Kamuoyunda Kulp Davası olarak bilinen, Diyarbakır’ın Kulp ilçesinde 1993 yılında 11 sivilin zorla kaybedilmesi hakkında açılan dava Ankara 7’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülüyor. Davada, dönemin Bolu Dağ Komando Tugayı Komutanı Yavuz Ertürk, sanık olarak yargılanıyor.

SAVCI BERAAT İSTEMİŞTİ

Davanın bir önceki duruşmasında mütalaasını açıklayan savcı, sanık Yavuz Ertürk hakkındaki “cürüm işlemek için teşekkül oluşturma” suçunun zaman aşımından düşmesini, diğer suçlardan da beraatını talep etmişti. Yarın Ankara’da 18’ünci duruşması görülecek olan davada karar çıkması bekleniyor. 1993 yılında yakınlarını kaybeden aileler, davanın ilerlememesinden ve savcının beraat talep etmesine tepkili. Yarın Ankara’da görüşecek olan duruşmaya katılacak olan aileler ve avukatları Artı Gerçek’e konuştu.

DURUŞMADA KARAR ÇIKABİLİR

Ailelerin avukatı Neşet Girasun, 24 Mayıs 2018 tarihinde görülen 17’inci duruşmada savcının mütalaasına karşı süre talep ettiklerini söyledi. Girasun,  “Bu davanın 1990’lı yıllarda Türkiye’nin Doğu ve Güneydoğusunda işlenen en ağır insan hakları ihlallerinden biri olduğunu, davanın önemli olduğunu, bu mütalaanın Türkiye’deki yaygın ve sistematik cezasızlık politikasına çanak tuttuğunu belirttik. Kuvvetle muhtemel bu duruşmada karar çıkacak” dedi.

“1990’LI YILLARDA İŞLENEN SUÇLAR AYDINLATILMIYOR”

Girasun, Kulp davasının da benzer davaların akıbeti ile karşı karşıya kalabileceğini söyledi. Özellikle sanıkların kamu görevlisi olan davaların ilk önce nakledildiğini ardında da beraat kararları verildiğini hatırlatan Girasun, şunları söyledi: “Bu dava 2013 yılında Diyarbakır’da açıldı. Ardından güvenlik gerekçesi ile Ankara’ya nakledildi. Bize göre sanık Yavuz Ertürk’ün mahkûmiyeti açısından yeterli delil mevcut. Mahkeme bu yönde rahatlıkla mahkûmiyet kararı tesis edebilir. Ancak özellikle 1990’lı yıllarda işlenen bu tür ağır insan haklarını oluşturan suçlarda sanıklar kamu görevlisi. Daha çok asker veya JİTEM diye tabir edilen yapının elemanları. Bu tür dosyalarda iki çarpıcı örnek var. Biri Temizöz, diğeri Görümlü davası. Bu her iki dosyada da dava açıldı. Özellikle Temizöz ve diğerlerinde sanıklar 5 yıl tutuklu kaldı. Oda aynı bu Yavuz Ertürk dosyası gibi Eskişehir’e nakledildi ve beraatla sonuçlandı. Görümlü dosyasında da yine sanıklar beraat etti.  Demek istediğim, Türkiye’de bu konuda yargısal makamlar o dönemde işlenen suçların açığa çıkarılması ve bunun mahkûmiyetle sonuçlanması konusunda pek istekli değiller. Bu daha çok cezasızlık politikası olarak ta nitelendiriliyor.  Türkiye’nin geçmişi ile yüzleşmesi, özellikle 1990’lı yıllardaki hakikatlerin ortaya çıkarılması açısından önemli dosyalardan biri. Bu günkü politik ve yargısal iklimin bu dosyayı da aynı şekilde sonuçlandıracağından ciddi kaygı duyuyoruz.”

“YAŞANANLARI HERKES BİLİYOR”

Duruşmaya katılacak olan müştekilerden biri Turan Avar. Kaybedilen 11 köylünün arasında amcası ve kardeşi de bulunuyor.  Yakınlarının herkesin gözü önünde köyden alındığını ifade eden Turan Avar, “Kardeşim ve amcamın öldürüldüğü yıl 17 yaşlarındaydım. Bolu komando tugayı askerleri yakınlarımızı alıp götürdüğüne tanık olduk. İnsanlar korkuyordu. Herkes bilmesine rağmen, asker götürdü diyemiyordu. Babam artık canına tak etmiş ki, tüm tehlikeleri göze alarak Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına gelerek bir dilekçe veriyor. Savcı o dilekçeyi işleme koyuyor ve davanın başlangıcı bu şekilde başlıyor” dedi.

“KURŞUNLAR KEMİKLERİ DELMİŞTİ”

Kulp’taki kayıp olayını herkes biliyordu. Ancak köylülerin nereye götürüldüğünü, nasıl öldürüldüğünü kimse bilmiyordu. Taki 5 Kasım 2004’te  bir çoban Turan Avar’ı arayana kadar. Çoban Turan Avar’a, Alaca Köyü’ne 500- 600 metre mesafedeki bir dere yatağında yüzeye çıkan kemikler gördüğünü, bunların insan mı yoksa havan kemiklerimi olduğunu bilmediğini söylüyor. Yıllardır yakınlarını arayan Avar, soluğu çobanın yanında alıyor. Dere yatağında toprağı biraz eşelediklerinde kemikler ile karşılaştıklarını anlatan Avar, o gün yaşadıklarını şu şekilde anlattı: “Kemikler vardı… İnsan kemikleri. Yüzlerce boş kovan vardı. Kemikleri çıkardığımızda insana ait olduğu net anlaşıldı. Ancak hiç birisinin kafatası yoktu. Kemiklerde mermi izi vardı. Demek ki o kadar yoğun taramışlar ki, kemikler bile delik deşik olmuştu.

