı, açlık ve yoksulluğun derinleştiği, savaş nedeni ile kadınların ve çocukların şiddetin ve ayrımcılığın her türlüsünü yaşamak zorunda bırakıldığı zorunlu göçe tabi tutulduğu bir süreçte, kadın özgürlük mücadelesinin yükseltilmesi daha da anlamlıdır. Bugüne kadar kadınlar olarak bin bir çaba ve emek ile elde ettiğimiz kazanımları korumak partimizin görevidir. Eşbaşkanlık ve eşit temsil kadın mücadelesi açısından çok önemlidir. Bugün AKP-MHP faşist iktidarının ‘Eşbaşkanlık’ sistemimize saldırması tesadüf değildir, o nedenle bugüne kadar ataerkil, cinsiyetçi politikalar ve uygulamalara karşı kadınların mücadele kazanımlarını korumak ve daha da geliştirmek için özgün ve özerk çalışma perspektifimizin sürdürülmesi önemlidir. Kadın özgürlük mücadelesine tarihsel ve güncel olarak elde ettiğimiz deneyimleri ve kazanımları kadınların yaşamını iyileştirecek ve kadınlar için güvenli bir gelecek kuracağımıza olan inancımla kadın yoldaşları sevgiyle selamlıyorum. 

Kongremizin büyük moral ile, coşkuyla ve güçlü geçeceğine, yeni ve güçlü bir başlangıç yapacağına inanıyor, kongre delegelerimize parti çalışmasında aktif yer alacak arkadaşlarıma ve bu süreçte görev alacak Eş Genel Başkanlarımıza, parti meclisimize, başarılar diliyorum. 

Selam ve Sevgilerimle Yoldaşınız Sebahat Tuncel.”

ASLAN: TARİHİ VE ZORLU DÖNEMDEN GEÇİYORUZ

Tuncel’in mektubunun okunmasının ardından kongre DBP Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’ın konuşası ile devam etti.

Yaptığı konuşmasında “Tarihi ve zorlu bir dönemden geçiyoruz” diyen Aslan, “Bu süreç ne yazık ki sadece Türkiye’de AKP iktidarına karşı muhalif olan kesimler açısından değil, bugün dünyadaki tüm ulus devletler ve egemen sistemler kiriz yaşamaktadır. Kendi düzenlerini devam ettirmek için bu egemen güçler bugün Ortadoğu’da, Suriye üzerinden yürütülen savaş ile birbirlerine güçlerini ispatlamaya çalışmakta, kendilerini güçlü çıkarmaya çalışmakta.  Suriye’de savaşın bitmemesinin nedeni uluslararası güçlerin kendi sistemsel krizlerini aşamadıkları için savaşları uzatarak sistemsel krizi aşmaya çalışıyorlar” ifadelerini kullandı. 

 ‘ROJAVA DEVRİMİ İMKAN SUNUYOR’

Toplumsal talep ve beklentilerine cevap olamayan hiçbir iktidarın ayakta duramayacağını belirten Arslan, “Bugün Ortadoğu da devam eden savaşın tam da göbeğinde Rojava Devrim süreci yaşanmaktadır. Eşit özgür ve demokratik bir bizimde yaşama açısından bir olanak bir imkan sunmaktadır. Başta Kürtlerle sorunu olan devletler Rojava’da gelişen kadın öncülüğündeki devrimi boğmaya ve 21.yüzyılda Kürtlerin  statüsünü engellemek için işgal etme anlayışındadır” dedi. 

