Rusya’nın uzun süredir Ukrayna’ya planladığı askeri harekat 2’nci gününde . Rusya’nın Donbass'taki iki özerk yönetimin bağımsızlığını tanıması kararı sonrası, bu bölgelere asker konuşlandırmaya başladı. Başkent Kiev dahil ülkenin birçok bölgesine sıçrayan çatışmalarda yüzlerce kişinin yaşamını yitirdiği yönünde bilgiler geliyor. Rusya’nın askeri operasyonunu değerlendiren gazeteci yazar Veysi Sarısözen, barışın önemine dikkati çekti. 

Sovyetler Birliği’nin dağılmasına karşı Rusya’da öteden beri bir tepkinin olduğunu ifade eden Sarısözen, “Ruslar her ne kadar sosyalizmden vazgeçmeyi kendileri istedilerse de Sovyetler Birliği’nin bu şekilde parçalanmasını hiçbir zaman hazmetmediler. O nedenle zaten bir dizi önlem de aldılar. Birçok eski Sovyet Cumhuriyetiyle özel anlaşmalar yaptılar. Şangay Beşlisi gibi işler yaptılar ve buralarda askeri üsler kurdular” dedi.

UKRAYNA’NIN RUSYA İÇİN ÖNEMİ

Fakat Ukrayna meselesinin Ruslar açısından bambaşka bir tarihsel özellik taşıdığının altını çizen Sarısözen, “Putin son konuşmasında ‘Ukrayna Rusya’nın bir parçasıdır’ dedi. Tarihe baktığımızda bunun tersini söylemek yanlış olur. Bir bakıma Rusya, Kiev’de kuruldu. Fakat köprünün altından çok sular aktı. Sovyetler Birliği artık yok Rusya ise kapitalist ve emperyalist bir devlet. Tıpkı ABD,  Çin, İngiltere, Fransa gibi. Dolayısıyla bugün yaşanan savaşların karakterini nitelemek için bu gerçekliği dikkate almak gerekir. Bu savaş aslında emperyalist devletler arasındaki hegemonya savaşının bir parçasıdır” diye belirtti.

ULUSLARIN KADERLERİNİ TAYİN HAKKI

Rusya’nın Donbass'taki iki özerk bölgenin bağımsızlığının tanınmasına da değinen Sarısözen, bu iki özerk yönetimin Rus azınlıklardan oluştuğunu sözlerine ekledi. Bu iki yönetimin kendi kaderlerini tayin hakkının savunulması gerektiğini ifade eden Sarısözen, “Orada kurulmuş olan bu iki Demokratik Cumhuriyet, Rusların kendi kaderlerini tayin hakkını uygulamalarıyla ilgilidir. Buna itiraz bile edilemez. ABD, NATO ve Türkiye Ukrayna’nın toprak bütünlüğünden söz ediyorlar fakat Donbass’ta yaşayan Rus halkı ise ‘Bunlar bizim topraklarımızdır ve burada kendi irademizle yönetilmek istiyoruz’ diyorlar. Ama Rusya halkların kendi kaderini tayin hakkını kullanmasını kendi emperyalist ve panistlavist temelinde ele alıyor ve bundan yararlanmaya çalışıyor” diye konuştu.

‘ÖCALAN YILLAR ÖNCE UYARDI’

Sovyetlerin yıkılmasından sonra ABD’nin Irak işgaliyle birlikte üçüncü dünya savaşının başladığını söyleyen ilk kişinin PKK Lideri Abdullah Öcalan olduğunu hatırlatan Sarısözen, “Onun bu saptaması başlangıçta çok aşırı bir saptamaymış gibi göründü. Fakat şimdi bu savaş Avrupa’nın topraklarına yansımış vaziyette. Öcalan’ın yıllar önce yaptığı öngörü bugün trajik bir biçimde doğrulanmıştır. Üçüncü dünya savaşı Kürt sorununun merkezinde başladı. Kürt sorununun çözülmemesinin bedelini şimdi Ukrayna halkı ve hatta Avrupa acı bir şekilde ödüyor. Eğer o günlerde Kürt sorununda ciddi adımlar atılmış olsaydı, Kürt sorunu bütün parçalarda çözülmüş olsaydı Üçüncü Dünya Savaşı merkezinde kurutulurdu. Bu olmadı, Kürt halkının iradesi hiçe sayıldı. Bunun bedeli şimdi dünya çapında ödeniyor” dedi.   