“DEMİRTAŞ İLE BİRLİKTE KEMİKLERİ ÇIKARDIK”

Savcıya haber verdik gelmedi. Bende birkaç kemik aldım. Özellikle üzerinde kurşun deliği bulunan kemikleri aldım yanıma. O zaman Selahattin Demirtaş İHD Diyarbakır Şube Başkanı’ydı. Kemikleri Selahattin Demirtaş’a gösterince hemen ayağa kalktı. Yanına bir kameraman alarak birlikte bölgeye gittik. Demirtaş Kulp savcılığına haber verdi. Savcı, ‘Can güvenliği olmadığı için gelemeyiz’ dedi. Bunun üzerine Demirtaş ile birlikte kemikleri çıkardık. Götürüp savcılığa teslim ettik.”

“BAŞLARINA GELENİ ANLATAMAYANLAR VAR”

Avar’ın anlattığına göre davanın sanığı Yavuz Ertürk, tüm suçlamaları red ediyor. Kendi birliğinin operasyon yaptığı bölgelere bile gitmediğini ifade ederek inkara kalkıştığını anlatan Avar, “Aslında pek umutlu değilim. Her şey ortada olmasına rağmen suçlamaları red ediyor. Sadece Kulp’ta değil, Diyarbakır, Bingöl ve Muş üçgeninde bir sürü olay yaşandı. İnsanlar korkuyor. Hala haklarını aramaktan çekinen insanlar var. Durum onu gösteriyor ki Ertürk korunuyor. Davayı kapatmanın derdindeler” dedi.

 “GELECEĞİMİZİ KARARTTILAR”

Kaybedilen 11 kişinin arasında bulunan Bahri Şimşek'in oğlu Aslan Şimşek,  adalete olan inançlarının olmadığını ifade etti.  Davanın zaman aşımına uğratılması için ellerinden geleni yaptıklarını ifade eden Şimşek, kendilerinin de adalet arayışını sürdüreceklerini belirtti. Bolu Komando Tugayı’nın 1993’te bölgedeki faaliyetlerinin herkes tarafından bilindiğini anlatan Şimşek, “O tarihte 14 yaşındaydım. Ne olup bittiğine anlam veremiyorduk. Asker köyün etrafını sardı, helikopterlerle taramaya başladılar. Köylüleri bir yerde topladılar. Hepsinin ellerini bağlayıp götürdüler. Aralarında babamda vardı. Birkaç gün sonra asker geldi evlerimizi yaktı. Ardından köyümüzden sürüldük. Şu anda bile o dönemi hatırlamak istemiyoruz. Çok acılar çektik, geleceğimiz karartıldı. Babam elimden alındı. Açlık ve sefalete mahkûm edildik” dedi.

HÜKÜMET “ADALET” VAADİNDE BULUNMUŞTU

Babasının gözlerinin önünden alınarak götürülüp katledildiğini anlatan Şimşek, adalet arayışlarını yıllardır sürdürdüklerini söyledi.  2000’li yıllardan sonra adaletin sağlanacağına yönelik umutlarının arttığını ifade eden Şimşek, “2002 yılında yeni bir hükümet iktidara geldi. Özgürlük ve adalet vaatlerinde bulundu. Özgürlüğü geçtim de adalet beklentimiz vardı. Çok umutlandık. Hayatımızı karartanların yargı önüne çıkacağı ve hesap vereceğini düşündük. Faillerin yanına yaptıkları kar kalmayacaktı. Evet davalar açıldı, yargılamalar yapıldı. Ama olmadı. Adalet beklentimiz karşılanmadı. Ankara’ya gidip geliyoruz. Davada sonuç çıkacak gibi değil. Her gidip geldiğimizde acılarımız ikiye katlanıyor. Adaletin sağlanmaması üzüntüsünü yaşıyoruz. Umudumuzu yitirdik” diye anlattı.  

11 KİŞİNİN KEMİKLERİ HALA ADLİ EMANETTE

Şimşek, 1993 yılında kaybedilen yakınlarına ait kemiklerin Diyarbakır’da adli emanette olduğunu söyledi. Adalet sağlayınca, failler hak ettiği cezaları alıncaya kadar kemikleri gömmek istemediklerini ifade eden Şimşek, “Babamın kemikleri adli emanette bir çuval içinde bekliyor. 25 yıldır kemikler toprakla buluşmadı. Kemikleri bu güne kadar gömmedik. Adalet sağlayana kadar, failler yargı önüne çıkarılıp hesap verene kadar gömmek istemedik. Mahkemenin sonucunu bekliyorduk. Dedik adalet sağlansın, failler ortaya çıksın ondan sonra defin ederiz. Bu güne kadar adalet sağlanamadığı için defin etmedik. Yarın bir sonuç çıkarsa defin ederiz. Ama davanın seyrine baktığımızda pek umut yok. Bu davada ne tür karar çıkarsa çıksın adalet arayışımız sürecek” dedi.  “Yargılamada sanıklar hakkında beraat

kararı çıkarsa gömmeyecek misiniz” sorusuna Şimşek, “O zaman ailelerimizle oturup konuşacağız. Ortak karar vereceğiz” cevabını verdi.(Artı Gerçek-Remzi Budancır)