Rusya’nın Ukrayna işgali 10’uncu gününe girerken, müzakere arayışları da devam ediyor. Bir yandan savaşın durdurulması için Rusya’ya çağrılar yapılıyor, diğer yandan Avrupa ve NATO ülkeleri Ukrayna’ya silah gönderiyor. Savaştaki can kayıpları artarken, uluslararası güçler, her gün Rusya’ya yönelik ekonomik yaptırımlar açıklıyor. 

Halkların Demokratik Partisi (HDP), merkezi düzeyde Ukrayna-Rusya savaşında, taraf belirlemeyerek, gelişmeler ışığında tespitini “hegemonya savaşı” olarak ortaya koydu. Gelişmeleri değerlendiren HDP Dış İlişkiler Eşsözcüsü Hişyar Özsoy, söz konusu savaşın küresel kapitalizmin içine girdiği krizlerin bir dışa vurumu olduğunu söyledi. 

Büyük güçler arasındaki kavgaların dönem dönem bölgesel çatışmalarda kendini gösterdiğini belirten Özsoy, “Ukrayna’daki meselenin 30 yıllık tarihi var. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra batılı ülkeler, Berlin Duvarı’nın yıkılarak, Doğu ve Batı Almanya’nın birleşmesiyle birlikte, Rusya yetkililerine NATO’nun genişlemeyeceğine dair sözlü taahhütlerde bulunmuştu.  NATO, Soğuk Savaş döneminde Sovyet Rusya’yı yani Varşova Paktı’na karşı kurulan bir savunma ittifakıydı. Sovyetler dağıldıktan sonra Varşova Paktı da dağıldı ve NATO’nun da dağılması gerekiyordu. Çünkü varoluş sebebi ortadan kalkmıştı” ifadelerini kullandı.

‘NATO YAYILDI’

Beklenen dağılım yerine NATO’nun 1990’lardan sonra saldırgan bir şekilde Sovyetlerin dağıldığı bütün Doğu Avrupa’ya (Estonya, Letonya, Litvanya, Bulgaristan, Romanya, Çek Cumhuriyeti hatta Arnavutluk ve Kuzey Makedonya’ya kadar) yerleştiğini söyleyen Özsoy, “NATO, buralara sadece savunma değil bazı saldırı silahları da yerleştirmeye başladı. Hal böyle olunca Rusya ısrarla NATO’nun genişlememesi için yazılı taahhütler istedi. En son 2008 yılında hem Gürcistan hem de Ukrayna’nın NATO’ya alınmasına dair birtakım tartışmalar yürütüldü. Rusya, Gürcistan’a askeri müdahaleyle durumu bertaraf etti. Ukrayna ile ilgili süreç 2014 yılında Rusya yanlısı liderin indirilerek, yerine Avrupa yanlısı birinin geçmesiyle farklılaştı. Rusya, Avrupa Birliği ile entegre olan bir Ukrayna’nın orta ve uzun vadede NATO üyesi olacağını düşünüyor. Doğu Avrupa’yı, Ukrayna’yı, Rusya’yı, NATO’yu takip eden biri aslında bu savaşın bugün yarın çıkacağını görüyordu” diye konuştu.

RUSYA'NIN AMACI 

Özsoy, Rusya tarafından Donbass bölgesinin bağımsızlığının tanınmasıyla başlayan Ukrayna’ya dönük işgal girişiminin esas nedeninin, NATO’nun saldırgan yayılmacılığına karşı Rusya’nın askeri müdahaleciliği arasında geçen bir bölgesel egemenlik ve hegemonya savaşı olduğunu söyledi. 

Ukrayna’nın sıradan bir Doğu Avrupa ülkesi olmadığını aktaran Özsoy, “Sovyetlerin dağılması ardından Ukrayna, Rusya’dan sonra en büyük ülkelerden biri. Önemli bir ordusu, ciddi bir ekonomisi var. Avrupa ile entegre olursa, jeopolitik değişebilir. Dolayısıyla Rusya hem güvenlik hem de bölgesel hegemonya açısından Ukrayna’nın nötr kalmasını istiyor. NATO karşısında Rusya’nın bir takım haklı çekinceleri, kaygı ve korkuları olsa bile böyle bir savaşı meşrulaştırmaz. Bununla birlikte Doğu Avrupa’da NATO ile Rusya arasında bir denge olmazsa ise önümüzdeki yüzyıl boyunca Ukrayna ve Doğu Avrupa bu tür çatışmaların zemini olacak” ifadelerini kullandı.

Rusya’nın Ukrayna’yı işgal girişiminde NATO ve batının izlediği politikaların da etkisi olduğuna dikkati çeken Özsoy, “Avrupa bir taraftan Ukrayna’yı NATO’ya almayacağını belirtirken, bir taraftan da oraya silah yığıyor. Sovyetlerin dağılması ardından orada bir askerisizleştirme politikası olması gerekirken, NATO oraları militarize edip, kendi denetimine aldı. Bu da Rusya’nın kaygılarını arttırdı” dedi. 

