Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) Başkanı iken sosyal medya paylaşımı nedeniyle hakkında dava açılan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi Başkanı Şebnem Korur Fincancı'nın yargılandığı davanın karar duruşması Kartal'da bulunan İstanbul Anadolu Adliyesi 42'nci Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma öncesi adliye önünde basın açıklaması yapıldı. 

TİHV, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), Eşit Haklar Derneği yöneticileri ile Barış İçin Akademisyenler’den bazı isimlerin de katıldığı açıklamada konuşan Prof. Fincancı, yargılanmasına gerekçe yapılan paylaşımın Gezi Direnişi sırasında yaşanan polis saldırısına ilişkin  dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Emri ben verdim” açıklamasına ilişkin olduğunu dile getirdi.

‘HAKİKATİ DİLE GETİRDİK’

O süreçte 8 insan hayatını kaybettiğini hatırlatan Fincancı, "10’un üzerinde insan gözünü yitirdi. 15 Haziran 2013’te Gezi Parkı’ndaki revirdeyken doğrudan revire atılan gazlar sonucu ciddi sağlık sorunu yaşayan insanlar oldu. Erdoğan; 'Emri ben verdim’ dediği için ‘Katliam emrini RTE verdi, polis de canla başla yerine getiriyor' diye yazmıştık. Aslında bir hakikati dile getirmiştik. Hakikati dile getirmek epeydir bu ülkede bir sorun ve cezalandırılma nedeni" diye konuştu. 

Özgür Gündem davasında Eren Keskin ve İnan Kızılkaya’ya "örgüt üyeliği" suçlamasıyla verilen cezalara değinen Fincancı, “Biliyoruz ama yılmıyoruz, mücadeleye devam diyoruz. Biz mücadeleye devam edip hakikati dile getirmeyi sürdüreceğiz” ifadelerini kullandı.

Yapılan açıklama sonrasında duruşmanın görüşeceği mahkeme salonuna geçildi. Fincancı'ya destek için Halkların Demokratik Partisi (HDP) Milletvekili Filiz Kerestecioğlu’nun da izlediği duruşmaya salonunun küçük olması sebebiyle sınırlı sayıda izleyici ve gazeteci alındı. 

Kimlik tespitiyle başlayan duruşmada mahkeme başkanı savcının bir önceki celse mütalaa verdiğini hatırlattı.

BERAAT TALEBİNDE BULUNDU

Savcının duruşmada yeniden okuduğu mütalaaya karşı savunma yapan Fincancı, şunları söyledi: "Daha önce de belirtmiştim. Ortada bir hakaret değil, hakikat var. Çünkü 15 Haziran 2013'te bu tweeti attığım dönemde Türkiye'de Gezi sürecinde 8 insanı kaybetmiştik, 10'un üzerinde insan görme yeteneğini kaybetti, binlerce insan ciddi bir biçimde yaralanmıştı. O dönemde TİHV Başkanı’ydım. Aynı zamanda İstanbul'da sağlık sorunu yaşayan insanların tedavisine katkı sunmak üzere tabip odalarının oluşturduğu gezici revirlerde görevliydim. İstanbul Tabip Odası ile revirlerde görev yaparken kolluk görevlileri doğrudan revirin içerisine gaz fişekleri hedef gözetilerek atıldı. İnsanların tedavi edildiğini görüyorlardı, o kadar yakın mesafeden atıldı. Hemen birkaç gün önce dönemin başbakanı 'Emri ben verdim, polisimiz destan yazdı' dedi. Polisin görevi insanları yaralamak, öldürmek, kör etmek değildir. Bu nedenle beraatımı talep ediyorum." 

HAGB’Yİ KABUL ETMEDİ

Mahkeme başkanı Fincancı'ya Hükmün Açıklanmasının Geri Bırakılması’nı (HAGB) kabul edip etmediğini sordu. Fincancı, "Ben suçlamaları kabul etmiyorum. Bunun sonucunda ceza çıkarsa onu da kabul etmiyorum. Dolayısıyla hükmün açıklanmasını da kabul etmiyorum" yanıtı verdi.

