Ankara’da Yelken Plaza’nın 20’nci katından şüpheli bir şekilde düşerek, yaşamını yitiren 23 yaşındaki Şule Çet davasının Ankara 31’inci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülen davasının 2’nci duruşması görüldü. Duruşma salonu küçük olduğundan kaynaklı duruşma Ankara 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi salonuna alındı. Çet’in ölümünde sorumluluğu olan “kasten öldürme”, “cinsel saldırı ve hürriyeti tehdit” suçlarından müebbet ve 39 yıla kadar hapsi istenen Berk Akand ve Çağatay Aksu ile her iki tarafın avukatları hazır bulundu. Duruşmaya Çet’in ve Berk Akand ile Çağatay Aksu’nun ailelerinin yanı sıra HDP Milletvekili Oya Ersoy, CHP Milletvekili Alpay Antmen ve çok sayıda kadın kurumu katıldı. 

DURUŞMA SALONUN KÜÇÜKLÜĞÜNE TEPKİ

Salonun küçük olmasından kaynaklı hem müşteki avukatları hem de izleyicilerden tepki geldi. Müşteki avukatı “Sayın hakim Ankara Adliyesi'nde bundan daha büyük bir duruşma salonu var. Sizin bunu ön görmemeniz mümkün değil. Meslektaşlarım dışarıda” diyerek tepki gösterdi. 40'a yakın avukat müşteki tarafı olarak duruşmaya katıldı.

SANIK AVUKATLARI DURUŞMA SALONUNA GEÇ KALDI

Duruşma salonuna sanık avukatların geç kalması dikkat çekti. Tüm meslektaşlarının içeriye girmesini isteyen müşteki avukatları, “Biz ayakta durmaya razıyız. Tüm meslektaşlarımızı alın” talebinde bulundu. Duruşma salonu önünde bekleyen avukatların alkışlı, sloganlı tepkileri sonucunda mahkeme başkanı avukatların salona alınmasına izin verdi. İstanbul, Adana baroları ile  Türkiye Barolar Birliği davaya katılım talebinde bulundu.

Kimlik tespiti ile başlayan duruşmada Çet ailesinin avukatı Umur Yıldırım'ın talebiyle olay yeri ve düşme anı sonrasındaki görüntülerine ilişkin video gösterildi. 

Yıldırım, sanıkların hikaye anlattığını, anlatılan hikayeye inanmadıklarını söyledi. Sulh Ceza Hakimliği tarafından olay günü çekilen görüntülerin internete düştüğünü oradan aldığını belirten Yıldırım, olay yeri görüntüleri ile hangi delillerin karartıldığını göstereceğini aktardı. Olay gününe ait görüntüleri dosyaya dahil edilmediğini, paylaşılan görüntüler ile olay günü görüntülerini anlatacağını Yıldırım, “Olay beyaz koltukta gerçekleşti. Olay eğlenilen odada gerçekleşti. Sanıkların iddia ettiği oda da gerçekleşmedi. Olay misafir odasında gerçekleşti. Berk Akand’ın pencerenin pervazında sol avuç içine ait DNA bulundu. Olay öncesinde koltuklar simetrik sonrasında attıkları için cama yakın. Attıkları cam videolarda 4 ya da 5 kez görülüyor ve açık bir şekilde. Olay yeri resimlerinde ise sonuna kadar açık” diye konuştu. 

'BİLGİSAYARLARIN SAATLERİYLE OYNANDI'

“Şule’nin misafir odasında düştüğü iddia ediliyor ancak Şule aslında soldan düştü. Çünkü emniyet krokisinde Şule’nin söylenen oda da düşmesi fizik kurallarına aykırı. Şule’nin cesedi eğlendikleri odanın tam altında” diye konuşan Yıldırım, olay gününe ait Akand, Aksu ve Çet’in baz istasyonlarından telefon hareketliliklerini duruşma da sundu. Yıldırım, “Olay saatinde uyuduğunu iddia eden Akand, uyumuyor. Bilgisayarın saatleriyle oynandı. Anlatılan hikayeye bizim karnımız tok. Sarı bezin üzerinde hiçbir şey yok. Akand’ın söylediği sarı bezin olay yeri görüntüsü ortada” diye ekledi.