ÜÇÜNCÜ DÜNYA SAVAŞINDA YENİ AŞAMA

Öcalan’ın söz ettiği ve Suriye ile Irak’ta sıkıştırılmış üçüncü dünya savaşının yeni bir aşamaya yükseldiğini dile getiren Sarısözen, şöyle devam etti: “Bu savaşla birlikte dünya ciddi bir şekilde kutuplaşacaktır. Zaten Çin hemen Rusya’nın yanında yer aldığını söyleyen açıklamalar yaptı. Ukrayna, Sovyetler zamanında Sovyet nükleer silahlarının yer aldığı bir bölgeydi. Bu silahların kontrol mekanizması Moskova’daydı. Ancak teknolojik olarak pek çok bilgi Ukraynalı kişilerin elinde bulunuyordu. Şimdi Ukrayna nükleer silahlardan söz etmeye başladı. Tahmin ediyorum ki Rusya zaten bu durumu biliyordu ve Ukrayna’yı hedeflerinden geriletmek daha tehlikeli silahlarla donanmasının önüne geçmek gibi hedefleri var”  

RUSYA ROJAVA İÇİN NE DİYECEK?

Türkiye’nin durduğu noktaya değinen Sarısözen, “‘Kıbrıs’ta Türk soydaşlarımızın güvenliği için orayı işgal’ ettik demişlerdi. Aynı nakaratla orada bir devlet kurdular. Şimdi aynısını Ruslar yapıyor ve Türkiye Rusların yaptıklarına itiraz ediyor. Nasıl ediyorsun? Kıbrıs’ta aynısını yapmış durumdasın. Karşı çıkıyor çünkü Türkiye’nin Ukrayna politikası Kürt özgürlük hareketinin mücadelesiyle sıkı sıkıya ilişkili bir tutumdur. Çünkü iki özerk bölgenin bağımsızlığının tanınması Kürt Özgürlük Hareketinin Kürdistan parçalarında özerk yapılar kurma siyasetini destekleyen bir gelişmeye yol açabilir. Çünkü Kürtler de bunu istiyor ve Kürtlerin yaşadığı bölgelerdeki devletler ise Kürt halkının kendi kaderini tayin hakkını tanımıyor. Rusya kanadı Rojava için bundan sonra ne diyecek? Donbass’taki Rus halkının attığı adımlarla Rojava’nın attığı adımlar bir birine paralel adımlardır” dedi.  

DÜMENİ KIRILMIŞ GEMİ

AKP’li Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın “Ne Ukrayna’dan ne de Rusya’dan vazgeçebiliriz” söylemlerine de değinen Sarısözen, “Sen bunu dediğin anda fırtınalı sularda dümeni kırılmış gemi gibi gidersin. Nitekim böyle olacak. Türkiye NATO’yla birlikte hareket ettiğinde Rusya kesinlikle yaptırım uygulayacak. Diğer taraftan Rusya’dan yana tavır alırsa NATO bu sefer üstüne gelecek. Zaten bu ikili çıkmaz yol bize neyi hatırlatıyor. PKK önderinin üçüncü yol diplomatik stratejisinin önemini hatırlatıyor” diye konuştu.

TÜRKİYE AĞIR EKONOMİK KRİZE YUVARLANACAK 

Türkiye’nin bu savaşta ne yapacağını bilmeyen ve en fazla zarar görecek ülkelerin başından geldiğinin altını çizen Sarısözen, son olarak şunları dile getirdi: “Türkiye çok ağır ekonomik krize yuvarlanacaktır. Buğday alamayabilir, doğalgaz fiyatları yeniden zirve yapabilir. Dolar zaten yeniden fırladı. Türkiye’de 6 tane muhalif parti de İstanbul’un fethi öncesinde Bizans’taki papaların birbirleriyle meleklerin cinsiyetini tartıştığı meseleleri gibi tartışıyorlar. Ama asıl şimdi Türkiye’nin başında bir bela dolanıyor. Burada istikrarı, barışı ve refahı garanti edebilecek olan güç demokratik ittifak gücüdür. HDP’nin öncülüğündeki bu güçler şimdi kendi misyonlarını en kuvvetli şekilde dile getirmelidirler. Üçüncü yolun diplomatik stratejisini yeniden ve kuvvetli bir şekilde formüle etmek lazım. Halkların kendi kaderini tayin hakkına sahip çıkmak lazım. Emperyalistlerin halkların bu devrim mücadelesini çalmalarına itiraz etmek lazım. Ama her iki tarafında da diyalog içerisinde bu krizi aşmaya çağırmak gerekmektedir. Biz öyle yapabilirsek mevcut krizin alternatif gücü olarak ortaya çıkmayı başarabiliriz.”  

MA/ Ferhat Çelik