ABD Başkanı Joe Biden ile AKP’li Cumhurbaşkanı Recep Tayip Erdoğan dün Brüksel'deki NATO Zirvesi’nin ardından bir araya geldi. Sonrasında açıklamalarda bulunan Erdoğan, Biden ile “yararlı ve samimi” bir görüşme yaptıklarını belirtti. Biden ise, “Türkiye ile ABD arasında gerçek bir ilerleme kaydedeceğimize inanıyorum" açıklamasıyla yetindi.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Dış İlişkiler Komisyonu Eşsözcüsü Hişyar Özsoy, hem dünkü zirveyi hem de ikili arasındaki görüşmeyi Mezopotamya Ajansı'na değerlendirdi.   

ERDOĞAN'IN MANEVRA ALANI 

ABD eski Başkanı Donald Trump döneminde ABD-AB arasında ciddi gerilimlerin söz konusu olduğunu anımsatan Özsoy, Trump’ın kameralar karşısında Avrupalı liderlere ve NATO’ya laf söyleyen bir pozisyonunda olduğunu ifade etti. Biden ile birlikte bu tablonun farklılaştığını kaydeden Özsoy, Biden’in ilk olarak ABD ile AB ve NATO’yu Trans Atlantik Güvenlik İttifakı çerçevesinde birbirine yaklaştırdığını ifade etti. Özsoy, “Erdoğan, Trump ile ABD-NATO arasındaki gerilimleri kullanarak yol almaya çalışıyordu. S-400 meselesine de bu çerçevede bakmak lazım. Hatırlayalım, Trump S-400 konusunda ABD yönetiminin suçu var noktasına kadar gitmişti. Biden, NATO ve Avrupa ilişkilerini toparlarken, Erdoğan’ın manevra alanını da önemli oranda daraltmış oldu. Asıl büyük etkisine buradan bakmak lazım. Yani artık Erdoğan istediği zaman ABD-NATO, ABD-AB arasındaki çelişkileri kullanabilecek bir durumda değil. Çünkü AB ve ABD’li liderler neredeyse tam konsensüs sağlamış durumdalar. Bence zirvenin önemli mesajlarından bir tanesi buydu” değerlendirmesinde bulundu.

TÜRKİYE-ABD İLİŞKİLERİNDEKİ ÇIKMAZLAR

Erdoğan ile Biden görüşmesinin, çeviri kısımlarının çıkarılması halinde 20 dakika sürdüğünü kaydeden Özsoy, sonrasında yapılan açıklamalarda da somut bir söylemin olmadığını ifade etti. Özsoy, “Her iki taraf da sadece iyimserlik ihtiva eden birtakım mesajlar verdiler. İki tarafın da böylesi sembolik görüşmelerle ilişkileri koparma noktasına götürmek istemediğini görüyoruz. Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde gerçek yapısal problemler var. S-400 meselesi var. Türkiye’nin Suriye ve Rojava’ya yönelik politikası söz konusu. Bu ikisi en önemlileri diyebiliriz. Yine Doğu Akdeniz’de gerilimler var. Bunun dışında AB ile yaşanan problemler var. Dolayısıyla Erdoğan çok net anlamda geri adım atmazsa, tavizler vermese, ilişkilerin toparlanacak bir tarafı yok” dedi.

Özsoy, ikili görüşmenin piyasalara da güven vermediğine işaret ederek, “İlişkiler düzelme yoluna girmiş olsaydı piyasalar buna zaten cevap verirdi. Ama sabah saatlerinde baktığımızda dolar yine 8,50’nin üzerine çıktı” diye belirtti.

