5 Mayıs 1818’de dünyaya gelen Bilimsel Sosyalizmin kurucularından Karl Marx, 14 Mart 1883’te, 138 yıl önce bugün yaşamını yitirdi. En yakın dostu ve yoldaşı Friedrich Engels’in mezarı başında söylediği gibi, “Adı yüzyıllar boyunca yaşadı, yapıtı da.”

Karl Marx 5 Mayıs 1818’de Almanya’nın Lüksemburg sınırındaki Trier kentinde doğdu. Orta öğretimini Trier’de tamamladı. Bonn ve Berlin üniversitelerinde hukuk öğrenimi görürken tarih ve felsefeyle ilgilendi, Hegelci E. Gans’ın derslerini izledi. 1841’de “Demokritos’un ve Epikuros’un Doğa Felsefelerinin Farklılıkları” adlı doktora tezinde, dinin maddecilik açısından eleştirisini yaptı.

Sol Hegelcilere katılarak Bauer kardeşlerle dostluk kurarken, bir yandan da Feuerbach’ın etkisinde kalıp 1842’de, muhalefettekiler tarafından kurulan Rheinische Zeitung gazetesinin yazı işleri yöneticiliğini yaptı. 1843’te çocukluk arkadaşı Jenny von Westphalen ile evlendi. Rheinische Zeitung gazetesi 1843’te kapatıldıktan sonra Paris’e yerleşti. Burada ömür boyu dostu ve çalışma arkadaşı olacağı Friedrich Engels ile tanıştı.

Fransız-Alman Yıllıkları’nı yayımladı (1844). Okurken tuttuğu notlardan oluşan 1844 El Yazmaları’nı yayımladı. Engels’le ortak ilk metninde (Kutsal Aile, 1845) tarih felsefesini maddeci görüş açısından eleştirdi. Komünistler Birliği’nin isteği üzerine Engels ile birlikte 1848’de Komünist Manifesto’yu yazdı.

Marx’ın 1845'te yayınlanan Feuerbach Üzerine Tezler kitabında yer alan ve bugün de Londra'daki Highgate Mezarlığı’nda mezar taşının üzerinde yer alan sözler, Marx’ın devrimciliği en berrak anlatımıydı: “Filozoflar şimdiye kadar dünyayı yalnızca çeşitli biçimlerde yorumladılar, oysa aslolan dünyayı değiştirmektir.”

1848 İhtilali patlak verince, Belçika’dan sınır dışı edilen Marx, Köln’e yerleşerek, Neue Rheinische Zeitung gazetesini çıkarmaya başladı. Bu gazetede işçilere yönelik makaleler yayımladı (Ücretli Emek ve Sermaye, 1849).

1849’da ömrünün sonuna kadar kalacağı Londra’ya yerleşti. Temel eseri olan Das Kapital’i hazırlamaya başladı. 1864’te Uluslararası İşçiler Derneği’nin kurucuları arasında yer aldı. 1. Enternasyonal’in açılış konuşmasını ve tüzüğünü yazdıktan sonra, Kapital’in birinci cildini Almanya’da yayımlattı (1867). Kızını görmek için gittiği Paris’te Paris Komünü’ne tanık oldu. İngiltere’ye dönünce Fransa’da İç Savaş (1871) adlı eserinde bu devrim denemesini değerlendirdi. Kapital’in yazımını sürdürürken, bir yandan da işçi partililerinin programlarının oluşturulmasına etkili biçimde katıldı. Dühring’e karşı kalem tartışmasında Engels’i destekledi.

Anti-Dühring’in (1878) bir bölümünün yazımında Engels’le çalıştıktan sonra hastalanarak çalışmalarını büyük ölçüde yavaşlatmak zorunda kaldı. 14 Mart 1883’te İngiltere’nin başkenti Londra’da yaşamını yitirdi.

ENGELS’İN UĞURLAMASI

Friedrich Engels, ölen yoldaşının mezarı başında şunları söylemişti:

"14 Mart günü, öğleden sonra üçe çeyrek kala, yaşayan düşünürlerin en büyüğü artık düşünmez oldu. Ancak iki dakika yalnız bıraktıktan sonra, odaya girince, onu koltuğunda rahat rahat, ama sonsuzluğa dek, uyumuş bulduk.

Avrupa ve Amerika militan proletaryasının bu adamda yitirmiş bulunduğu şey, tarihsel bilimin bu adamda yitirmiş bulunduğu şey, ölçülemez. Bu devin ölümü ile bırakılan boşluk, kendini duyumsatmakta gecikmeyecek.