Dünya halklarının eşitlik, özgürlük ve demokrasi talep ettiğini söyleyen Aslan, 21. yüzyılda hiçbir toplum bastırılarak yok sayılarak, inkar edilerek yönetilemeyeceğini kaydetti. Bu konuda Kürtlerin mücadelesine işaret eden Arslan, “21 yüzyılda Kürtler sadece kendi sorunlarını değil kapitalist modernitenin içine girdiği krize alternatifin yaratarak demokratik moderniteyi örgütlemeye çalışıyor. 21. yüzyılda halklar artık alternatifsiz değildir. Rojava’da boğulmak istenen Kürtlerin kapitalist moderniteye karşı geliştirdiği yeni yaşam modelinedir. Haklar her şeye rağmen kendi devrimlerini örgütleyeceklerdir. Rojava Devrimi buna örnektir” dedi. 

‘AKP MEŞRUİYETİNİ YİTİRDİ’

Arslan, AKP iktidarının Türkiye’yi yönetemediğini belirterek, şu ifadeleri kullandı: “AKP, Türkiye’de meşruiyetini yitirmiştir. Halkların atadığını bakanlar ve gece yarısı çıkan kararnamelerle Türkiye yönetiliyor. AKP’nin yönetme gücünün kalmamasından kaynaklı Kürtlere, sol, sosyalistlere savaş açarak kendi iktidarını sürdürmeye çalışıyor.  Çok zorlu şartlarda mücadele ediyoruz. AKP’nin geliştirmek istediği bu dikta rejimine karşı hiç kimse boyun bükmeyecektir direnecektir. 

Siyasetin tıkanmasının temel nedenlerinden bir tanesi demokratik seçimlere yönelik AKP’nin yaklaşımıdır. AKP gece yaraları kayyumlar atayarak belediyeleri ele geçirmeye çalışmaktadır. Partimiz ve HDP’ye, tüm muhalif parti ve oluşmaların faaliyetlerini engelleyerek çalışamaz hale getirmeye çalışmaktadır. Demokratik seçimlerin ortadan kaldırılması ağır aksak olan kanun ve yasaların da işlemez hale getirmiştir. 

Kürtler içerisine girilin savaş Türkiye’deki tüm halklara kaybettirir. Halklarımıza dayatılan bu faşist anlayışa karşı mücadele sürdüreceğiz.

Bizler iktidarlar bizim demokratik siyasetimizi engelleyecek diye hiçbir zaman demokrasi özgürlük ve barış mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz. Başta Türkiye’deki tüm toplumsal sorunların çözülmesi açısından şu anki iktidarın yapması gereken tek şey kendi sınırlarına çekilmelidir. AKP’ye muhalif olanlar ülkenin beka sorununu oluşturmuyor. Bu ülkenin sorunu AKP’nin ta kendisidir.”

SAYIN ÖCALAN’IN ÇABALARINA SADECE KÜRTLER DEĞİL TÜRKİYE ŞAHİT

Arslan, çözüm süreci döneminde Türkiye halklarının nefes aldığını belirterek, “Sayın Öcalan’ın 1993 ateşkesinden beri ısrarla, inatla demokratik çözüme büyük emek verdiğine hepimiz şahidiz. Sadece Kürtler değil tüm Türkiye şahittir. İşte AKP bu nedenle kaynaklı Türkiye halklarının özlemini duyduğu demokrasi ve barışı engellemek için 2015’den beri sayın Öcalan üzerinde insanlık dışı tecrit uyguluyor” dedi. 

Arslan, “Bizler bu tecridi kınıyoruz. Biz hiçbir zaman sayın Öcalan şahsında Kürt halkına dayatılan bu tercidi halk olarak parti olarak kabul etmedik, bundan sonra da etmeyeceğiz. Açlık grevi süreci yaşandı. Açlık grevi sürecinde 7 tane değerli yoldaşımızı şehit verdik. Onların anısı ve mücadelesi önünde saygıyla eğiliyoruz” ifadeleri kullandı. 

