AKP iktidarının 30 Ekim 2014’te Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısında hazırladığı “Çöktürme Planı” kararını, 24 Temmuz 2015’te devreye koymasıyla yeniden başlayan savaş süreci ile bölge kentlerinde sokağa çıkma yasakları ilan edilmeye başlandı. İlan edilen yasaklarda yüzlerce kişi yaşamını yitirdi, binlerce kişi göçe uğradı, birçok kent yıkıma uğradı. Abluka altına alınan kentlerden Şırnak’ta, 14 Mart 2016’da ilan edilen sokağa çıkma yasağı sonucunda 12 mahalleden 8’i tamamen yıkıldı, onbinlerce insan göçe uğradı. Yasağın 83’üncü günü olan 3 Haziran’da İçişleri Bakanlığı çatışmaların sona erdiğini açıklasa da abluka 14 Kasım 2016’ya kadar devam etti. Sonrasında gece saatlerinde yasağın sürdürüldüğü kentte, yıllar geçmesine rağmen polis ablukası sürüyor. 

8 MAHALLE HARİTADAN SİLİNDİ 

12 mahallesi bulunan kent merkezinde, Dicle, Bahçelievler, Cumhuriyet, İsmet Paşa, Gazipaşa, Aydınlıkevler, Yenimahalle ve Yeşilyurt mahalleri, yasak sırasında yoğun çatışmalara sahne oldu. 83 gün boyunca aralıksız bir şekilde bombalanan 8 mahalle, haritadan tamamen silindi. Mahallelerde bulunan cami, mescit, ev ve işyerleri tamamen yakılıp yıkılırken, "operasyon bitti" açıklamasına rağmen kentteki bombardıman 20 gün daha devam etti. 

83 günü çatışmalarla geçen, sonrasında yıkımla devam eden 246 gün süren sokağa çıkma yasağı sonucunda, 9 bin ev tamamen yakılıp yıkıldı. Yasak sonrası, ayakta kalan birçok ev ve işyeri de “acele kamulaştırma” kararı kapsamında yıkıldı. Evleri yıkılan aileler için TOKİ tarafından inşa edilen binalarda ise bin 200 aileye “etap dışı” denilerek, ev verilmedi. 

ÇADIRDA YAŞAM  

Yasakla göçe zorlanan kent halkı, aylarca Şırnak’ın Kumçatı (Dergul), İkizce, Avga Masiya, Cifane ve Cudi Dağı’nın etekleri ile çevre ilçelerde çadırlarda kalarak, topraklarını terk etmedi. Ağır saldırılar nedeniyle kenti terk etmek zorunda kalan yurttaşlar, kaldıkları çadırlarda da devletin baskısından kurtulamadı, defalarca yapılan baskınlarda tehditlere maruz kaldı. 

TUFANI ARATMADI 

Yasağın ardından tufanı aratmayan kente geri dönen yüzlerce kişi, molozların arasında evlerini aradı. Kimileri Kimilerinin evlerinden eser kalmazken, kimileri de yıkıntılar arasında buldukları fotoğraflardan evlerinin yerini bulabildi. Geçen 5 yıla rağmen yüzlerce kişi ya kent çevresinde yada kirada yaşıyor. 

TEK BİR KİŞİ YARGILANMADI 

Geçen 5 yıla rağmen kentte yaşanan yıkım ve ölümlere dair tek bir kişi yargılanmadı. Yasak sırasında katledilen 79 kişiden biri de sağlık çalışanı Cemal Uygur idi. Uygur’un annesi Kumriye Uygur, oğlunun kolluk güçleri tarafından katledildiğini belirterek, faillerin yargılanmasını bekliyor. Uygur, yasak ilan edilmesinden bir gün önce Silopi’ye gittiklerini ancak oğlu Cemal Uygur’un kentte kaldığını ifade ederek, “Oğlum 13 yıl boyunca Şırnak Devlet Hastanesi’nde Diyaliz bölümünde sağlık çalışanı olarak çalıştı. Daha sonra üzerine iftira atılarak tutuklandı. 6 ay cezaevinde kaldıktan sonra bırakıldı. Daha sonra çalıştığı hastane, ‘ona gel işine kaldığın yerden devam et’ dedi. Ancak hastane müdürü oğlumun tekrar işe başlamasına izin vermedi. Bir süre sonra da kentte sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Biz Silopi’ye gittik ama Cemal Şırnak’ta kaldı” diye konuştu.

PARAMPARÇA BİR BEDEN

Oğlunu faillerin yargı önünde hesap vermeden rahat uyuyamayacağını dile getirerek, “Çatışmaların sürdüğü süreçte oğlumu rüyamda gördüm. Rüyamda oğlum beni alıp morga götürüyordu. Soldan üçüncü cenazenin yüzünü açıyordu ve kendi cenazesini bana gösteriyordu. Ben de ertesi gün bu rüyanın etkisiyle uyanarak hastaneye gittim. Rüyamda gördüğüm gibi, aynı yerde Cemal’in cenazesini gördüm ve teşhis ettim. Paramparçaydı. Savcı bana ‘Sen oğlunu nasıl tanıdın’ diye sordu” şeklinde anlattı. 

Oğlunun bedenine 22 kurşun sıkıldığını söyleyen anne Uygur, “Oğlumun cenazesini gördüm. 3 mermi kalbine sıkılmış, 3 mermi sol koluna, 1 mermi sağ koluna ve belden aşağısına da 15 mermi sıkılmıştı. Toplamda 22 kurşun sıkılmıştı. Oğlum 11 kişi ile birlikte katledilmişti. O kadar mermi sıkılmıştı ki vücudunu paramparça etmişlerdi.”

TEK BİR KİŞİ KALSA BİLE 

“Sadece Cemal değil, burada katledilenlerin hepsi bizim çocuklarımızdı” diyen anne Uygur, “Bu davanın peşindeyiz. Bizden tek bir kişi bile kalsa, biz bu mücadeleyi sürdüreceğiz. O süreçte biz çok şey yaşadık ve çok şeye tanıklık ettik. 9 ay boyunca Silopi’de kaldık ve kimse bize sahip çıkmadı. O süreçte bizler her gün bir evde kalıyorduk. 5 yıl geçti ama bize bunu yaşatanlar, oğlumu öldürenler hala yargı önünde hesap vermedi. Oğlumu kurşunlara dizenlerin yargı önünde hesap vermesini ve cezalandırılmasını istiyorum” diye seslendi.

‘OĞLUMU ONLAR ÖLDÜRDÜ’

Anne Uygur, şunları söyledi: “Cenazeyi almaya gittiğimizde savcı gözlerimin içine bakıyordu ve benden devletin yapmadığını söylememi istiyordu. Bana üç defa üst üste ‘senin oğlunu kim öldürdü?’ diye sordu. Ben de yumruğumu masaya vurarak, ‘senin devletin benim oğlumu katletti’ diye cevap verdim. Buradan tekrar söylüyorum, oğlumu onlar katletti. Hala bize zulüm ediyorlar. Bu zulmün bir an önce son bulmasını ve bunu yapanların cezalandırılmasını istiyorum. Bize dayatılan zulüm değil, barış olmalıdır.”