Cumhuriyetin kurulmasından sonra 1924 yılında yapılan anayasa değişikliği ile Kürtlere dair bir ibarenin geçmemesi, Türkiye'de yaşayan herkesin Türk olduğunun belirtilmesinden kaynaklı Azadi Hareketi, Şırnak Beytüşşebap'ta bir isyan çıkardı, ancak isyan kısa sürede bastırdı. İsyanın bastırılmasından sonra Şeyh Sait ve çok sayıda kişi, Bitlis vilayetine ifadeye çağrıldı. Şeyh Sait, bunun teslimiyet anlamına geldiğini belirterek, Bitlis'e gitmeyi reddederken, 4 Ocak 1925 tarihinde Bingöl yolu üzerinde bulunan Kırıkhan köyüne giden Şeyh Sait, büyük bir toplantı gerçekleştirdi. Yapılan toplantı sonrası Mustafa Kemal ve rejimine karşı; Kürtlerin dilini, kültürünü, dinini ve haklarını almak amacıyla bir mücadele planlandı ve mücadelenin lideri de Muhammet Sait-ül Pahlevi El Amedi Reisül Mücahidi ismiyle Şeyh Sait oldu.

İSYAN 13 ŞUBAT’TA BAŞLADI

Daha sonra Bingöl'e giden Şeyh Sait, planlanan mücadele konusunda halkın önde gelen isimleri ile toplantılar gerçekleştirip, planladıkları mücadeleyi anlattı. 13 Şubat'ta Şeyh Sait Bingöl'den sonra Diyarbakır  Dicle'de (Piran) bulunan abisi Şeyh Abdulaziz'in evine gitti. Askerler Şeyh Abdulaziz'in evinde bazı mahkumların olduğu gerekçesiyle eve baskın gerçekleştirmeye çalışırken çıkan çatışmada 3 asker yaşamını yitirdi. Daha planlama aşamasında olan Şeyh Sait liderliğindeki ayaklanma, bu olayla birlikte başladı. 

48 KİŞİ İDAM EDİLDİ

Mücadelenin başlamasıyla birlikte kısa bir sürede Genç ilçesi, daha sonra Ergani, Piran, Lice, Hani, Eğil, Maden, Palo, Elaziz, Xınıs, Varto, Malazgirt, Siverek Şeyh Sait'e bağlı birlikler tarafından ele geçirilirken, Diyarbakır merkezinin kuşatması sonuçsuz kaldı. Geri çekilme sırasında bacanağı Kasım Ataç’ın devletle yaptığı işbirliği sonucu Şeyh Sait, 15 Nisan 1925 tarihinde tutuklandı. Şeyh Sait ve 47 arkadaşı, 28 Haziran 1925 tarihinde ölümle cezalandırıldı ve ertesi gün idam edildi.

'100 YILDIR İNKAR POLİTİKASI DEĞİŞMEDİ'

İsyanının başlangıcının yıldönümü nedeniyle konuşan Şeyh Sait'in torunu ve Şeyh Sait Derneği Başkanı Kasım Fırat (68), Kürtler üzerinde 100 yıldır  inkar ve imha politikasının hiçbir şekilde değişmediğine ve halen bu politikaların devam ettiğini belirtti. Fırat, "Kürtler kimsenin toprakları üzerinde öldürülmedi, kimsenin topraklarını işgal etmedi. Kendi topraklarını savunmak için bu mücadelelerini verdiler ve başkalarının topraklarında değil kendi topraklarında öldürülüyoruz. Başur’da Mele Mustafa’yı, Mahabad Kürt Cumhuriyeti'nde Qazi Muhammed, Şeyh Mahmud, Dersim’de Seyit Rıza ve yol arkadaşları öldürüldü. Sadece bunlarla sınırlı değil; Koçgiri'de, Zilan'da her yerde Kürtler nasıl katledilmişse, bugün aynı zihniyet üzerinden Kürtler öldürülüyor" dedi. 

'ŞEYH SAİT İSYANI DİNİ DEĞİLDİ'

Şeyh Sait isyanı için dini bir ayaklanma tabirinin gerçeği yansıtmadığını, farklı sınıf ve ideolojiden kişilerin harekette yer aldığını kaydeden Fırat, "Kürtlere karşı asimilasyon politikalarına karşı Şeyh Sait ve arkadaşları kendilerini feda ettiler. Doktor Fuat gibi nasyonalist, Fehmi Bilal Marksist-leninistti, Çerko ve Hemidê Cendirme aleviydiler. Bu insanların tamamı bir olup toprakları, dilleri ve varlıkları için bu mücadelede yer aldı. Bugün bu insanlar yaşamını yitirmiş olabilir, ancak Kürtler halen var" ifadelerini kullandı. 

'KÜRT BİRLİĞİ SAĞLANMALI'

Kürt halkının üzerinde uygulanan 100 yıllık politikadan ders çıkarılması gerektiğinin altını çizen Fırat, Kürt güçlerinin diplomatik anlamda akıllı ve güçlü politikalar yürütmesi gerektiğini söyledi. Kürtlerin verdikleri mücadelenin başarıya ulaşması için birlik olmaları gerektiğini kaydeden Fırat, "Kürtler birbirine tahammül edebilmeliler. Eksiklikler varsa eleştiri yapılsın ama bilsinler ki kardeşiz. Birbirlerine destek olsunlar. Kürtlerin bugün birbirinin öldürmesinin hiç bir meşru yanı yoktur. Birbirimize karşı sağduyulu olalım ve adaleti aramızda sağlayalım. Çok bedeller ödeyen bir halkız, dolayısıyla bu bedellerin boşuna gitmemesi için Kürt birliğini tesis edelim" ifadesinde bulundu.