‘ÖCALAN’IN MESAJLARINA SAVAŞ İLE CEVAP VERİLDİ’

Arslan’ın konuşmasını devamında şunları söyledi: “Sayın Öcalan tecridin aralanmasıyla birlikte Mayıs ayında avukatlarına şöyle bir söz söyledi. ‘İçinden geçtiğimiz tarihi süreçte derin bir toplumsal uzlaşmaya ihtiyaç vardır. Sorunların çözümünde her türlü kutuplaşma ve çatışma kültüründen uzak demokratik müzakere yöntemine şiddetle ihtiyaç vardır.’ 7 Ağustos’ta da sorunların çözülmesi için devletin rasyonel akıl kullanması gerektiğinden bahsetti. Bizler tam da yaşanan çatışma ve gerilimlerden sonra sayın Öcalan mesajlarıyla umutlandık, rahat nefes aldık. Ama devletin rasyonel aklı 7 Ağustos mesajlarına 19 Ağustos kayyum atayarak cevap verdi. Rojava’ya yönelik işgal saldırısıyla cevap verdi. 

Tüm iktidarlar Kürt sorunu çözümü konusunda ele aldığı tek şey ret inkar olmuştur. Sayın Öcalan tüm çabalarına rağmen devlet, AKP baskıyı sürdürmekte. Biz buradan bu baskının bu şiddetin Kürtlere geri adım arttırmayacağını biliyoruz. Türkiye halklarını önü açılacaksa bu ülkeye demokrasi gelecekse Kürtlere savaş açarak değil, Kürtlerin önderine, seçilmişlerine, partilerin saygı duymakla olur. 

Kürtler bu ülkeni kurucu unsurlarıdır. Kürtlersiz bir Ortadoğu düşünülemez. Kürtler model olabilecek bir halktır. Kürtlerin geliştireceği bir sistemi ne AKP ne de başka bir güç engelleyemeyecektir.

ORTAK MÜCADELE ÇAĞRISI

Bu iktidarı halklarımızın direnişi götürecektir. Partilerimizin öncülüğünü yaptığı Kürt halkının mücadelesi, tüm sol, sosyalist kurumların partileri, Kürtlerle demokrasi cephesinde bulaşarak, AKP-MHP faşizmine karşı güçlü direnmelidir. Bizlerin siyasal ve politik bakış açıları farklı olabilir. Ama tüm siyasi partiler bu halka karşı sorumluluğu vardır. Türkiye halklarına karşı sorumluluğu olan tüm sol sosyalist partiler AKP faşizmine karşı direnmelidir. 

Bizler 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinde Kürtlerin çabasıyla gelişen CHP adaylarına verilen destekle güçlü bir mücadele verileceği düşünülürken ne yazık ki CHP Meclis’te Suriye’ye, Rojava’ya yönelik savaş tezkeresine destek vermiştir. CHP, verilen deştiği önemsemeyebilir ama biz yılmadan bıkmadan mücadele edeceğiz.

ULUSAL BİRLİĞİ HALKLARIMIZA HEDİYE ETMELİYİZ

Önemli bir birliktelikte kuşkusuz Kürt halkı için geçerlidir. Kongremizin sloganı “Ulusala birlik ruhuyla özgürlüğe yürüyoruz.” Kürtlerin bulunduğu her parça saldırı, işgal altındadır. Kürtlerin kazanımları hedef alınmaktadır. Kürt halkının özgürlük mücadelesini zaferle taçlanması sadece direnmekle olmamalıdır. Direnmek sadece başlangıçtır. Kürtler kendi arasında ulusal birliğini oluşturmadan mücadele yürütmeleri anlamlıdır ama kazanımlarımızı korumaya yetmemektedir.

Kürt partilerine sesleniyoruz. Kuşkusuz tüm partilerin kendi siyasal politik görüşleri vardır. Ama mevzu Kürtlerin özgürlük sorunu olduğunda bizler ulusal reflekslerle hareket etmek zorundayız. Tüm siyasi partiler tüm örgütler tüm önderler, liderler Kürtlerin ulusal birliğini sağlamak açısından kendi sorumluluğunu yerine getirmelidir. Özlem duyulan Ulusal Birliği halklarımıza hediye etmelidirler.”