BİR YILLIK GAZ 20 GÜNDE BİTİRİLDİ

Ardından Fincancı’nın avukatı Meriç Eyüboğlu söz aldı. O süreçte TİHV Başkanı olan müvekkilinin aynı zamanda adli tıp uzmanı olduğunu belirten Eyüboğlu, "Uluslararası ölçekte bilinen bir bilim insanıdır ve olaylara tanıklık etmiştir. Uzmanlık alanı işkencedir ve uluslararası alanda da bu konuda çalışmaktadır. BM'nin İstanbul Protokolü'nü hazırlayan ekibin içerisindedir. Bunları müvekkilimin bilim insanı olduğunu anlatmak için değil, bilimsel olarak tüm bunların tanığı ve gözlemcisi olduğunu söylemek için belirtiyorum. 2013'te atılmış bir tweetten yargılanmaktayız. Aynı dönemdeki tweetlerden belki başka zaman da karşınıza çıkacağız. 2013'te tweeten atıldığı o dönemde raporlarmış hak ihlalleri raporları var. Müvekkilimin bahsettiği ölümler tüm bu raporlarda yer almaktadır. Aynı zamanda dönemin Meclis Başkanı Bülent Arınç ile Cumhurbaşkanı Abdullah Gül tarafından da kabul edilmiş ve özür dilenmiştir. Af Örgütü’nün raporlarında var olan bir yıllık gaz stoklarının 20 günde tükendiğini raporlamıştır" diye belirtti.

KATLİAM SÖZCÜĞÜ SUÇ MU?

AYM'nin yakın bir süreçte Gezi'yle ilgili bir davada 50 bin TL'lik tazminat cezası vermesine hükmettiğini ifade eden Eyüboğlu, "Bütün bunlar nedeniyle mütalaaya katılmıyoruz. Gerçekten söz etmiştir ve gerçeği söylemek hakaret olamaz. Dönemin başbakanı polise talimatı kendisinin verdiğini zaten beyan etmiştir. O zaman bu tabloda bu tweetin neresi suçtur. Katliam sözcüğü mü suçtur?" diye sordu.

Barış İçin Akademisyenlerin imzaladığı barış bildirisini hatırlatan Eyüboğlu, "Bu metinde 'devletin katliam yapması' geçiyordu. Bunlar yargının önüne geldi ve AYM burada bir suç olmadığını tespit etti. Öyle ise burada atılan tweette hukuka aykırı, suç kabul edilen hiçbir şey olmaz. Zira katliam kelimesi defalarca yargılanmış ve aklanmıştır. Müvekkilimin paylaşımı ifade özgürlüğü kapsamındadır. O nedenle burada bir ifade özgürlüğü davası görülmektedir. Bu nedenle sadece yargılama yapılması bile ifade özgürlüğü halkının ihlalidir. Türkiye, insanlar görüşlerini açıkça ifade ederlerse başlarının belaya gireceğini düşünenler açısından birinci sıradadır. Bu davada böyle düşünülmelidir ve buradan çıkacak olumsuz  bir karar bunu perçinleyecektir" diyerek müvekkilinin beraatını talep etti.

'KEŞKE DAHA FAZLA ELEŞTİREN OLSA'

Yeniden söz alan Fincancı, "Kamu görevlisine hakaret deniliyor. Burada eleştirilen bir siyasetçidir. Aynı zamanda eleştirmek bir yurttaş hakkıdır. Ben kamu görevlisine hakaretten 1990'larda yargılandım. O zaman bu haber Milliyet gazetesinde çıkabiliyordu. Ama bugün çıkmaz. Keşke daha fazla eleştiren olsa" ifadelerini kullandı.

Savunmaların ardından duruşmaya 10 dakika ara veren mahkeme heyeti, ara sonrası açıkladığı kararı ile Fincancı'ya "kamu görevlisine hakaret" suçundan 7 bin 80 TL para cezası verdi.