‘HAPIN NASIL VERİLDİĞİ SORGULANMALI’

Şule’nin çantasında ve evinde hap çıkmadığını, vücudunda çıkan ilacın kim tarafından verildiğinin sorgulanması gerektiğini kaydeden Yıldırım, “Şule’ye o hap kim tarafından verildi. Şule kendi mi aldı yoksa onlar mı verdi? Şule’nin ilaç kullandığı rapor 2016 yılına ait” ifadesinde bulundu. 

SANIK KENDİNİ YALANLADI

Sanıklardan Çağatay Aksu, baz istasyonundan gelen verilerin yanlış olduğunu iddia etti. Söz alan sanıklardan Berk Akand ise baz istasyonundan gelen verilerde uyumadığı ve yalan söylediği yönündeki beyanlara ilişkin “Uyuduğumu söylemiyorum. İçim geçmiş. Ben itirafçı olmadım. Alev savcıya söyledim zaten Çağatay’ın bardakları yıkadığını” diyerek kendini savundu. Akand, ilk duruşmada olay saatinde uyuya kaldığını belirtmişti.

SANIK AVUKATI: MAHKUMİYETE YETECEK DELİLLER YOK

Sanık avukatı Levent Ökten, “Baz istasyonundan 3-5 metreden veri alınamaz. Orada dolaştığının tespit edilmesi mümkün değil. Ben onun yaşından fazla avukatlık yaptım. Kimin arasında menfaat çatışması olacağını ondan daha iyi bilirim. Berk ile Çağatay arasında menfaat çatışması yok. Dosya başından beri iddialarla yürüyor. Mahkumiyete yetecek deliller değildir” diye savunma yaptı. Ökten, Çet’in kullandığı iddia edilen ilacın kullanım kılavuzunda 24 yaşın altında kullananlarda intihara sürüklenme olacağı iddiasını yeniledi.

SANIK AVUKATI OLAY YERİ KEŞFİ İSTEDİ

Sanık avukatlarından İskender Fatih Balkış da baz istasyonundan gelen veriler ve müşteki avukatlarının beyanlarına katılmadığını söyledi. İddiaların çok ciddi alındığını belirten Balkış, “Çağatay neden Berk’i kurtarmaya çalışsın. Hayal ürünüdür. Kroki var ama keşif talep ediyorum. Şule’nin düştüğü yerin misafir odasına yakın olduğu kroki üzerinden anlatılıyor. Krokinin yanlış olduğunu düşünüyorum. Olay yeri inceleme ve cinayet büro hakkında soruşturma açılması gerekir. O yüzden olay yeri keşfi istiyoruz” diye konuştu.

Sanık Akand’ın avukatı Paşa Büyükayaer ise Çet’in iç çamaşırlarının müşteki avukatının belirttiği gibi 10 ay sonrasında verildiği söyleminin gerçek olmadığını iddia etti. 

‘ŞULE’NİN YANINDA OLDUĞUNU SÖYLEMEDİ’

Çağatay Aksu’nun annesi duruşmada tanık olarak dinlendi. Anne Aksu, “Şule’yi tanımadım. Olay günü iftar yemeğimdeydim. Akşam 22.30’da eve döndüm. Çağatay’ı aradım, eve geç kalma dedim. O da tamam dedi. En son gece 2.15’de sahur yemeğini yedikten sonra uyudum. Ramazan da içki içmesini tasvip etmediğim için sinirlenerek, telefonunu kapattım. Sonra uyudum yanında sadece Berk’in olduğunu söyledi. Çağatay’ın telefonuna ulaşamadım. Öğleden sonra 16.30-17.00'dan sonra arkadaşı bana ulaştı ve durumu aktardı” diye anlattı.

Sanık yakınları tarafından Çet’in babasına “Kızına sahip çıksaydın” sözleri sarf edilmesine, müşteki avukatları tepki göstererek, tutanağa geçilmesini talep etti. Avukatların sözlü saldırılara cevap vermesine müdahale eden jandarma görevlilerinin “Dışarıda gösteririm sana" demesi salonda gerginliğe neden oldu. 

