Şırnak’ın Uludere (Qileban) ilçesi Gülyazı (Bujeh) ve Ortasu (Roboskî) köyü sınır hattında 28 Aralık 2011 gecesi saat 21.39 ile 22.30 arasında Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarafından Federe Kürdistan’dan geçen köylülere savaş uçakları tarafından yapılan bombardıman sonucu 34 kişinin katledilmesinin üzerinden 10 yıl geçti. Aradan geçen 10 yılda katliamı gerçekleştiren faillerin hiçbiri yargılanmadı ve adalet bugüne dek sağlanmadı. Adaleti toplum nezdinde sağlamak isteyen kimi girişimlerin önüne ise devlet tarafından her defasında bir set konuldu. “Bizim dönemimizde faili meçhul katliam yoktur” diyen AKP iktidarında Roboskî, sonrasında yaşanacak ve “faili belli” olan birçok katliamın başlangıç noktası oldu.

MEDYA KATLİAMI 12 SAAT SONRA GÖRDÜ

Bombardıman sonucu katledilenlerden 19’u, 18 yaşından küçüktü. Hayatını kaybedenlerin yarısından fazlası ise aynı ailedendi. Uzun yıllardır sınır ticareti yapan ve bu şekilde geçimini sağlayan köylülere yönelik bu katliam, yaklaşık 12 saat sonra TSK’nin açıklamasının ardından haberlerde yer bulabildi. Katliamın ardından Genelkurmay Başkanlığı açıklamasında, “Terörist grupların bölgede bir araya geldikleri ve sınır hattındaki karakol ve üs bölgelerimize yönelik saldırı hazırlığı içinde oldukları anlaşılmış ve ilgili birlikler ikaz edilmiştir” denilerek katliamın üzeri örtülmek istendi. Bölgenin daha önce çatışmaların yaşandığı bir yer olmadığı da bilinen bir gerçek olmasına rağmen göz göre gerçekleşen katliamda gerçeklerin üstü karartılmaya çalışıldı.

'GÖZDAĞI VERMEYİ AMAÇLAYAN BİR KATLİAM'

Katliamdan sonra olay yerine gidip inceleme yapan insan hakları kuruluşları tarafından hazırlanan raporlarda, “Kürt köylülerine etnik ayrımcılık gözeterek gözdağı vermeyi amaçlayan bir katliam olduğu” tespitleri yer aldı. Olayda sağ kurtulan Hacı Encü, Servet Encü, Davut Encü ile kardeşlerini yitiren Muzaffer Encü'nün beyanlarında, olay akşamı askerlerin yollarını kesip sınırda beklettikleri ardından bomba yağdırıldığı, orada PKK'li kimsenin olmadığı, olaydan sonra hiçbir askeri yetkilinin gelmemesiyle çoğu yaralının donarak yaşamını yitirdiği ve cesetlerin paramparça olduğu belirtildi.

GAZETE MANŞETLERİ

Katliamın ardından 30 Aralık 2011 günü gazeteler şu manşetlerle çıktı:

Evrensel: Kirvem hallarımı aynı böyle yaz, Radikal: 35 yurttaşa İHA bombası, Özgür Gündem: Soykırım, Taraf: Devlet halkını bombaladı: 35 ölü, BirGün: Uludere katliamı, Hürriyet: 35 ölü, Çok üzgünüz, Milliyet: 35 sivile bomba, Akşam: İnsafsız hava aracı, Vatan: Kahreden hata, Cumhuriyet: Jetler sivilleri vurdu, Posta: Operasyon kazasıymış, Habertürk: Sınırda vahim hata, Star: Kahreden hata, Sabah: Gediktepe sendromu kaçakçıyı vurdu, Zaman: Ölümcül istihbarat, Yeni Şafak: Ölümcül hata, Aydınlık: Operasyon ABD istihbaratıyla, Sözcü: Silah taşıyorlardı, Yeniçağ: Terörist güzergahına bomba: 35 ölü 

DÜNYA BASININDA KATLİMA DAİR MANŞETLER

Dünya basınında ise katliama dair şu manşetler atıldı:  “Hava saldırısı Kürt köylüleri öldürdü” (BBC), “Cenazelerini traktörle taşıdılar” (CBS News), “Hava saldırısı Kürt köylüleri öldürdü” (CNN), “Kaçakçılar militan sanılarak öldürüldü” (Daily Mail), “Türk hava saldırısı Kürtleri vurdu” (The Wall Street Journal), “Türk Hava Kuvvetleri Kürt köyünü bombaladı, 35 kişiyi öldürdü” (Le Monde), “35 Kürt öldürüldü, ordu PKK'yla karıştırdık dedi” (Libération).

Öte yandan Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz, olayı “felaket” olarak tanımladı ve konunun Avrupa Birliği raporlarında mutlaka yer alacağını söyledi.

KATLİAMDAN SONRASI AÇIKLAMALAR

30 Aralık’ta dönemin Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, “Genelkurmay Başkanı ve komuta kademesine bu konudaki hassasiyeti nedeniyle medyaya rağmen teşekkür ediyorum” dedi.  AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik de “Uludere bir operasyon kazasıdır” sözleriyle katliamı kaza geçiştirmeye çalıştı. 1 Mart’ta dönemin Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise “Uludere'de kasıt yok” dedi ve olayla ilgili “resmi özür dilenmesini beklemenin yanlış olacağını”, ancak hayatını kaybedenlerin yakınlarına tazminat ödeneceğini ifade etti.