Darwin nasıl organik doğanın gelişim yasasını keşfettiyse, Marx da insanlık tarihinin gelişim yasasını keşfetti; siyaset, bilim, sanat, din vb. peşinde koşmadan önce yemesi, içmesi, barınması ve giyinmesi gerektiği; bu nedenle, esas maddi araçların üretimi ve dolayısıyla belirli bir halk tarafından veya belirli bir dönem boyunca elde edilen ekonomik gelişme derecesinin, devlet kurumlarınk , hukuki görüşlerin, sanatın hatta ilgili insanların dinsel fikirlerinin üzerinde evrildiğini buna göre, bütün bunların şimdiye değin açıklandığı gibi değil, ama tersine dayanarak açıklamak gerektiği yolundaki, daha önce ideolojik bir yığının altında üstü örtülmüş bulunan o temeli buldu.

Ama hepsi bu kadarla ibaret değil. Marx ayrıca, günümüz kapitalist üretim tarzını ve bu üretim tarzının yarattığı burjuva toplumunu yöneten özel hareket yasasını keşfetti. Artı-değerin keşfi, hem burjuva iktisatçıların hem de sosyalist eleştirmenlerin daha önceki tüm araştırmalarının karanlıkta el yordamıyla arayarak çözmeye çalıştıkları soruna birdenbire ışık tuttu.

Bunun gibi iki tane keşif bütün bir ömür için yeterli olacaktır. Bunlardan sadece birini keşifetmenin bahşedildiği birine bile ne âlâ. Ama Marx araştırdığı her alanda - ve hiçbiri yüzeysel olmamakla pek çok alanı araştırdı - her alanda, hatta matematiğin alanında bile bağımsız keşifler yaptı.

Tam olarak bilim insanıydı. Ama bu tanımlama onun yarısı bile etmez. Bilim, Marx için tarihsel olarak dinamik, devrimci bir güçtü. Her ne kadar pratikte uygulanması henüz çok da mümkün olmamasına karşın bazı teorik bilimlerde yeni keşifleri memnuniyetle karşılasa da, keşif endüstride ve tarihsel gelişimde ani devrimci değişiklikleri içerdiği zaman bambaşka bir bir sevinç duyuyordu. Örneğin, elektrik alanında ve son zamanlarda Marcel Deprez'in keşiflerinin gelişimini yakından takip etti.

Marx, her şeyden önce bir devrimciydi. Kapitalist toplum ile onun yaratmış bulunduğu devlet kurumlarının yıkılmasına şu ya da bu biçimde katkıda bulunmak, kendi öz durumunun ve gereksinmelerinin bilincini, kendi kurtuluş koşullarının bilincini kendisine ilk onun vermiş bulunduğu modern proletaryanın kurtuluşuna yardımda bulunmak, onun gerçek yönelimi işte buydu. Savaşım onun en sevdiği alandı. Ender görülür bir tutku, bir direngenlik ve bir başarı ile savaştı o. 1842'de birinci Rheinische Zeitung'a, 1844'te Paris'teki Worwärts'a, 1847'de Brüksel'deki Deutsche-Brüsseler-Zeitung'a, 1848-1849'da Neue Rheinische Zeitung'a 1852'den 1861'e değin New York Tribune'e katkı, ayrıca, bir sürü kavga broşürünün yayınlanması, tüm yapıtının doruğu olan büyük Uluslararasi Emekçiler Derneğinin kuruluşuna değin Paris, Brüksel ve Londra'da çalışma, işte, eğer başka hiçbir şey yapmasaydı bile, yapıcısının gurur duyabileceği sonuçlar.

Marx, işte bu yüzden zamanının en sevilmeyen ve en çok karaçalınan adamı oldu. Mutlakiyetçi olduğu kadar cumhuriyetçi hükümetler de kovdular onu; tutucu burjuvalar ile aşırı demokratlar onu karaçalma ve kargışlara boğmakta birbirleri ile yarışıyorlardı. O bütün bunları, hiç aldırmaksızın, örümcek ağları gibi yolunun dışına atıyor ve ancak çok zorunlu durumlarda yanıtlıyordu. Sibirya madenlerinden Kaliforniya'ya değin, Avrupa ve Amerika'nın her yanına dağılmış, tüm dünyanın milyonlarca devrimci militanı tarafından ululanmış, sevilmiş ve aklanmış olarak öldü o. Ve ben çekinmeden söyleyebilirim ki, onun birçok karşı-düşüncede olan hasmı olabilirdi, ama kişisel düşmanı pek o kadar yoktu.

Adı yüzyıllar boyunca yaşayacak, yapıtı da!"