ABD’Lİ YETKİLİLERİN BEKLENTİSİ 

ABD’li yetkililer ile yaptığı görüşmeler ve aldığı kulis bilgileri de değinen Özsoy, ABD’li yetkililerin kendisine görüşmeden çok büyük beklentilerinin olmadığı yönünde ifadeler kullandığını aktardı. Özsoy, “İsim vermeden söyleyeyim; ABD’li yetkililerin çok büyük beklentisi yok. Çünkü Türkiye S-400 konusunda, en azında söylem boyutuyla hala ısrarcı olduğunu söylüyor. Ama S-400’ler konusunda ABD’lilerinde talepleri artmış durumda. Trump’a kıyasla daha artmış durumda. İnsan hakları ajandasının da konuşulduğunu biliyoruz. Tam olarak ne konuşulduğu konusunda henüz bir bilgimiz yok ama Türkiye’de yaşanan yoğun insan hak ihlalleri, demokrasi meselesi gündemlere eklenmiş durumda. Total baktığınız zaman ABD ile Türkiye ilişkileri öyle bugünden yarına toparlanabilecek ilişkiler değil” şeklinde konuştu.

‘TÜRKİYE KAPASİTESİNİ PAZARLIYOR’

Özsöy, Türkiye’nin NATO içerisindeki gücünü kullanarak, batılı ülkelere “Ben bir anlamda sizin jandarmalığınızı yaparım. Afganistan’da Kabil Havaalanının güvenliğini sağlayabilirim, Ortadoğu’da, Karadeniz’de NATO operasyonlarında da aktif rol alabilirim” mesajı verdiğini ifade etti. Türkiye’nin ordusunu kullanarak, güvenlik anlamında kendi kapasitesini pazarlamaya çalıştığını söyleyen Özsoy, Afganistan’da çıkmaya çalışan NATO’nun oradaki “kir-pası temizleme görevini” Türkiye’ye verebileceğini dile getirdi. “Karadeniz’de Rusya’ya karşı yaşanan gerilim konusunda Türkiye’yi daha kullanışlı bir pozisyona sevk edebilir” diyen Özsoy, “Zaten anlayabildiğimiz kadarıyla Erdoğan birçok konuda batıdan umudu kesmiş. Erdoğan, Avrupa’nın batının güvenliğini sağlama konusunda NATO içerisinde daha aktif rol üstlenerek, belki aynı zamanda diplomatik ve siyasi ilişkileri biraz toparlama yoluna gidebilir” ifadelerini kullandı.

‘RUSYA İLE KARŞI KARŞIYA GELEBİLİR’

NATO Zirvesi’nde öne çıkan başlıklardan birisinin de hem Rusya’ya hem Çin’e karşı olan tavrın netleşmesi olduğunu vurgulayan Özsoy, şöyle devam etti: “NATO bir dönemdir bu konuda bocalama yaşıyordu. Bu da daha önce bahsettiğim Erdoğan’ın manevra alanını iyice daraltmış durumda. Çünkü Türkiye son 5-6 yıldır, ABD ile Rusya’yı idare etme, ikisi arasındaki çelişkileri kullanarak yol almaya çalışıyordu. Bu konuda Trump’ın Rusya’ya olan yakın tutumu Erdoğan’a avantaj sağlamıştı. Fakat şu an NATO hem Çin hem Rusya ile olan karşıtlığını netleştirdi. Türkiye’nin de daha net bir pozisyon alması için baskı kuruyor.  Türkiye, Rusya ile karşı karşıya gelirse, örneğin S-400’lerden vazgeçerse ya da Karadeniz’de İngiltere ile ABD’ye yakın bir pozisyonda olup Rusya ile karşı karşıya gelirse, Rusya’nın da Türkiye’ye bedel ödeteceği alanlar olacaktır. Bunların en başında da Suriye geliyor. Rojava meselesi geliyor. Erdoğan bir tarafta ekonomide daralmış, tükenmiş durumda. Diplomatik yalnızlık çeken Erdoğan, batıyla ilişkileri tekrardan normalleştirmeye çalışıyor. Bunu da NATO üzerinde yapmaya çalışıyor. Ama batı ve NATO ile ilişkileri toparlayayım derken, hem Rusya hem Çin’e karşı pozisyon kaybeder. Libya’da, Kafkaslar’da, Suriye’de, Rojava’da böyle bir durum olursa tabi ki Rusya da Türkiye’ye bedel ödetmek için girişimlerini arttırır.”

MA / Selman Güzelyüz