PUTİN’İN HAMLESİ 

Rusya Devlet Başkana Vladimir Putin’in Ukrayna’yı işgalinin İngiltere ve Amerika’nın elini güçlendirdiğini kaydeden Özsoy, bu işgal ile birlikte NATO’ya şüphe ile bakan Avrupa ülkelerinin de canhıraş bir şekilde üye olmasına neden olacağını belirtti.

Özsoy, şöyle devam etti: “2016-2020 arasında ABD’de Donald Trump döneminde NATO içinde çatlak sesler çıktı. O dönemde NATO’ya dair Trump ile Macron arasında söz düelloları dahi oldu. Macron, NATO’nun beyin ölümünün gerçekleştiğini söylemişti. Çünkü ABD, kimseye danışmadan NATO üzerinden kararlar alıyordu. Avrupa da NATO’ya karşı inanılmaz bir tepki ve güvensizlik durumu söz konusuydu. Bu saldırıyla birlikte Avrupa bir bütün olarak NATO’nun içerisine çekildi. Trump döneminde NATO üzerinde oluşan çelişkilerde giderilmiş oldu. Hiçbir dönemde olmadığı kadar Putin herkesi birleştirdi. Yaptırımlar, silah sevkiyatı konusunda son noktaya kadar hareket etmek istemeyen Almanya bile Ukrayna’ya silah göndereceğini söyledi. Ukrayna sıkıntılar yaşasa da NATO kendini daha güçlü ve agresif bir şekilde gösterecektir” şeklinde konuştu.

‘ÇATIŞMALAR YÜKSELİRSE...’

Yaşanan çatışmaların NATO üyesi olan Türkiye’ye de yansımalarının olacağının altını çizen Özsoy, “Türkiye son 10 yıldır hem Rusya hem de Ukrayna ile silah ve ticaret ilişkilerini ciddi şekilde geliştirdi. Ukrayna’ya çok fazla silah satışı yapıldı. Türkiye bir NATO gücü, NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip, Karadeniz’deki en büyük gücü. Bu gerilim siyasetinde bir denge politikası yaparak, her iki tarafta da işini götürüyordu. Ne zaman ki gerilim siyaseti açık savaşa dönüştü Türkiye taraf olmak zorunda. Türkiye’nin manevra alanı daraldı. Çünkü nihayetinde Türkiye bir NATO gücüdür. Bütün NATO güçleri Ukrayna’ya destek veriyor ve Türkiye’nin destek vermesini bekliyor” dedi.

KARŞI KARŞIYA GELME KAYGISI

Türkiye’nin Rusya ile Rusya’nın da Türkiye ile karşı karşıya gelmemek için elinden geleni yapacağını söyleyen Özsoy, savaşın kızışmasıyla birlikte NATO üyesi olan Türkiye’nin Ukrayna’ya açıktan destek vermesi halinde ise Rusya tarafından ciddi can yakıcı hamlelere maruz kalabileceğini belirtti. Özsoy, “Olur da Türkiye denge siyasetini bırakır ve daha açık şekilde Ukrayna’nın yanında yer alırsa; Rusya Kafkaslar’da Karabağ meselesini Türkiye aleyhine ısıtarak, İdlib’de, Rojava’da Türkiye’nin canını yakar. Rusya karşısında Türkiye taraf olmadığında bu sefer batı tarafından bedel ödetilmek istenecek. Türkiye NATO’nun yanında istiflenmek zorunda kalacak” diye konuştu.

‘ÜLKELER DAHA ÇOK SİLAHLANACAK’

Ukrayna’da yaşanan bu savaş ve gerilim durumunun silahlanma yarışını da beraberinde getireceğini söyleyen Özsoy, “Rusya’nın müdahaleciliği, NATO’nun yayılmacılığı nedeniyle önümüzdeki dönem herkes birbirleriyle silah alımı yarışına girecek. Önümüzdeki dönem başka çatışma ve askeri müdahalelerin önünü açacak. Herkes bu ara silaha yatırım yapacak. Haliyle uluslararası silah tekelleri durmayacak. NATO üyesi olduğunuz zaman bütçenizin yıllık Gayri Safi Milli Hasıla’nın yüzde ikisini silaha ayırmak zorundasınız. Kocaman bir ekonomiden bahsediyoruz. Almanya’nın, İngiltere’nin, Fransa’nın bütçelerinin yüzde ikisi koca bir ekonomidir. Büyük bir pazar ve herkes birbirinden silah alıyor” dedi.

‘SAYGI DUYULMALI’

Özsoy, sözlerini şöyle noktaladı: “Halkların kendi öz gücü bir şekilde olmak zorundadır. Egemen güçler birbirleriyle mücadele ederken, kendi çıkarlarına bakarlar. Savaşların hepsini egemen güçler çıkarıyor. İktidarların birbirleriyle yaptığı kavgalara karşı halklar arasında bağlar kurulmalıdır. Çözüm hem NATO yayılmacılığı hem de Rusya’nın askeri müdahaleciliği dışında burada bir çatışmasızlık sürecine girilerek, orada yaşayan halkların kendi kaderlerini tayin hakkına saygı duyulmasıdır.”

MA / Berivan Altan