Urfa’nın Suruç ilçesinde yaşayan Şenyaşar ailesi ile kentin AKP’li Milletvekili Halil İbrahim Yıldız’ın yakınları ve korumaları arasında 14 Haziran 2018 yılında yaşanan ve 4 kişinin hayatını kaybettiği, çok sayıda kişinin ise yaralandığı silahlı kavgayla ilgili dava yargılamasının karar duruşması 2 Nisan’da görülecek. 

Genel seçimlerden on gün önce yaşanan olayda, işyerlerini ziyaret eden AKP’li vekile yönelik  kimi eleştirilerde bulunan Şenyaşar ailesi fertleri, milletvekilinin korumaları ve yakınlarının saldırısına maruz kaldı. İşyerinde başlayıp, yaralıların kaldırıldığı hastanede devam eden saldırılarda baba Hacı Esvet, çocukları Celal ve Adil Şenyaşar ile birlikte AKP’li vekilin üvey ağabeyi Mehmet Şah Yıldız yaşamını yitirmişti.

Yaşanan olayların sadece işyeri kısmı ile ilgili Urfa Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 2’si tutuklu 13 kişi hakkında hazırlanan iddianamenin mahkeme tarafından kabul edilmesi akabinde dava dosyası “güvenlik” gerekçesiyle Malatya 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nde gönderilmişti. Davanın geçtiğimiz 12 Mart’ta görülen 6’ncı duruşmasında mahkeme heyetine mütalaasını sunan savcı, Fadıl Şenyaşar için 150 yıl, Enver Yıldız için ise 12 yıla kadar hapis cezası talep etti.

Bu dava sanıklarından biri olan Ferit Şenyaşar, annesi Emine Şenyaşar ile birlikte Urfa Adliyesi önünde 24 gündür adalet talebiyle nöbet eyleminde.

Ailenin avukatları Hidayet Enmek ve Bülent Duran, görülecek dava duruşması öncesinde Mezopotamya Ajansı'nın sorularını yanıtladı. Ülkedeki adaletsizlik haline dair önemli bir örnek teşkil eden dava ve devam eden soruşturma sürecinde karşılaştıkları yaklaşımlar ve eksiklikleri paylaşan avukatlar, Şenyaşar ailesinin aradığı adaletin bugün toplumsal bir talep haline dönüştüğü vurguladı. 

 2 Nisan’da görülecek dava duruşmasına dair, ilk günden beri dile getirdiğiniz kaygı ve endişelerinizde ne kadar haklı çıktığınız. Bu hissiyatın oluşmasına neler yol açtı? 

TCK’de tanımlamış bir vahşet şeklinde işlenen cinayette bir arpa boyu yol kat edilemiyorsa, açığa çıkarılamıyorsa, bu durumun gösterdiği ülkede adaletin olmadığıdır. Adalet talebi, Şenyaşar ailesi ve aile avukatları olarak sadece bizlerin değil, bu ülkedeki herkesin talebidir. 

Av. Bülent Duran: Cinayet, Türk Ceza Kanunu’na (TCK) göre kabul edilmiş bir suçtur. En ağır yaptırımı olan suçtur. Cinayetin kamu erkini arkasına almak suretiyle birden fazla faille işlenmesi durumu, nitelik bir haldir, en vahim suçtur. Bu cinayet eğer bir vahşet şeklinde işleniyorsa, linç şeklinde işleniyorsa, bu bir insanlık suçudur. Hem TCK hem de uluslararası ceza mevzuatı bunu böyle tanımlar. 14 Haziran 2018 tarihinde yaşanan buydu. 