Yaşananların tutanaklara geçmesini isteyen avukatlara mahkeme başkanı “Ben duymadım” yanıtını verdi. Avukatların tepkisi üzerine Jandarma görevlisi mahkeme salonundan çıkarıldı.

‘ŞULE HAYAT DOLUYDU’

Şule’nin arkadaşlarından Gözde Yalçın da duruşmada tanık olarak dinlendi. Şule’nin hayat dolu olduğunu belirterek, intihar etmesinin mümkün olmadığını vurguladı. Şule’nin tek amacının okulunu bitirmek olduğunu kaydeden Yalçın, “Akand ve Aksu’yu daha önce hiç görmedim. Çağatay’ın kendisini taciz ettiğini söylemişti. Şule’den iki yıl önce ayrıldım, Konya’ya taşındım. Uzun süredir çok sevdiğim bir arkadaşımdı, iletişimimiz hiç kopmadı” dedi.

Tanık olarak dinlenen Çet’in erkek arkadaşı şunları söyledi: “Şule ile birlikte 2016 yılında Adana Yüreğir Hastanesi’nde Psikiyatri bölümüne birlikte gittik. Doktorla yaptığımız görüşmede 'birbirinize iyi davranın' dedi. Şule herhangi bir rapor ya da ilaç verilmedi. İstanbul’a gitmek istediğini söyledi. Çağatay ya da Berk’ten söz etmedi.”

‘TECAVÜZ VAR’

Tanıklar ardından söz alan müşteki avukatı Onur Tatar, Mersin Üniversitesi Dekanlığı Adli Tıp Kurumu akademisyenleri tarafından hazırlatılan mütalaanın yasal bir hak olduğunu belirterek, imzacı akademisyenleri mahkeme salonunda dinleteceklerini söyledi. Erciyes Üniversitesi'nden Çet’in nerden düştüğüne dair bilimsel rapor aldıklarını aktaran Tatar, “Mersin Üniversite raporunda, elle boğma olgusu, boyun kırığı iddiası var. Dış müdahale ile gerçekleşeceği söyleniyor tüm bunların aksi raporlarla ortaya konulmalı. Maktulde tırnak aralarında bulunan dokular var. Anal bölgede tükürük, ısırık var. Bunlar tokalaşma ile geçmez, tecavüz edilmiş. Atmadan önce tecavüz girişiminde bulunulduğu ve başarıya ulaşıldığı raporlarda tespit” diye ekledi.

Çet’in vücudunda bulunan ilacın da sanıklar tarafından verildiğini dile getiren Tatar, olayın tasarlandığını kaydetti.

‘SİMİLASYON İLE DÜŞÜŞ NOKTASINI MAHKEMEYE SUNACAĞIZ’

Söz alan müşteki avukatı Ferhat Geveç, bir sonraki duruşmada olay yerine dair bilimsel bir rapor hazırlatacaklarını ve mahkemeye sunulacağını kaydetti. Geveç, Çet’in ölümü sonrasında çekilen olay yeri görüntüleri üzerinden şunları söyledi: “Yere düşüş açısı baş aşağı bu intihar eden bir kişi için mümkün değil. Şule’nin sol ayakkabısı sağ dirseğinin altında bulunuyor. Ayakkabının Şule’den önce düşmesi mümkün değil. Maktulun kafasının çitlere çarpması sonrasında beyinde dağılmalar oluyor ve sağ ayakkabıya baktığında bu beyin dağılımının üzerine düşmüş. Bunun mümkün olması için ayakkabının sonradan atılması gerekiyor. Bir kişi önce ayakkabısını atıp, sonra kendisini atmaz. Celse arasında sonraki celseye mahal yerindeki keşifle simülasyon görüntülerini mahkemeye sunacağız” ifadesinde bulundu.

'CEZAEVİNDE MÜDÜR, BAŞ MÜDÜRLE ARAM İYİ'

Yeniden söz alan sanık Çağatay Aksu, kendini şöyle savundu: “Bana delil bulun gerekirse beni asın. Senaryolardan yıldım. Yoruldum. 10 aydır cezaevindeyim. Tecavüzün saati değişiyor, bir saat verilsin artık. Ellerinde bir şey yok. Beni delillerle yargılayın, senaryo ile yargılamayın. Ben kendimi savunamayayım delil bulun. Suçsuzum Beraatımı alıp gideyim Cezaevinde davranışlarımdan dolayı iki ödül aldım. Cezaevinde müdür, baş müdür ile aram iyi. Onlar adamın iyisini gözlerinden anlıyor.”