'FİLİSTİN İÇİN İNSANLIK İSTEYENLER ACABA BİZİM İÇİN NEZAMAN İSTEYECEK'

Şubat ayında Roboskî’de yakınlarını kaybedenler, hükümetin katliamı “tazminatla    kapatma” çabasına tepki gösterdi. “Tazminat konusunun söylenmesi bile bizim yaramızı  her gün daha çok açmaya başladı” diyen aileler, tepkisini şu sözlerle dile getirdi: “Biz    bunu en son söylenecek söz olarak görüyoruz. Bu insanların failleri bulunmadığı sürece  Başbakan’ın dile getirdiği tazminatı kesinlikle almayacağız. Bu olay aydınlanmadığı     sürece failleri sizsiniz.”

Nisan ayında Barış ve Demokrasi Partisi’nin (BDP) grup toplantısına katılan Roboskîli aileler, aynı düşüncelerini dile getirdi. 13 yaşındaki oğlunu kaybeden Felek Encü, “Suriye ve Filistin için insanlık isteyenler acaba biz Kürtler için ne zaman insanlık isteyecek. Tazminatı kabul etmeyeceğiz. Bizi para ile satın alamazsınız” diyerek tepkisini dile getirdi.

DBP KATLİAMI ULUSLARARASI CEZA MAHKEMESİ'NE TAŞIDI

2012 yılında Gülyazı Sınır Alay Komutan Vekili görevinden alınırken 17 muvazzaf askere de katliam nedeniyle değil, “sınır kaçakçılığına göz yumdukları” ve “görevi ihmal” gerekçesiyle soruşturma açıldı. 11 Ocak’ta ise TBMM İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde Uludere Alt Komisyonu kuruldu. Komisyon katliamı aydınlatmak yerine sorumluları kolladı ve katliam Meclis eliyle karartıldı.  Sorumluları yargılamayan iktidar, bombardımandan sağ kurtulan Davut, Servet ve Hacı Encü’ye Gülyazı Alay Komutanlığı'nda “pasaport kanununa muhalefet”, “sınırı yasadışı yollarla ihlal etme” ve “ülkeye sınırdan kaçak mal sokma” iddialarından soruşturma açtı.  26 Ocak’ta ise BDP, Roboskî Katliamı’nı Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne taşıdı.

HUKUKİ SÜREÇ

“Roboskî Katliamı Davası” olarak bilinen hukuki süreçte, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı 11 Haziran 2013’te dosya hakkında “görevsizlik” kararı vererek dosyayı Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığı'na gönderdi. Askeri Savcılık da, 7 Ocak 2013’te “Gerek şüphelilerin gerekse olayda görev yapan diğer TSK personelinin, TBMM ve Bakanlar Kurulu kararları çerçevesinde kanun emrini icra kapsamında kendilerine verilen görevin gereklerini yerine getirdikleri, görev gereklerini yerine getirirken kaçınılmaz hataya düştükleri, dolayısıyla eylemleri hakkında kamu davası açılmasını gerektiren sebep bulunmadığı anlaşıldı” diyerek takipsizlik kararına işaret etti.

AİHM 2018 YILINDA BAŞVURUYU REDDETTİ

Takipsizlik kararına ailelerin itirazı da 20 Haziran 2014 tarihinde reddedildi. Bin 108 avukat Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) başvurdu. İç hukuk yollarının tükenmesi üzerine yaşamını yitiren 34 kişinin yakını olan 281 kişi adına Ağustos 2016'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) bireysel başvuru yapıldı. AİHM 2018 yılında Roboskî için yapılan başvuruyu “2 gün gecikti” diyerek reddetti.

Katliamın yaşandığı dönemde yapılan Kaymakam Naif Yavuz protestosundan dolayı aralarında Ferhat Encü’nün de olduğu 34 kişi hakkında “örgüt propagandası, askeri yetkililere hakaret, kasten adam öldürmeye teşebbüsten” açılan dava ise hala sürüyor. Hali hazırda 16 aile de Şırnak Ağır Ceza Mahkemesi'nde Roboskî anmasına katılmaktan yargılanıyor. 500’üncü gün anmasından da takipsizlik verilmesine rağmen bin ila 3 bin arasında para cezaları verildi.

Çoğunluğunun çocuk olduğu katliamda yaşamını yitirenler isimleri ise şöyle:

Karker Encü (16), Seyithan Encü (21), Nadir Alma (26), Mehmet Ali Tosun (24), ŞervanEncü (19), Nevzat Encü (19), Osman Kaplan (31), Özcan Uysal (18), Selim Encü (39),Vedat Encü (18), Muhammet Encü (13), MahsumEncü (17), Bilal Encü (16), Erkan Encü (13), Hüsnü Encü (20), Savaş Encü (14), Cihan Encü (19), Cemal Encü (17), Serhat Encü (15), Hamza Encü (21), Celal Encü (15), Şerafettin Encü (18),  Selam Encü (22), Bedran Encü (13), Fadıl Encü (20), Hüseyin Encü (20), Aslan Encü (17), Şıvan Encü (13), Orhan Encü (21), Zeydan Encü (25), Salih Encü (16), Yüksel Ürek (21), Adem Ant (19), Salih Ürek (18).