Kamu erkine sahip olanların, kamu gücünü kullanan milletvekili ve yakınları, polislerin olduğu, korumaların olduğu, bakanların olduğu, valilerin, emniyet müdürlerinin olduğu bir alan içerisinde vahşet gerçekleşiyor. Eğer bu konuda siz adaleti yerine getirmiyorsanız, anayasal anlamda bir suç işlemiş olursunuz. Anayasa anlamındaki bir yargılama erkinin, yürütme erkine müdahalesinin olmadığını, açığa çıkarmadığının, soruşturamadığının, kovuşturamadığının ve yargılayamadığının tanıklığını ediyoruz ve etmekteyiz. Bu soruşturma bunu gösteriyor. Buradaki tablo budur. Bir cinayetin faillerinden bir kişiyi yakalamıyor, bir kişiyi soruşturamıyor, bir kişiyi burada gözaltına alamıyorsanız, ki Yıldız ailesinden sadece Enver Yıldız tutukludur. O da kendi ayaklarıyla gelmiştir. Tape kayıtlarında ne diyor Evren Yıldız; ‘Evimdeyim, oturuyorum, kimse beni almıyor’ diyor. Yakalama tutanaklarına bakıyoruz; gidilmedi, görülmedi, konuşulmadı. Adresinde dediği yerde. Aslında fail ‘ben buradayım’ diyor. Diğer failler de bunu söylüyorlar. Enver Yıldız bu Adalet Sarayı’na girerken, diğer faillerle birlikte geliyorlar. O failler orada, hastanede cinayeti işleyen faillerdi. Ama soruşturuldular mı, gözaltına alındılar mı, yakalandılar mı? 3 yıldır bu soruşturmada bir arpa boyu yol kat edilemiyorsa, biz hukukçuların, yargı makamlarının ayıbıdır. Burada kesinlikle buna müdahale edilmesi kesinlikle gerekiyor ve adalet arayışı bu yüzden vardır. 

Adalet talebi, Şenyaşar ailesi ve aile avukatları olarak sadece bizlerin değil, bu ülkedeki herkesin talebidir. TCK’de tanımlamış, bir vahşet şeklinde işlenen cinayette bir arpa boyu yol kat edilemiyorsa, bu açığa çıkarılamıyorsa, bu durumun gösterdiği ülkede adaletin olmadığıdır. Siz metinler hazırlayın, siz yasalar getirin, siz birçok şeyde taahhütlerde bulunun ama yürütme erkinin ayıbıdır ve birebir buradaki sorumluluğu taşıyan bir durumdur. Biz bu ayıbın üzerine, bu yargılama makamları, yürütme erkinin üzerine, bu dosyanın hem müştekileri Şenyaşar ailesi olarak hem de dosyanın avukatları olarak gitmeye devam edeceğiz ve gitmekte ısrar edeceğiz. 

Yaşanan olay sonrası Şenyaşar ailesi ‘terörist’ suçlamasına maruz kaldı. Davanın tarafı olarak AKP’li vekil Yıldız, geçtiğimiz günlerde HDP’li vekillerin yaşanan olay sonrasında taziye ziyaretinde bulunduğu Emine Şenyaşar’ın yaşadığı acı ile tehditkar kimi sözler sarf ettiği var bir videosunu paylaştı. Bu video üzerinden verilmek istenen mesaj ne? 

 Soruşturmanın başından beri örgütsel bir bağlantı kurulmaya çalışıldığını, savcının yoğun bir şekilde bunu kullanmaya çalıştığını gördük. Fakat böyle değil. Şenyaşar ailesi emeğiyle geçinen, esnaf olan, geçim kaygısı güden bir aile.

Biz bu soruşturmanın başından beri örgütsel bir bağlantı kurulmaya çalışıldığını, savcının yoğun bir şekilde bunu kullanmaya çalıştığını gördük. Fakat böyle değil. Şenyaşar ailesi emeğiyle geçinen, esnaf olan, geçim kaygısı güden bir aile. Hiçbir örgütsel bağları yok. Bu, siyasetin rant alanlarından birisi; terörize etmek ve örgütsel bağ kurmak. Savcılık da soruşturmayı failleri yakalamak için değil, bunun üzerine kurgulamış ama böyle bir şeye rastlanmamış. Bu vahşetin arkasında hiçbir bağlantı yok. Vekil ve yakınları da bunun farklı örgütsel bağlantılarını kurmaya çalışıyor. Hayır, burada ekmeğinde olan, esnaf olan Şenyaşar ailesi katledildi, 3 kişi katledildi, 3 kişi yaşamını zor kurtardı. 