Sanıklardan Berk Akand, suçsuz olduğunu savunarak, tahliyesini talep etti. Dosyada elle tutulur bir delil olmadığını ileri süren Akand’a mahkeme heyeti, “Şule sizinle iken ayakkabısı ve çorabı ayağında mıydı?” diye sordu. Akand, “Ayakkabı ve çorapları ayağındaydı. Başka bir şey demeyeceğim” diye sözlerini sonlandırdı.

Sanık avukatı Ökten tekrar söz alarak, Çet’in okulundan transkript istenmesini talep etti. Ökten, şahitlerin yalan söylediğini ve Çet’in derslerinin kötü olduğunu iddia etti. Ökten ayrıca Çet’in babasının kızına para göndermemesi ile derslerinin kötü olmasından kaynaklı intihar ettiğine kanıt olduğunu savundu. Majör depresiflerin çok hızlı bir şekilde intihara meyilli hale gelebileceğini söyleyen Ökten, “Bir insanın suçsuzluğunu ispatlamak kadar zor bir şey yok. Suçu delilleri ile ortaya koyarsanız bizde ona göre kendimizi savunuruz. Müvekkilimin ekonomik durumu şehir dışına çıkamayacak durumda. Bunu çok kısa sürede ispatlayacağız. Müvekkillerimin ailesinin aldığı emekli maaşları ortada. Şüphe var mı var? Bir kızcağız öldü. Eser miktarındaki DNA’ya inatla doku deniyor. Müvekkillerim kriminal insanlar olarak yansıtıldı. Ama en ufak bir ceza almamışlar. Tahliye talebinde bulunuyorum” ifadesinde bulundu. 

Sanık avukatı İskender Balkış ise, amaçlarının gerçeği ortaya çıkarmak olduğunu ve müvekkili Akand’ın olayın tanığı olduğunu iddia etti. Balkış, “Müvekkillerim de eğer ifade değişikliği yada bir delil çıkarsa ben bu dosyayı bırakırım. Yatsın içerde rapora kadar bir dahaki mahkemeye kadar tahliye istemiyorum” diye konuştu.

'İNSANLARIN MAHKEMEYE GELEREK BASKI OLUŞTURUYOR'

Sanık avukatı Paşa Büyükayaer de müvekkiliyle ilgili bir DNA bulunması halinde dosyadan geri çekileceğini belirtti. Dosyada somut delil olmadığı, iki uzmanın fotolardan tespit ederek, bir rapor hazırladığını söyleyen Büyükayaer, “Kamuoyu oluşturularak, her seferinde gündem yaratılmaya, insanlar buraya getirilerek, kamuoyu baskısı oluşturuluyor. İnsanların gelmesinden memnuniyet duyuyoruz ama bu mahkeme üzerinde baskı oluşturuyor. Kamuoyu baskısı görevi hakkıyla yerine getirilen savcı dosyadan el çektirildi. Müvekkilim hakkında güçlü suç şüphesi yok” diye sözlerini sonlandırdı.

Heyet, aldıkları ara kararları şöyle sıraladı: “Olay yerinde keşif yapılması ve yerin uygun hale getirilmesi için Emniyet Müdürlüğü’ne müzekkere yazılmasına, sanık avukatlarının talebi olan Çet’in olay günü telefon kayıtlarının istenmesi, psikolojik tedavisine ilişkin evrakların ilgili kurumlardan istenmesine, kullandığı ilaçlar bu ilaçların etkilerine dair gerekli bilgilerin istenmesine, olay yeri kamera görüntülerini içeren CD’lerin dudak okuma konusunda uzman bilirkişiye gönderme, sanıkların aralarında ve olay sırası ve sonrasındaki konuşmaların tespiti yazılı hale getirilerek, mahkemeye sunulması, Adli Tıp’tan raporun beklenmesi, sanıkların tutukluluk halinin devamına karar olunur.” 

Heyet bir sonraki duruşmayı da 10 Temmuz tarihine erteledi.