Ona rağmen tablo, vahim bir tablodur. Dolayısıyla hiçbir yönüyle speküle edilemez, hiçbir yönüyle başka bir yere çekilemez. Eşini ve oğullarını kaybetmiş bir annenin feryadı ve kardeşlerini, babasını kaybetmiş bir kişinin feryadıdır. Adalet anlayışıdır. Israrla ve inatla bunu söylüyorlar. Biz de sadece bağımsız, etkin ve adil bir soruşturma istiyoruz. Failler ortaya çıkmak zorunda. Eğer bu soruşturma bir neticeye giremezse, bu ülkenin kaybıdır, başka bir şeyin değildir. Adaletin kaybıdır, adaletsizliğin göstergesidir… 

Ülke gündeminde bir taraftan da yargı reformu, yeni anayasa tartışmaları var. Şenyaşar ailesinin adalet arayışı bu sürecin neresinde? 

Bakın adalet arayışının olabilmesi için adaletin olduğu bir yaşamın var olabilmesi gerekiyor. Burada bir cinayetten bahsediyoruz. Bir cinayette bu kadar etkin olmayan bir soruşturma varken, failleri koruyan bir soruşturma varken, istediğiniz kadar taahhüt edin bu siyasi bir vaattir, başka öteye gitmez. Yaşanan adaletsizlik buradaki tablodadır. Bunlar giderilmediği sürece, adalet en kısa sürede etkin bir şekilde yerine getirilmediği sürece, sorumluluk yürütme erki, yargı erki, anayasal gücü kullananlarındır. 

Bugün gelinen noktada bütünüyle hem yürütmenin hem yargının hem yasamanın sorumluluğu vardır. Dolayısıyla metinler değil, kanunların uygulanmasını etkin, bağımsız, tarafsız ve adil şekilde yapacak olan kolluktur, savcılıktır, yargı makamlarıdır. Bizim bugün tanıklık ettiğimiz ise yargı, kolluk ve savcılık makamının aslında birçok şeyin üzerine gitmediği, gidemediği… ‘Ben faili yakalamıyorum, burası Urfa’ diyor. Böyle bir şey yok. Failler yakalanır, soruşturulur. Bunu soruşturma savcıları söylüyor. Bu itiraftır. Dolayısıyla metinler ve taahhütler veya reformlar yetmez. Bugün bizim talebimiz, var olan usul ve esas hukukunun uygulanıp, bu insanlık suçunun açığa çıkarılması. Yargının ödevi ve sorumluluğu bu. Bu sorumluluk yerine getirilene kadar Şenyaşar ailesi ve avukatları olarak bunun takipçisi olacağız. 

 Ülkede uzun yıllardır adalete dair bir arayış var. Tüm toplumsal kesimler tarafından bu dile getiriliyor. Şenyaşar ailesi örneğinden baktığımızda adalet ihtiyacı ve arayışı tolumda ne derece baskın?

 İnsanlar artık yargılamalardan adil sonuçların çıkacağı düşüncesini terk etti. Adalete olan inancının kalmadığı bir noktaya gelinmiş ise toplumda büyük bir kaosa, güvensizliğe ve farklı yöntemlerle adalet arayışının gelişmesine neden olduğunu görmekteyiz.

Av. Hidayet Enmek: Şenyaşar ailesinin durumu aslında bütün toplumun ne kadar adalete muhtaç olduğunu, adalete aç olduğunu göstermekte. Şenyaşar ailesi üzerinden tüm toplumda bir adalet arayışının olduğu açığa çıktı. Ailenin adalet arayışı tüm kamuoyu tarafından ilgiyle karşılandı, destek gördü. Bu da son yıllarda adalet duygusunun zayıfladığı, adalete olan inancın azaldığı ve yine adaletin araçsallaştırıldığı bir dönem olduğunu gösterdi. İnsanların artık yargılamalardan adil sonuçların çıkacağı düşüncesini terk ettiğini görüyoruz. Bu da çok vahim bir durum. Eğer bir adalet arayışı mahkemelerde sonuç bulamıyorsa, insanlar umutlarını yitiriyorsa, artık adalete olan inancının kalmadığı bir noktaya gelinmiş ise, bu durumun toplumda büyük bir kaosa, güvensizliğe ve farklı yöntemlerle adalet arayışının gelişmesine neden olduğunu görmekteyiz. 

Üç yakınlarını kaybeden bir aile, geldikleri adalet sarayı önünde üzerinde adalet yazan bir kağıdı ellerinde tuttukları için gözaltına alınabiliyor. Bu arayış yargıda reform ve yeni anayasa gündemi gölgesinde ne anlam ifade ediyor? 

Büyük bir çelişki var. Siyasi iktidar reform söylemini dönem dönem kullanmıştır. Buna ilişkin bazı adımlar da geçmiş yıllarda atıldı. Son zamanlardaki adalette, hukukta reform söylemi ise yakın tarihte söylendikten sonra geldiğimiz şuan ki noktaya göre hiçbir şekilde toplum nazarında karşılığının olmadığını ve aslında böyle bir reform çalışmasının da olmadığını ortaya koydu. Zira HDP’ye ilişkin açılan kapatma davası, yine adalet arayışında burada oturup sesini duyurmaya çalışan ailenin şimdiye kadar gözaltına alınması ve yine birçok kadın, çocuk cinayeti, buna benzer toplumsal olaylardaki cezasızlık politikası, şuan söylenen adalette reform ve hukukta reform söylemlerinin hiçbir karşılığının olmadığını gösteriyor. 

 Peki öncelikle değişmesi gereken nedir? İnsanların adalet talebinin karşılanması için neye ihtiyaç var. Sorun mevcut kanunlarda mı, yoksa onların uygulanmasında mı? 

Anlayışta, yaklaşımda ve adaletin yürütücülerinin üzerindeki siyasi baskı…Adaletin yürütücüsü olan hakim ve savcıların duygularıyla, siyasi düşünceleriyle ya da siyasi iktidarın etkisi altında kalarak yargılamaları yürütmesinden kaynaklı biraz. Yoksa mevcut şuan yürürlükte olan kanunların çoğu aslında çok da kötü kanunlar değil. Avrupa müfredatına tam olarak yakın olmasa da insan hakları ve adil yargılanmaya ilişkin birçok düzenleme uygulanabilirse, zaten birçok hak ihlali de ortadan kalkar. 

Yargının son dönemlerde araçsallaştırılması ve terbiye etmek için bir sopa olarak kullanılmasından kaynaklı adalet arayışlarında farklı yöntemlere başvurulmaya başlandığını görmekteyiz. 

Siyasal erkin taraf olduğu pek çok yargılamada sonuç alınamadığına tanık oluyoruz. Şenyaşar ailesi örneğinde bugün bu tablonun değişebilmesi için ne gerekiyor? 

Sağlıklı bir yargılamanın yürütülebilmesi için şuan bu dosyadaki asıl faillerin kamu gücünü kullanmaması gerekiyor ya da kamunun bunlara verdiği gücü, desteği geri çekmesi gerekiyor. Hukukun uygulanması için de sonuna kadar mücadelemizi devam ettireceğiz. 

Siyasi iktidarın yaklaşımı ve bu olayda fail olan kişilerin arkasına aldıkları kamu gücünün artık bu insanların arkasında kalmaması gerekiyor. Sağlıklı bir yargılamanın yürütülebilmesi için şuan bu dosyadaki asıl faillerin kamu gücünü kullanmaması gerekiyor ya da kamunun bunlara verdiği gücü, desteği geri çekmesi gerekiyor. Ki o zaman 2 yıl 9 aydır kapalı olan, hastanede katledilen insanlarla ilgili yürütülen soruşturmanın sağlıklı bir şekilde, bütün delillerinin ve oradaki ortaya çıkan katliamın ayrıntılarını iddianameye dönüştürecek savcıların çıkması. Bu ancak kamu gücünü kullanan kişilerin adalet üzerinde ve yine devletin desteklediği veya sistemin desteklediği ya da bir şekilde ayakta tuttuğu kişilerin buradan el çektirilmesiyle ancak mümkün olabilir.  

Biz avukat ve hukukçular, her zaman umudumuzu sonuna kadar koruruz. Adalet inancımızı hiçbir zaman yitirmeyiz ancak bu süreçte yaşanacak her türlü hukuksuzluğa karşı da her zaman söyleyecek sözlerimiz de vardır. Hukukun uygulanması için de sonuna kadar mücadelemizi devam ettireceğiz. 

MA / Ömer Çelik - Arjin Dilek Öncel

Kamera: Mehmet Erol